Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Emek Hareketi Tarihinin Kaynakları konferansının sonuç bildirgesi yayınlandı.
Konferans emek hareketi üzerine çalışan tarihçileri bir araya getirmek, işçi sınıfı tarihi üzerine ortaya çıkmış birikimi eleştirel bir çerçevede ele almak ve araştırmacıları arşiv ve kaynaklar meselesi üzerinde yeniden düşünmeye davet etmek için düzenlenmişti.
Sonuç bildirgesinde hem konferansta ele alınan tartışmalara yer verildi hem de konferansı düzenleyen DİSK, Tarih Vakfı ve TÜSTAV’ın bundan sonra da bu alanda birlikte çalışma iradesi vurgulandı.
Üç kurumun 2015’te “Ortadoğu ve Balkanlarda İşçi Sınıfının Oluşumu” temalı uluslararası bir konferansın organize edeceği duyuruldu.
Konferansta dile gelen, emek tarihi alanında çalışan akademisyen ve araştırmacılar arasında yakın gelecekte profesyonel bir ağ kurulması temennisi de bir kez daha ifade edildi.
Kadınların yeri yeterince araştırılmıyor
Sonuç bildirgesinde konferansta tartışılan konulara da değinildi.
Bildirgede vurgulanan bazı noktalar şöyle:
* Konferansta katılımcılar emek tarihi ve emek hareketi tarihinin yazımında kullanılmaya elverişli ve kullanılması çok önemli açılımlara yol açacak farklı kaynak türleri, arşiv malzemeleri üzerinde durdu.
* Tarihçilerin geleneksel araştırma yerleri olan yabancı ve milli devlet arşivleri; Emniyet Müdürlüğü ve istihbarat gibi farklı devlet kurumlarının arşivleri; emek hareketinin kurumları olan sendikaların arşivleri; uluslararası sendikal konfederasyon ve yabancı sendika arşivleri; siyasal parti arşivleri; ulusal, yerel ve yabancı basın; TÜSTAV, Tarih Vakfı ve USTE (Uluslararası Sosyal Tarih Enstitüsü/Amsterdam) gibi arşiv ve araştırma kurumlarının yazılı ve görsel-işitsel arşivleri, süreli yayın koleksiyonları; kişisel koleksiyonlar; emek hareketi içerisinde yer almış kişilerin anlatıları, hatıraları; fabrika arşivleri; sinema filmleri; sözlü tarih; edebiyat eserleri, fotoğraflar gibi birçok kaynak çeşidi konferans boyunca irdelendi.
* Kadınların emek hareketindeki yeri de tartışıldı. Tarihin diğer alanlarında olduğu gibi emek hareketinin de cinsiyet körü bir anlayışla incelenmesinin yetersiz olacağı ortaya konuldu. Kadınların, gerek genel emek tarihinin gerekse de emek hareketi tarihinin temel öznelerinden bir tanesi olmalarına rağmen geçmişte yeteri kadar araştırılmadıkları vurgulandı. Yine sadece kadınların anılmasının değil araştırmaların toplumsal cinsiyete duyarlı bir çerçevede gerçekleştirilmesi gerektiğinin altı çizildi.
* Genellikle sözlü tarih için dikkat çekilen sorunların diğer belgeler için de pekâlâ geçerli olabileceğine dair bir tartışma yapıldı. Nasıl ki, sözlü tarihte ifade veren kişi kendi tarihi boyunca edindiği deneyimin süzgecinden geçerek birçok şeyi hatırlıyorsa, çok objektif addedilen sendika belgelerinin ve raporlarının da ağırlıklı olarak sendika yöneticilerinin kabul edebileceği sınırlar içerisinde, bunları kaleme alan profesyonel sendika çalışanlarının zihniyet dünyasının bir eseri olabileceğinin altı çizildi. Keza devlet belgelerinde belgeleri tutanların zihniyet dünyası ve kayıt biçimlerinin de eleştirel olarak ele alınması gerektiği sıkça vurgulandı. (YY)