Feminist gazeteci Ayşe Düzkan ve Şanlıurfa Yaşam Evi Kadın Derneği Yöneticisi Emine Çiftçi, Viranşehir'de demokratik ekolojik toplum konsepti çerçevesinde yapımına başlanan komün yerleşim projesinde "kadınların hayata daha fazla katılımı için mutfakla salonun birleştirilmesi" fikrinin kadının özgürleşmesine hizmet etmeyeceğini, aksine kadının ev hizmetleriyle ilgili rollerini yeniden üreteceğini savunuyor.
Düzkan, "Salonla mutfağın birleştirildiği mimari düzeni 'Amerikan mutfak' diye biliriz. Dünyanın pek çok yerinde kullanılan, daha çok evde yemek yapmayan kişilerin rağbet ettiği bir mimari uygulamadır" diyor.
"Kadının mutfakta ya da salonda yemek yapması, yemekleri yine kadının yaptığı gerçeğini değiştirmez" diyen Çiftçi'ye göre de mutfakla salonun birleştirilmesi kadının evden çıkmasına, hayata katılmasına katkı sağlamaz.
bianet'in sorularını yanıtlayan Düzkan ve Çiftçi, şunları söylediler:
Düzkan: Kadın emeği sömürüsü mimariyle halledilemez
Evsiz insanların ev sahibi olması çok olumlu bir şey. Tarım yapılan bütün köylerde imece vardır; Viranşehir'deki yerleşim birimini 'komün' kılan nedir? Adını Paris'tekiyle tanıdığımız komün, belli bir özgürlükçülük, belli bir demokratik yapıya işaret eden, bir yaşamın örgütlenme biçimi. Çerçevesi yalnızca dayanışma ile sınırlı değildir. Bir gazeteciden komün uzmanı çıkartmış olmamız da ilginç.
Salonu mutfakla birleştirdiğinizde, bunun tek sonucu, oturduğunuz odanın yemek kokmasıdır. Herhangi bir özgürlükçü sonucu olmaz. Biz bu mimari tarzı, 'Amerikan mutfak' diye biliriz. Yemek yapmayanlar, bekârlar filan çok rağbet eder.
Mutfak ve salonun birleştirilmesiyle annenin çocuklarından ayrı kalmayacağı da pek gerçekçi değil. Anne neredeyse çocuklar zaten orada olur. Kaldı ki, mutfakta çocuk bulunması da son derece tehlikeli bir şey. Türkiye tüpün üzerinde kaynayan suya düşüp ölen, sıcak yemekle yanan çocuklar cehennemi. Mutfakta ateş var, sıcak su, kaynar yiyecek var.
Çocuğu buraya getirip bir de buna politik bir anlam atfetmek, manalı değil. Kadınların bunu talep etmesi, talep edilene benzer mekanlarda yaşayanların bu türden deneyimlerini göz ardı etmeyi gerektirmez. Ancak evdeki kadın emeği sömürüsünün mimarıyle halledilebilecek bir mesele olmadığı da ortada.
Çiftçi: Mutfakta da salonda da yemek yapan kadın
Mutfakla salonun birleşmesi, kadının evden çıkıp hayata katılmasını sağlamaz; kadını aynı şekilde evde konumlandırır. Kadının evdeki konumunu belirleyen ise eşleri, çocukları, çevresi, toplumsal yapıdır. Kadının evin idaresinde, karar almada söz hakkı artıyor mu, ona bakmak lazım.
Ayrıca kadın mutfakta çalışırken salonda oturan kocanın ya da çocukların insafa gelip yemek yapmaya soyunması bana gerçekçi gelmiyor. Asıl olarak bu durumun nasıl dönüştüreceğimizi, erkeğin mutfağa nasıl gireceğini konuşmamız gerekir. (BB)