Emine Arslan sekiz yıldır çalıştığı DESA'nın Sefaköy'deki fabrikasından sendikalı olduğu ve diğer işçileri örgütlediği için işten çıkarıldı. Bugün fabrika kapısındaki 43. günü. Her gün gidip kapıda bekliyor. "Sendika benim anayasal hakkım" diyor.
"Sendikalı olduğumu öğrenince işte hata yaptığımı öne sürüp hakkımda tutanak tuttular. Sekiz yıllık işçi, hafta sonu 'Emine Abla gel, sensiz olmuyor' diye işe çağırdıkları işçi, sendikalı olunca bir anda hata yapar oldu. İmzalamadım tutanağı. Haziran maaşımı, fazla mesailerimi, iki yıllık iznimi ödemeden işten çıkardılar."
Üyesi olduğu Türkiye Deri-İş sendikası Arslan için işe iade davası açmış durumda. Ama henüz bir gelişme olmadığını söylüyor.
Arslan bu 43 gün boyunca gözaltına alındı, hakaretlere maruz kaldı, polis ona "kaldırımı işgal" cezası kesti. "Üstüme dört beş araba çevik kuvvet gönderdiler" diyor.
"Ama benden sonra sendikanın müdahalesi işe yaradı. Yoksa diğer arkadaşları da işten çıkarılacaktı."
Ayda 486 YTL maaş, 400 YTL kira
44 yaşındaki Arslan'ın yaptığı işin adı "ara kontrolcülük". Deri montun astarının dikişinde hata var mı, astarda yırtık var mı diye kontrol etmek demek.
Marttan sonra aldığı maaş 486 YTL olmuş. Daha önce 450 YTL'ymiş. Ayda 400 YTL kira veriyorlar. Eşi de çalışıyor. Üç kızı, bir oğlu var. "Kızlarımı yüksek okulda okutamadım. Hâlâ bunun ezikliğini duyuyorum" diyor. 1985'ten beri çalışıyor. Daha önce de "konfeksiyonda makinacıydım" diyor.
"40 saat çalıştırıyorlardı"
Arslan fabrikadaki çalışma koşullarını anlatıyor.
"Saatlerce çalıştırıyorlar. Sabah saat sekiz buçukta girersin, kaçta çıkacağın belli olmaz. En erken gece 10'da, 12'de çıkarsın. Fazla mesaiye kalmayana kapıyı gösterirler."
Sabahlama: "Fabrikada 'sabahlama' denen bir şey var. Sabah işe girersin, ertesi sabaha kadar çalışırsın, sonra yine o günkü mesaini yaparsın. 40 saat çalışırsın. Bir saat paydos verirler. Yemeğini de uykunu da bu bir saatte halletmen gerekir. 'İster sandalyede uyu, ister çalıştığın tezgahın, masanın altına karton ser öyle uyu' derler. Benim olayımdan sonra şimdi iki saat paydos veriyorlarmış."
Fazla mesaiye hayır diyene kapı: "Fazla mesaiye kalmayana kapıyı gösterirler. 'Kapıda çalışacak köpek çok' lafını ederler. Çocuğun hasta, akşama misafirin gelecek, dinlemezler. Bir kere akşam eve kaçta geleceğimi haber ermek için ustaya 'İş kaçta biter' diye sordum. Bana bağırdı, 'bedelini ödeyeceksin' dedi. İyilikle de bir şey soramıyorsun."
Fazla mesai yaptığınızı söylemeyin: "DESA bir sürü uluslararası markaya çalışıyor. Bunlardan biri gelince sıkı sıkı 'Mesaiye kalıyoruz, demeyin. Hele sabahlama yaptığınızı hiç söylemeyin' derler. Bordroda fazla mesaileri 6-10 saat arası gösterirler. Bordro dediğinde ne firma adı var, ne de hangi aya ait olduğu. Fazla mesaiyi de asgari ücret üzerinden öderler."
"Benimle selamlaşanı sorguya çekiyorlar"
Sendikalaşma çalışmalarını öğrene işveren, işçiler üzerindeki kontrolleri artırmış. "Benden sonra şimdi işçiyi ikna etmek için sakinlik var, ama kapının önüne, başıma kamera koydular. Hatta şimdi de beni dinliyorlar seninle konuşurken. Arkadaşlarım bana selam veremiyor. Benimle selamlaşıp konuşanı içeride sorguya çekiyorlar. Benim için toplantı yapıp 'vatan haini' demişler. Ne vatan haini? İnsanca yaşamak, çalışmak için sendikalı oldum. Daha önce sendikalı yerde çalıştım, faydasını bilirim. Neden üye olmayayım."
"Duyarlı insanlardan yardım istiyorum"
Arslan, "Duyarlı olan herkesten, basından yardım istiyorum" diyor. "Önümüz kış kıyamet. Ben daha burada ne kadar durabilirim, bilmiyorum. Biz yıllardır çalışıp DESA'da ürettiklerimizi alamıyoruz. DESA'dan çanta, mont, ayakkabı almak bizim için dört beş aylık para demek. DESA'dan alışveriş edenler aldıklarını kimlerin ürettiğini, nasıl yapıldığını, işçilerin ne yaşadığını bilsinler." (TK/EZÖ)