Kanunun amacını belirten birinci maddesinde üç ayrı gruba yönelik hizmetlerden söz edilmektedir:
Yargılamaları devam eden sanıklar
Kanun yargılamaları devam eden sanıklar bakımından iki görev düzenlemektedir: Sosyal incelemelerinin yapılması ve hakkında adli kontrol kararı verilmiş olanların toplum içinde izlenmesi, iyileştirilmesi, psiko-sosyal problemlerinin çözülmesi.
Yargılamaları sona ermiş ve haklarında bir ceza kararı verilip bu cezaları ertelenmiş, salıverilmiş, haklarında hapis cezası dışında tedbire hükmedilmesine karar verilmiş kişiler
Bu kişiler bakımından kanun şu görevleri düzenlemektedir: Toplum içinde izleme, iyileştirilme, psiko-sosyal problemlerini çözme, salıverilme sonrası koruma.
Suç mağdurları
Suç mağdurları için ise sadece mağdurun korunmasından söz edilmiştir.
Öncelikle Kanunu, amacı bakımından incelemek gerekmektedir. Kanunun amaç maddesindeki kapsamın genişliği, sunulması planlanan hizmetlere dair, kanun koyucunun net bir fikrinin olmadığını göstermektedir.
Yargılanan kişiler hakkında sosyal inceleme yapılması özellikle çocuk yargılaması, bakımından önem taşımaktadır. Sosyal inceleme yapılması ve çocuk hakkında verilecek kararın sosyal incelemeye dayandırılması çocuk adalet sisteminin karakteristiğidir. Çocuk adalet sisteminin amaca uygun çalışabilmesi için yargılanan her çocuk hakkında sosyal inceleme yapılması ve onu suç ve benzeri risklerden koruyacak önlemlerin alınması gerekir. Bu araştırma, hiç suç ile ilişkisi olmayan çocuklar hakkında alınacak tedbir kararlarının da temelini oluşturur. Bu nedenle çocuk adalet sisteminde sosyal incelemenin, suçlular ile çalışan bir birim tarafından değil, ya sosyal hizmet sunmak ya da çocuğu koruyucu hizmetleri organize etmekten sorumlu birim tarafından yapılması gerekir.
Hükümlüler hakkında yapılacak işlemler açısından aşağıdaki haller dışında denetimli serbesti hükümlerinin uygulanması, insan hakları açısından mümkün değildir:
* tutuklama yerine kullanılacak olan adli kontrol veya
* hükmün şartlı ertelenmesi ya da
* şartlı salıverme
Denetimli serbesti, adından da anlaşılacağı üzerine bir, hürriyetlere müdahale biçimidir. Bu usulün uygulanabilmesi için aşağıdaki şartların birlikte gerçekleşmiş olması gerekir:
* özgürlüğünün kısıtlanmasını gerektiren bir suç işlemiş olma iddiası altında olma
* yasada özgürlüğün kısıtlanması için öngörülen şartların gerçekleşmiş olması
* mahkemece denetimli serbesti kararının verilmiş olması
Bu bakımdan amaç maddesinde belirtildiği gibi, cezası şartsız olarak ertelenen, şartsız olarak yani bihakkın tahliye olan, yada hakkında koruyucu tedbirlere hükmedilen kimseler hakkında ve mahkeme kararı olmaksızın denetimli serbesti usullerinin uygulanması, hukuka ve insan haklarına aykırıdır.
Sanıklar ile mağdurlara yardım veren birimin aynı yer olması tarafsızlığın sağlanamaması bakımından sakıncalıdır. Hedef grubun yararlanabilmesi için bu iki hizmetin ayrı birimlerce yürütülmesi gerekir. Kaldı ki, tasarıda mağdurun korunması ile neyin kastedildiği açıklanmamaktadır. Bu kavramın açıklanması ve usullerinin belirlenmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Aksi takdirde bu, bir yasa hükmü olmaktan öteye gidemeyecektir. Mağdurun korunması prosedürü ise, tanık koruma programından, zararların tazminine kadar bir dizi usulü içerdiğinden ayrı bir Kanun ile ayrı bir teşkilat altında düzenlenmelidir.
Öte yandan amaç maddesinde yaş ayrımı gözetilmemiştir. Oysa B.M. Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesinin 40. maddesi ve Anayasa'nın 90. maddesi gereğince T.C. Hükümeti Kanunla ihtilaf halindeki çocuklara özgü kanunlar, makamlar ve usuller oluşturma yükümlülüğü altındadır. Yetişkin suçlular için dahi insan hakları açısından tartışmalı olan denetimli serbesti esaslarının kanunla ihtilaf halindeki çocuklara da uygulanacak olması çocuğun yararının korunması prensibi ile açıkça çelişkili görünmektedir.
Ayrıca denetimli serbesti benzeri denetim ve gözetim kararlarının yerine getirilmesinin izlenmesinde görev alan kurumlarda iyileştirme, psiko-sosyal problemleri çözme, koruma gibi hizmetler doğrudan verilmemektedir. Denetimli serbestlik kararlarının izlenmesinde görev alan kişiler, sanık veya hükümlüleri ihtiyaçlarına uygun hizmetleri almaya yönlendirme konusunda onlara rehberlik ederler.
Eğer tutuklu ve hükümlülerin iyileştirilmesi (ki, bu kavram taşıdığı insan hak ve onuruna aykırı önyargı nedeniyle artık bu alandaki literatürde kullanılmamaktadır), psiko-sosyal problemlerinin çözülmesi gibi görevler tedavi, terapi, sosyal yardım gibi hizmetleri kapsar. Onların bir tek kurum tarafından yerine getirilmesi imkansızdır.
Bu bakımlardan amaç maddesi bu hizmetin özüne uygun biçimde düzenlenmediği takdirde ya kurulan kurumlar işlevsiz kalacak ya da insan haklarına aykırı usul ve esaslar ile çalışacaklardır. Bu da pek çok hukuki ama daha da önemlisi insani problemlerin doğması anlamına gelir.
Kanunun amaç maddesi şöyle olmalıdır:
Bu Kanunun amacı; haklarında verilen hürriyeti bağlayıcı cezaları ertelenen, şartla salıverilmesine karar verilen, hakkında güvenlik tedbiri ya da adli kontrol atlına alınma kararı verilen ve mahkemece denetimli serbestiye tabi tutulmasına karar verilen onsekiz yaşını doldurmuş sanıkların ve hükümlülerin, haklarında verilen kararların yerine getirilmesi bakımından izlenmesini, kararın amacına ulaşması için önleyici, koruyucu sosyal hizmet ve yardımlardan yararlanmalarını sağlayıcı rehberlik hizmetleri sunulmasını, alınan tedbirlerin yetersiz kaldığı veya amacına ulaştığı durumlarda haklarında verilen kararların değiştirilmesini veya kaldırılmasını sağlamak üzere mahkemelere verilecek denetim raporlarının düzenlenmesini sağlayan Üst Kurul, Daire Başkanlığı, denetimli serbestlik ve yardım şubeleri ile koruma kurullarının kuruluş ve işleyişine ilişkin esas ve usulleri belirlemektir.
Taslakta yer alan Madde 1 şöyle:
Bu Kanunun amacı; cezaları ertelenen, salıverilen, haklarında hapis cezası dışında herhangi bir tedbire hükmedilen hükümlüler ile adli kontrol altına alınmasına karar verilenlerin toplum içinde izlenmesi, iyileştirilmesi, psiko-sosyal problemlerinin çözülmesi, salıverilme sonrası korunması ve yargılanan kişiler hakkında sosyal araştırma raporlarının düzenlenmesi ile mağdurun korunması gibi görevlerin insancıllık, dürüstlük, mesleki yeterlilik ve tarafsızlık ilkeleri ile yerine getirilmesi, bu amaçla; Üst Kurul, Daire Başkanlığı, denetimli serbestlik ve yardım şubeleri ile koruma kurullarının kuruluş ve işleyişine ilişkin esas ve usulleri belirlemektir
Kuruluş ve teşkilat hükümlerinin değerlendirilmesi
Kanunun 4 ve 5. maddelerine göre, bu kanunun verdiği görevlerin yerine getirilmesi bakımından şöyle bir teşkilat gerçekleştirilecektir:
* Üst Kurul: Adalet Bakanlığı nezdinde kurulacak olup, illerde kurulacak kurul ve şubelerin danışma organı olarak görev yapacaktır.
* Daire Başkanlığı: Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü bünyesinde kurulacak olup, bir başkan, yeteri kadar tetkik hakimi ve uzman personelden oluşacaktır. Daire Başkanlığının altında en az üç adet şube müdürlüğü kurulması öngörülmektedir.
Bu başkanlığın görevleri genel olarak illerde yürütülecek çalışmaları koordine etmektir. Tasarının 7. maddesinde yer alan görevler genel olarak faaliyetlerin hedeflerinin belirlenmesi illerin çalışma planlarının oluşturulması çalışmalarının izlenmesi ve denetlenmesi iken, bu genel yaklaşım ile bağdaşmayan bir uygulama görevi yazılmıştır.
7. maddenin (g) bendinde "çocuk ve genç suçlulara özel dikkat gösterilmesi, özellikle madde bağımlılığı ve aile içi şiddet söz konusu olduğunda, koruyucu ve tedavi edici yöntemlerin titizlikle uygulanmasını sağlamak" görevi eklenmiştir. Koruyucu yöntemlerin uygulanmasını sağlama görevi SHÇEK'e veya yerel yönetimlere, tedavi edici hizmetleri uygulama görevi ise Sağlık Bakanlığına aittir. Koruyucu ve tedavi edici hizmetlerin uygulanması bakımından ise mahkemece verilecek bir karar veya yerel mülki amirlikçe alınacak bir acil koruma kararına ihtiyaç bulunmaktadır. Denetimli serbesti kurumu ancak hakkında şartlı salıverme veya erteleme kararı verilmiş çocuklara ilişkin bu kararda öngörülmüş şart kapsamında bir koruma veya tedavi hizmetinden yararlanma şartının yerine getirilmesini izleyebilir.
Kanunda, çocuklara ilişkin konulan bu ve benzeri hükümler, çocukları koruma amacıyla düşünülmüş olsa dahi, hak ve özgürlükler ile hukukun temel prensipleri gözetilmeksizin oluşturulacak usuller, konuluş amacından uzaklaşarak zarar verici nitelik kazanabilmektedir. Bu bakımdan niyet kadar öngörülen usulün de amacın gerçekleşmesine elverişliliğinin kontrol edilmesi gerek-mektedir.
Bu yaklaşım ise çocukla ilgili düzenlemelerin bu tasarı kapsamı dışına çıkartılmasını gerektirir.
* Şube Müdürlüğü: Her ağır ceza merkezindeki adliye bünyesinde oluşturulacaktır. Şube Müdürlüklerinin Cumhuriyet Başsavcılıklarına bağlı olarak, bir müdür, yeterli sayıda psikolog, sosyal hizmet uzmanı, sosyolog, hekim, eğitim uzmanı, öğretmen, benzeri personel ile bu alanda özel hizmet içi eğitim almış diğer unvanlardaki personel ve büro hizmetlerini yürütecek görevlilerden oluşması öngörülmektedir (Madde 8).
Öncelikle halen yürürlükte bulunan yasalardaki meslek tariflerine ilişkin karışıklığının burada da yaşandığına dikkat çekmek gerekir.
Denetimli serbesti hizmetleri genel anlamda bir rehberlik hizmeti olarak görülmekte ise bu görev ancak psikoloji, sosyal hizmetler, psikolojik danışmanlık ve rehberlik eğitimleri almış kişilerce yerine getirilebilir. Anglo sakson sisteminde bu şart aranmaksızın bu hizmetlerde görev alınması söz konusu ise de Avrupa modellerinde ve uluslararası standartlarında uzmanlık şartının arandığı görülür.
Sosyoloji eğitimi ise, rehberlik ve tretmana yönelik herhangi bir beceri eğitimini içermeyen bir akademik eğitimdir.
Bu alanda; psikoloji, psikolojik danışmanlık ve rehberlik, sosyal hizmetler eğitimi almış ve daha sonrasında mesleğe kabulde ve mesleklerin yerine getirilmesi sürecinde kanunla ihtilaf halindeki kişiler ve onlara rehberlik konusunda özel eğitim almış olma şartı tercih nedenidir.
Çünkü bu ciddi sorumluluk gerektirici bir görevdir. Eksik, yetersiz rehberlik hizmeti, sanık veya hükümlünün hürriyetinin kısıtlanması ile neticelenebilecektir.
Şube Müdürlüğünün görevlerine ilişkin değerlendirme
Şube Müdürlüğünün görevleri 10 ilâ 13. maddeler arasında düzenlenmektedir. Buna göre şube müdürlüğüne;
* Yargılama aşamasında,
* Yargılama Sonrasında,
* Salıverme Sonrasında,
* Diğer görevler,
başlıkları ile dört ayrı tür görev tanımı yapılmıştır.
Yargılama aşamasındaki görevler açısından değerlendirme
Şube Müdürlüğünün yargılama aşamasındaki görevleri, sosyal inceleme raporu hazırlamak ve mağdura yardım etmek olarak tarif edilmiştir.
Öncelikle burada Kanunun geneline hakim kavram kargaşasının bir örneğine dikkat çekmeliyiz. Kanunun diğer bölümlerinde (örneğin birinci maddede) "mağduru korumak"tan söz edilirken, burada "mağdura yardım edilmesinin sağlanması" kavramı tercih edilmiştir.
Bu iki görevin aynı şube tarafından yerine getirilmesi tarafsızlık ilkesini zedelemesi bakımından hizmetin özüne ve bu hizmetlerde uygulanması gereken etik prensiplere aykırılık oluşturacaktır.
İkinci önemli nokta ise "sosyal inceleme" yapma görevinin bu makama verilmiş olmasıdır. Yürürlükte bulunan yasalara göre çocuklar dışında kimse için sosyal inceleme yaptırma olanağı bulunmamaktadır. Eski TCK'nun 29. maddesinden farklı olarak yeni TCK 61. maddesi kapsamında yetişkinler için bu araştırmanın yapılmasına imkan olamaz, çünkü yasa suçun işleniş biçimi, kullanılan araç, zaman ve yer gibi hukuki soruşturma ile aydınlatılması gereken sorular sormaktadır. Dolayısıyla sosyal incelemenin öngörüldüğü tek yer 2253 sayılı Çocuk Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usulleri hakkında Kanundur.
İsviçre, Almanya, Fransa gibi hukukumuzu uyumlu hale getirmeye çalıştığımız Avrupa Hukuk sistemlerinde sosyal incelemenin çocukların korunması, temsili ya da gözetiminden sorumlu birimler veya çocuk mahkemelerinin görevlendireceği uzmanlar tarafından yapıldığı bilinmektedir. Çocuk hakkında verilecek kararın esasını oluşturacak olan bu inceleme mahkemeye hukuki olmayan bir alana ilişkin bilgi vermek amacını taşıdığından bir nevi bilirkişi incelemesidir. Bu nedenle de bağımsız ve tarafsız olması hukukun temel prensipleri gereğince zorunludur.
Oysa Denetimli Serbestlik Kanunu'nun 10. maddesi ile bu bilirkişilik görevi savcılığa yani iddia makamına bağlı çalışan bir gruba verilecektir. Üstelik Teşkilatlanma ile ilgili bölümde belirttiğimiz gibi bunlar her zaman araştırması yapılacak konunun uzmanı olmayacaktır.
10. madde bu Kanundan çıkarılmalıdır. Sosyal inceleme esasen çocuklar için yapılan bir araştırma olduğundan çocuk adalet sistemine ilişkin kanunda düzenlenmeli ve bağımsız konunun uzmanı bilirkişilerce yapılması öngörülmelidir.
Yargılama sonrasındaki görevler açısından değerlendirme
Şubenin yargılama sonrasındaki görevleri beş ana başlıkta toplanmaktadır. Burada ilk üç başlık ele alınacaktır.
1-Kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezaların çevrilmesi:
Kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezaların aşağıdaki hallerden birine çevrildiği durumlarda bu kararların yerine getirilmesini denetimli serbestlik şube müdürlüğü izleyecektir;
* Meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla (gerektiğinde barınma imkanı olan) bir eğitim kurumuna yerleştirme,
* Belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinliklere katılmaktan men
* Belli bir meslek veya sanatın yapılmasından men
* Gönüllü olmak koşulu ile kamuya yararlı bir işte çalıştırılma.
Bu kararların izlenmesindeki usul şöyle belirlenmiştir:
* kararların yasada belirtilen ilkelere uygun olarak yerine getirilmesini sağlamak
* tedbirlerin uygulanması süresince "suçluları" denetlemek ve gözetlemek
* neticesini adli mercilere bildirmek
* psiko-sosyal sorunlarını çözmek
* imkanlar ölçüsünde yardımcı olmak
* yükümlülüğüne uymayanları adli mercilere bildirmek.
Şubenin bu görevlerini, kolluk makamlarıyla işbirliği ve koordinasyonda gerçekleştireceği öngörülmektedir.
Öncelikle lafzı itibariyle yasa çocuklara uygulanabilir nitelikte değildir. Çünkü çocuk adalet sisteminde çocuğun damgalanmaması esastır. Bu bakımdan da kanunla ihtilaf halindeki çocuktan "suçlu" olarak söz edilemez. Ayrıca çocuğun toplum içerisinde damgalanmasına neden olacak kolluk tarafından izlenme gibi usullerden kaçınılması gerekir.
Kanun Tasarısında, kollukla işbirliği ve koordinasyon içinde izlemenin yapılması öngörülmektedir. 11. maddenin birinci fıkrasının (2) ve (3) numaralı bentlerinin uygulanmasının izlenmesinde kolluktan yardım alınabilecek olmakla birlikte bu yol son çare olarak tercih edilmelidir; (1) ve (4) numaralı bentlerin uygulamasında ise izlemenin kolluk marifetiyle yapılmasından kaçınılması gerekir.
2-Cezanın ertelenmesi
Benzer biçimde hapis cezası ertelenirken denetim altına alınmasına karar verilen kişiler hakkında verilen aşağıda gösterilen kararın yerine getirilmesi de denetimli serbestlik şube müdürlüğü tarafından izlenecektir:
* Bir meslek veya sanat sahibi olmayan hükümlünün bu amaçla bir eğitim programına devam etmesi
* Bir meslek veya sanat sahibi hükümlünün bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek ve sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalışma
* 18 yaşından küçük olan hükümlülerin bir meslek veya sanat edinmelerini sağlamak amacıyla (gerektiğinde barınma imkanı olan) bir eğitim kurumuna devam etmesi
Bu kararların izlenmesinin de bir önceki bölümde olduğu gibi kolluk makamlarıyla gerekli işbirliği ve koordinasyonun sağlanması suretiyle yapılması öngörülmektedir. Bu bölümdeki kararlar için yapılması öngörülen tek izleme yasada belirtilen ilkelere uygunluğu sağlamaktır.
Kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezalara ilişkin bölümde belirtilen sakıncalar burası için de geçerlidir.
3. Tedbir kararları
Tasarı, tedbir kararlarının yerini getirilmesini izleme görevini de denetimli serbestlik şube müdürlüğüne vermektedir. Tedbir kararlarının izlenmesi için şu usuller öngörülmektedir;
* suçluların denetlenmesi, gözetlenmesi
* psiko-sosyal sorunlarının çözümlenmesi
* imkanlar ölçüsünde yardımda bulunmak
* yükümlülüğe uymayanları adli mercilere bildirmek
Yazım sırasında bir ayrım yapılmamış olmakla birlikte burada güvenlik tedbirlerinin anlaşılması gerekir. Çünkü Tasarı, tedbirlerin uygulanması süresince "suçluları" denetlemekten söz etmektedir. Suçluluktan bahsedildiğine göre, koruma tedbirleri bu kapsam içinde değerlendirilmemelidir. Ancak bir karışıklığa sebebiyet vermemek için bunun yasada açıkça belirtilmesi gerekir.
Öte yandan bir çocuk suç işlemiş olsa dahi sorunun ceza adalet sistemi dışında çözülmesi esastır. Bu ilke gereğince, "suç işlediği sabit olan çocuk" için de tedbire hükmedilebilecektir. Eğer koruyucu bir tedbir ile sorun çözülebiliyor ise, koruyucu tedbirlerden birine hükmedilecek ve çocuğa ceza verilmeyecek ceza yerine uygulanacak tedbirlere başvurulmayacaktır. Örneğin aç kaldığı için hırsızlık yapmış ya da sokakta yaşadığı için suça karışmış ancak bir eve ya da bakıma kavuştuğu takdirde suç işlemeyeceği anlaşılan çocuk bir koruyucu aile yanına ya da kuruma yerleştirildiğinde veya bir eğitim kurumuna yerleştirildiğinde onu toplum içinde suçluları izlemekle görevli makamın değil, sosyal hizmet servislerinin izlemesi gerekir. Aksi takdirde çocuk ceza adalet sistemine çıkartılmış olmadığı gibi daha kötü damgalanmış olacaktır. Örneğin yerleştirildiği okul polis veya suçluları takip eden bir birim tarafından izlendiğinde sürekli çocuğa suçlu muamelesi yapılmış olacaktır.
Denetimli serbestlik şube müdürlüklerinin görev alanına ilişkin en genel eleştiri ise denetimli serbestlik müessesine yaklaşıma ilişkindir. Kanunun amacına ilişkin değerlendirmelerde de belirtildiği üzere tercih edilen yapı, Avrupa Hukukunda tercih edilen sisteme uygun değildir. Daha çok Anglo - sokson sisteminin etkisi altında hazırlanmış, hükmün amacının gerçekleşmesi için hükümlüye rehberlik etmekten çok denetlemek, gözetlemek ve rapor etmek esasına dayanmaktadır.
Oysa çocuk adalet sisteminde, örneğin Almanya'da aynı kurum "bewährungshilfe" (bir kimseye belli bir sonuca ulaşabileceğini göstermek için yardım etme) olarak adlandırılmaktadır, Türkçe'de bunu gözetimi de kapsayan "refaket etme" kavramı ile karşılayabiliriz. Adından da anlaşılacağı üzere Alman hukukunda bu sistem bir kimsenin denetlenmesi, gözetlenmesi amacıyla değil; bir kimseye, hakkında verilen kararda öngörülen sonuca ulaşması için ona rehberlik etmek, yardımcı olmak amacıyla çalışır. 2253 sayılı Çocuk Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama usulleri Hakkında Kanun ile benimsenen usulde bu doğrultudadır.
Yeni getirilmeye çalışılan sistem ise, bu yaklaşıma dolayısıyla çocuk adalet sistemi prensiplerine aykırı niteliktedir.
Koruma Kurulu, Üst Kurulun oluşturulmasına ilişkin değerlendirme
Koruma kurulunun hızlı, işlevsel ve küçük bir biçimde çalışabilmesi için gerekli yapının oluşturulması gerekmektedir. Bu nedenle öncelikle kurulda yer alması öngörülen temsilcilerin, kurul bünyesinde görevlerini yerine getirirken koordinasyonu sağlayacakları göz önünde tutularak bağlı bulundukları kurum tarafından görevlendirilmeleri uygun olacaktır. Ayrıca kurul üyelerinin bir araya getirilmesindeki kriterlerde "Cumhuriyet Başsavcısı tarafından uygun görülenler" ibaresi ile "istekleri halinde o yerde şubesi bulunan kamuya yararlı dernek veya vakıflar" ibarelerinin değiştirilmesi önerilmektedir.
Bu doğrultuda 14. maddenin şu şekilde düzenlenmesi önerilmektedir:
Koruma Kurulları
"MADDE 14.- (1) Koruma kurulları; ağır ceza merkezlerinde Cumhuriyet başsavcısının başkanlığında; belediye başkanı veya görevlendireceği yardımcısı; Cumhuriyet başsavcısı tarafından belirlenecek bir cezaevi müdürü ile baro temsilcisi ve o yerde şubesi bulunan ve alanda çalışan sivil toplum örgütü temsilcisinin katılımı ile oluşur".
Koruma kurullarının görevleri konusunda ise, tasarıdan 18 yaşına kadar olan çocuklar ve mağdurlarla ilgili hükümlerin çıkartılarak ilişikteki maddenin şu şekilde düzenlenmesi önerilmektedir:
Koruma Kurullarının Görevleri
"MADDE 15.- (1) Koruma kurulları, şubelerden kendisine intikal ettirilen ceza infaz kurumlarından salıverilen hükümlülerin iş bulmalarına, iş kurmalarına veya işe yerleştirilmelerine ve karşılaştıkları diğer güçlüklerin çözümünde yardımcı olmak üzere görev yapar".
Üst Kurulun oluşturulması konusunda tasarıda daha ayrıntılı düzenlemeler yapıldığı görülmektedir. Ancak 16. maddede önerilen kurul üyeleri arasında Ankara'daki üniversitelerin yalnızca hukuk fakültelerinden bir öğretim üyesi dahil edilmiştir. Bu kurula sosyal hizmet, psikoloji, psikiyatri, pedagoji, tıp, adli tıp gibi denetimli serbestlik ve yardım merkezlerinin işleyişini güçlendirecek alanlardan öğretim üyelerinin dahil edilmesi gerekmektedir. Ayrıca Üst Kurulun her takvim yılında en az bir defa toplanması konusundaki düzenlemenin "her 3 ayda bir" olarak değiştirilmesi önerilmektedir.
Ayrıca 18. maddede geçen "suçlu" ibaresinin sanık ve hükümlü olarak değiştirilmesini; 23. maddenin 3. bendinde geçen "gönüllü kişi" ibaresinin de kaldırılması önerilmektedir.
Personel politikasına dair değerlendirme
Tasarının son bölümünde yer alan kadro cetveli incelendiğinde tercih edilen personel politikasının da itirazlarımızı destekler nitelikte olduğu görülmektedir. Toplam 438 adet meslek elemanının (psikolog, sosyal çalışmacı, sosyolog) istihdam edilmesi öngörülmektedir.
Bu sayı il başına 5 meslek elemanının tekabül edeceğini göstermektedir.
438 melek elemanının kendi içinde dağılımına bakıldığında bunların yarısını sosyologların oluşturduğu görülmektedir. Esasen sosyal çalışmacıların çalışması gereken bu alanda, konuya özgü herhangi bir uzmanlık eğitimi almamış kişilerin ağırlıkla istihdam edilmesi öngörülmekte, konunun gerçek uzmanları için 58 kadro ayrılmış bulunmaktadır. Bu da asıl ihtiyaç duyulan sosyal çalışmacıların il başına 1 taneden daha az düştüğünü gösterir.
Öte yandan denetimli merkezlik şube müdürlüklerinde çalışacak bu kişiler için mesleğe kabul ve mesleğin ifası sırasında bir uzmanlık eğitiminin öngörülmemiş olması da büyük bir eksikliktir.
Sadece çocuklar açısından bakıldığında 7 tane çocuk mahkemesi bulunan İstanbul ilinin her bir mahkemesinin derdest dosya sayısı 4000 adettir.
Tüm bu sayılara bakıldığında denetimli serbestlik şube müdürlüklerinin, rehberlik ve refakat niteliğinde bir hizmet veremeyecekleri açıktır.
Bu düzenleme çocukların denetim ve gözetimden yoksun kalması ve adalet sistemi içerisinde suçtan korunmasını sağlayıcı etkili önlemlerin alınması imkanından yoksun kalmalarına neden olacaktır. Bu hali ile denetimli serbestlik Kanunu, B.M. Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesinin 40. maddesine aykırı bir düzenlemedir.(EÜ)