Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) 2015-2016 Eğitim Öğretim Yılı I. Yarıyıl Değerlendirmesi’nde, bölgede yaşanan çatışmalar, sokağa çıkma yasakları ve fiili sıkıyönetim uygulamaları nedeniyle geçmiş yıllardan farklı sorunları gündeme getirdiğini açıkladı.
“Aylardır bölgede fiilen olağanüstü hal (OHAL) koşullarının yaşanması, eğitim öğretimi durma noktasına getirmiş, başta çocuklar ve öğretmenler olmak üzere, sivil halkın can ve mal güvenliği daha önce hiç olmadığı kadar büyük tehditlerle ve tehlikelerle karşı karşıya kalmıştır.”
Eğitim Sen’in yaptığı değerlendirmede vurguladığı noktalar anahatlarıyla şöyle…
Çatışmalı süreç ve sokağa çıkma yasakları
* Öğretmenler “hizmet içi eğitim” bahanesiyle öğrencilerinden ve okullarından ayrılmak zorunda bırakıldı.
* Milli eğitim Bakanlığı (MEB) Cizre ve Silopi’de “askeri operasyon yapılacağı” gerekçesiyle eğitim öğretim kurumları olan okulların ve yurtların boşaltılmasını sağlamış, ardından bölge illerinde uzun süreli “sokağa çıkma yasağı” ilan edilmesi nedeniyle eğitim-öğretim fiilen durduruldu.
* Yaşanan sokağa çıkma yasakları nedeniyle on binlerce öğrencinin eğitim-öğretim hakkı gasp edildi.
* Sokağa çıkma yasakları kapsamında Cizre’de 104 okulda öğrenim gören 41 bin 127 öğrenci, Silopi’de ise 68 okulda öğrenim gören 39 bin 128 öğrenci olmak üzere toplam 80 bin 255 öğrenci ve 2991 öğretmen bu süreçten olumsuz etkilendi.
TIKLAYIN - 362 BİN ÖĞRENCİNİN EĞİTİM HAKKI GASPEDİLDİ
Eğitimde ticarileşme
Eğitim Sen’in değerlendirmesinde piyasacı eğitim sisteminin “yaşamın her düzeyinde rekabeti, hizmetin bedelini ödemeyi, yurttaşların müşteri haline getirilmesini hedeflediği” ve toplumsal eşitsizliği daha da derinleştirdiği vurgulandı.
“Aynı okul içinde sınıflar, aynı bölgede okullar, farklı bölgeler, birbirleriyle rekabet içine sokularak eğitim hizmetlerinin piyasa kurallarına göre düzenlenmesi kabul edilemez.”
*Devlete ait eğitim kurumlarında çeşitli adlar altında para toplanması, özel öğretim kurumlarının kamu kaynakları ile desteklenmesi, eğitim politikalarının eğitim-piyasa ilişkisine göre belirlenmesi ve halkın cebinden yaptığı eğitim harcamalarının belirgin bir şekilde artması gibi farklı uygulamalar artarak sürdü.
*Her fırsatta kamu kaynakları ile desteklenen, çeşitli muafiyet ve istisnalar ile açılması teşvik edilen özel ilkokul ve ortaokul sayılarındaki artış artarak devam etti.
*Velilerin çocuklarını özel okullara yöneltmesinde kamu eğitim kurumlarının 4+4+4 nedeniyle yaşadığı tahribat belirleyici oldu.
Eğitimde dinselleşme
* MEB eğitim sistemini, Diyanet İşleri Başkanlığı, dini cemaatlerin kurduğu vakıf ve derneklerle işbirliği halinde adım adım dini referanslara göre biçimlendirmeyi ve dönüştürmeyi sürdürdü.
* Türkiye’de sadece Sünni İslam’ın resmi temsilcisi konumunda olan Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından ülke çapında açılan kreş görünümlü Kur’an kursları (sıbyan mektepleri) 4-6 yaş grubundaki okul öncesi çağdaki çocuklara dönem başından itibaren “dini eğitim” vermeye başladı.
* Devlete ait okul öncesi eğitim kurumlarında velilerden aidat adı altında para talep edilirken, Diyanet’in açtığı kursların tamamen parasız olması dikkat çekicidir. Diyanete bağlı 4-6 yaş grubu Kur’an kursları fiilen sıbyan mektebi işlevi görerek, okul öncesi eğitime alternatif hale getirildi.
* Cuma günü mesai düzenlemesiyle cuma namazına gitmiş olmak ya da olmamanın yeni bir kayırma ya da dışlanmanın aracı haline getirilmesi kaçınılmazdır.
* Cuma namazı genelgesi çalışma yaşamındaki ayrımcılıkta temel ölçü haline geleceği gibi, okullarda öğretmen ve öğrencilerin toplu halde namaza götürülmesi üzerinden başka bir inanç istismarı ve ayrımcılık uygulamasının yaşanması, namaza gelmeyen öğrencilerin dışlanmasını gündeme getirecek, bu konuda yeni baskı ve yönlendirmeler gündeme gelecektir.
TIKLAYIN - ÇATIŞMALI BÖLGELERDE EĞİTİMDE "KAYIP YIL" UYARISI
Temel Lise Uygulaması
*Öğrencilerin özellikle sınava girecekleri yıl kayıtlarını her biri “özel ticari işletme” statüsünde olan temel liselere aldırmaları, devlet okullarındaki öğretmenlerin daha başarısız olduğu algısı yaratmakta, sınav başarısı temel liselere, olası başarısızlıklar ise devlet liselerine fatura edilmek istenmektedir.
*Öğrencilerin temel liselere yoğun şekilde yöneliminin sürmesi durumunda önümüzdeki eğitim-öğretim yılında çok sayıda branş öğretmeni norm kadro fazlası haline gelecektir. Temel liseler derhal kapatılmalı, kamusal eğitimi güçlendiren adımlar atılmalıdır.
Proje Okulları
* Proje okullarına müdür ve öğretmen atamalarının doğrudan Milli Eğitim Bakanı tarafından yapılması, bakanın Türkiye'nin en gözde okullarına sınavsız olarak istediği öğretmen ve müdürü atamasının önünü açması ciddi sorunları beraberinde getirdi.
* MEB’e bağlı okulların büyük bölümünün müdürlerini kendi siyasal çizgisindeki insanlardan oluşturan bir bakanlığın “proje okulları” benzer bir mantık üzerinden belirlemeye başlaması bu okullarda çalışan çok sayıda öğretmenin başka okullara sürgün edilmesine neden oldu.
Soruşturma, sürgün, gözaltı ve cezalar
* Okullarda ve üniversitelerde Eğitim Sen üyelerine yönelik olarak başlatılan soruşturma, sürgün, baskı ve cezaların en yoğun olduğu dönemlerden birisi yaşandı.
* Önemli bir bölümünü sendika üyelerimizin oluşturduğu ‘Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi’ne yönelik linç kampanyası, hukuksuz bir şekilde gerçekleştirilen soruşturma ve gözaltılar ülkede eğitime, eğitim ve bilim emekçilerine ne kadar değer verildiğini göstermesi açısından ibret vericidir.
Danışman Öğretmenlik
*Şubat 2016’da yapılması planlanan 30 bin yeni öğretmen için ilk kez ‘danışman öğretmen’ uygulaması hayata geçirilecektir. Ancak pek çok ilde danışman öğretmenlik için duyuru yapılmadı. Pek çok ilde okul müdürlerinin, öğretmenlerin danışman öğretmen olma yönündeki taleplerini reddetmesi, eğitim yöneticiliğinde olduğu gibi, bu konuda da torpil iddialarını gündeme getirdi.
Ataması yapılmayan öğretmenler
*Hükümetin bugüne kadar eğitim sisteminin ihtiyacı kadar öğretmen atamaması, Türkiye’nin kısa bir zaman içinde hali hazırda mevcut işsizler ordusunun yanı sıra, ikinci bir işsiz öğretmenler ordusu ile karşı karşıya kalmasına neden oldu. (YY)