Güzellik yarışmaları, Maltepe Üniversitesi'nin Miss Maltepe yarışmasını düzenleyeceğini açıklamasıyla tekrar gündeme oturdu.
Bahar şenlikleri kapsamında düzenlenecek Miss Maltepe yarışmasını, okul yönetimi "Güzel bir kariyer için ilk adım" olarak tanıtıyordu; "Maltepe Üniversitesi 'Kültür ve Bahar Şenliği Güzeli'ni Seçiyor".
Geçmiş zaman kullanmamın sebebi, yarışmanın basına yansıdıktan birkaç saat sonra iptal edilmesi.
Bir televizyon kanalına canlı olarak bağlanan bir üniversite görevlisi, yarışmayı "genç kızların özgüvenini kazandırmak için" düzenlemek istediklerini, ancak amaçlarının "yanlış anlaşıldığını, tepkiler nedeniyle iptal etmek zorunda kaldıklarını" anlattı.
Güzelliğiyle değil, bilimsel aktiviteleriyle yarışması gereken üniversitelerin bu tarz "etkinlikler" düzenlemesi ne kadar sorunlu olsa da, bu yarışmalar okullar dışında her sene düzenleniyor ve yarışmaya katılanlar da ya üniversite öğrencilerinden ya da o yaş grubundan kadınlardan oluşuyor.
Yarışmayı kimin, nerede düzenlediği bir yana, güzellik yarışmalarının genç kadınlara sağladığı şey özgüven midir? Öyleyse feministler, kadın hakları savunucuları dünyanın her yerinde neden güzellik yarışmalarını basıp, eylemler yapmıştır?
2001 yılında gerçekleştirilen Elit Model Look baskınının düzenleyicilerinden Ayşe Düzkan'a sorduk.
* Elit Model Look protestosu, 2001.
Üniversiteler güzellikle mi yarışmalıdır?
Özellikle bazı meslek gruplarında, iş hayatında güzelliğin ve gençliğin önemli olduğu maalesef doğru. Bunun önemli olması doğru mu? Hayır doğru değil. Güzelliğin iş hayatında bir kriter olmaması lazım. Maltepe Üniversitesi aslında gerçekçi, ama yapılan doğru bir şey değil.
İnsanlar üniversiteye neden gidiyor? Kariyer yapmak, meslek edinmek için. Matematik, sosyoloji vs gibi bölümler okuyorlar. Mankenlik, modellik gibi güzelliğin belirleyici olduğu meslekler edinmek için üniversite okumuyorlar.
Ayrıca Türkiye'nin bu kadar mankeni taşıyacak bir moda ve tekstil endüstrisi de yok. Televizyonda gösterilecek güzel kızlara ihtiyaç duyuyor belki. Ama üniversiteler bu ihtiyaca karşılık vermek için kurulmuyor. Bir üniversitenin bu genç kadınların birer arzu nesnesi olarak konumlandırma anlayışına prim vermemesi gerekirdi.
Zaten oradaki oğlan çocukları, sokaktaki erkekler kadınları bu berbat yarışa sokuyordur. Güzellik yarışması yok diye, güzellik yarışı da yok değil. Üniversitenin bunu kurumsallaştırması anlaşılabilir ve kabul edilebilir bir şey değil.
Üniversite yetkililerinin söylediği gibi, bu yarışmalar kadınlara özgüven sağlıyor mu sizce?
Asıl kadınların özgüvenini sarsacak şey bu; güzellik üzerinden yarıştırılmak. Birinci ve ikinci olanın belki özgüveni artar ama geriye kalan genç kadınların özgüvenini yerle bir edecek bir şey var orada.
Bu sırada birinci olan kadının özgüvenini de aşık olduğu bir erkeğin yerle bir etme ihtimali de ortadan kalkmıyor.
Türkiye'nin en güzeli olduğu varsayılan kadınıyla en çok aldatıldığı varsayılan kadınının aynı kadın olduğunu hatırlatırım. İsim vermeyeceğim.
19 Temmuz 2001'de Elit Model Look yarışmasına bir çıkartma yapmıştınız feministler olarak. O günü biraz anlatır mısınız?
2000 senesindeki Elit Model Look'un ardından, o zamanlar Pazartesi dergisinde yazan Perihan Mağden "yok mu buna bir şey yapacak feministler" demişti. Ertesi sene yarışma yeniden yapılınca, bir şeyler yapmaya karar verdik.
Aslında çok az kişiydik. 20 kişi bile yoktuk ama çok fazla medya desteği aldık.
Yarışmadakilere göre çok yaşlıydık tabi. Orada 18 yaşından küçük kız çocukları vardı. Modellik çok kısa süre yapılabilen bir meslek ve çok erken başlamak gerekiyor.
Açıkçası güzelliğin orada kapı açan bir avantaj olduğunu söylemeliyim, çok rahat girdik içeri. Yarışma daha başlamamıştı. Oturduk ve bezleri açıp slogan atmaya başladık. Özel güvenlik bizi dışarı çıkardı.
Kapıda polis vardı ama basın açıklaması yapma hakkından bir haberler. Bu hakkı İstiklal Caddesi-Beyoğlu polisi iyi biliyor.
Sonuçta basın da bizle dışarı çıktı, basın açıklaması yaptık ve eylem yarışmadan daha çok ilgi gördü.
Olayın ardından Fatih Altaylı bizi programa çağırdı. Tuğba Ünsal ve asker olan babası, Süha Özgermi falan da katıldı yarışmaya. Altaylı, bir kız babası olarak bizi destekler bir şekilde yaptı programı.
Peki nasıl bir etkisi oldu eylemin?
Bu yarışmanın dışarıya kapalı bir şekilde yapılacağı açıklandı, yarışmacıların 18 yaşından büyük olması zorunluluğu getirildi.
Bu şekilde olabilir, çünkü modellere-mankenlere yönelik mesleki bir yarışma yapılabilir. Ama bunu bütün İstanbul'u toplayıp, televizyonlarda yayınlamak bambaşka bir şey.
Sonuçta hangi mesleki yarışma halka açık yapılıyor? Mankenlik mesleğine yönelik bir yarışmada da modacılar jüri olur. Ama mesleki bir yarışmada "milli çapkın" Süha Özgermi'nin ne işi var örneğin?
Biz önayak olduk, basın da destek oldu ve modellik yarışmaları mesleki yarışmalara döndü. Ama güzellik yarışmaları hep devam etti tabii. Basına daha az yansımaya başlasa da hala da ediyor.
O dönem bunun değişmesi için kadınların yarışmayı basması gerekti. Şimdiyse kamuoyu tepkisinin gelişmesiyle, fiziksel bir eylem gerçekleştirilmeden yarışma iptal oldu. Ne değişti sizce?
Yani burada iyice abartmışlar. Güzellik yarışması yapan bir üniversitenin verdiği eğitim ciddiye alınabilir mi?
Diğer taraftan aradaki dönemde Türkiye muhafazakarlaştı. Bilmiyorum tabii kimler tepki gösterdi de iptal oldu ama güzellik yarışmaları muhafazakarların da karşı olduğu bir şey, farklı sebeplerle karşı olsalar da. Güzellik üzerinden yarıştırılmasınlar diye değil, mayoyla gezmesinler diye.
Bunun da etkisi olabilir belki.
Türkiye'ye güzellik yarışmaları "Batıdan geri kalmamak için" Atatürk tarafından getirilmiş. Şimdi de ABD'de, İngiltere'de üniversitelerin çoğu güzellik yarışmaları düzenliyor. Sizce Maltepe Üniversitesi de, aynı mantıkla hareket edip, eksik kalmamak için mi kalkıştı bu işe?
Yani eğer öyleyse de diyorum ki, batının feminizmini alalım, güzellik yarışmalarını almayalım.
Geçtiğimiz günlerde Kainat Güzeli Yarışması'nın Kanada ayağında transeksüel bir kadın elemelere kalmıştı. Önce diskalifiye oldu, ardından düzenlenen kampanyalar ve protestolarla yarışmada "doğuştan kadın olma" şartı kaldırıldı. Biz diyoruz ki, bu mücadele her yerde yapılsın, tüm kadınların yarışmaya katılma hakkı olsun ama kimse katılmasın. Siz ne diyorsunuz?
Burada bir süreç var aslında. LBT (lezbiyen, biseksüel, trans) bireylerin hak mücadelesiyle kadınların kurtuluş mücadelesi arasında sıklıkla bir açı olabiliyor.
Örneğin eskiden güzellik yarışmalarında beyaz ve sarışın egemenliği vardı. Sonra bu ırkçı tutum ortadan kalktı. Siyah kadınlar yarışmaya katılmaya başladı.
Estetik anlayışı böyle bir şey. Eskiden, 50 yıl önce ince dudak makbuldü. Siyahların güzelliğinin "güzel bulunmaya" başlamasıyla kalın dudak makbul oldu, şimdi kadınlar dudaklarını şişirtiyor. Transeksüellerde de daha uzun bacak, daha uzun boy oluyor mesela. Güzellik anlayışı bu mücadelelerle de değişiyor.
Güzellik yarışması varsa, transeksüeller de buna katılabilmeli.
İlk güzel Araksi
Güzellik yarışmaları Türkiye'ye Atatürk'ün teşvikiyle, ülkeyi tanıtmak için getirildi.
İlk güzellik yarışması, 1925'te düzenlendi. Bugünkü Emek Sineması'nda yapılan yarışmayı, yer gösterici kızlardan Araksi Çetinyan kazandı.
1929'da "Türk kadını niçin Amerika ve Avrupa'da kendi milletinin güzelliğini göstermesin?" diyerek, yarışmaları düzenlemeyi Cumhuriyet gazetesi üstlendi. Katılım koşullarında 16-25 yaş arasındaki "her namuslu Türk kızı"nın katılabileceği ancak "bar kadınları"nın katılamayacağı söyleniyordu. Her ne kadar yurttaş hep "Türk" olarak kullanılageliyorsa da, güzellik yarışması özelinde acaba Araksi Çetinyan'in Ermeniliği mi "Türk" vurgusunu özellikle gerekli kıldı? Gerçi, o sıra basında yer alan haberlere bakılırsa Çetinyan'ın yarışmadaki galibiyeti "yer gösterici"liği üzerinden tepki almış. (ÇT)
* Türkiye'de güzellik yarışmalarının tarihiyle ilgili detaylı bilgi için tıklayın.