İnternette yayınlanan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Habertürk yöneticilerinden Fatih Saraç arasındaki telefon görüşmelerine ilişkin ses kayıtlarını gazeteciler Amberin Zaman, Ertuğrul Mavioğlu ve Yavuz Baydar bianet’e değerlendirdi.
Üç gazeteci de iktidarın medya üzerindeki böylesi baskıların Adalet ve Kalkınma Partisi’nden (AKP) önce de olduğunu söylüyor. Ancak üç gazeteci de AKP iktidarında bu baskının arttığını ve alenileştiğini söylüyor.
Baydar geçmişteki “zayıf koalisyonlar” sebebiyle bir gazeteden kovulan gazetecinin diğer bir gazetede iş bulabildiğini ancak AKP iktidarıyla bu medyanın tekelleştiğine dikkat çekiyor. Gazetecilerin isimleriyle ya da anonim olarak başlarına gelen sansür ve otosansür vakalarını kamuoyuyla paylaşmaları gerektiğini söyleyen Baydar, Medya Hakikat Komisyonu’na ihtiyaç olduğunu ekliyor.
Mavioğlu bu dönemde artık “Yeni Türkiye” propagandası olmayan haberlerin “haber” olmadığı yönünde medya patronları ve iktidarın anlaştığını söylüyor.
Zaman ise on iki yıllık iktidarı sebebiyle boğucu ortamın daha da hissedildiğini, bu ortamdan merkez medyanın da nasibini aldığını belirtiyor.
Baydar: İktidar artık “bizzat” müdahale ediyor
“Biz 90’lı yılları yaşamış insanlar olarak iktidarın medya üzerindeki baskısını her zaman hissettik. Sistem bu şekilde kurulmuş, şekillenmiş ve işlemişti.
“1990’ların ortasına doğru Doğan, Bilgin, Uzan, Çağlar grupları gibi medya dışı işlerden medya patronluğuna girenler medyada bu sistemi kurdu. Bu sistem doğrudan doğruya patronun ya da patronun atadığı 'kukla' genel yayın yönetmenleri ve yazı işleri sorumluları tarafından hem idari hem de editöryal kararlarda uygulandı.
“1990’lı yıllardaki zayıf koalisyonlar ve parçalanmış iktidarlar, bir gazeteden atılmış bir gazetecinin başka bir yerde iş bulmasına imkan sağlıyordu. Ancak bugün artık iktidarın tekelleşmesi söz konusu. Devletin kilit mekanizması tek bir kişi tarafından yönetiliyor. Ve bu düzende bu kişi haberlere doğrudan, bizzat müdahale ediyor.
“Aydın Doğan 20 Ekim 2011’deki Ankara’daki toplantıda 'Biz sansür kurulu kuralım' demişti. Böylesi bir patron tipolojisinden herhangi bir şey beklemek naiflik olur. Artık gazetecilerin isimlerini vererek ya da saklayarak bu durumu ifşa etmeleri gerekiyor. Belki de kendi içimizde Medya Hakikat Komisyonu kurmamız gerekiyor.”
Mavioğlu: Gazetecilik artık rıza üretim faaliyeti
“İktidarın medya üzerindeki baskısı AKP iktidarıyla beraber 'aşırıya kaçtı'. Bu 'uçağa alınan gazeteci' dönemi Özal döneminde başladı. O dönemde akreditasyondan düşürülmüş gazeteciler patronlara bir mesaj niteliğindeydi.
“Ama artık kimin nerede hangi görevde yer alacağına iktidar karar veriyor, özel gazetelere dahi atama yoluyla gazeteciler getiriliyor. Bunlar son beş yılda çok sık yaşanıyor. Patronlar yayın yönetmenlerini de ona göre atıyorlar.
“Burada mesele Fatih Saraç ya da Fatih Altaylı değil. Muhalif gazeteleri bir yana koyarsak gazetelerde direnecek genel yayın yönetmeni yok. Ben Radikal’de çalışırken genel yayın yönetmeninin doğru bir haberin tekzibini yayınlattığına şahit oldum.
“İktidar, patronlar ve yayın yönetmenleri arasındaki ilişki artık bir uyum içerisinde. Saraç’ın 'Anladım efendim', 'Tamam efendim' yanıtları bunun göstergesi. Saraç yapması gereken bir şeyi eksik yaptığının farkında olduğu için böyle konuşuyor. Gazetecilik artık rıza üretim faaliyeti ve Yeni Türkiye propagandası olmayan hiçbir şeyin haber sayılmaması yönünde bir anlaşma var.”
Zaman: Medyanın zavallılığının göstergesi
“Hükümetin emriyle işten çıkarılan gazeteciler mevzusu bu işin mağdurları tarafından dile getirilse de herkesin inandığı bir mevzu değildi. Bu şekilde ortaya çıktı. Tartışmasız bir şekilde medyanın ve aslında hepimizin ne kadar zavallı olduğumuzun göstergesi. Ve bu durumdaki sorumluluğu da eşit olarak paylaşıyoruz.
“Aile geçindiren yahut başka geliri olmayan meslektaşlarımızı tenzih ederek şunu söyleyebilirim: Hala boyun eğip, içlerine sindirmeleri mesleğimize yapılan en büyük kötülük. Kendi kendimize yaptığımız bir kötülük.
“Türkiye’de muktedirler medyaya baskı uyguladı. Önceden askeri vesayet 'milli menfaatler'le radyoaktif gördükleri kişilere müdahale ederdi. Bugünse iktidar partisi kendisine tehdit saydığı tüm konulara müdahale ediyor. Bu parti son on yıldır da iktidarda olduğu için bu baskı daha boğucu hissediliyor. Ve artık ilk kez bu baskının ucu merkez medya da dokunuyor.”
Ne olmuştu?
Başbakan’ın Habertürk’de yer alan sağlık üzerine olumsuz bir haberle ilgili gazete yöneticilerinden Saraç’ı araması sonucu sayfa sekreteri ve editör dahil üç kişi işten çıkarılmıştı. Bu durum, internette yayılan ses kayıtları ile ortaya çıktı. (EA/HK)