Görevleri nedeniyle, hazırlıktan uygulanmasına, 12 Eylül'ün pek çok sırrına vakıf olan Gürcan, VATAN'a bir darbenin anatomisini ve "bilinmeyenlerini" anlattı.
Harekat nasıl başladı?
Planın yayınlanması, andıçlanması, önlemlerin alınması için bir süre lazım. Bir-iki günde olmaz. Üç ay öncesinden Eylül'ün ilk yarısını biliyorduk belki, ama 12 Eylül olarak tam tarih belirlenmesi, Eylül başıdır. Emir verildi. Bildiriler dahil hazırdı. Biz zaten kurulmuş vaziyetteydik. Şipşak yaptık.
11 Eylül gecesi gazeteci Hasan Cemal, Genelkurmay'ın önünden geçmiş, ışıkların kapalı ve binada hareket olmadığını görmüş. Neredeydiniz?
Genelkurmay karargahında çalıştık. Ama biz, caddeye bakan taraftaki tüm ışıkları söndürdük. Deşifre olmayalım diye! Hep orada, karargahın iç kısmındaki salonlarda çalıştık.
O gece nelerle uğraştınız? Nasıl bir trafik yaşandı karargahta?
11 Eylül gecesi saat 01.00'de Komutan makamından beni çağırdılar. Girdim. (Kenan) Evren Paşa, "Al bunu 2 numaralı bildiriyle değiştir. Bunu 2 numaralı bildiri yap" dedi. Odadan ayrıldım, bildiriye baktım.
Turhan Feyzioğlu başkanlığında bir hükümet listesi. Benim amirim Cemil Çuha Paşa. Gittim, Feyzioğlu'nun bir parti üyesi olduğunu, "asker sağcı hükümet kurdu" denileceğini söyledim. Haklı olduğumu söyledi.
"Biz taraflı hükümet kurmayacağız" dedi. Bana J başkanlarını toplayıp yeni bir hükümet listesi üzerinde çalışmamızı söyledi.
Listeyi alıp (Haydar) Saltık Paşa'ya gitti. Aradan yarım saat bile geçmedi, beni yeniden çağırdılar. "O bildiriyi ver, 2 numaralı bildiri yerinde kalsın. Hükümet işine sonra bakacağız" dediler.
Peki daha sonra hükümet kurulurken neler yaşandı?
Sakıp Sabancı, Vehbi Koç, İbrahim Bodur, Halit Narin sürekli Kenan Evren'e geliyordu. Sık sık görüşüyorlardı. Halit (Narin) benim arkadaşım olduğu için bana görüşmeleri anlatıyordu.
Turgut Özal'ı onlar ekonomiden sorumlu başbakan yardımcısı yaptı. Ben karşı çıkıyordum da Halit Narin bana, "yahu bizim adamımız, karşı çıkma" diyordu. Sonunda hükümet kuruldu ama TRT, az daha Konsey üyeleriyle Başbakan Bülend Ulusu arasında bir krize neden oluyordu.
Zaten en başında, neden "karacı" değil de "denizci" başbakanlığa getiriliyor diye tartışmalar çıkmıştı. Meclis'te Konsey üyelerinin yanında TRT'den haberleri izliyoruz. Bazı yaverler filan, "vay efendim, Konsey üyeleri varken Başbakan niye bu kadar TRT'ye çıkıyor" gibi şikayetler başladı.
Sonra Konsey üyeleri de, "biz varken ne oluyor" demeye başladı. Tabii, TRT, geçmişten beri hükümetlerin elinde olduğu için şartlanmışlar: Başbakan'ı daha çok gösteriyorlardı.
Sonunda TRT bültenleri MGK ve Hükümet arasında dengeli şekilde bölüştürüldü de sorun çözümlendi.
Gürcan Paşa çeyrek yüzyıl sonra Konseyi anlattı
Kenan Evren zor dönemde bile terfi etti: Evren'in meslek hayatına bakılırsa, şartların zorlaştığı dönemlerde bile terfi etmiştir. Uyumludur, ancak askeri konular dışında hiçbir konuyla ilgilenmez.
Çok olaylar oldu, Muhsin Baturlar, Kayacanlar filan.. Evren, bu konularla ilgisini belki sakladığından, belki olmadığından terfi ede ede gelmiştir.
Nejat Tümer çevresine çok yardımı dokundu: Hakkında çok şey söylendi. Bencildir. Çevresine maddi açıdan çok yardımı dokunmuştur.
Nurettin Ersin Evren üzerinde etkili Paşa'ydı: Ersin, MİT Başkanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı yaptığı için angajmanları çok fazladır. Bilhassa sağ kesimle. Oğlu Oktay, Jak Kamhi'nin yanında çalışmıştır.
Bir gün Çorlu'da Jak Kamhi'yi Sıkıyönetim gözaltına almış, Ersin Paşa aradı, bana "Kamhi'yi serbest bıraksınlar" dedi. Evren üzerinde etkiliydi. Diğerlerini biraz sindirmişti.
Tahsin Şahinkaya İnci Baba'yı kurtarmaya çalıştı: Delidolu, delikanlı, heyecanlı biriydi. Hakkında çok şey söylendi ama aslı yok. Mesela Bodur grubu hisse senetlerini herkes alabilir.
Şahinkaya'ya da hisse senedi aldırmışlar veya vermişler. Şahinkaya, kendisini "Bodur'un ortağıyım" diye tanıtırdı. İnci Baba diye meşhur bir mafyacı vardı.
Sıkıyönetim Kurmay Başkanı Osman Ekinci bir gün bunu basıyor, Kalaşnikof silahlı yakalıyor. Şahinkaya İnci Baba'nın serbest bırakılması için emir veriyor.
Sedat Celasun söyleneni yapardı: İyi niyetli biridir. Ama Genelkurmay Lojistik Başkanı'yken iddialar olmuştu. Kendisinin bir şeyi yoktu ama çekincesi vardı. Söyleneni yapardı.
12 Eylül 1980 saat 05.15...
Tarih 12 Eylül 1980, saat 05.15. Ankara'da, bir köşesinde Genelkurmay Başkanlığı çapraz köşesinde Meclis'in olduğu ünlü kavşak.
Yoğun sessizliği, Meclis'in önünde "mevzilenmeye" başlayan tankların palet sesleri bozuyor.
Darbenin kilit isimlerinden, Genelkurmay ikinci Başkanı Orgeneral Haydar Saltık, haki kısa kollu çalışma gömleğiyle, ellerini arkasında kavuşturmuş tankları izliyor.
Düşünceli ve tedirgin. Bir adım gerisindeki Tuğamiral Erhan Gürcan'a dönüyor ve "tarihe kayıt düşmek" ister gibi konuşmaya başlıyor:
"Amiralim, bir meydan muharebesi olsa, bu sesler komutanın akıbetini belirler. Eğer komutan doğru plan yapmışsa sonu zafer, yanlış yapmışsa ölümdür. Ama burada daha beter. Şu anda kim düşmanımız kim dostumuz bilmiyoruz. Karşımıza nasıl bir direnç çıkacak onu da bilmiyoruz. Ve karşımıza çıkacak olan düşman değil, bizim insanımız. Biz subay çıkarken yemin ettik. 'Bu millete, devlete hizmet edeceğiz' diye. Biz belki yeminimize karşı çıkacağız."
Saat 07.00. Tankların Meclis çevresindeki "kuşatması" tamamlanmış... Darbe bildirisi de TRT'de zaten saatler önce okunmuş... Yani, darbenin ilk aşaması tamamlanmış.. Sıra, ikinci aşamada.
Tuğamiral Erhan Gürcan, Tuğgeneral Şamil Özdilli, Albay Cumhur Evcil ve emirlerindeki bir grup subay ve astsubayla Meclis'e gidiyor. Orgeneral Haydar Saltık'ın "direnç" kaygısı, o sabah Meclis için geçerli değil.
Çünkü Meclis neredeyse bomboş. Ama sonraki saatlerde askeri ciplerle evlerinden aldırılan bürokratlarla dolacak.
İlk gelen, Kanun Kararlar Müdür Yardımcısı Doğan Şişli oluyor. Şişli, bazı subay ve astsubaylara Meclis binasında "keşif turu" yaptırıyor.
Bu arada, onun verdiği "güvenilir isimler" listesine göre diğerleri aldırılıyor: Aynı müdürlükte yine yardımcı olarak çalışan Orhan Dülgerler, Meclis ve Senato genel sekreterleriyle, Meclis Koruma Müdürü...
Ekip tamamlandıktan sonra, Albay Evcil, Konsey üyeleriyle, Meclis'te görev yapacak askeri personel için bir "yerleşme planı" yapılacağını söylüyor.
Meclis Genel Sekreteri Kazım Öztürk'ün yanıtı ilginç: "Askerlerin Meclis'e yerleşmesi hukuki olmaz."
Albay Evcil, "Ne hukuku?" diye gürlüyor.
Kazım Öztürk anlatmaya devam edecek belki, ama Kanun Kararlar Müdür Yardımcısı Orhan Dülgerler, kolundan çekiştirerek kulağına fısıldıyor: "İhtilal hukuku!"
Bu uyarı üzerine Kazım Öztürk susuyor.
12 Eylül 1980 sabahı, "birinci derecede önemli" hedef olan Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde "ihtilal hukuku" hükmünü icra etmeye başlıyor. (NSE/BA)
* Nuri Sefa Erdem'in haberi 12 Eylül 2004'te Vatan gazetesinde "Evren'in Başbakan'ı Feyzioğlu nasıl değişti?" başlığıyla yayımlandı.