Halkların Demokratik Kongresi’ne (HDK) yönelik operasyonda gözaltına alındıktan sonra 101 gün Bakırköy Kapalı Kadın Cezaevi’nde hapis tutulan ve 2 Haziran’da tahliye edilen gazeteci Elif Akgül, bugün ilk kez hakim karşısına çıktı.
Akgül’ün ‘örgüt üyeliği’ suçlamasıyla yargılandığı dava İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı.
Davayı takip eden Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu duruşma öncesinde Akgül’ün yurtdışına yasağını gündeme taşıdı. Türkiye'de gazetecilerin, keyfi tutuklamalar ve aralıksız kovuşturmaların yanı sıra giderek daha sık keyfi davalar kapsamında adli kontrol tedbirlerine maruz bırakıldığını söyledi.
“Haber verme hakkını hedef alan bu hukuka aykırı müdahalelerin ve haksız suçlamaların bir an önce sona ermesini talep ediyoruz.” dedi.
Duruşmada Akgül'ün müdafiliğini Medya ve Hukuk Çalışmaları (MLSA) Derneği Eş Direktörü Veysel Ok ile avukat Batıkan Erkoç ve Tora Pekin üstlendi. Akgül, kimlik tespitinin ardından hakkında hazırlanan iddianameye karşı savunma yaptı.
MLSA’nın duruşmadan aktardığına göre “Geçmişte ya da bugün hiçbir suç örgütüne veya terör örgütüne üye olmadım, olmayı da düşünmedim” diyen Akgül üyesi olduğu örgütleri Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), DİSK Basın-İş, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği, Folklor Kurumu Derneği olarak sıraladı. Ardından da şunları söyledi:
“13 yıl önce toplantılarına katıldığım, daha sonra da faaliyetlerini bir gazeteci olarak izlediğim HDK’nin terörle ve suçla ilişkilendirilecek hiçbir faaliyetini görmediğim, duymadığım. İddianameye verilecek en öz ve en temel cevap budur.
Benim bilgim dahilinde HDK, hakkında ‘terör örgütü olmadığına dair’ mahkeme kararı bulunan, demokratik alanda siyaset yapan bireylerin ve örgütlerin bir araya geldiği yasal ve meşru bir örgüttür.
Mevcut ve eski eş sözcüleri, yürütme kurulu üyeleri arasında milletvekilleri vardır. Siyasetçiler vardır. Eski TBMM Başkanvekilleri vardır. Ve benim bu örgütle 13 yıldır herhangi bir organik ya da siyasi bağlantım yoktur. Kuruluş kongresinde bağımsız feminist olarak yer aldım.
İki genel meclis toplantısına katıldım ve gazetecilik faaliyetlerim nedeniyle siyasi çalışmalarıma son verdim. Son 13 yıldır HDK ile iletişimim gazetecilik faaliyetlerim nedeniyle olmuştur. Biraz önce belirttiğim gibi ne o zaman ne de daha sonra HDK’nin suç oluşturan hiçbir faaliyetini de görmedim.”
"Fethullahçıların tapeleri kıymetlendirildi"
Akgül daha sonra iddianamedeki tezatlıkları sıraladı. Dosyadaki ses kayıtlarının 13 sene öncesine ait olduğunu ve kıymetlendirildiğini, dinleme kararının verenlerin Fethullahçı çeteler olduğunu söyledi.
Yargının 17-25 Aralık soruşturmasında bu dinlemelerin kanıt sayılamayacağına dair hüküm kurduğunu anlattı.
“İddianamedeki tek suç iletişimin gizliliği hakkımı ihlal eden ses kayıtlarının iddianameye konmuş olması” diyen Akgül “Bu suçun faili de ben değilim. Bu durumunda mahkemenizden bu ülkenin yurttaşı olarak asıl suçu ve suçluları ayırmanızı bekliyorum.” diye konuştu.
Ayrıca iddianamede Eğitim Sen Kadın Sekreteri Elif Akgül Ateş ile karıştırıldığını belirtip “Savcının bu bilgileri edinmesi için bilgisayarını açması yeterliydi. Soruşturma aşamasında yapılması gereken minimum hareket buydu. Bu bile yapılmadı.” ifadelerini kullandı.
Tutuklu kaldığı üç aylık sürede savcılığın soruşturma yürütüp delil toplamak şöyle dursun, dosyaya HDK hakkında var olan ‘terör örgütü değildir’ kararını bile eklemediğini belirti.
"Seyahat hakkımı geri istiyorum"
Daha sonra sözü yurtdışına çıkış yasağı şeklindeki adli kontrole getiren Akgül şunları söyledi:
“Bu dosyanın varlığını Ocak 2023’te, artık beraat etmiş olduğum bir dosya hakkında bilgi almak için terör savcılığına gittiğimde öğrendim. Arada geçen sürede üç defa yurtdışına çıktım geri döndüm. Gözaltına alınmadan bir gün evvel İtalya’dan geri dönmüştüm.
Sadece yurttaş olarak haklarımı kullandığım için hapsedilebileceğimi biliyordum. Gitmedim ve hapsedildim. Çünkü memleketimi terk etmek gibi bir niyetim yok. Bugüne dek yaptıklarımı yapmaya devam etmekten vazgeçmeye de niyetim yok. Seyahat hakkımı geri istiyor ve öncelikle hakkımdaki yurtdışı yasağının kaldırılmasını ve beraatıma karar verilmesini talep ediyorum.”
Savcı adli kontrolün devamını istedi
Beyanların ardından duruşma savcısı esas hakkındaki mütalaasını sunmak için dosyanın tarafına gönderilmesini istedi. Savcı, “ölçülü olduğu” gerekçesiyle de yurt dışına çıkış yasağının devamını talep etti.
Mahkeme de adli kontrol uygulamasının devamına hükmetti. Bir sonraki duruşma 4 Aralık saat 10.05’te.
Ne olmuştu?
HDK’ye yönelik İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen soruşturma kapsamında 18 Şubat'ta hakkında gözaltı kararı olan 60 kişiden 52’si gözaltına alındı.
22 Şubat’ta 13 kişiye ev hapsi verilirken, yedi kişi adli kontrol şartıyla serbest kaldı. 30 kişi de tutuklandı. Elif Akgül de tutuklanan isimler arasındaydı.
Akgül’e emniyet sorgusunda 2012’den telefon dinlemeleri soruldu. Suçlama olarak yöneltilen telefon görüşmelerinden biri 2013’te 1 Mayıs İşçi Bayramı’nda polisin DİSK binasına müdahalesiyle ilgiliydi. Akgül, konuşmada yaşananlarla ilgili bilgisayar başındaki mesai arkadaşını bilgilendiriyordu.
3 Haziran 2013 tarihli bir görüşmedeyse Akgül, yine bianet’ten mesai arkadaşıyla konuşuyordu.
Akgül hakkındaki iddianame 24 Nisan’da tamamlandı. İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi iddianameyi savcılığa iade etti. Mahkemeye göre, savcılık Akgül’ün iddianamenin diğer şüphelisi Mehmet Saltoğlu’yla bağını ortaya koyamamıştı.
Savcılık itiraz etti. Üst mahkeme savcılığın itirazını yerinde buldu ve iddianame kabul edildi.
Bunun üzerine İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi, Akgül’ün tutuklulukta geçirdiği süreyi ve delillerin büyük çoğunluğunun toplanmış olduğunu dikkate alarak yurtdışı çıkış yasağıyla 2 Haziran’da tahliye kararı verdi.
(HA)











