“Yaşadığımız şehri ne kadar tanıyoruz? Önünden onlarca kez geçtiğimiz binaların, sokakların, parkların ve meydanların nelere tanıklık ettiğini, kimlerin hikayelerine kucak açtığını biliyor muyuz? Toplumsal hafızadaki suskunlukların şehrin mekanlarına, sokaklarına, parklarına nasıl yansıdığını görebiliyor muyuz?”
Cins Adımlar ekibi, 2014’ten beri düzenledikleri toplumsal cinsiyet odaklı hafıza yürüyüşleriyle İstanbul’a farklı bir pencereden bakmamıza aracı oluyor. Sokak sokak gezerek, eril tarih anlatısında yer verilmeyen hikayeleri paylaşıyorlar.
Biz de, Türkiye'nin ilk Kadın Yazısı Festivali kapsamında düzenlenen “Cins Adımlar: Toplumsal Cinsiyet ve Hafıza Yürüyüşü”yle Balat’ı gezdik. 3 km’lik yürüyüşümüz, ilgiyle dinlediğimiz hikayeler eşliğinde yaklaşık 2 saat sürdü.
Cins Adımlar ekibi, mahallenin ve binaların tarihini, orada yaşamış ya da yolu oradan geçmiş kişilerin hikayeleriyle harmanlayarak anlatırken, bu hikayelerin kendi hayatlarıyla kesişme noktalarını da samimi bir şekilde bizlerle paylaşıyor.
Balat yürüyüşündeki hikaye anlatıcılarımız Bilgesu Gündeş, Cemile Nihan Turhan, Ebrar Nefes, Esen Kunt, Sema Semih ve Umut Erdem’e teşekkür ediyoruz ve Cins Adımlar Balat gezisinden küçük bir esintiyi bianet sayfalarına taşıyoruz.
Hikayelerle ilgili çok fazla spoiler vermeyeceğim ama yürüyüş rotasına ve bu rotada kimlerle karşılaşacağımıza hep beraber bakalım…
Buluşma noktası: Kadın Eserleri Kütüphanesi
Gezimiz Balat’ta bulunan Kadın Eserleri Kütüphanesi’nin önünde başlıyor. Kadın tarihinin kaydını tutmayı ve gelecek nesillere aktarmayı amaçlayan bu kütüphanenin önünde iki kadının hikayesini dinliyoruz:
* Hayatını karikatürden kazanan ilk Türkiyeli kadın Selma Emiroğlu. Önce “ilk çocuk karikatürist” daha sonra “ilk kadın karikatürist” olarak ünleniyor. Aynı zamanda soprano olarak müzik dünyasında da yerini alıyor. Emiroğlu 2011’de hayata veda ediyor.
* İkinci isim ise çok daha yakından tanıdığımız bir isim. 82 yaşındayken hayata Balat Hastanesi’nde veda eden yazar Leyla Erbil.
Bir sonraki durağımız Mavi Kalem Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği. Ancak burada bir sürprizle karşılaşıyoruz; boş bir binayla. Derneğin başka bir yere taşındığını öğreniyoruz.
Cins Adımlar ekibinden Sema Semih, kentsel dönüşüm nedeniyle yürüyüşlerde bu tür durumlarla sık sık karşılaşıldığını söylüyor. Hafıza yürüyüşlerinin fotoğraf arşivi bile, ilerleyen yıllarda kent tarihinin nasıl dönüştüğünü gösteren bir kaynak olacağa benziyor.
1999 Marmara depreminin ardından kurulan Mavi Kalem derneğinin hikayesini, artık boş bir bina olsa da, kurulduğu yerde dinliyoruz. Derneğin en çarpıcı çalışmalarından biri, 2005’te düzenledikleri “Şiddeti Gör ve Durdur” sergisi. Kadınlar şiddet aletine dönüşen ev eşyalarını getiriyor ve oklavadan çaydanlığa çeşitli ev eşyaları sergileniyor.
Burada Suriyeli Kürt sanatçı Gulnar Hajo’nun girişimiyle Fatih’te kurulan ve göçmenleri biraraya getiren buluşma ve atölyelerin düzenlediği Pages Kitabevi’nin de hikayesini dinliyoruz.
Maria Despina'dan "Kanlı Meryem"e
Bir sonraki durağımız Kanlı Meryem Kilisesi. Burada Bizans İmparatoru VIII. Mikail’in kızı Maria Despina Palolologina’nın hikayesini dinliyoruz. Evlendiği tüm erkeklere uğursuzluk getirdiği söylenerek “Kanlı Meryem” olarak etiketlenen Maria’nın, evliliğin kadına kazandırdığı tüm haklardan vazgeçerek Balat’ta kurduğu bu kilise, o dönem bir kadın sığınmaevi gibi işliyor. Kilisenin bir diğer önemi ise Bizans döneminden kalan ve camiye çevrilmeyen tek kilise olması.
Ardından Fener Rum Erkek Lisesi adını alan Kırmızı Mektep’in görkemli binasının arkasında kalan Eski Rum Kız Lisesi Yoakimyon’un önünde duruyoruz. Hem lisenin hikayesini hem de bu lisenin öğrencilerinden biri olan Türkiye’nin ilk kadın fotomuhabiri olan Eleni Küreman’ın hikayesini öğreniyoruz.
Küreman’ın basın dünyasında nasıl sivrildiğini onun ağzından dinliyoruz: “Spor muhabirliği yaparken herkes ünlü kalecilerin karşısındaki kalede beklerdi. Ben ise, gol yeme ihtimali en az olan kalecinin arkasında dururdum. Erkek fotomuhabirleri benimle dalga geçerdi. Ama en iyi fotoğrafları hep ben yakalardım. Çünkü en iyi kaleci gol yediğinde, bir tek Eleni bu fotoğrafı çekmiş olurdu.”
İstanbul'un meyhane kültürü
Balat’ın yokuşlarından inerek meşhur Agora Meyhanesi’nin önüne geliyoruz. Balat’ın meyhaneleri ve İstanbul’un meyhane kültürünü konuşuyoruz. Konu Müzeyyen Senar’a geldiğinde, meyhanede Müzeyyen Senar çalmaya başlıyor.
Hayatının bir kısmını Balat meyhanelerinde geçiren şair Enderunlu Fazıl ile meyhane köçeği olan Çingene İsmail’in aşk hikayesini de Agora Meyhanesi’nin masalarında otururken dinliyoruz. Osmanlı dönemindeki eşcinsel aşklardan, Enderunlu Fazıl’ın 3. Selim’e yazdığı şiirlerden bahsediyoruz.
Yürüyüşe Agora Meyhanesi’ni de içinde bulunduran, küçük dükkanların yanyana bulunduğu Çıfıt Çarşısı’nın hikayesiyle devam ediyoruz. Balat’ın 20. Yüzyılın başına kadar sadece Türkiye’nin değil, dünyanın da en önemli Yahudi yerleşim birimlerinden biri olduğunu, Osmanlı çarşılarıyla Yahudi çarşılarının farklarını öğreniyoruz. Burada Yahudi tiyatro yazarı Beki Luiza Bahar’ın hikayesini de dinliyoruz.
Daha sonra Surp Hreşdegabed Kilisesi’nin önünden geçerek, metruk bir halde duran Khorenyan Mektebi’nin önünde hafıza turumuzu sonlandırıyoruz. 1831’de eğitim-öğretime açılan bu binaya, 1915’te Ermeni soykırımından sonra yetim kalan Ermeni kız çocuklarının getirildiğini, en son 1994’te çıkan yangından beri ise harabe haline geldiğini öğreniyoruz.
"Bazen duraklarımızı eski yerlerinde bulamıyoruz"
Tarih boyunca Ermenilerin, Rumların, Yahudilerin ve Müslümanların birarada yaşadığı bir semt olan Balat, yangınlar, Varlık Vergisi, 6-7 Eylül gibi olaylarla değişime uğramış. Sokaklarda gezerken, tüm bu toplumların, kültürlerin etkilerini de acılarını da hissediyorsunuz.
Cins Adımlar’ın Hafıza Yürüyüşleri düzenlediği diğer semtler ise Kadıköy ve Beyoğlu.
Ekipten Sema Semih “Yürüyüşlerde turistik ve yukarıdan bir bakış açısı oluşturmuyoruz” diyor, ve eril tarih anlatısı dışına çıkabilmek için en büyük kaynaklarından birinin İstanbul Kadın Müzesi olduğunu anlatıyor. Tabii hafıza turları için yapılan hazırlıklar arşiv taramalarıyla sınırlı değil.
Sema Semih şöyle devam ediyor: “Örneğin Kadıköy’de Kınar Sıvacıyan’ı anlatıyoruz. Kendisi Muhsin Ertuğrul döneminde yaşamış büyük bir tiyatro sanatçısı ama ismini bile çok az insan biliyor. Onun hayat hikayesini çıkartmak için Muhsin Ertuğrul’un anılarından faydalandık.
“Mesela bugün dolaştığımız okullarda okumuş, halen hayatta olan kişilere, okul müdürlerine, papazlara ulaşmaya çalışıyoruz ve sözlü tarih çalışmaları da yapıyoruz.
“Bir senedir Balat’a gelmiyorduk ve bugün gördük ki daha önce hikaye anlattığımız yerlerin bir kısmı artık boş. Hafıza turları yaparken bazen eski duraklarımızı yerinde bulamıyoruz, şehir değişiyor. Dolayısıyla bu değişimi de takip etmemiz gerekiyor. Mesela Narmanlı Han’ı bir süre o şantiyenin önünde anlattık. Şimdi yeni haliyle görüyoruz.”
Kısacası Cins Adımlar: Toplumsal Cinsiyet ve Hafıza Yürüyüşleri’nde çekilen arşiv fotoğrafları bile birkaç sene sonra şehirdeki değişimi kayıt altına alan bir kaynağa dönüşecek. (ÇT)