Boğaziçi Üniversitesi’nin 150. yıl etkinlikleri kapsamında buluşan ünlü İtalyan yazar Umberto Eco ve Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk, “Gerçek, Kurgu, Tarih Üzerine Bir Diyalog” başlıklı bir söyleşi gerçekleştirdi.
Güney Kampüs Albert Long Hall’da düzenlenen söyleşiye Bologna Üniversitesi’nden Prof. Patrizia Violi moderatörlük yaptı. İtalyan Kültür Merkezi, Boğaziçi Üniversitesi ve Şehir Üniversitesi'nin işbirliğiyle düzenlenen söyleşi yoğun ilgi gördü.
Eco: “İnsanların çoğunun aptal olduğuna kanaat getirdim”
Konuşmalarına yazarlık ve okuyuculukta duygusal ve naif bir bakış açısı ile entelektüel ve sofistike bir duruşu karşılaştırarak başlayan Umberto ve Pamuk iki farklı bakış açısının da romanı kavramak için taşıdığı önem üzerinde durdu.
Schiller’in şiir üzerine yazdığı bir makalede romantik ve naif bir yazar olarak Goethe’yi yüceltişinden söz eden Pamuk, “Naif ve duygusal bir yazar, politik ya da ahlaki sonuçlar, semboller, şifreler üzerine düşünmeden, bir rota, bir teknik belirlemeden içinden geldiği gibi yazabilen yazardır. Modern hassasiyet ise bunun tam tersini gerektiriyor. İstesem de o naifliğe erişemediğim oluyor. Bazen yazdıklarımı bir okuyucunun gözünden değerlendirerek okuyucu üzerinde metnin etkisini ölçmek istiyorum” dedi.
Okuyucunun duygusal bakış açısını küçümsediğini belirten Pamuk, “Kendimizi Anna Karenina’nın başına gelenlere ağlamak için çok sofistike buluyoruz. O romanı ağlamak için değil anlamak için okuyoruz. Halbuki duygu ve kavrayış çelişse de romanı gerçekten kavramak için ikisine de ihtiyaç var” dedi.
Eco ise konu hakkında “İnsanların çoğunun aptal olduğuna kanaat getirdim. Bu düşünce beni ölüme hazırlıyor. İki tür aptal insan var. Birincisi kendilerini kurguyla ilgili duygusal bir bakış açısı geliştirmek için fazla üstün bulanlar. Bu aptallıktır çünkü romanda duyguyu hissetmeyen insan romanın estetiğini de kavrayamaz. İkinci tür aptallar ise kurguyla ilgili hiçbir entelektüel kaygı taşımadan yalnızca ağlamak ya da katilin kim olduğunu öğrenmek isteyenlerdir” yorumunu yaptı.
Pamuk: “Yalnızlığı istediğim için yazarlığı seçtim”
Konferansın sonlarında moderatörün yönelttiği “Niçin yazıyorsunuz?” sorusu üzerine Pamuk, “Ben mühendislerle dolu bir ailede ressam olmayı düşleyerek büyüdüm. Sonunda ailemle uzlaşarak mimarlık fakültesine girdim. Ancak münferit bir hayat istediğimi hep biliyordum, başka türlüsü bana göre değildi. Bir sebepten ressam olamayacağıma karar verince, ‘Niçin yazar olmayayım?’ diye düşündüm. İnsanlar, hep ‘Yazar olmak istedim çünkü söyleyecek şeylerim vardı,’ derler. Benim durumum bu değildi. Önce yazar olmaya karar verdim, söyleyeceklerim sonra oluştu” dedi.
Eco ise soruyu “Bazı insanlar Mont Blanc’a tırmanır, bazısı banka soyar, ben de yazar oldum. Açıklanacak bir yanı yok,” diyerek yanıtladı. (ECA/HK)
Fotoğraflar: Erhan Elaldı / AA