*Fotoğraf: Canva
"Kadınlar hayatına, özgürlüğüne, bedenine, çalışma isteğine müdahale edecek kişilerle evlenmeyi tercih etmiyor. Değişimi 'Erkek çocuk daha makbuldür', 'Kadının yeri evidir', 'Kadın üç çocuk doğurmalıdır', 'Kadın annesiyle, kız kardeşiyle daha az görüşmelidir', 'Kadın yemeği yakarsa kadını dövmek makbuldür' gibi ölçeklerde görüyoruz."
Bu tespit, Nüfusbilim Derneği'nin bu yıl ikinci kez verdiği Ferhunde Özbay Makale Ödülü'nün sahibi Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Taylan Acar'ın.
Bu çalışmada Türkiye'de kadınların eğitim durumu ile evlenme davranışlarının ilişkisini inceleyen Acar, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Enstitüsü'nün 2008 ve 2013 verilerini kullandı.
Acar, makalesine ilişkin sorularımızın yanı sıra Boğaziçi Üniversitesi'nde yaklaşık iki aydır devam eden rektör protestolarıyla ilgili sorumuzu da yanıtladı. Söz şimdi, Güney Kampüs'te 5 Ocak'tan bu yana süren akademisyen nöbetinin de bir parçası olan Taylan Acar'ın:
Üniversitenin tozunu yutmak ve dönüşüm
"Son on, on beş yılda üniversiteye giden insan sayısı çok arttı, özellikle üniversiteye giden kadın sayısı çok arttı. Ben 'Bunun evlenme davranışlarına etkisi nasıl olmuştur?' diye bir soru sordum. Bu 1950'lerde, 1970'lerde çalışılmış. Son 20 yılda tekrar gündeme gelmiş.
"2008 ve 2013 verileriyle çalıştığım için elimdeki veri görece eskiydi. Çünkü 2006'dan itibaren Türkiye'de üniversite sayısı çok hızlı arttı. Bugün 208 üniversite var. Öğrencilere bir fırsat sağlamış durumda bunlar.
"Çünkü evden çıkabilmenin meşru bir yolu üniversiteye gidebilmek. Bu, özellikle kadınlar için 'Baba evi'nden çıkıp 'koca evi'ne gitmek dışında alternatif bir sokak yaratmış durumda ve çok meşru. Bunun kadınların hayatını dönüştürücü etkisi olabileceği düşüncesinden yola çıktım.
"Bugün üniversiteye kayıtlı öğrenci sayısı 8 milyon. Bu sayı, 15 yıl öncesine nazaran dört kat artmış durumda. İnsanlar, üniversiteye gittikleri zaman her şeyleri değişiyor. Sadece mekânsal olarak yaşadıkları yerler değil, eş bulacakları 'evlilik piyasaları' da değişiyor. İnsanların evlenecekleri insanları buldukları havuzlar mahallelerden çıkıp kampüslere taşınmaya başlıyor.
"Üniversite okumuş kadınlar, Türkiye'den önemli bir şekilde ayrılıyorlar hem nasıl bir eş istedikleri hem de kaç yaşında evlendikleri anlamında. Burada iki soru var. Bir kere, üniversiteye gittiğin için geç evleniyorsun. Tabii bu lojistik bir sorun, yani 17-18 yaşında üniversiteyi bitirip evlenmek yerine 22-23 yaşında bitirip geç evlenmiş oluyorsun. Ayrıca, üniversitenin tozunu yutmanın da kadınların tercihiyle ilgili ne gibi dönüşümler yarattığı benim temel sorunsalımdı.
İş gücüne katılan kadın az
"Evlenmek Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı herkes için hâlâ önemli. Evlenmemek isteyen ve evlenmeyen sayısı çok az artmış durumda. Yani 30 yıl önce 45 yaşına gelip hiç evlenmemiş kadın sayısı yüzde 1 civarındayken bugün yüzde 5 oranında. Bu beş katlık bir artış, ama yine küçük bir azınlık. Evlilik hayali olmayan Türk genci sayısı çok az hâlâ. Artış, göz ardı edilebilecek bir artış değil, önemli bir artış. Ama yine de genel resme bakınca küçük bir azınlık.
"Asıl değişimi 'Erkek çocuk daha makbuldür', 'Kadının yeri evidir', 'Kadın üç çocuk doğurmalıdır', 'Kadın annesiyle, kız kardeşiyle daha az görüşmelidir', 'Kadın yemeği yakarsa kadını dövmek makbuldür' gibi ölçeklerde görüyoruz. İşte burada üniversite mezunu kadınlar ülkenin geri kalanından ayrılıyor. Yani kadınların beklentileri değişiyor. Kadınların kiminle evlenmek istediklerinin değişmesine de tanık oluyoruz; kendi hayatına, özgürlüğüne, bedenine, çalışma isteğine müdahale edecek kişilerle evlenmeyi tercih etmiyorlar.
"Türkiye'de iş gücü piyasası bu kadar eğitimli kadını absorbe edecek kadar esnek değil. Bu kadar eğitimli kadın aynı şekilde istihdama katılamıyor. Zaten bugün karşımızdaki en büyük sorunlardan bir tanesi de bu. Eğitimli kadın sayısı giderek artıyor, ancak iş gücüne katılan kadın sayısı daha yavaş bir şekilde artıyor. Hâlâ sadece üç kadından biri iş gücüne katılıyor katılıyor Türkiye'de.
"Feminist hareketin rolü yadsınamaz"
"Kadın hareketinin; kadın katline olan müdahalesi, boşanmış, şiddete uğramış kadınlara desteği yurt sathına yayılmış durumda. Eskiden Ankara'da Sakarya, İstanbul'da İstiklal gibi mekanlara sıkıştırılmış gibi görünen kadın hareketi, bugün Isparta'da, Antalya'da, Trabzon'da bir dava peşinde.
"Belki feminist fikirlerle, mor renkle özdeşleşmiş bir kadın dönüşümünden bahsetmiyorum ama ev içinde söz sahibi olabilmek, çalışma özgürlüğünü kazanabilmek, dayağa ve şiddete karşı durmak açısından feminist hareketin buradaki rolü yadsınamaz. Ama bu da bir iddia. Bunun da test edilmesi lazım. Benimki sadece gözlem."
Taylan Acar kimdir?Lisans ve yüksek lisans eğitimini 2001-2009 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde tamamlayan Taylan Acar, doktora derecesini Wisconsin-Madison Üniversitesi Sosyoloji bölümünden aldı. Değişik sürelerle Alman ve İtalyan üniversitelerinde ziyaretçi araştırmacı ve doktora sonrası araştırmacı olarak bulunmuş ve 2017 yılından döneminden itibaren Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nde Dr. Öğretim Üyesi olarak çalışmalarına devam ediyor. Göç ve göçmenlik, eğitim sosyolojisi, toplumsal tabakalaşma ve nüfus alanlarında çalışıyor. Research in the Sociology of Education, Economic and Industrial Democracy gibi dergilerde makaleleri yayımlandı. 2019 yılından beri Boğaziçi Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri tarafından desteklenen "Türkiye'de Aile Süreçlerinin Değişimi: Evlilik ve Doğurganlık" başlıklı projeyi yürütüyor. | |
(DŞ)