Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ne zaman büyüme rakamı açıklasa kafalara "Neden ve nasıl büyüyoruz" sorusu takılıyor. Çünkü Türkiye'nin diğer ekonomik göstergeleri Çin, Hindistan ve Avrupa Birliği ülkelerinin büyüme rakamlarını nasıl aşabildiğine dair ipuçları vermiyor.
TÜİK dün yine büyüme rakamı açıkladı. 2017 üçüncü çeyrek (Temmuz – Eylül) büyüme rakamını yüzde 11,1 oldu.
Bu veri 2016 yılının üçüncü çeyreğine göre olan artış oranıydı. Ekonomi, 2016 üçüncü çeyreğinde 7 yıl sonra, ilk kez küçülmüştü; küçülme oranı yüzde 1,8’di.
Yüzde 11,1 ise son 6 yılın en büyük büyüme oranı olarak duyuruldu.
Bütçe Görüşmeleri'ne yetişen açıklama
Başta Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere AKP iktidarının sözcüleri Türkiye ekonomisinin iyi sinyaller verdiğini anlatırken sürekli yükselen büyüme rakamlarından söz ediyor.
Meclis’te dün başlayan 2018 Bütçe Görüşmeleri’nde de büyüme rakamı gündeme geldi. TÜİK büyüme rakamı açıklamasını görüşmelerin başladığı güne denk getirerek Bütçe Görüşmeleri’nde hükümete olumlu bir done vermiş oldu.
Meclis Genel Kurulu’ndaki muhalefet milletvekilleri de ekonomistler de Maliye Bakanı Neci Ağbal’ın "Türkiye, büyüme bakımından ilk üç çeyrekte, OECD ve G20 içinde bir numaraya oturmuş durumda. Bu büyüme oranı güçlenerek devam edecek" sözleriyle çizdiği olumlu tabloya anlam veremedi.
TIKLAYIN - Son 6 Yılın Zirvesini Gören Büyüme İçin Ekonomistler Ne Diyor?
Kafalardaki soru şuydu. Enflasyon yükselirken, işsizlik alıp başını gitmişken, döviz kurları sürekli yukarı doğru dalgalanırken nasıl oluyor da Türkiye ekonomik olarak büyüyordu?
Bu soruyu bianet’te yayınlanan ekonomi üzerine yazılarından tanıdığınız ekonomist Bülent Danışoğlu’na sorduk.
TÜİK verilerinin anlaşılmazlığı
Danışoğlu’na “Bu ahval ve şerait altında nasıl ve neden büyüyoruz biz anlamadık. Bize anlatır mısınız” diye sorduğumuzda gülerek “Doğrusunu isterseniz ben de tam anlayamadım” diye yanıt verdi.
“Anlamamaktan” kastı TÜİK verilerinin anlaşılmazlığınaydı.
Bunu şöyle açıkladı:
“Galiba ilk sorun olarak TÜİK'in yeni milli gelir hesaplama yönteminden söz etmek gerekiyor. Eski yönteme göre büyümeyi ‘esrarengiz’ bir şekilde hızlandırması bir yana, sabit fiyatlara göre -yani her yılın değerlerini enflasyondan arındırılmış bir seri olarak- vermemesi nedeniyle kıyaslama yapmak güçleşiyor.
“Gerçek fiyatlar yerine ‘zincirlenmiş hacim endeksi’ diye yeni bir gösterge kullanıyorlar, bu da her yılın değişimlerini birbirinden bağımsız olarak veriyor. Yani üzerinde uğraşmadan tam bir görünüm elde etmek çok zor.”
Son altı yılın rekoru nasıl kırıldı?
Danışoğlu “TÜİK verilerinin güvenilir olduğunu kabul edersek” diye şerh koşarak şu yorumu yapıyor:
“2017 yılının 3. çeyreğinde önemli bir büyüme olduğu görülüyor, bu olumlu bir durum fakat bu yine de abartıldığı kadar büyük ve güçlü bir büyüme değil. TÜİK'e göre cari fiyatlarla yüzde 24,2, zincirlenmiş hacim endeksine göre yüzde 11,1 oranında büyüme sağlanmış. Burada sorun 2016 yılı 3. çeyrek rakamlarının olağan bir serinin parçası olmaması, çok düşük olması. Yani 2016 yılı 3. çeyrek rakamları çok düşük olduğu için 2017 yılı 3. çeyrek rakamları bu kadar büyük görülüyor.”
Büyüme eğrisinin ‘kararlı biçimde” yukarıya doğru meylettiği bir ekonomide bu ani düşüş neden, sorusuna ise yanıtı şöyle:
“2016 yılı 3. çeyreği muhtemelen darbe girişiminin etkisiyle bu kadar düşük çıktı, birkaç gün hiç üretim yapılamadı, işler aksadı, insanların alışverişle uğraşacak hali yoktu vs…”
İnşaat sektörü başrolde
Danışoğlu büyüme rakamlarına sektörlerin katkısını incelediğinde çıkan sonucu şöyle ifade ediyor “İnşaat sektörü yine başrolde”:
“İşaat sektörü yüzde 18,7 büyümüş görünüyor, 2015'e göre de 2 yılda toplam yüzde 21,9 oranında büyümüş. Bu da büyük bir oran. Anlaşılan kredi garanti fonları, teşvikler, vergi muafiyetleri vs inşaatın hızının kesilmemesini sağlamış.
"Hükümet inşaatın hızının sürmesi için her şeyi yapmaya kararlı, yapıyor da. Ne var ki yurt içinde yapabileceklerinin sınırına geldi. İnşaat sektörü ile ilgili çok şey yazıldı, çizildi ama hükümet tavrından vazgeçmiyor.
"Bu galiba biraz da çaresizlikten kaynaklanıyor, uzun vadeli politikalarla uğraşamayacak kadar sıkışmışlık hissi var anlaşılan. Sanıyorum içerdeki seçim hesapları ama daha çok dışarıdaki sorunlarla başa çıkamama hali buna yol açıyor.”
Sokaktaki insana büyümeden neden pay düşmüyor?
Enflasyın, işsizlik ve kredi borçlarıyla sıkışmış Türkiye'nin dargelirlileri bu büyüme oranlarına sevinmeli mi? Yani türkiye büyürken onlara pay düşer mi?
Bu soruların yanıtı ise şöyle:
"Kapitalizmi savunanlar büyümenin otomatik olarak insanların refahını olumlu yönde etkilediğini varsayarlar. Ülke ekonomisi büyüyünce herkes büyüyormuş gibi bir hava oluşturulur."
"Kişi başına düşen milli gelir de anlamlı bir gösterge değil"
Kişi başına düşen milli gelir göstergesi ise başka bir yanıtlaca diyor Danışoğlu:
"Kişi başına milli gelir toplam milli gelirden daha anlamlı bir göstergedir ama o da gerçek durumu yansıtmaz hatta tam tersine ülkedeki bütün kişilerin ekonomik durumu düzeliyormuş gibi bir yanılsamaya da yol açar.
"Kişilerin refahı açısından daha anlamlı bir görünüm elde etmek için gelir dağılımı göstergeleri oluşturulmuştur fakat bunlar da toplumdaki gerçek durumu açığa çıkarmaktan uzaktır. Ama bu ayrı ve uzun bir tartışma konusu.
Önemli olan sosyal politikalar
Özetle milli geliri ülkedeki kişi sayısına kağıt üzerinde basit bir matematik işlemi yaparak bölmek gerçeği yapsıtmıyor.
Ancak büyüme yine de o ülkede yaşayan insanlar için bir anlam ifade ediyor olabilir; gerçi bu da "bir dar gelirlinin zengin muhitte yaşamasına benzemekten" öteye pek geçmiyor.
Danışoğlu şöyle diyor:
"Şunu söyleyebiliriz; büyüme ile insanların refahı doğrudan artmaz fakat büyüme 'genellikle', akmasa da damlar derler ya, onun gibi bireylere de olumlu yansır. Ama bu her zaman böyle değildir, büyümenin bireylere hiçbir faydasının olmaması da mümkündür. Sıradan bireyler için asıl belirleyici olan büyüme değil sosyal politikalardır, kamu alanının genişlemesidir, hak arama önündeki engellerin kaldırılmasıdır.
"Nitekim, kişi başına milli geliri düşük bazı ülkelerde sıradan bireylerin daha zengin ülkelere göre temel ihtiyaçlarını daha iyi karşıladığı, refahının daha yüksek olduğu, daha eğitimli, daha gelişkin bireyler olduğu görülmektedir. Sanıyorum Türkiyeliler bunu yurtdışı seyahatlerinde daha çok hissetmektedirler." (HK)