İstanbul Feminist Kolektif’in (İFK) raporuna göre, Ekim’de iki kadın şiddet gördüğü/tacize uğradığı erkekleri öldürdü; bir kadın ise şiddet gördüğü kocasını yaraladı.
İFK raporda şu ifadelere yer verdi:
“Kadınların fiziksel şiddetine maruz kalan erkekler hemen ‘erkekler de şiddet görüyor’ argümanını öne sürebiliyorlar, karısı F. tarafından yaralanan İ.S.’nin ‘kendisinin karısına bir kere el kaldırmamasını’ bir lütuf olarak söylemesi de şiddetin ‘meşru’ öznesini ele veriyor.
“Kadınlar sadece fiziksel şiddet uygulayan erkeklere değil hayatlarını farklı şekillerde kısıtlamak isteyen erkeklere karşı da hayır diyorlar. Kredi kartını kullanmalarını, Facebook’a girmelerini sınırlamaya çalışan adamlar, kadınların hayatları üzerindeki kontrollerini kaybetmek istemiyorlar ve kadınlar buna direnip, ‘hayat benim’ diyor. Tıpkı ikisi de İstanbul’da yaşayan F. ve A. gibi. Aynı şehirde birbirlerinden habersiz bu iki kadın, bizim de hayatlarımız üzerindeki denetimin gündelik hallerini fark etmemizi sağlıyor.”
İki meşru müdafaa davası karara bağlandı
“Kadınlar Hayatlarına Sahip Çıkıyor” başlıklı raporda, devam eden meşru müdafaa davaları ve yargı kararları da yer aldı. Rapora göre;
* Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi, sistematik şiddet gördüğü dini nikahlı kocası Adem Tutsak’ı öldüren C.’yi "taksirle öldürmek" suçundan 3 yıl 4 ay hapis cezasına mahkum etti. Cezaevinde geçirdiği süre göz önünde bulundurulan Cansu tahliye edildi.
* İstanbul’da kendisine sistematik şiddet uygulayan ve en son Facebook’a girdi diye kendisini darp eden kocası D.Ö.’yü bıçakla yaralayan A.Ö., “kasten yaralama” suçundan 7 ay 15 gün hapis cezasına çarptırıldı.
* Samsun’da B.A. sistematik şiddet gördüğü kocası E.A.’yı bıçakla yaralamış, E.A. hastaneden taburcu olduktan sonra evde hayatını kaybetmişti. B.A. "ölüme sebebiyet verecek şekilde kasten yaralama" suçundan 8 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası istemiyle tutuklu olarak yargılanıyor. Mahkeme ayrıca, doktorların da "taksirle ölüme neden olma" suçlarından 2 yıldan 6 aya kadar hapis cezası istemiyle yargılanmalarını talep etti.
* İzmir’de kendisine tecavüz etmeye çalışan Ferit Demir’i öldüren H. Adlı kadın, tutuklu yargılanıyorç 28 Ekim’de görülen duruşmada 24 yıl hapsi istendi.
Şiddete göz yummayanlar
Raporun “Şiddeti İzleme, Müdahil Ol!” başlıklı bölümünde, şiddet vakalarına sivillerin müdahaleleri yer aldı. Buna göre:
* İstiklal Caddesi’nde 7 Ekim’de bir kadın erkek şiddetine maruz kaldı. O sırada yoldan geçen 2 kadın, adama müdahale ederek kadını kurtarmaya çalıştı ancak başarılı olamadı. Ardından sokaktaki bir başka kişi, araya girmeye çalıştı ancak o da şiddeti durduramadı. Sonunda sokakta sayıları giderek artan kişiler bir araya gelerek adama müdahale etti.
* Kartepe Maşukiye’de 75 yaşındaki M.K., 24 Ekim’de ziyarete gittiği evde küçük kız çocuğunu taciz etti. Çocuğun yakınları durumu fark edince M.K.’yı darp etmeye başladı. M.K. sağlık ekiplerince yapılan ilk müdahalenin ardından İzmit Seka Devlet Hastanesi’ne kaldırılarak tedavi altına alındı. M.K. hastanede tamamlanan tedavisinin ardından cinsel taciz suçlamasıyla gözaltına alındı. Polis olayla ilgili soruşturma başlattı.
“Müdahil ol, ama nasıl?”
Şiddet olaylarını gören erkeklerin, şiddet uygulayana linç girişimiyle karşılık verdiğini ve bunun da eril bir müdahale yöntemi olduğunu hatırlatan İFK, raporda şu ifadelere yer verdi:
“Kadınların direnişini desteklemek adına erkek şiddetine dur demek çok önemli. Ancak, erkeklerin ‘kadınları korumak’ görevini erkek şiddetini tekrar üretecek şekilde yapmaları ‘linç’lere sebep olduğunda “şiddet uyguladı, kendisi şiddetin mağduru oldu” haberleri ortaya çıkıyor. Oysa şiddeti engellemenin tek yöntemi ona daha büyük bir şiddetle karşı çıkmak olmamalı. Bu durum erkek şiddetinin meşruiyetini sağlamlaştırıyor. Ayrıca, bu tepkiler kamusal alanda görünür olan erkek şiddetine karşı diğer erkeklerin dayanışmasıyla kontrol edilemez bir noktaya ulaşırken, evlerin içindeki şiddet görünür, duyulur olsa da ‘aile meselesi’ sayılıyor.
“Kadınlar erkeklerden ‘kendilerini koruyacak’ başka erkeklere ihtiyaç duymuyorlar. Hayatlarımızı savunmamızın toplumsal olarak kabul görmesini istiyoruz. Zira biz, sadece fiziksel tacize, şiddete uğradığımızda değil, hayatımızı kontrol etme hakkını kendinde gören tüm erkeklere karşı tepki geliştiriyoruz. Bunu da çoğunlukla kadın dayanışmasının bize verdiği güçle, bunu yaşayanın tek biz olmadığımızın bilinciyle yapıyoruz.” (ÇT)