Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen), Türkiye'de 26 ilde 17-90 yaş arası 391 erkek ve 390 kadın olmak üzere toplam 781 kişi üzerinde yapılan araştırmayı Dünya Anadil Günü olan dün (21 Şubat) açıkladı.
Değişik toplumsal kesimlerin anadillerinin durumu ve anadillerine yönelik tutumlarını incelendiği kapsamlı raporda Türkiye'nin çok dilli bir toplum özelliği taşıdığı ancak anadillerin önemli kayıplara uğradığı saptandı, çözüm önerilerinde bulunuldu.
Türkçeden sonra konuşulan en yaygın dilin yüzde 11'lik bir oranla Kürtçe olmasının Kürtçe'nin varlığının bilimsel bir ifadesi olduğunun belirtildiği raporda yüzde 83'lük bir payla egemen anadil olan Türkçe'nin dışında konuşulan dillerin Kürtçe, Zazaca, Arapça, Lazca, Ermenice, Rumca, Kafkas ve Balkan dilleri, Farsça ve Süryanice olduğu ifade ediliyor.
"Anadilde eğitim istemeyen halk değil, devlet"
Zenginlik kaynağı olarak görülmesi gereken bu durumun resmi düzlemde tam aksine bir tehdit unsuru olarak karşılandığının belirtildiği raporda anadillerin öğretilmesi ve anadilinde eğitim konusunda esas tıkanma ve çözümsüzlüğün halktan değil, devletten ve hükümetten kaynaklandığı savı verilerle destekleniyor.
Rapora göre: " Anadiline karşı ayrımcılık ve baskılama oranının yüksekliği (yüzde 43), hem bireysel hem de kurumsal bir ayrımcılığı ve şiddeti göstermektedir. Burada bireyselden ziyade resmi engellerin daha fazla öne çıkması, devletin oynadığı olumsuz rolü göstermektedir. Dolayısıyla sorunun kaynağı halk değil, devlettir."
Okullarda bazı derslerin Türkçe dışındaki dillerde verilmesine sadece yüzde 28 karşı çıkarken, kalan yüzde 72'nin ise destek verdiğinin belirtildiği raporda "Türkiye'de Türkçenin dışındaki anadillerinde eğitim yapılmasına yüzde 48'lik oran 'herkese sağlanması gereken bir hak' olarak bakmaktadır." deniyor.
"Anadilde eğitim için yükümlülükler paylaşılmalı"
Batı dillerinde eğitime destek verenlerin oranı yüzde 33'lük oranla yüksek görünmemekle birlikte Türkiye'de yabancı dille eğitim yapan özel okulların, yabancı dil öğreten kurs ve dershanelerin giderek artmasının çelişkili göründüğünün belirtildiği raporda, anadillerinin eğitim ve öğretimine ilişkin yükümlülüklerin sivil toplum ve devlet arasında paylaşılması gerektiği savunuluyor.
"Resmi yetkililerin, duyarlı eğitimcilerin ve eğitim örgütlerinin bu konularda kamuoyunu (özellikle eğitimcileri ve aileleri) bilinçlendirici çalışmalar ve sempozyumlar yapması, broşürler hazırlaması; konuya ciddiyetle yaklaşması gerektiği sonucu çıkmaktadır. Çözümün, farklı kesimlerin ortak çalışmasını gerektirdiği açıktır. "
"Bireyi koruyan yeni anayasa gerekli"
Anadilinde eğitim için yeni bir eğitim politikasının oluşturulması ve bunu mümkün kılacak yasal kurumsal düzenlemelerin gerçekleştirilmesi gerektiğinin vurgulandığı raporda 1982 anayasasının yerine temel hak ve özgürlükleri güvenceye alan, devleti değil bireyi korumayı amaçlayan yeni bir anayasanın gerekliliği savunuluyor.
Rapor ayrıca, Milli Eğitim Temel Kanunu, Üniversite ve Yüksek Öğretim Kanunu ve Radyo ve Televizyon Kanunu'nun çokdilli, çokkültürlü toplum gerçeği dikkate alınarak yeniden düzenlenmesini, Türkiye'de kullanılan anadillerine ilişkin bir veri tabanı oluşturulmasını, Üniversitelerde ülkemizde kullanılan anadilleri ile ilgili anabilim dalları oluşturulmasını, ders kitaplarında eşitlikçi bir dil kullanılmasını da içeren çözüm önerileri içeriyor. (EG/EÖ)