Bu yazıyı iki bölüm halinde yayınlıyoruz. İkinci bölüm için tıklayınız.
Gazete haberi "Ahmet Özal büyük insan, Türkiye’de üç bin belediyenin suyun imtiyaz hakkını satacağını ve bununla birlikte ön ödemeli sayaç satışının da olacağını söyleyerek, bunun piyasada 90 milyar dolarlık bir pasta yarattığını anlattı" diyor ve devam ediyor:
"Hükümetin Su Bakanlığı kurma hazırlığı içinde olduğunu ve bakanlığın kurulmasından sonra Türkiye’de su konusunda tek yetkinin buraya devredilecek olacağına dikkat çeken Ahmet Özal, bu nedenle küresel sermayenin ve büyük şirketlerin bir an önce yerel yönetimlerin elinde bulunan suyun imtiyaz haklarını almak için harekete geçtiğini söyledi.”
Edirne Belediye başkanı Hamdi Sedefçi ceza alır veya aklanır, o ayrı bir konu. Ama su ihalesi sonrasında Özal’ın ne amaçla olursa olsun söylediği sözler su piyasasında tüm insanları nelerin beklediğine işaret.
Yıllardır gözlemliyorduk ve halktan yana bilim insanları da söylüyordu; su önemlidir ve ticari mal değildir, kamunun elinden çıkarılmamalı.
AKP'nin yolsuzluklarına niye "operasyon" yok?
Edirne’de iki mücadele var dersek yanlış olmaz. Birisi Edirne emniyetinin belgeleri ve savcının iddiaları ile Belediye Başkanı arasındaki bir hukuk işlemi. Bunun arkasında CHP’liler komplo, siyasi linç olduğunu söylüyor. Şimdilik olay hukuk mercilerinde.
Öte yandan İstanbul ve Ankara başta olmak üzere yıllarca kentlerimizi hovardaca yöneten AKP’li belediyelerin yolsuzluklarını artık dünyada duymayan kalmadı da neden hiçbir “operasyon” yapılmıyor? Bu da ayrı bir soru olarak unutulmamalı.
Asıl mücadele ise yıllarca bitmeyecek olan “Suyun özelleştirilmesi” mücadelesidir. Bu mücadeleyi ne kadar sahiplenir, genişletir ve toplumsallaştırırsak; sağlıklı, ucuz ve kaliteli içme suyumuza o kadar sahip çıkmış olacağız.
Edirne örneği
Edirne üç akarsuyun da aktığı ender illerimizden birisi. Dileriz ki bu sular Edirne’den başlayarak ülkeyi de "temizler".
Belediye Başkanına yöneltilen suçlamalardan hiç kimsenin haberi yoktu mücadele başladığında. Tek derdimiz; suyun satılmasına karşı gelmekti.
Edirne Su Yaşamdır Platformu neler yaptı?
Edirne’de “su“ öyküsü geçen yıl başlamıştı. Önce suya zam yapılmıştı; “seçimden sonra indirim yaptım” diye. İndirimin nedeni de; “Seçimden önce suyu ucuzlatacağım sözü vermiştim”di.
Suyun ihalesi de geçen yıl gündeme gelmişti. İhale günü başkan “kişisel” karar vererek iptal etmişti.
Bu yıl suyun ihalesi yine gündeme geldi. 7 Şubat günü ilk ihale günüydü. Herkes sessiz bir şekilde ne yapabileceğini konuşuyordu. Siyasi partiler, sendikalar, dernekler ve odalar tepki açıklamaları yapmaya başladılar. Kent Konseyi bir dizi yazı hazırladı. İhale 7 Şubat’ta olamadı ve bir hafta ertelendi.
Dağınık düzen giden tepkiler 12 Şubat günü DİSK ve bağlı sendikaların basın açıklaması için tüm kurumları çağırması ile birlikteliğe dönüştü.
Basın açıklaması sonrasında 22 örgüt tarafından “Su Yaşamdır Platformu” oluşturularak Kent Konseyi, Tüketiciler Derneği ve Tabip Odası Yürütme Kurulunu oluşturdu. İlk karar; Belediye Başkanı ile görüşmekti.
13 Şubat'ta Belediye Başkanı Belediye Meclis Toplantı Salonunda ziyaret edildi. Ama sonraki gün suyun satışı yapıldı.
Çok kârlı idi, her ay 500 bin YTL garanti, ayrıca da 30 yıl boyunca gelirin ortalama yüzde 48'i belediye kasasına aktarılacaktı.
Bitmedi; tüm altyapı değiştirilecek, yeni yerleşim yerlerinin altyapısı da yapılacaktı. Ve de su fiyatları öyle dünya örneklerinde olduğu gibi yüzde 300–700 artmayacaktı. Devletin tüfe, tüfe fiyatlarına göre olacaktı!
Oysa dert suyun kârlı satışı değil özelleşmesiydi. Hemen imza metni yazılıp kurumlar tarafından kampanya başlatıldı. 5 bin adet broşür basıldı. Belediyeye stant başvurusu yapıldı, engellendi ve Cumartesi Pazarında halka açık imza kampanyası başlatıldı.
Geceleri de kahvehaneler gezildi. Bu süreçte kurulan yeni ilişkilerle “Su Yaşamdır Platformu” bileşenleri 47 örgüte yükselmişti.
27 Şubat günü Belediye Binasının önünde yapılan basın açıklamasında “kişi olarak azdık ama anlamlıydık” ve sesimiz tüm ülkeden duyuldu. İhalenin iptali için bir de Belediye Başkanlığına dilekçe verdik.
Çalışmalarımıza örgütlü bir şekilde devam ediyorduk. Bu arada bileşen sayımız 49’a yükselmişti.
Edirne Tabip Odası’nın bilimsel yaklaşımı öne çıkaran basın toplantısı ve bir doktor arkadaşımızın televizyon programı kamuoyu bilgilendirilmesi anlamında önemliydi.
Bu arada Yürütme Kurulu örgütlerinden birer kişinin katıldığı 45 dakikalık bir radyo programı da yapıldı. Yerel basın ziyaretleri yapılarak platform çalışmaları anlatıldı ve hazırlanan dosya sunuldu.
Bileşenlerimizden Edirne Tüketiciler Derneği’nin geçen yıl yapılan su zamlarını hukuka taşıması sonuca bağlanmıştı. Belediyenin sudan zarar etmediği mahkeme tarafından tespit edilmişti. Platform tarafından suyun satışına gerekçenin de ortadan kalktığını anımsatan bir açıklama basına iletildi.
Belediye başkanının karar vermesi, öncesindeki son 4 gün bir yerel gazetede su satışı sonrasında olabilecekler ve dünya örneklerini kapsayan bir ilan çeyrek sayfa olarak yayınlandı. (ZG/EZÖ)
* Ziya Gökerküçük, Edirne Su Yaşamdır Platformu Gönüllüsü