Notos geçen yıl yayın hayatına başlayan genç bir yayınevi. Yaşar Kemal, Raymond Carver, Selim İleri, Julio Cortázar yayımladıkları yazarlar arasında akla ilk gelenler. Yayınevi kısa bir süre önce Öykünün Şimdiki Zamanı adlı bir antoloji de yayımladı. Yazının Sarkacı Roman, Öykünün Bahçesi gibi kitaplarının yanı sıra futbol yazılarıyla da tanıdığımız Notos’un Genel Yayın Yönetmeni eleştirmen Semih Gümüş’le, Notos kitapları ve küçük bir ekibin mahir ellerinden çıkıp iki ayda bir yayımlanan NotosÖykü üzerine hasbıhal ettik…
AdamÖykü’nün kapanmasının ardından açılan boşluk nihayet NotosÖykü’yle kapandı. NotosÖykü, AdamÖykü’nün haylaz kardeşi mi, yoksa ağırbaşlı varisi mi?
NotosÖykü, AdamÖykü’nün yerinde duramayan, uçarı, belki biraz hiperaktif arkadaşı. Haylazlık etmesi gerekmiyor, çünkü edebiyat dünyamız öylesine donuk yüzlü ki, o zaten bu haliyle hemen ayrılıyor. Ağırbaşlılık etmesi gerekmiyor, çünkü uçarıyken bile niteliği yüksekte duruyor. Bana kalırsa NotosÖykü, AdamÖykü’den farklı ve daha yukarıda bir yerde.
AdamÖykü’nün başlangıcından NotosÖykü’nün bugününe varana kadar öykücülüğümüzdeki değişimi kısaca değerlendirebilir misiniz? Artık daha çok insanın eli öykü yazmak için kaleme gidiyor diyebilir miyiz?
Bu dönem öykünün ayakları üstüne dikildiği yılları anlatır. AdamÖykü demek ki barajın kapaklarını açtı ve hem nicelik, hem nitelik bakımından büyük bir akarsu oluştu. Sonunda bugün NotosÖykü o suyun birikimiyle bir delta oluşturmaya çalışıyor. Bugün edebiyat dergilerine şiirden çok öykü geldiğini söylersem, inanır mısınız? Bu da düpedüz bir kültür devrimidir. Çünkü şiirle hemhal olmuş ama düzyazıdan uzak duran ve korkan bir toplum kendisiyle yüzleşip modernleşiyor.
Öykü ve dergicilik arasında yaşamsal bir bağ var. Yeni öykü yazarlarının çıkışını müjdeleyen kitaplardan ziyade dergiler olagelmiştir. Notos’un öykücülüğümüze yeni isimler kazandırma gibi bir kaygısı da var mı?
NotosÖykü edebiyatımızda öncelikle sayılabilecek öteki dergilere göre daha genç tavırlı ve bir derginin gençlerle içli dışlılığı konusunda benzerine kolayca rastlanmayacak bir deney olarak yaşamını sürdürüyor. Dahası da olacak. Bu arada yeni öykü yazarları da NotosÖykü sayfalarından geçip edebiyatımıza sağlam adımlarla girecek. Hiç kuşku duymuyorum.
En uzun soluklu öykü dergilerinden birkaçını sayabilir misiniz? Bu dergilerin yayın hayatının uzun olmasını neye bağlıyorsunuz?
Salim Amca’nın Seçilmiş Hikâyeler dergisi ile AdamÖykü ilk ikiyi oluşturur. Dünyada da benzerleri azdır. Sanırım Birleşik Amerika’da var bizim dergilerin benzerleri; çünkü orası da bizim edebiyatımızla birlikte, öykünün hâlâ çok saygın ve etkin bir tür olarak varlığını sürdürdüğü ikinci ülke. Sağlığımız elverirse, NotosÖykü en uzun ömürlüsü de olur mu?
NotosÖykü’nün kapak konularını neye göre belirliyorsunuz?
Kapak konularımızın her iki ayda bir merakla beklendiğini söyleyebilir miyiz?.. Okurlarımız söylesin bunu. Öyküye bağlı kalmadan, edebiyat ve kültür dünyamızın önemli sorunları, çoğunluğun düşünmediği ayrıntılar, canlı, can alıcı, ilginç, yararlı, aktüel konular kapaklarımızı oluşturuyor. NotosÖykü’nün dünyaya açılan en büyük penceresi. Umarım geçen yedi sayıdakilerden daha da iyilerini hazırlarız. NotosÖykü’nün Şubat-Mart 8. sayısının kapağı gündemi oluşturabilir, bu haberi de verelim.
Yükselen milliyetçilikten küresel ısınmaya kadar “dünya meseleleri” hangi oranda edebiyatımızın “kapsama alanı” içine giriyor?
Ne yazık ki girmiyor. Oysa milliyetçilikten nefret ettiğimizi edebiyat dergilerimizde de söyleyebilmeliyiz, küresel ısınmanın bizi yokuş aşağı ittiğini de. NotosÖykü yakında bu konulara da elini uzatabilir. Niçin olmasın. Çok güzel olur. Şimdi bu yanıtları verirken, kafamda bu konularla ilgili düşünceler, tasarılar da uçuşmaya başladı.
NotosÖykü ve Notos Kitap kapaklarıyla da öne çıkıyor. Ayrıca AdamÖykü’deki öykülerin desenlenmesi geleneği NotosÖykü’de de –daha sınırlı olmakla beraber– devam ediyor. Notos hangi çizerlerle çalışıyor, çizerlerini seçerken neye dikkat ediyor?
Notos Kitap ile NotosÖykü’nün kapak tasarımını çok yakın arkadaşımız Mehmet Ulusel yarattı. O benim için büyük yaratıcıdır. Onun yaratıcılığıyla Notos Kitap kitapları yayıncılık dünyamızda şimdiden büyük bir ilgiyle izlenmeye başladı. NotosÖykü’nün kapaklarını beğenmeyen okurlarımız da var, onları anlıyorum, ama sanırım gelenekselci bir tutum yüzünden; yoksa NotosÖykü’nün kapakları da tam baştan düşündüğüm gibi. NotosÖykü’de fotoğraf daha ağırlıklı, ama iki de çizerimiz var. Mehmet Karaman ile Muhammet Şengöz. Onlara olan gönül borcumuzu ödemekte de çok zorlanacağız. “Okuyor” adlı kitap konulu posterimizin ressamı Patrick Lenz’i de unutmayalım. Fısıltı gazetesinin varlığını yaydığı bu poster, bir kült postere dönüşmek üzere.
Öykücülük günümüzde dergiler ve kitaplar dışında İnternet'te de varlık gösteriyor. Notos Blog da bu mecralardan biri. Kitap ve dergi yayıncılığı ile blog hazırlama arasında nasıl farklar var?
Kitap ve dergi hazırlamakla blog yayıncılığı yapmak arasında karşılaştırılamayacak farklar var, ama ikisinde de çok çalışmanız gerekiyor. Notos Blog’un güncel kalıp sürekli izlenebilir olması, gelecekte de bu özelliğiyle dikkat merkezinde kalması için çok çalışmam, sürekli düşünüp yazmam gerekiyor. Notos Blog, aynı zamanda bizdeki ilk yayıncılık blogu. Daha önce bir yayıncılık blog'u yaratmayı kimse düşünmemiş. Saydam, eleştiriye açık ve yararlı. Genç yayıncı adayları için başka yerde bulunması olanaksız, yararlı bilgiler kılavuzu.
Notos Kitap yayımlayacağı kitapları nasıl seçiyor?
Tamamıyla kendi anlayışımıza göre seçiyoruz. Biz derken, küçücük bir ekipten, olanakları kısıtlı, küçük bir yayınevinden söz ediyoruz; ama istiyoruz ki, dünyası büyük olsun. Notos Kitap’ın amacı, edebiyat ve kültür alanında, benzeri bizde pek olmayan, ilerde örnek alınabilecek, butik bir yayınevi olmak. Bunu yapabilirse, büyük bir dünya kurmuş olacaktır.
NotosÖykü’nün bir şarkısı olsa hangisi olurdu?
Biz biraz Julio Cortázar tutkunuyuz. Onun için, Cortázar’ın yazdığı, Edgardo Cantón’un müziğini yaptığı “Güneyhaçı” (“La Cruz del Sur”) adlı tangosu, NotosÖykü’nün şarkısı olsun. (ÇÖ/TK)