8 Mart Kadınlar Günü öncesinde İstanbul Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (KSAUM) ve İstanbul Üniversitesi Engelliler Uygulama ve Araştırma Merkezi (ENUYGAR) işbirliği ile kadının demokrasideki yerini ve önemini vurgulamak, güçlü kadın imajını desteklemek amacıyla “Kadın ve Demokrasi” paneli düzenlendi.
ENUYGAR Merkez Müdürü Prof.Dr. Resa Aydın, Doç. Dr. Hülya Kesici Çalışkan, KSAUM Müdür Yardımcısı’nın moderatörlüğündeki panelde Engelli Kadın Derneği’nden avukat Gizem Tanay Aksaç, Down Sendorumu Derneği Başkan Yardımcısı Fulya Erkmen, iş kadını Özlem Denizmen, eski AKP milletvekili Halide İncekara, KADEM’den Arzu Odabaşı söz aldı.
"Özel tedbirlerde toplumsal cinsiyet eşitliği şart"
Avukat Gizem Tanay Aksaç, sözlerine “Ataerkil sistemde kadının rolü ne ki, engelli kadının ne olsun?” sözleriyle başlayarak engelli kadınların yaşamın farklı alanlarında yaşadıkları sorunlara ve bunlara karşı özel önlemler alınması gerektiğine dikkat çekti.
“Engelli bir kadın olmanın engelli ve kadın olmaktan çok farkı var. İhlallerle dolu bir hayata adım atılıyor. Bir yandan engelli, engelsiz erkeklerin tahakkümü bir yanda ise engelsiz kadınlar tarafından dahi fark edilmiyorsunuz.
“Engelli çocukların okullaşma oranları engelsiz çocuklara göre daha düşük, bu şaşırtıcı değil. Bunların nedenleri, toplumda ve eğitim sistemindeki engellilik algısı, fiziki erişim ve bilgiye erişimin sağlanmaması. İstihdam alanında da aynı sonuçlar ve aynı nedenler mevcut.
“Bu araştırmaların bir diğer yönü ise eğitimde engelli kız çocuk sayısının engelli erkeklerden, istihdamda da engelli kadın sayısının engelli erkeklerden daha düşük olması. İstediğiniz kadar engellere dayalı ayrımcılıkla ilgili özel tedbirler alın, toplumsal cinsiyet eşitliğini yok sayarsanız ancak engelli erkeklerin bu haklardan faydalanmasını sağlayabilirsiniz.
"Engelli kadınların sağlık hakkı ihlal ediliyor"
“Ataerkil toplumda kadının tanımı nedir? Güçsüz, edilgen, hakkında karar alınan ve evde. Peki engelli kadın nerede? Ataerkil sistemde kadın evde bile yok. Çünkü kadına yüklenen toplumsal cinsiyet rollerini, yani anne olmayı, temizlik işlerini yapmayı engelli kadının yapamayacağı yargısı var. Bu nedenle biz engelli kadınlar olarak “sahibin nerede” sorusu ile karşı karşıya kalıyoruz.
“Engelli kadınların karşılaştığı sorunlara baktığımızda, tıbbi görüntüleme cihazı, jinekoloji muayene masaları engelli kadınlara uygun değil. Fiziksel engelli kadınların erken teşhis olmadıkları için sağlık hakları ihlal ediliyor. İşitme engelli kadınlar, işaret dii bilmeyen sağlık personelleri nedeniyle yeterli sağlık hizmeti alamıyor. Kadınlar normal doğum yaptırılmıyor, sezeryane zorlanıyorlar.
"Mesela referandumda fiziksel engelliler yine kucaklarda taşınacak. Bu seçme hakkı ihlalidir. Ama aynı zamanda engelli kadınlar tacize uğrama riski nedeniyle oy kullanmaya gitmiyor.
"Engelli kadınların şiddete maruz kalacağı hiç düşünülmemiş"
"En önemli ihlallerin başında da kadına yönelik şiddet geliyor. 2015 yılında yaptığımız engelli kadınlara yönelik şiddet raporunun sonuçları can yakıcıydı. Şiddetle mücadele mekanizmasında engelli kadınların şiddete maruz kalabileceği hiç düşünülmemiş, önlem alınmamış. Kafamızda şiddete uğrayan kadın profili: Türk, Müslüman, heteroseksüel, engelsiz. Böyle durumlarda engelli, trans, göçmen kadınlar ölene kadar şiddet ortamına maruz bırakılıyor.
"Kadınlar şiddete başvurduklarında nereye başvuracaklarını bilmiyorlar. ŞÖNİM’ler erişilebilir değil. Şiddetle nasıl mücadele edeceklerini gösteren belgelerin Braille baskısı yok. Zihinsel ve işitme engelliler için kolay okunabilir metinler yok.
"Şiddete uğrayan engelli kadın sığınma talebinde bulunduğunda sığınaklar erişilebilir olmadığından karma rehabilitasyon merkezlerine gönderiliyor. Bunların adresleri herkesçe biliniyor. Travma sonrası destek de alamıyorlar. Asıl unutulmaması gereken engelli kadınlara yönelik taciz ve tecavüzün yarısı rehabilitasyon merkezlerinde oluyor."
"İstihdam olmazsa, tüm emekler boşa gidiyor"
Down Sendromu Derneği Başkan Yardımcısı Fulya Erkmen, down sendromlu kızı üzerinden engelli anne olmayı anlattı ve taleplerini iletti.
“Engelli çocuğunu olduğunda travma hastanede başlıyor. Çünkü doktorlar ve sağlık personelleri bunu profesyonel olarak aileye nasıl anlatacağını bilmiyor. Hemşire size ‘çocuğunu gerizekalı’, doktor da üzülmeyin ‘gerizekalı çocukların aileleriyle bir araya gelirsiniz’ diyebiliyor. Bu sebeple çocuklarını Çocuk Esirgeme Kurumuna bırakan aileler oluyor.
“Biz de hiçbir arkadaşımızın artık bizimle görüşmeyeceğini falan düşündük. Ve sonrasında ben ölünce ona ne olacak diye düşünüyorsun. Kızım sürekli hastalanıyordu küçükken. Sonra hiçbir okula yazdıramadık. Bu sebeple iki kere evimi taşıdım. En sonunda bir devlet okuluna yazdırdık. İki hafta öğretmenini ikna için uğraştık.
"Bunun gibi bir sürü kötü doktor ve eğitmenle karşılaşıyorsunuz. Ancak bunların ötesinde ben çocuğumla her yeri keyifle gezebiliyorum. Onun ileride bir işte çalışmasını istiyorum. Çünkü ailelerin bu kadar yıllık maddi ve manevi emekleri istihdamla sonuçlanmadıkça bu çocuklar en başa dönüyor. Oysa istihdama katılan down sendromlu bireylerin ne kadar başarılı olduklarını biliyoruz." (NV)