Mayıs ayı tüketici enflasyonunun yüzde 1.5'e yakın gerçekleşmesi ve yıllık bazda yüzde 11’e yaklaşması, üretici fiyatlarının da yıllık bazda yüzde 17’ye merdiven dayaması , fiyat istikrarında AKP hükümetinin, o çok övündüğü fiyat istikrarında iflasının tescilidir.
Zaten, Merkez Bankası da durumla yüzleşip yeni hedef belirlemeyi ve 2009 için yüzde 7.5 hedefi hükümete önerip hemen onay aldı.
"2008’den vazgeçtim, 2009’da enflasyonu yüzde 7.5'e frenleyeyim" hedefi ile ilgili karar, içinden geçilmekte olan sürecin vehametini iyice ortaya koyarken Merkez Banaksı’nın son çeyrekte fiyatların tempo kaybedeceği ve 2009’da yeniden tek haneye düşeceği de yine anlamsız bir iyimserliğe dayanıyor.
İki soru: Hangi iç ve dış iyileşmeler böyle bir imkanı verecektir ? İkincisi, son çeyrekte fiyatların tempo kaybetmesi hangi gerekçelere dayalıdır ?
Öncelikle belirtelim ki, Mayıs sonu itibariyle yıllık bazda yüzde 11’e vuran tüketici enflasyonu, konu gıda maddeleri olunca yıllık bazda yüzde 35-40’ları bulmuştur.
Makarnada artış yüzde 44’ü, ekmekte yüzde 34’ü, domateste yüzde 60’ı bulmuştur. Bu fiyatlar izleyen aylarda (yaz olmasına ve mevsimsel olarak fiyatların gevşediği ayları içermesine rağmen) yükselişini sürdürecektir. Nedenlerine gelince;
Birincisi, üretici fiyatlarından tüketici fiyatlarına yansıyacak bir fiyat birikimi durmaktadır.
İkincisi, Temmuz’da yapılacak ve yüzde 15’den az olmayacak elektrik zammı, iğneden ipliğe herşeyin fiyatına etki edecektir.
Üçüncüsü, ithal ham petrol ve doğalgazın fiyat yükselişinin hız kesmesi sözkonusu olmadığı için, bu durum yeni elektrik zamlarının yanısıra akaryakıt, dolayısıyla ulaştırma vb. hizmet üretimine hemen yansıyacaktır.
Dördüncüsü, kuraklık, gıda fiyatlarını yukarı itmede, endüstriyel bitki üretiminde düşüşlere neden olacaktır.
Önlemler ve yüzde 20 ihtimali
Merkez Bankası’nın faiz yükselterek ekonomiyi soğutma girişimlerinin sonuç vermesi ise sınırlı etkiye sahiptir.
Merkez Bankası’nın uyguladığı, yüksek reel faizin yaratacağı başka komplikasyonlar mevcuttur. Buna eşlik etmesi beklenen mali disiplin adı da verilen maliye politikalarına ise hükümetin ikna olması zordur.
Çünkü, AKP, kapatılma manevralarına yeni seçim hamleleriyle karşılık vermeyi, bunun için de daha genişlemeci, popülist politikalara yelken açmış görünmektedir.
Bu politika, dar bütçeyi, kısıtlanmış kamu harcamalarını dışlar ve hükümetin bundan geri dönüşü olmayacaktır.
Dolayısıyla ekonominin öncelikleri ile AKP’nin siyasi gündeminin bir hayli didişeceği bir dönemden geçmekteyiz.
Burada, esesta IMF’ye tabi Merkez Bankası, yanına IMF’yi ve TÜSİAD, kısmen TOBB'yi alarak ekonominin olmazsa olmazlarını dayatırken AKP, bu "olmazsa olmazlar"a itiraz etmemiş görünüp bildiğini okuyacak ve gerilim tırmanacak.
Bu akordsuzluğun yaratacağı güvensizlik ve fiyatları tırmandırıcı etkisinin yanısıra, son çeyrekte fiyatların Merkez Bankası’nın iddiasının aksine yükseleceği söylenebilir.
Bir kere Eylül’den başlayarak mevsimsel olarak fiyatlar artar. Okulların açılışı, Ramazan vb. etkenlere kış hazırlıkları vs. eklenir. Böyle bakınca, bu yılın yıllık tüketici enflasyonunun yüzde 20’yi bulacağını söylemek mümkün.
Ne yapmalı?
Burada tabi ki önemli olan, 2008’de ücret ve maaşların, hedef enflasyon olarak takdim edilen yüzde 4 oranında artırılmış olması ve çalışanların, yıllık yüzde 20'yi bulması çok muhtemel enflasyon karşısında önemli bir gelir kaybına uğrayarak yeni bir yoksullaşma riski altında bulunmalarıdır.
Bildik, ekonomiyi daraltıcı, mali disiplin destekli enflasyonla mücadele programlarının işe yarayıp yaramayacağı bir yana, bunların uygulanması bile istihdam ve gelir kayıpları demektir. Daralan ekonomi, yeni tensikatlar, işsizlikler, mali disiplinler sosyal harcama kayıpları ve adaletsiz vergiler, rantiyelere faiz aktarımları demektir. O nedenle işçi sendikaları konfederasyonları öncülüğünde Emek Platformu acilen toplanmalı.
- Yükselen enflasyon karşısında tüm çalışanların alım güçlerini koruyacakları telafi zamları mutlaka istenmelidir.
- Fiyat istikrarı çalışanların sırtına basılarak yapılmamalı, vergi ve kamu harcama politikalarına ağırlık veren bir sistematikle fedakarlığın, gücü yetenlerden istenmesi gerekir.
- Dezenflasyon odaklı bir dargörüşlülük yerine, istihdamı, büyümeyi, adil bölüşümü, bağımsızlaşmayı, üreticiliği önplana çıkaran yeni bir paradigmaya yönelmek gereği vurgulanmalıdır. (MS/EZÖ)
* Kaynak; TÜİK verilerinden hesaplandı.