Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Genel Başkanı Doğan Tılıç ve medya eleştirmeni-gazeteci Ragıp Duran, Türkiye ana akım medyasının Irak'a saldırı hazırlığında payı bulunduğuna inanıyorlar.
ÇGD Başkanı Tılıç, o dönemdeki yayınlarla ilgili "kamuoyunun savaşa hazırlanmasında Türkiye ana akım medyasının önemli bir kısmı ABD medyasından çok daha istekli bir şekilde çaba sarf etti" dedi.
Gazeteci Duran, "Türk egemen medyası kitlesel savaş karşıtı gelişmeleri görmezden gelip, kitle imha silahları ile ilgili gerçekçi ve mantıklı bilgileri de es geçerek, Beyaz Saray'ın Türkçe yayımlanan bir reklam ve hakla ilişkiler bülteni haline dönüştü" diye konuştu.
Yalanlar üzerinden bir ülkeye savaş açıldığının ortaya çıktığını açıklayan "Dünya" gazetesi Dış Politika Yazarı Zafer Atay ise, Türk medyasında temel sorununu, "yeterli donanımının olmaması" ve "her haberin üzerine atlamak" olarak özetliyor.
Irak'a saldırı öncesi ve sırasında Türkiye medyasının bir şekilde sorumluluk aldığını kabul eden gazeteciler, medyanın oynadığı rolü ve bunun gerekçelerini bianet'e şöyle aktardılar :
Tılıç: "Medya patronlarının çıkarları etkili oldu"
Colin Powell'in Dışişleri Bakanı iken BM Güvenlik Konseyi'nde yaptığı haritalı ve grafikli konuşmanın Türk basınında, Saddam'ın füzelerinin İstanbul'u bile vurabileceği mesajıyla baş sayfadan verildiğini hatırlatan ÇGD Başkanı Tılıç, üstelik kamuoyunun oluşumunu etkileyen çoğu köşe yazarlarının da Türkiye'nin ABD'nin yanında savaşta yer alması için her türlü yalan yanlış argümanı kullandığını savundu.
Tılıç, "Eğer Türkiye bu savaşta yer almazsa ekonomik alt üst olacak gibi kapkara tablolar çizdiler ve ülkenin barış için çabalayan kesimlerini utanmazca, dalga geçer yayınlar yaptılar" dedi.
Sorumlu davranan gazete, televizyon ve yazarların da bulunduğunu ifade eden Tılıç, "Bir muhasebe yapılacaksa, savaş çığırtkanlığı yapan seslerin sorumluluğunun daha yüksek olduğu söylenebilir" diye konuştu.
Medyanın yayın çizgisinin medyanın ekonomi-politiğinden bağımsız düşünülemeyeceğini, bunda medyanın sahiplik yapısının belirleyici olduğunu açıklayan Tılıç, "Medya patronlarının iktidarlarla ilişkileri ve genel ekonomik çıkarları o dönemde izlenen yayınlarda da belirleyici oldu" şeklinde konuştu.
Duran : "Egemen medya, ABD medyası gibi özeleştiri yapmadı"
Egemen Türk medyası komşu Irak'a yönelik Amerikan saldırı ve işgalini deneyim ve olanakları bulunmasına rağmen yerli ve bağımsız gözlükler yerine Amerikan perspektifiyle izleyip aktardığı savunan Ragıp Duran, 1991 Körfez Saldırısında da TRT dahil egemen medyanın önemli bir kesiminin fişlerini CNN International'a bağladığını hatırlattı.
Medyanın dünya çapında ve Türkiye'de yaşanan kitlesel savaş karşıtı gelişmeleri görmezden geldiğini savunan Duran, uzman ve teknisyenlerin kitle imha silahları, Saddam-11 Eylül, Saddam-El Kaide bağlantıları konularındaki gerçekçi ve mantıklı bilgileri de es geçtiğini söyledi.
Gazeteci Ragıp Duran, medyada yaşanan bir diğer önemli sorunu da savaş sonrasında "itiraf ve özeleştiri" yapılmayış olmasında buluyor:
"Sadece 2004 yılında BBC, CNN İnternational ve New York Times savaşın izlenip aktarılmasında Washington ve Londra yönetimlerince haber çarpıtma ve haber gizleme saldırılarına uğradıklarını itiraf etmek zorunda kalırken Türk medyası kendi özeleştirisini yapmadığı gibi bu global özeleştirilere de pek rağbet etmedi".
Duran, sözleri şu sözlerle bitirdi : "Medya, herhangi bir savaşı haklı ve meşru göstermeye gayret edebilir. Ancak, medya gerçekten daha güçlü değildir, olamaz da."
Atay: "Her haberin üzerine atlandı, kontrol edilmedi"
Dünya gazetesi dış politika yazarı Zafer Atay ise, savaş öncesi ve sonrası süreçte temel sorunlardan birini, "Türk medyasında, kendi başına Washington veya Bağdat'taki olayları ortaya çıkaracak donanım bulunmamasında" görüyor.
Uzun yıllar dış haberler servislerini yöneten gazeteci Atay, sorunu şöyle açıklıyor:
"Özellikle dış haber konusunda medyanın temel haber kaynakları batılı ajanslardır. Bir de sorumluluk aslında her haberin üzerine atlamamak noktasında başlıyor. Örneğin, Bush'a en yakın haber kanalı Fox TV'den yayımlanan bir haber için 'hemen vereyim' dememelisiniz. Süzgeçten geçirmez zorundasınız".
Saddam Hüseyin'in bölge ve halkı için çok tehlikeli bir insan olduğunu savunan gazeteci Atay, Birleşmiş Milletler (BM) Denetçileri'nin Irak'a 7-8 yıl boyunca yaptıkları denetimlerde kitle imha silahı bulamamalarının dikkate alınması gerektiğini ifade etti:
"İmkan olarak Washington'a ulaşamıyoruz ama bu bilgiler biraz süzgeçten de geçirilebilir. Dengeli sorumluluk la harekete edilmesi gerekirdi".
"Savaşa karşı çıkmak Saddam yönetimini desteklemek değil" diyen Atay, yalanlar üzerinde bir ülkeye savaş açıldığını, tüm gerekçelerin yalan olduğunu kendilerinin de itiraf ettiklerini ve ABD gazetelerinin özür dilemeye başladıklarını belirtti. (EÖ/EÜ)