Başbakan Binali Yıldırım (Hürriyet’ten Fatih Çekirge’ye konuştu) Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Cemil Ertem, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, CHP Genel Başkan Yardımcısı Selin Sayek Böke, Ekonomi Profesörü Korkut Boratav (Cumhuriyet’ten Kemal Göktaş’a konuştu), ekonomist Mustafa Sönmez (Evrensel’den Serpil İlgün’e konuştu), ekonomist Güngör Uras’ın ekonomideki gidişata ilişkin yorumlarını derledik.
İktidardaki isimler ve Cumhurbaşkanı danışmanı Cemil Ertem, döviz kurundaki artış ve ekonomideki olumsuz seyrin başlıca nedeninin uluslararası gelişmeler olduğunu belirtirken, muhalefetten Selin Sayek Böke ve ekonomistler, sorunun sadece uluslararası gelişmelerle açıklanamayacağını belirtiyor ve şu noktalara dikkat çekiyorlar:
* Olağanüstü Hal (OHAL) ile birlikte çıkartılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK),
* Ekonomide aşırı dışa bağımlılık,
* Demokrasi, insan hakları, ifade özgürlüğü ve mülk dokunulmazlığı,
* Kürt sorunu,
* Jeopolitik konum ve savaşlar.
Binali Yıldırım: Oyunlara izin vermeyeceğiz
“Şu olan şey, yalnız Türkiye’de değil, global piyasalarda da oluyor. Küresel bir dalgalanmadır bu. Birkaç nedeni var elbette.
“ABD Başkanı göreve oturana kadar bu spekülatörler, finans çevreleri oynayacaklar.
“Döviz sıkıntısı var gibi göstermek isteyenler var. Vurgun peşindeler ama bunlara izin vermeyeceğiz. Hepsinin farkındayız. Önlemleri alıyoruz.
“15 Temmuz’da başarılı olamayan hainlerin panik yaratmak için yaptıkları var.
“Kamu kuruluşlarına bazı döviz ödemeleri var. Onların ödemesi gerekenler var. Bunlar TL üzerinden tahsil edilecek. TMSF’nin alacakları da döviz üzerinden değil, TL karşılığı olarak alınacak.
“Bu şekilde piyasadan döviz alma ihtiyacının önüne geçeceğiz
“Önümüzü kesmek için girişilen bu oyunlara asla izin vermeyeceğiz. Panik yaratmak isteyenlere taviz vermeyeceğiz.”
Numan Kurtulmuş: Türkiye’nin iç sorunu değil
"Türk lirasının değer kaybetmesi Türkiye'nin iç sorunları nedeniyle değildir.
“Trump'ın ülke yönetiminde yapacağı değişikliklere ilişkin beklenti farklılıklarınd “Biz iyimseriz, dolar belli bir süre sonra belli bir zemine düşecektir." "Başka ülkelerde de dolara karşı yerel paralar değer kaybediyor ama Türkiye'deki kaybetme hızı daha yüksek. "Dolar yükseliyor çünkü ülkeden döviz çekiliyor. Doları bir mal gibi düşünün, eğer o malın bolluğu varsa fiyatı aşağıya doğru iner, kıtlığı yaşanırsa fiyatı yukarıya çıkar. "2009 dünya krizinden sonra Türkiye'deki kârlar dünyadaki diğer bölgelere göre daha yüksekti. Ondan dolayı buradaydılar. Şimdi şemsiye ters dönüyor. "Ülkede gerilim yükseliyor, darbe girişimi oldu, Kürt sorununda yeniden çatışmaya dönüldü, buna AB ile tırmanan gerginlikler eklendi. ABD ile zaten belli bir gerginlik var. "Sermaye bir ülkede yatırım yaparken sadece 'ekonomiden ne kazanırım'a değil, 'burası güvenli bir liman mı' diye de bakar. "Bu meseleyi tamamen dış etkenlerle açıklamak bir aldatmaca, kandırmaca. Bunun hiçbir karşılığı yok. Çünkü bu işlerde içerdeki kırılganlıklar daha da belirleyici. "AKP 2001 krizinin meyvesini yiyerek iktidara geldi. O sırada dış dünyada da para bolluğu vardı ve gidecek adres arıyordu. O para Türkiye'ye gelmeye başladı. "Böyle olunca doların fiyatı düştü. Doların fiyatı düşünce o düşük kurdan borçlanmak cazip gelmeye başladı. Bütün özel firmalar borçlanmaya ve dışarıdan ucuz faizli krediler almaya başladılar, bununla ekonomi büyümeye başladı. Ekonomi büyüyünce istihdam arttı. "Ama bu büyüme sanayi, tarım, teknolojiye dayalı bir büyüme değildi. Hizmet sektörü ve inşaat ağırlıklıydı. "Seçmen kitlesini yüzde 30'lardan 40'lara, 40'lardan neredeyse 50'lere kadar çekti. Bunu AKP'nin sihirli değneği gibi yorumladılar ama değildi. "2012'ye böyle bir rüzgarla girildi ama 2013'te bugünleri işaret eden gelişmeler art arda yaşanmaya başlandı. 2016 artık bütün risklerin tavan yaptığı bir dönem ki biraz oyalanırken filan önce bu derecelendirme kuruluşları not düşürdüler, arkasından Amerika'da Trump'ın gelişi ve sermayenin ciddi olarak çıkmaya başlaması Türkiye'yi yeniden ciddi bir krizin eşiğine getirdi." “Döviz artışıyla ilgili ekonomide kalıcı bir hasar meydana gelmeyecek. Bu dönemde dövizle ilgili piyasanın kendi dengesini bulacağına kesinlikle inanıyorum. “Dolardaki artışta birilerinin bilerek alma noktasını daha henüz görmüyorum. Türkiye o noktaya gelmedi, yani tam anlamıyla düşmanca saldırı şekline gelmedik. Ancak diğer taraftan tabii ki bilerek, kasten yaratılan spekülatif ortamdan dolayı TL’nin dengesinin sarsılması, TL’nin değeriyle ilgili bir hareketlenmeyi yapabilmek de mümkün. Şu anda gördüğümüz bu. “Merkez Bankası’nın bu oynaklığa ya da spekülatif hareketlere, döviz satarak ya da alarak müdahale etmesi eski bir yöntemdir. Bunu biz pek uygun görmüyoruz. “Orada şunu söylüyoruz; dokunmamak lazım, müdahale etmemek lazım, piyasa kendi dengesini bulacaktır. “Türk lirası dolar karşısında diğer para birimlerinden daha fazla değer kaybetti. Yaklaşık olarak yüzde 35 civarında değer kaybettik. “Türk lirası biraz daha fazla değer kaybetti. Bunu geçici olarak görüyorum, bu bölümünü spekülatif olarak görüyorum. İnşallah o da önümüzdeki günlerde daha reel bir seviyeye oturacak." "Dünya çok büyük krizlerin içinde ve daha büyüklere gebe bir süreçten geçiyor. “Meseleye, 'Kriz eşittir fırsat' felsefesinden baktığımızda, her kriz kendi içinde birçok fırsatı doğurur. “Girişimcilik ruhu ve uygulaması eğer fırsatları değerlendirmek, oluşan alanları doğru şekilde kullanmak ve netice almaksa, aslında bugün çok doğru bir dönemden geçiyoruz. "Türkiye, sermaye girişlerine bir hayli bağımlı bir ekonomidir. Türkiye'nin açık ekonominin normal çalışması için dıştan gelen kaynağa ihtiyaç duyar. Dıştan gelen kaynak bu açığı kapatır. "Türkiye'de yabancı varlıkların milli gelire oranı yüzde 80'i aşmıştır. "Bir ekonomi cari açığının kapatılması gereksinimi dışında, yabancı sermayeye bağımlı hale gelmişse, bu varlıkların çıkması veya yabancı sermaye akımının yavaşlaması, durması, hatta tersine dönmesi ciddi, olumsuz sonuçlar verir. "2016'nın ilk 9 ayında giriş ve çıkışları bir araya toplarsanız, önceki yıla göre yüzde 11 civarında yabancı sermaye hareketlerinde azalma var. Net çıkış sadece temmuz ve eylülde algılanıyor. "Bütün mesele şu: Bu çıkış, eksi akım, ne kadar devam edecek ve ne kadar sert olacak? Yabancı sermaye girişi, azalarak devam ederse büyük bir şok yaratmaz. Ama Eylül 2016'daki gibi pozitif akım eksiye dönerse o zaman başımız ağrıyacaktır. "Aşağı yukarı biliyoruz ki bu yılın son 3 ayı küçülme ayları olacaktır. Eylül sanayi üretimi verisi yüzde 4,2 düşmüştür. Eylül'deki yabancı sermaye çıkışları, döviz hareketlerinden algılıyoruz ki, devam etmektedir. "Net sermaye çıkışı 2017'nin içinde de devam ederse, bugünkü küçülme sert bir krize dönüşebilir. "Yabancı sermaye için mühim olan, "benim yatırım yaptığım şirket niçin birden bire kayyum altına verildi ve TMSF'ye devredildi" sorusudur. Bütün amacı kısa vadede yüksek getiri sağlamak isteyen, sıcak para kaynakları için bu bir şoktur. "Onlar için hapisteki gazeteciler, cezaevine konulan seçilmişler ve işlerinden uzaklaştırılan devlet memurları tali bir meseledir. Mülkiyet haklarına uzanan bir tehdit ise affedilmez. "Hükümetin ekonomik KHK uygulamaları, Cumhurbaşkanı'nın söylemi hiç yardım etmiyor bu olumsuz algılamalara; hatta bunları kışkırtıyor. "AB eleştirilerinin, söyleminin sertleşmesi de adeta çifte kavrulmuş etki yapacak Türkiye aleyhindeki ortama. 'Nereye gidiyor bu ülke?' diye sorulacak. "Türkiye, AKP'li iktidar yıllarında sistematik olarak kayıt dışı para girişinden yararlanmıştır. Bakınız, kayıt dışı para girer, çıkar. Hareketleri, artı olur, eksi olur. Ödemeler dengesinde istatistiklerinde net hata noksan diye kayda girer. Türkiye'nin 2003 öncesi istatistiklerine bakın, artılarla eksiler birbirini aşağı yukarı götürür. 2003 sonrasında artılar sistematik olarak eksileri geçmiştir. "2015 ve 2016'nın 9 ayını karşılaştırıyorum. Ocak-Eylül 2015'te Türkiye'ye giren kayıt dışı para cari işlem açığının yarısından fazlasını kapatmıştır. "Kriz gelir Erdoğan gider beklentisi yanlıştır. Krizler iktidarları otomatik olarak değiştirmez; hatta halk sınıflarının örgütsüz, zayıf olduğu, işsizliğin, sefaletin yaygınlaştığı ortamlarda baskıcı rejimleri güçlendirebilir. "İnsan insanın kurdu olabilir. Komşular rakip görülür; ihbarcılık yaygınlaşır. Emperyalizme umut bağlamak şaşkınlıktır. Mülkiyet haklarının güvence altında olması yeter; uluslararası sermayenin bir demokrasi önceliği yoktur. “Dolar karşısında sadece Türk Lirası (TL) değil, bütün ülke para birimleri değer kaybediyor. “Türkiye’de kur çıktığı zaman ‘Batıyor muyuz?’ diye soruluyor. Türkiye gibi ülkelerde kur artışı var diye kriz olacak diye bir şey yok. Çünkü biz dalgalı kur rejimi uyguluyoruz. Kur artışı kriz demek değildir. “Dünya çok büyük değişimlere gebe. 2017 ve 2018’de gelişmiş ülkelerdeki krizin biraz daha derinleşeceğini görüyorum. Bu krizin gelişmekte olan ülkelere ihraç edilmemesi için bizim de sıkı durmamız gerekiyor. Üzerimize gelen tsunami karşısında bütün imkanlarımızı ve potansiyelimizi ortaya çıkarmalıyız. “Enflasyon Türkiye ekonomisi için bir tehlike değil. Temel tehlike işsizliktir, durgunluktur, “KOBİ’lerimizin daha rahat ihracatçı, rekabetçi konuma henüz gelememeleridir. Bunu halletmemiz gerekiyor. “Ekonomi su gibidir, her zaman yatağını bulur. Şu anda Alman devlet şirketlerinin bile Türkiye'de yatırım yapmak istiyor.” “İktidara temel bir görev düşüyor, güveni sağlamak. Döviz piyasasında ortaya çıkan gerilimli tablonun altında güvensizlik yatıyor. “Bu bir küresel kriz değil. Türkiye'ye karşı bir güven sorunu var. Türk lirasında son iki ay içinde yaşanan değer kaybı yüzde 15'e yakın. Aynı dönemde Rus rublesinin değer kaybı yüzde 3. “Bize en yakın değer kaybı yaşayan ve bize benzeyen para birimleri, Türk lirasına kıyasla yarısı kadar değer kaybetmiş. “Belli ki Türkiye'ye has başka bir sıkıntı var. O sıkıntı da 3 Ekim'de Bakanlar Kurulu'nun OHAL'i uzatacağını açıklaması ile başlıyor. “KHK'larla hukuku ortadan kaldırmak, OHAL'le ülkeyi yönetmenin Türkiye'ye yarattığı maliyet, sanayici ve işinsanlarının işlerine yansıyor. “Türkiye ekonomisi 3.47'ye kadar tırmanmış bir doları taşıyamaz.” "İhracat yavaşladı. Turizm geriledi. Bu iki sektörün talebi küçülünce üretim yavaşlıyor. Buna halkın tüketim talebinin daralması eklendi. Parası olsa da halk gelecek endişesi ile harcamalarını kısıyor. "Dış ve iç talepteki daralmanın arkasında; İçeride terör konusundaki belirsizlik; Doğu illerindeki düzenin ciddi olarak sarsılması; Irak ve Suriye'de sıcak çatışmalara taraf olmamız; AB ile ilişkilerin belirsiz hale gelmesi; ABD ile ilişkilerin soğuması; İçeride referandum ve seçim hazırlıkları var. "AB ve ABD ile ilişkilerimizin ne olacağı belli olmadan, ülkeye döviz girişi, yabancı yatırım girişi başlamaz. "Türkiye'nin Kürt sorununu nasıl çözeceği açıklığa kavuşmadan, Suriye ve Irak'taki sıcak çatışmalardan ne zaman çıkacağımız belli olmadan yabancıların Türkiye'ye iyi gözle bakmalarını bekleyemeyiz. "İktidarın 'Başkanlık-Referandum-Seçim' gibi konularda yeni görüş ve öneriler geliştirmesi normaldir. Normal olmayan bu konuşların ülkede kamplaşmaya neden olacak şekilde tartışma gündeminde taze tutulmasıdır. "Gerçekleşmesi zaman alacak veya bugünkü şartlarda gerçekleşme imkanı olmayan tedbirlerle, politikalarla zaman harcamayalım: * İstanbul Finans Merkezi yarın olacak bir iş değildir. * Bugünkü konjonktürde Türkiye'ye yabancı sermaye girişi olmaz. * İslam dünyasının fonlarından yararlanamayız. * Ortadoğu ülkeleri vatandaşlarının konut satın alması ekonomiye yarar sağlamaz. * Büyük projeler iyidir ama bu projeler şu dönemde döviz kaynaklarının inşaata gitmesine yol açıyor. * Ne kadar teşvik verilirse verilsin, terör şartlarında Doğu Anadolu'ya yatırımcı gitmez. Yeni yatırımlar yapılamaz. * İhracatçıya Yeşil Pasaport verildiği için, ihracatçıya Eximbank kredisi verildiği için ihracat artmaz. * Ar-Ge, teknoloji, inavasyon destekleri ihracatın kısa sürede patlamasına, katma değeri yüksek üretime kısa sürede geçilmesine imkan yaratmaz. * Ucuz ve bol kredi ne yatırımı ve üretimi artırır. Üretim talep olmadan artmaz. (EKN)Mustafa Sönmez: İçerdeki kırgınlıklar daha belirleyici
Nihat Zeybekçi: Kalıcı hasar değil
Berat Albayrak: Kriz eşittir fırsat
Korkut Boratav: Kriz gelir Erdoğan gider beklentisi yanlış
Cemil Ertem: Kur artışı kriz demek değil
Selin Sayek Böke: Türkiye’ye has sıkıntı
Güngör Uras: Bu konjonktürde Türkiye'ye yabancı sermaye girmez