Eski milletvekili, Kürt siyasetçi Tarık Ziya Ekinci, hükümetin Kürt sorununa çözüm için "demokrasi açılımı" olarak sunduğu girişimleri, Kürt sorununa barışçıl çözüm isteyen gazeteci ve akademisyenlerle görüşmeleri, "iyi niyet ifadeleri" olarak niteliyor. Ama sürecin asıl ölçütünün eşit vatandaşlığa engellerle dolu olduğunu söylediği anayasanın özünün değiştirilmesi olduğunu vurguluyor.
bianet'in görüştüğü Ekinci'ye göre, bu süreçte, arış isteyenleri "hain" diye damgalayan, çözüm önerilerini "bölücülük" veya "PKK'nin isteklerinin hayata geçirilmesi" diye niteleyen kışkırtıcı beyanlar sıklıkla görülecek. Buna karşı, devletin kararlı bir duruşla yurttaşların eşit haklarını tanıyan ve savunan bir tavır sergilemesi, gazetecilerin de da barış ve eşit haklı yurttaşlık taleplerini görünür kılması gerek.
Ekinci, görüşünü almak için İçişleri Bakanlığı'ndan davet gelmesi halinde görüşmeye gideceğini de söylüyor.
"Kürtler ayrılmak istemiyor"
Ekinci'nin bu süreçte doğru anlaşılması gerektiğini söylediği olgular var.
1. Kürtler ayrılmak istemiyor. Bir Türk kendine ne hak istiyorsa, bir Kürt de bunu istiyor. Kendi dilini öğrenmek, çocuklarının bu dilde eğitim görmesi, kültürünü yaşatmak ve yönetime eşit katılım. Anadili haklarını, yerinden yönetimi istemek bölünme değil, gönüllü, eşit haklı yurttaşlık istemek.
2. Çözüm militarizmin egemenliğini geri çevirecek, özgürlükleri sağlayacak bir anayasadan geçiyor.
3. Eşit haklar mücadelesi için, Kürtlerin de mutlaka içinde yer alacağı, kitlesel bir radikal demokrasi hareketi, geniş bir siyasi oluşum gerek.
Ekinci'nin son döneme ilişkin saptamaları ve öngörülerinden bazıları şöyle.
Hükümet eşit hakları tanıyan açıklama yapmalı: Açılımın gerçekleşebilmesi için köklü bir düşünce değişikliği gerek. 80 yıldır devletin öncülüğünde, militarizmin baskısıyla, büyük basının da desteğiy le bir Kürt düşmanlığı oluşturuldu. Araştırmalara göre, halkın büyük kısmı Kürtlerin ayrılıp devlet kurmak istediğine, Kürt hareketinin "dışarıda kışkırtılan" bir hareket olduğuna inanıyor, anadillerinde eğitim görmesini istemiyor. Hükümet, devlet adına bir açıklamayla, "Büyük hatalar yapılmıştır, Kürtler bu ülkenin öz vatandaşıdır, eşit haklara sahiptir. Dillerinin, kültürlerinin gelişmesi, çocuklarını anadillerinde okutmak için imkan sağlamalıyız" demeli ve gereken yasal düzenlemeyi yapmalı.
Kürtler sadece eşit hak istiyor: Kürtlerin ayrılma talebi yok. Sadece Türklerle eşit haklara kavuşmak istiyorlar. Eşit haklı, özgür vatandaş olmak istiyor.
Asıl ölçüt anayasa: Çözüm için anayasanın özünü değiştirmek gerek. AKP'nin çözümden anladığını sınayacak olan da bu konudaki çabaları olacak. "Devletiyle milletiyle bölünmez bütünlük" maddesini, anadilde eğitim yasağını, "milliyetçilik" niteliğini değiştirmek, vatandaşlığı hiçbir etnik çağrışım yapmaksızın tarif etmek gerek. Türkçe'den başka dillerde siyaset yapma yasağını, seçim barajını kaldırılmak gerek. Anayasa, yerel yönetimi devletin vesayetine bırakıyor. İnsanlara yerinden yönetim hakkı vermezseniz, bütün TC vatandaşlarının katılım ve düşüncesini iade etme hakkını gasp etmiş olursunuz.
Bu arada, anayasa değişikliği gerektirmeyen, rahatlatıcı adımlar da atılabilir. TRT Şeş'in yasal güvenceye kavuşturulması, özel radyo televizyonlarda Türkçe'den başka dillerde yayının önünün açılması ve üniversitelerde Kürt dili edebiyatı bölümlerinin kurulması gibi.
Barış istemeyenlerin provokasyonları: MHP Başkanı Devlet bahçeli'nin yaptığı gibi barış isteyenleri "hain" ilan etmek, çözümde tartışmanın sınırlarını şimdiden koymaya çalışmak gibi girişimler, provokasyon. Bu Kürt düşmanlığından ve kanın devamından yana olmak demek.
Kürtler neden bağımsız devlet isteyemez: Bir etnik topluluğun ayrılıp bağımsız devlet kurmasının öncülüğünü burjuvazi yapar. Kürt burjuvazisi toprak ve ticaret burjuvazisinden oluşur. Toprak burjuvazisi varlığını, büyük sübvansiyonlarla, devletin desteğine borçludur. Bu imkanlar varken ayrılıp bağımsız devlet kuramaz. Bağımsız devlet, kendi ulusal pazarına hakim olmak için kurulur. Burjuvazi bu küçük pazar yerine Türkiye pazarını tercih eder. Ticaret burjuvazisi de Türkiye'deki büyük sanayinin, tekelci burjuvazinin bölgesindeki satış temsilciliğini yapıyor. Bu olanakları bırakarak küçük bir pazara hapsolmak istemez. Bu durumda, hiçbir güç ayrı bir devlet peşine düşemez. Bir iki gencin söylediği de bunu değiştirmez.
Barışın kazandıracaklarını hatırlayın: Barışın bize neler kazandıracağını anımsatmak gerek. Barış kurulduğu andan itibaren, Türkiye'nin önündeki bütün engeller kalkar. İnsan hakları, demokrasi, eşit haklı vatandaşlık, düşünceyi ifade özgürlüğü eksiksiz şekilde yaşama geçer. Bunların önündeki en büyük engel Kürt sorunu. Hak ihlalleri bu sorundan kaynaklanıyor. Barışla Türkiye ekonomik bakımdan da hamle yapabilir. Uluslararası alanda da saygınlığı olan bir devlet haline gelir.
CHP çözüme katılırsa hız sağlar: CHP çözümde son derece önemli. SHP çizgisinden çok gerilere düştü. OHAL'in kaldırılmasını ilk talep eden SHP'ydi. Deniz Baykal, şimdi reaksiyonun kalesi haline geldi. CHP sürece katılırsa çok büyük hız kazanılır.
AKP'li Kürt milletvekilleri: İçlerinde çok iyi niyetli olanlar var. Ama tekrar seçilmeyi istiyorlar. Emir komuta zinciri içinde, Başbakan tarafından susturuldular. Onlara düşen görev AKP kamuoyunu çözüme hazırlamaktır. Bu dışarya yansımayabilir. Ama en azından kurullarda,.parti kamuoyunu hazırlayıp, Türkiye'nin kurtuluşunun bu yolda olduğunu anlatabilirler. Türkiye'ye hizmet etmiş olurlar.
Radikal demokrasiyi savunan Türkiye partisine ihtiyaç var: Araştırmalara göre, vatandaşın yüzde 40'ı yeni bir partiye ihtiyaç var diyor. Yüzde 25'i "oyumu başka partiye veremediğim için bu partiye verdim" diyor. Bunlar bize siyasi boşluğu gösteriyor.
DTP de bütün çabalarına karşın, bir Türkiye partisine dönüşemedi. Dar bir çerçeve içinde kalarak sorunu çözmesi imkansız. İçinde Kürtlerin de bulunacağı yeni bir siyasi oluşumun, demokrasi hareketinin Kürt sorunuyla birlikte bütün Türkiye sorunlarına sahip çıkması gerek. Bu partiyi Türkiye partisi haline getirmek gerek.
Radikal anlamda demokrasiyi savunan bir partiye ihtiyaç var. Bu parti, açıkça anayasayı değiştireceğim, Milli Güvenlik Kurulu'nu (MGK) kaldıracağım, orduyu siyasi hayattan uzaklaştıracağım, sadece dış güvenlikle uğraşacak, Genelkurmay Başkanlığı Savunma Bakanlığı'na bağlanacak, açıklama hakkı olmayacak. Yargı hukukun evrenselliğine bağlı kalacak demeli " diye ilan etmeli. Yarın iktidara geldiğinde de uzlaşma yoluna gitmeyecek, bütün iktidarın, yetkinin Meclis'te olacağı şekilde davranmalı.
Böyle bir siyasi hareket, bu süreçte her şeyi konuşabileceğimiz ifade özgürlüğü ortamını da zorlayacak, oluşturacaktır. (TK)