2002'de uç veren, 2003'ten sonra hızlanan sıcak para rüzgarıyla seyreden yelkenli, artık ilerleyemez durumda. Galiba bu büyüme döneminin de sonuna gelindi. Bunu, hem büyüme ile ilgili göstergelerden hem ihracattaki yavaşlamadan, giderek büyümeye rüzgar oluşturan sıcak paranın "giriş" yerine, "çıkış"a başlamasından anlıyoruz. Nitekim geçen cuma yaşananlar düşüşün başlangıcı gibiydi.
Ağustosun ikinci haftasının son günlerinde borsada hızlı bir düşüş yaşandı. Alıcısı olan tek piyasa dövizdi. Dolar kuru 3.18'den 3.60 YTL'ye çıktı. Hem de dolar euro'ya karşı hızla değer kaybederken bu oluştu. Parite 1.19'dan 1.24'e yükseldi. Kısacası, TL euro'ya karşı yüzde 7 civarında değer kaybetti. Bu da azımsanmaması gereken bir değer kaybı...
Geçen hafta birkaç yabancı fon bu gelişmelerden ürkerek ülkeyi terk ederken, bunu diğerleri izlemedi, ama şimdilik... Çünkü henüz yazın bereketli havası sona ermedi. Ama şimdilik.
Ancak geçen haftaki gelişmeler, sıcak paranın küçük boyutta bile çıktığı durumda, piyasaların nasıl sarsılabileceğini gösterdi.
Sıcak paranın stratejik önemi yıldan yıla artmış durumda. Niceliksel boyutları hatırlatalım...
Çıkmasından korkulan ve "sıcak para" diye adlandırılan yabancılara ait paraların toplamı Temmuz 2005 sonu itibariyle 44 milyar dolara ulaşmış durumda. Sadece bu yıl, ilk yedi aydaki sıcak para girişi 12 milyar doları geçti. Yılın ilk yedi ayındaki sıcak para girişi 12 milyar 237 milyon doları buldu. 2004 yılı sonunda yabancıların Türkiye'deki portföylerinin tutarı 31 milyar 631 milyon dolar düzeyindeydi.
Yedi ayda yabancıların hisse senedi portföyü 7 milyar 71 milyon dolar, kamu kağıtları portföyü 5 milyar 346 milyon dolar artarken, YTL ve döviz mevduatları 180 milyon dolarlık gerileme gösterdi.
Sıcak para stoku Temmuz sonunda 44 milyar doları buldu, ama bu süreç şimdi yerini bir kaçışa mı bırakıyor? Kaçış, TL'den dövize dönmek demek. O nedenle yabancıların bu pozisyon değiştirmeleri, yerli yatırımcıları da tetikliyor. Bu, bazen sürü mantığı ile hareket etmekten çoğunlukla da kendini koruma refleksi şeklinde tezahür ediyor.
Yabancılar dövize yöneldiklerinde artışa geçen kur, açık pozisyonda olanları da harekete geçiriyor. Bankalar açık pozisyonlarını kapatmak için döviz alımına geçiyorlar. Yurtdışı kredi kullanmış şirketler, aldıkları kredinin TL karşılığının nasıl büyüyeceğinin telaşı ile döviz alımına geçiyorlar. küçük -büyük tasarruf sahipleri de ellerindeki birikimlerinin irili ufaklı devalüasyonlar karşısında erimemesi için döviz alımına yöneliyorlar.
Bu hücumu frenleyecek önemli bir unsur Merkez Bankası. O da rezervleriyle piyasaya girip olası büyük yükseliş alçalışları regüle etmeye çabalıyor.
Şimdi soru şu: Geçtiğimiz cuma başlayan çıkış hareketleri sürecek mi?
Bu soruyu etkileyen çeşitli etkenler var elbette. Ekonomik olarak ilki cari açıkla ilgili. Cari açığın yıl sonunda 20 milyar doları aşacak olması herkesi kaygılandırıyor. Bu açık büyük ölçüde sıcak para ile finanse edildiğine göre, sürekli daha fazla sıcak paranın gelmesi gerekiyor. Ancak gelir mi? Gelmek yerine çıkışı sürerse ne olur? O zaman cari açık finanse edilemez ve ekonomi durgunluğa girer, ki görünen gelecek o yönde.Öte yandan süreci etkileyecek başka bir dizi iç ve dış eken var. Satırbaşlarıyla...
* AB sürecindeki pürüzler
* Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğü
* ABD ile ilişkilerdeki belirsizlik
* Irak'ın geleceği ve Irak politikası
* PKK'nin artan eylemleri
* İran'da yeni cumhurbaşkanı ve olası sıkıntılar
* Erken seçim olasılığı, yeni anayasa arayışları
Bunların hepsi, sıcak para için dikkate alınması gereken unsurlar. Bu etkenlerin bir istikrarsızlık iklimi yaratması, sıcak para için ufak ufak tüyme vesilesi olmaya yeter. Onlardaki kaçışın da yerlileri TL'den dövize yöneltmesi kurda yükselmeye, kurdaki yükselme ise, kurun artmayacağı varsayımına dayandırılmış bir dizi kulenin devrilmesine neden olabilir.
Özet olarak, AKP hükümetinin ekonomide bahar ayları geride kalmış gibi görünüyor. İhtimal o ki, bu büyüme döneminin de sonuna gelindi. Yeni bir 2001 krizi beklemek yanlış. Bir ırmakta iki kez yıkanılmaz. Ama, yeni dönemin şartlarında yaşanacak bir durgunluk olacak gibi.
Esnafın, küçük üreticinin likidite sıkıntısı daha çok hissedilecek. İç talepte artan bir büyüme olası. Büyümede bile ışık görmeyen işsizlik durgunlukla daha da artacak. Evet, uzunluğu kestirilemeyecek bir durgunluk Türkiye'nin gündemine girmek üzeredir... (MS/TK)