"Kadınlar, Mimarlık ve Şehir" konulu panelde öne çıkan saptamalar şöyleydi:
Kentsel mimaride hakim ideoloji, kentlerin işlevsel bölünmesi üzerine kurulu. Bu ideolojiye göre inşa edilen kentler, kadınların farklı görevlerini yerine getirmesini zorlaştırıyor. Kadınların şehrin bir parçası haline gelmesi için ihtiyaç duyulan, özel ve kamusal alan arasında kalan çok işlevli alanlar. Bu alanların şehrin bir parçası haline gelmesi için kadın örgütleri ve kadın mimarlara iş düşüyor. Ancak kadın mimarların aynı zamanda mimarlık mesleğindeki cinsiyet ayrımının üstesinden gelmesi gerek.
Mimarlık ideolojisi ve bölünen hayatlar
Amerikalı mimar Karen Franck, özellikle Batı ülkelerinde yaygın olan mimari anlayışının "En iyi kent işlevsel olarak bölünmüş kenttir" olduğunu söylüyor. Bu anlayışa göre kamusal ve özel hayat tamamen ayrılıyor, yerleşim ve iş merkezleri arasında fiziksel mesafe olmasına dikkat ediliyor.
Franck'e göre kentsel mimari ideolojisinin kime yararlı olduğunu sormak şart.
"Alışveriş merkezleri ve evler arasında mesafe olması kadınların hayatlarını zorlaştırıcı bir unsur. Bu tür şehircilik anlayışları kadınların iş, annelik ve çalışma dışı zamanlarını geçirmek istedikleri alanların birbirinden uzak olmasına neden oluyor. Bu durumda kadınlar zaman ve enerjilerinin çoğunu bu alanlar arasında seyahat etmek ve anlamlı bağlar kurmakla harcıyor. Ailenin hayatının anlamlı bir bütün olması da kadınların mekanlar arasında kurdukları bağlara dayanıyor."
Mekanlar arasındaki mesafeler, özellikle yoksul kadınların yerine getirmesi gereken farklı görevlerin tamamlanmasını zorlaştırıyor. Ayşe Yönder ve Şengül Akçar sunumlarında, fakir kadınların görevlerini annelik, topluluk yönetimi ve üretim olarak tanımlıyor:
Annelik görevleri sadece çocukları değil, genelde yaşlıları da kapsayan kadınlar devlet hizmetlerinin yetersiz kaldığı durumlarda kaynak bulunması ve kullanılması gibi "topluluk yönetimi" işlerini de yapıyorlar. Kadınlar ayrıca evin masraflarının karşılanmasına yönelik üretici faaliyetlerde de bulunuyor.
Kemalist mimari
İstanbul, İzmir ve Ankara gibi büyük şehirlerde, Batı kaynaklı mimari ideolojiden etkilenen Kemalist mimarlık ideolojisinin etkileri de görülüyor. Türkiye'de mimarlık ve aile ilişkilerinin bağlantısı üzerine konuşan Özlem Erdoğdu Erkaslan'a göre, kadınların esas görevini vatanın evlatlarını yetiştirmek olarak gören Kemalist ideolojinin mimarideki yansıması, çekirdek aileler için yapılan evler oldu.
"Kemalist ideolojiye göre, devrimlerin devam edebilmesi için kadınların vatanın çocuklarını iyi eğitmesi şarttı. Bu eğitimin başlaması gereken yeri ev olarak gören Kemalist ideoloji, kadınları esas olarak evlerine bağlı anne ve eşler olarak tanımlamıştır. Kadınların toplumsal hayata katılması ve kamusal alanda yer almasına da ancak mütevazı olmaları koşuluyla izin veriliyordu."
Çekirdek aile evlerinde yaşayan kadınlardan beklenen, evin dekorasyonu ve iç tasarımıyla, ailenin huzurunu ve çocukların ahlaki gelişimini sağlayan mekanlar haline gelmesiydi.
"Aradaki mekanlar"
Franck'e göre kadınların şehrin bir parçası olması için gereken özel ve kamusal alanları birbirine bağlayan "aradaki mekanlar". İş ve evin dışında yer alan bu alanlar kadınların birbirleriyle iletişim kurmasına ve kamu alanlarına girmesini kolaylaştırmaya yönelik olmalı.
Erdoğdu Erkaslan da, kadınların hayatlarının değişik bölümleri arasında bağlantı kurmaya yarayan mekanların önemine dikkat çekiyor. İzmir'de müstakil evlerden apartmanlara geçiş sürecini inceleyen Erkaslan, röportaj yaptığı kadınların çoğunun apartman dairelerine geçişle yaşadıkları yalnızlıktan şikayet ettiğini belirtiyor.
"Röportaj yaptığım kadınların çoğu bahçelerini kaybettikten sonra kendilerini toplumdan soyutlanmış, evlerinde sıkışmış hissettiklerini belirtti. Eskiden arkadaşlarla buluşma yeri olan bahçeler, kadınların bir araya gelmesini sağladığı gibi çocukların da birbirleriyle oynadığı mekanlarmış."
Kadınların bir araya gelebilmesi, kadınları güçlendirmeye yönelik taban hareketlerinin ve sivil toplum kuruluşlarının da önceliği. Kanada, Kenya, New York ve Doğu Avrupa Ülkeleri'ndeki oluşumlardan örnekler veren Marnie Tamaki, kadınların kendi alanlarının olmasının çok önemli olduğunu, erkek egemen mimari anlayışında arka plana atılan bu sorunun öncelik haline gelmesi gerektiğini belirtiyor.
Tamaki'nin verdiği örneklerde, taban hareketinin içinde bulunduğu ülkeye göre öncelikleri değişse de (Kenya'da HIV/AIDS eğitimi, Kanada'da azınlık hakları gibi), kadınların ortak mekanlarının yaratılması, ortak öncelik. Örnek yapıların çoğunda mutfaklar, oturma odaları ve yemek yenilen alanlar ortak. Hedeflenen, kadınların bir arada vakit geçirerek sorunlarını konuşmaları, yalnız olmadıklarını fark etmeleri, iş kurma fikirlerini paylaşmaları ve kendilerine güvenlerinin artması.
Türkiye'deki benzer oluşumlardan bahseden Yönder ve Akçar da Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı'nın (KEDV) kadınlar için inşa ettiği yapıların önemine değiniyor. Bu tür yapılar, kadınları güçlendirmenin yanı sıra, kadınların faaliyetlerinin yerel otoriteler için geçerlilik kazanmasını da sağlıyor.
Çocuk bakım merkezleri şart
Kadınların güçlenmesi ve kendi farklarına varabilmesi için çocuk bakım merkezleri şart.
Franck, aradaki mekanların kadınlar kadar çocuklara da yönelik olması gerektiğini vurguluyor.
"Örneğin, New York şehrindeki kütüphanelerin çoğunda anne ve çocuklara yönelik programlar var; böylece çocuklar oyalanırken kadınlar da kendilerine vakit ayırmaya fırsat bulabiliyor."
Çocuk bakım merkezleri kadınlar için taban hareketleri tarafından inşa edilen mekanlarda da önceliklerden. Bu tür mekanlarda kurulan çocuk bakım merkezleri sayesinde kadınlar birbiriyle konuşabilmenin yanı sıra, lise veya üniversite bitirme dersleri de alabiliyor.
Türkiye'de özellikle tutucu çevreler söz konusu olduğunda, çocuk bakım merkezleri farklı bir önem kazanıyor. Yönder ve Akçar'a göre, çocuk bakım merkezleri her kesimden kadının KEDV'nin tesislerini kullanabilmesini sağladı.
"En tutucu çevreler bile çocuk bakım merkezleri söz konusu olduğunda kadınların evden çıkmasına izin veriyordu."
Kadın mimarlar ne yapabilir?
Kadın mimarların şehirde kadının görünmezliği ve erkek egemen mimari ideoloji sonucu kadının yaşadığı sorunlar konusunda konuştuğu panelde, sık sık öne çıkan bir diğer konu ise, mimarlık mesleğinde yaşanan cinsiyet ayrımcılığıydı.
Mimarlık eğitiminin çoğunu kadın erkek oranının 1'e 12 olduğu yerlerde aldığını söyleyen Amerikalı mimar Denice Scott Brown, mesleğe ilk girdiğinde, meslektaşlarının çoğunun erkek olmasından hoşnut olduğunu, ancak kısa zamanda yaşanan cinsiyet ayrımcılığının farkına vardığını belirtiyor.
"Ayrımcılık eskisine göre daha az, ancak meslekte yükseldikçe bir şeylerin çok da değişmediğini fark ediyorsunuz. Bir kadın mimarın terfi etmek için erkek mimardan çok daha fazla çalışması gerekiyor. Meslek hayatımız ve genç kadın meslektaşlarımız için dayanışmaya ve feminist bir bakış açısına sahip olmaya mecburuz."
Çinli mimar Denice Ho ise, kadınların mimariye getirebileceği çok fazla şey olduğunun üstünde duruyor. Ho'ya göre, kadınlar sadece bina inşa etmiyor, inşa ettikleri binalara, topluma ve şehre anlam ve hayat veriyor. Tek tip ve ticari mimarinin önünü kesmek için, kadın mimarların projeleri şart.
Louise Baverman'a göre ise kadın mimarların marjinal pozisyonu sadece dezavantaj olarak görülmemeli. Kendisine yol gösteren erkek mimar (mentor) olmamasının kendi mimarlık anlayışını geliştirmesine yardımcı olduğunu söylüyor:
"Yapıları kullanacak insanların ihtiyaçlarına öncelik veriyorum ve mimarlık anlayışını daha demokratik hale getiriyorum, eğer erkek olsaydım baskın ideolojinin bu kadar dışına çıkabilir miydim bilmiyorum."
Türkiye'de kadın mimar olmanın özel sektörde çok zor olduğunun altını çizen Semra Teber Tener ise, "Aslında mimarlık diğer meslek dallarından daha farklı değil, kadınlar daha çok çalışıyor ve daha az itibar sahibi. Ayrıca kadınların iç mimar olacağı, ev dekorasyonuyla uğraşacağı düşünülüyor. Bana iç mimar mısınız diyenlere, dış mimar olduğumu özellikle belirtiyorum."
Panele katılan kadın mimarlar mesleki hayatlarında yaşadıkları zorlukları mimarlık ideolojisini değiştirmede kullanmanın öneminin farkında. Erkek meslektaşları tarafından dışlanan kadın mimarlar, kentleri kadınlar için yaşanır hale getirmek ve mimarlık anlayışını demokratikleştirmek konusunda kararlı. (EK/TK)