Sendikacılar, 2005'in olumsuzluklarla dolu, kayıp bir yıl olduğunu, "numunelik olumlu gelişmeler"den söz edilebileceğini ifade ediyor; 2006'nınsa birçok gelişmeyi barındıracağını düşünüyor.
Çoban: Örgütlenme talebi artacak
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'ndan (DİSK) Tonguç Çoban, " Sınıf mücadelesi gelgitleriyle devam ediyor" diyor; 2005'in "numunelik" olumlu gelişmelerini şöyle sıralıyor:
Yasal düzenlemeler: Yeni Ceza Yasası'nın (TCK) içinde işçi haklarını güçlendiren bazı düzenlemeler var. Sendikalaşma faaliyetlerinin baskı altına alınması suç oldu. Kadınların haklarıyla ilgili ilerlemeler var. Sosyal politika alanında da Engelliler Yasası çıkarıldı.
AB müzakere süreciyle ve uluslararası örgütlerle gelen değişiklikler: Sendikal haklar ilk kez daha güçlü biçimde Avrupa Birliği siyasal kriterleri arasında sayılmaya başladı. Olli Rehn, 5 temel siyasal kriterden bahsederken, sendikal hakların da temel siyasal kriter olduğunu vurguladı. 2005'in son dönemi itibarıyla henüz sonuç yok, ama sendikalar yasası taslağında sendika üyeliği için noter şartı kaldırıldı. Bu bir ipucu. AB'nin vurgusu işçi hakları açısından yeni yasal düzenlemeleri gündeme getirebilir.
Uluslararası çalışma Örgütü'nün (ILO) 2005 Haziran'ındaki yıllık konferansında, Türkiye'nin örgütlenme özgürlüğünü düzenleyen 87 sayılı sözleşmeyle ilgili durumu, aplikasyon komitesinde özel incelemeye alındı. Sonuç raporu, "Türkiye yasaları mutlaka değişmeli" diyor.
ILO Örgütlenme Özgürlüğü Komitesi de, grev ertelemelerine atıfta bulundu ve bunların ILO düzenlemelerine aykırı olduğunu belirtti.
Mücadele alanında eylemler, etkinlikler: Eğitim-Sen'in kapatılmasına ilişkin dava, emekçilerin ciddi mücadelesiyle gündemden düştü. Özelleştirmelere karşı eylemlerin, sonuca etki etmese de, en azından bu politikaların teşhiri açısından katkısı oldu.
1 Mayıs 2005, 1970'lerden sonraki en kitlesel, en kalabalık 1 Mayıs oldu. Bu Türkiye'nin toplumsal muhalefeti açısından göstergedir.
17 Aralık'taki bütçe mitingi de öyle.
Örgütlenme: Bütün olumsuzluklara rağmen, örgütlenmede de adımlar atıldı. Çok uluslu şirketlerle bağlantılı işyerlerinde, tekstil, metal, genel hizmetler iş kollarında cüzi de olsa örgütlenmeler arttı.
Çoban, 2006'nın "çok özel bir yıl olacağını" söylüyor.
"Ekonomik anlamda, Türkiye ciddi bir darboğazdan geçecek. Cari açık, kur politikası, kronik işsizlik, yoksulluk gibi potansiyel riskler 2006'ya taşındı. Dördüncü yılındaki hükümet halka bir şeyler vermek zorunda; dolayısıyla toplumsal tepkiler artacak."
Çoban, bu nedenlerle hükümetin neoliberal politikaları uygulamada eskisi kadar rahat hareket edemeyeceğini, böylece "sendikal hareket açısından zeminin daha olanaklı hale geleceğini" öngörüyor.
2006'nın "sendikalar açısından da bir sınav yılı olacağını" söylüyor Çoban:
"2821 ve 2822 sayılı Sendikalar Yasası ve Toplu Sözleşme, Grev ve Lokavt yasasında hükümet emekçileri artık oyalayamayacak.
"Gerçekten özgür demokratik endüstriyel ilişkilerden yana olanlarla olmayanlar ortaya çıkacak. Barajlar, noter şartı, toplu sözleşme yetkisinin bürokratik süreci, sendikalar için de sınav olacak."
Çoban'a göre, sendikaların 2006'da daha aktif, mücadeleci hale gelmesi gerek; hatta, "İşçi hareketi siyasal aktör olarak rol alırsa, Türkiye siyasetinde yeni rüzgarlar esecek."
"Örgütlenmeye talep artacak. Ekonomi, kurgusal da olsa, büyüme sağlıyor; ama reel ücretler çok aşağı çekilmiş durumda. Temel nedeni daha fazla yoğun çalıştırma. Katma değerden daha fazla pay alma talebi artacak, bu da örgütlenme talebini teşvik edecek.
"Toplumsal muhalefet dinamikleri ortaklaşa çalışmalı."
Seyman: Emek hareketinin küresel söylem birliği gerek
Banka ve Sigorta İşçileri Sendikası (BASİSEN) Ankara ve İç Anadolu Şube Başkanı ve Birgün gazetesi yazarı Yaşar Seyman, 2005 için "kayıp bir yıl" diyor; ama en olumlu yanının "Emek Platformu'nun bileşenlerinin devam etmesi, söylem birliği içinde hareket etmesi" olduğuna dikkat çekiyor.
"Bu birliktelik, yoksulluklar içerisinde yıldız gibi parlıyor."
2006'nın çok zor bir yıl olacağını söyleyen Seyman, "Bu zorluk ancak söylem birliğiyle aşılabilir" diyor.
"Sendikal yaşam ve emek dünyası, evrensel bir dünya. Küreselleşmenin dayatmaları bize şunu gösteriyor; 'Davos'u izlerken gönlümüz Porto Allegre'de atmalı.' Bütün sermaye birleşmişken -çünkü işverenler aynı dili konuşuyor- 2006, keşke emek dünyasının aynı dili, aynı söylemi kullandığı bir yıl olsa."
"Emek örgütleri ILO standartlarını aşmalı"
Seyman'ın önemli bulduğu bir başka gündem maddesi de, "emek örgütlerinin siyasal partilerle kurumsal ilişki geliştirebilmesi."
"Emek örgütlerinin kendilerinin ILO standartlarını aşması gerekiyor. Kurumsal ilişki, bir partinin ardına takılıp gitmeyi önler. Bu bir eşitler arası ilişkidir. Gerçekleştiği oranda, emekçiler, kendi sınıflarının temsilcilerini parlamentoya taşıyabilirler.
"Böylece siyasal parti başkanı, sendika konfederasyonunun başkanını oy potansiyeli olarak görmekten kurtulur; diğeri de 'parti başkanı iktidara gelirse her şeyi yaptırırım' diye düşünmekten kurtulur. Sonuçta, sınıfın istemleri, beklentileri belirleyici olur."
Beşeli: Beklenti sürüyor; 12 Eylül rejimi ortadan kalkmalı
"İşçi sınıfının ve sendikacılık hareketinin önündeki en önemli sorun, 12 Eylül'le başlayan, işçi haklarının aleyhindeki siyasal rejim" diyor Birleşik Metal İşçileri Sendikası (Birleşik Metal-İş) Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Beşeli.
"Son 25 yılda bu kısımda değişiklik yapılmadı. Bu, 2005 için de geçerli. 2006 beklentimiz bu rejimin ortadan kaldırılması."
Beşeli, 2006'nın acil gündem maddesinin sendikal yasaların yanı sıra, Anayasa'da da köklü değişikliklerin yapılması olduğunu söylüyor.
"Bunun için tüm emek yanlılarının toplu mücadelesi gerek. AB süreciyle birlikte, bu değişiklikler açısından umut var."
İşçi sınıfının zor bir dönemden geçtiğini vurguluyor Beşeli:
"Sosyal güvenlikle, sağlık sistemiyle ilgili yasa tasarıları ürkütücü. Çocuklarımızın, torunlarımızın emekli olamayacağı bir düzen öngörülüyor.
"Hayatın her alanında piyasalaştırma, metalaştırma süreci devam ediyor. Bu işçi sınıfının çeşitleri bölükleri arasındaki rekabeti de kızıştırıyor."
Çelik: Sendikal yasalar bir bütün olarak değişmeli
2005'in işçi haklarıyla ilgili yapıcı bir gelişme içermediğini düşünen Cam, Çimento, Seramik ve Toprak Sanayi İşçileri Sendikası'ndan (Kristal-İş) Aziz Çelik, 2006'da "pek çok sorun ve gelişme yaşanacak" diyor:
* Ocak ayından itibaren, sosyal güvenlikle ilgili reform gündeme gelecek. Sınırlı düzeyde varolan sosyal devlet kazanımlarını geriye götürecek bir düzenleme öngörülüyor.
* Sendikalar Yasası yeniden gündeme geliyor. Ancak, tartışmalarda toplu pazarlıkla, kamu çalışanlarıyla ilgili düzenlemeler gündeme gelmedi. Hükümet bütünsel bir düzenleme yerine, parça başı, yasak savma niteliğinde iyileştirmeler getirmeye çalışıyor. Sorunun esasına ilişkin, temel sendikal özgürlükleri güvence altına alacak bir düzenleme yok.
* Sendikal yasaların tümünün birlikte ele alınması ve uluslararası normlara uygun hale getirilmesi, sendikaların birincil gündemi olmalı. AB ve ILO bastırıyor, bu bir imkan. Hükümetse bunu sınırlı düzeyde kullanmak istiyor.
* AB sürecinde sendikal haklar ve sosyal politika tartışmaları başlayacak. Şubat ayında ön tarama yapılacak. (TK)