Türkiye’de tutukluluğun yaygınlığı iktidar ortağı MHP’nin hukuk kurmayı Feti Yıldız’ın bile sessizliğini bozdurdu. Yıldız, “Bir kez daha hatırlatmak istiyorum; bütün yargılama önlemleri gibi, tutuklama da geçici niteliktedir. Maalesef bizde peşin ceza gibi uygulanıyor. Yargıya toz kondurmayan ve kamuoyu önünde özeleştiriye bulaşmayan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un tek derdi, yeni adli yılın açılışında ifade ettiği gibi, “yargı mensuplarımıza yönelik iftiralar”!
Diğer yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yargıya müdahalesini sürdürüyor; “Mizah kisvesiyle yapılan açık bir kışkırtmadır, alçakça bir provokasyondur. Bu milletin değerlerinden yoksun ahlaksızların, peygamberimize yaptıkları hürmetsizlik asla kabul edilemez” sözleriyle LeMan mizah dergisi dört temsilcisinin tutuklanmasına öncülük etti. Oysa LeMan dergisi, suçlanan karikatürün hiç bir biçimde Muhammed peygamber ile ilgisinin olmadığından ısrar ediyordu.
LeMan dergisi temsilcilerinin yanı sıra gazeteciler Fatih Altaylı ve Furkan Karabay gibi gazetecilerin tutukluluğu, “Milli güvenlik” gerekçesiyle yaygınlaşan online sansür ve bant daraltma; İsveçli gazeteci Joakim Medin, Abdurrahman Gök gibi habercilere dönük yargılamalar, BirGün TV’ye lisans dayatması, CHP etkinliğinde CNN Türk muhabiri ve kameramanının alandan çıkarılması, Sözcü TV’ye 10 günlük yayın durdurma, TELE1’e yönelik 5 gün ekran karartma, Evrensel gazetesi İzmir bürosuna yönelik silahlı saldırı gibi pek çok ihlal yerel, ulusal ve uluslararası gazetecilik örgütlerinin tepkisine ve dayanışmasına neden oldu.
Bu dönemde, RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in eleştirel kanallara yönelik kamuoyu önündeki sonu gelmez müdahaleleri de Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve KESK Haber-Sen gibi kuruluşların eleştirilerini sürdürmelerine yol açtı.
Son üç ayda da, gazeteci Ercüment Akdeniz’in HDK dosyasından tutukluluğu, gazeteci Timur Soykan’ın gözaltına alınması, Evrensel gazetesi İzmir bürosunun 12 Ağustos gecesi silahlı saldırıya uğraması, İsveçli gazeteci Joakim Medin’in gıyabında yargılanması gibi gazetecilik haklarını hedef alan pek çok durum karşısında gazeteciler ve meslek örgütleri dayanışma içerisinde olmaya devam etti.
Bu dönemde, Diyarbakır’da 20 Eylül 1992 tarihinde JİTEM tarafından öldürülen gazeteci ve yazar Musa Anter anıldı; sürgünde yaşamını yitiren gazeteci Celal Başlangıç, Atölye BİA/bianet’in, 5-6 Eylül’de İstanbul’da Civil Rights Defenders işbirliğiyle düzenlediği “Celal Başlangıç Barış Gazeteciliği Atölyesi” ile unutulmadı.
Düzenlemeler
MHP’den TMK için değişiklik sinyali: Kürt Sorunu bir kez daha müzakere eden iktidarın ortağı Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), “Terörsüz Türkiye” olarak adlandırılan süreçte, Terörle Mücadele Kanunu’nda değişikliği ihtiyaç olarak dillendiriyor. MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, Türkiye’nin “terörsüz” bir geleceğe doğru ilerlediğini, bu süreçte Terörle Mücadele Kanunu’nda bazı düzenlemelere ihtiyaç duyulduğunu söyledi; “Terör, güç ve egemenliğini artırmak isteyen devletler, devlet dışı odaklar ve kişiler elinde önemli bir silahtır. Yeni tür terör, hızlı reaksiyon yeteneğine sahip hibrit ve asimetrik özellikleri ile ‘yeni savaş yöntemi‘ olarak insanlığın başının belasıdır” dedi (20 Eylül).
Soru ve araştırma önergeleri
CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu, RTÜK’ün Now TV, Sözcü TV, Halk TV ve TELE1 gibi kanallara verdiği cezaları Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na sunduğu soru önergesine yanıt yine RTÜK'ten geldi. Kurum, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve anayasaya göre yayınların “milli güvenlik” gerekçesiyle sınırlandırılabileceğini savunuyor. CHP milletvekili Ali Karaoba’nin Mart’taki İstanbul Saraçhane eylemleri sırasında eleştirel yayınlara yönelik müdahalelerle ilgili sunduğu önergeye RTÜK, “RTÜK Başkanının medya kuruluşlarına öz denetim sorumluluğuna ve kamusal yayıncılık ilkelerine bağlı kalmaları yönünde sağduyu çağrısı yapması olağandır” yanıtı verdi.
DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Cengiz Çandar da, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un yanıtlaması istemiyle TBMM’ne verdiği soru önergesinde, Türkiye’de gazetecilere yönelik yaygınlık gösteren adli kontrolleri gündeme taşıdı. Çandar, cezaevindeki gazetecilerin, adli kontrol altında tutulan habercilerin sayısını da sordu. DEM Parti Diyarbakır Milletvekili ve TBMM Dijital Mecralar Komisyonu Üyesi Sevilay Çelenk ise, gazetecilere yönelik artan baskıları, medyadaki sansür uygulamaları ve yaşanan hak ihlallerinin tüm boyutlarıyla araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne araştırma önergesi verdi.
Çandar’dan “gazeteciye adli kontrol” önergesi: DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Cengiz Çandar, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un yanıtlaması istemiyle TBMM’ne verdiği soru önergesinde, Türkiye’de gazetecilere uygulanan adli kontrolleri gündeme taşıdı. Çandar, Türkiye’de yeniden tartışılmaya başlanan “barış süreci” beklentileriyle eşzamanlı olarak basın üzerindeki baskıların yoğunlaştığını dile getirdi. Bu durumun da ciddi bir çelişki yarattığını kaybetti.
Aralarında Ahmet Ayva, Tuğçe Yılmaz, Yıldız Tar, Elif Akgül, Ömer Çelik, Abdurrahman Gök, Serdar Altan, Öznur Değer, Rohat Bulut ve Mehmet Ali Ertaş’ın da bulunduğu yaklaşık 30 gazeteciye yurtdışı çıkış yasağı ve karakola imza verme yükümlülüğü gibi adli kontrol tedbirleri uygulandığını hatırlatan Çandar, “Gözaltılar, tutuklamalar ve adli kontrol tedbirleri ile gazeteciler mesleklerini fiilen yapamaz hale getiriliyor” dedi. Çandar, “Basın özgürlüğüne yönelik hukuki baskıların ve gazetecilere yönelik cezai yaptırımların varlığı, Anayasa’ya aykırıdır, hak ve özgürlükleri ortadan kaldırmaktadır, Türkiye’yi demokrasiden uzaklaştırmakta ve barış arayışlarına gölge düşürmektedir” dedi; tutuklu gazeteciler ve adli kontol altındaki habercilerle ilgili, “Türkiye’de şu anda tutuklu veya hükümlü olan kaç gazeteci bulunmaktadır ve bu gazeteciler hangi suçlamalarla cezaevinde tutulmaktadır?” ve “Kaç gazeteci hakkında yurt dışı çıkış yasağı ve/veya denetimli serbestlik koşulları uygulanmaktadır?” ve “Adalet Bakanı olarak, basın özgürlüğünü ortadan kaldıran hukuki yaptırımlara son vermek ve Anayasaya uygun bir hukuk sistemini hayata geçirmek adına kısa ve uzun vadede bir eylem planınız bulunmakta mıdır?” şeklinde sorular yöneltti (23 Eylül).
İki CHP önergesine “milli güvenlik” karşılığı: CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu, RTÜK’ün Now TV, Sözcü TV, Halk TV ve TELE1 gibi kanallara verdiği cezaları Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na sunduğu soru önergesi yoluyla gündeme getirdi. Ersoy’un yönlendirmesiyle RTÜK’ten önergeye gelen yanıtta, ilk olarak kanallara hangi yayınları nedeniyle ceza verildiği sıralandı. Ardından yaptırımlarla ilgili genel bir açıklamanın yapılan yanıtta, ifade özgürlüğünün Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve anayasaya göre hangi maddelerle sınırlandırılabileceğine dikkat çekildi. CHP milletvekili Ali Karaoba ise verdiği önerge ile 19 Mart sürecinde yapılan İstanbul Saraçhane eylemleri sırasında “RTÜK olarak kanun dışında yayın yapan, halkı sokağa davet eden, illegal örgütlerin sözcüsü gibi beyanlarda bulunan yorumcuları ekrana taşıyan yayıncı kuruluşlarla ilgili uzun süreli yayın durdurma dahil, en nihayetinde lisans iptallerine varabilecek müeyyideler uygulanacak” açıklaması yapan RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in ifadelerini sordu. RTÜK’ten önergeye gelen yanıtta “Medyanın dördüncü kuvvet olarak görüldüğü bir toplumda millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği sebepleriyle ve olağanüstü dönemlerde RTÜK Başkanının medya kuruluşlarına öz denetim sorumluluğuna ve kamusal yayıncılık ilkelerine bağlı kalmaları yönünde sağduyu çağrısı yapması olağandır” denildi (16 Temmuz).
DEM’den araştırma önergesi: DEM Parti Diyarbakır Milletvekili ve TBMM Dijital Mecralar Komisyonu Üyesi Sevilay Çelenk, gazetecilere yönelik artan baskıları, medyadaki sansür uygulamaları ve yaşanan hak ihlallerinin tüm boyutlarıyla araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne araştırma önergesi verdi. Çelenk, ifade ve basın özgürlüğünün ciddi tehdit altında olduğunu vurgulayarak, “Toplumsal barışın güvencesi basın özgürlüğüdür” dedi. TGS’nin 2024-2025 Basın Özgürlüğü Raporu’na göre, son bir yıl içinde en az 29 gazeteci cezaevine girdi. 313 gazeteci hakkında soruşturma açılırken, 123 gazeteci gözaltına alındı. Dicle Fırat Gazeteciler Derneği’nin Haziran 2025 verilerine göre ise yalnızca bir ayda 16 gazeteci gözaltına alındı ve 6’sı tutuklandı. Gazetecilik faaliyetlerinin adeta bir suç gibi değerlendirildiğini belirten Çelenk, “Basın özgürlüğü, Türkiye’de uzun süredir çok yönlü baskılarla adeta kuşatma altına alınmış durumda. Her geçen gün yeni bir gazetecinin tutuklandığı, bağımsız haber sitelerinin erişime engellendiği ve televizyon kanallarının RTÜK eliyle idari yaptırımlara maruz bırakıldığı bir tablo söz konusudur” dedi (16 Temmuz).
Cumhurbaşkanlığı, bakanlıklar ve muhalefetten mesajlar
Türkiye’de tutukluluğun yaygınlığı iktidar ortağı MHP’nin hukuk kurmayı Feti Yıldız’ın bile sessizliğini bozdurdu. Yıldız, “Bir kez daha hatırlatmak istiyorum; bütün yargılama önlemleri gibi, tutuklama da geçici niteliktedir. Maalesef bizde peşin ceza gibi uygulanıyor. Yargıya toz kondurmayan ve kamuoyu önünde özeleştiriye bulaşmayan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un tek derdi, yeni adli yılın açılışında ifade ettiği gibi, “yargı mensuplarımıza yönelik iftiralar”!
Diğer yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yargıya müdahalesini sürdürüyor; “Mizah kisvesiyle yapılan açık bir kışkırtmadır, alçakça bir provokasyondur. Bu milletin değerlerinden yoksun ahlaksızların, peygamberimize yaptıkları hürmetsizlik asla kabul edilemez” sözleriyle LeMan mizah dergisi dört temsilcisinin tutuklanmasına öncülük etti. Oysa LeMan dergisi, suçlanan karikatürün hiç bir biçimde Muhammed peygamber ile ilgisisinin olmadığından ısrar ediyordu.
Adalet Bakanından “Adli Yıl” mesajları: “Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda hiçbir tereddüde yer vermeden bundan önce olduğu gibi insan haklarına ve hukukun evrensel ilkelerine sadakatle bağlı kalarak; hukuk devleti ilkesini tahkim etmeyi, demokrasimizi güçlendirmeyi, temel hak ve özgürlükleri geliştirmeyi sürdüreceğiz. Demokrasimizi, milli iradeyi, ülkemizin geleceğini hedef alan vesayetçi zihniyete ve uzantılarına 15 Temmuz hain darbe girişiminde olduğu gibi bundan sonra da kesinlikle fırsat vermeyeceğiz. Milletimiz adına karar veren yargımızın hedef gösterilmesine, yargı mensuplarımıza yönelik iftiralara, yalanlara, dezenformasyonlara asla müsaade etmeyeceğiz” (Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, yeni adli yılın açılışı dolayısıyla sosyal medya hesabı X üzerinden paylaşım yaptı; 1 Eylül).
MHP’li Yıldız “tutuklama” çıkışı: MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, sosyal medyadan, ceza yargılamalarına dair televizyonlarda ve sosyal medyada yapılan yorumları eleştirdi. Henüz iddianamesi dahil yazılmamış soruşturmalarla ilgili televizyonlarda peş peşe hüküm cümleleri kurulduğunu belirten Yıldız, “Bu ilkeler yüzlerce yıllık bir geleneğin sonucu olarak oluşmuştur. Bu ilkelerin kaynağı sadece anayasa değil, CMK ve AİHS da oluşturmaktadır. Henüz iddianamesi dahi yazılmamış olaylarla ilgili değerlendirmeler yapılırken ekranlarda peş peşe hüküm cümlelerinin kurulduğunu görüyoruz… “Bir kez daha hatırlatmak istiyorum; bütün yargılama önlemleri gibi, tutuklama da geçici niteliktedir. Maalesef bizde peşin ceza gibi uygulanıyor. Hiçbir ahlaki disipline bağlı olmayan sosyal medya mahkemeleri hukuka-adalete zarar veriyor” diye yazdı (26 Temmuz).
Erdoğan’dan “karikatür” tepkisi: “Türk milleti İslam ile müşerref olduğu günden beri peygamber sevgisiyle temayüz etmiş, en önemli vasfı Resulullah sevgisi olan bir millettir. Milletin değerlerinden yoksun, edep, adap bilmez ahlaksızların Resulü Ekrem Efendimize yaptığı hürmetsizlik kabul edilemez. Peygamberimizi her şeyden çok sevmeyi, son nefesimize kadar sevmeyi imanımızın bir parçası olarak görüyoruz. Mizah kisvesiyle yapılan açık bir kışkırtmadır, alçakça bir provokasyondur. Bu milletin değerlerinden yoksun ahlaksızların, peygamberimize yaptıkları hürmetsizlik asla kabul edilemez. Bu nefret suçuyla ilgili emniyetimiz ve yargımız hemen harekete geçmiş, gerekli süreçler başlatılmıştır. Bunun hesabını hukuk önünde verecekler biz bunun takipçisi olacağız. Kimse kutsallarımıza hakaret edemez. Öfkenin aklı perdelemesine hiçbir genç kardeşim izin vermemelidir. Peygamberimizin aziz hatırasına sahip çıkmak bizim asli görevimizdir (Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda konuştu; 1 Temmuz).
Eliaçık’tan “karikatür” yorumu: İlahiyatçı İhsan Eliaçık, Leman dergisinin karikatürüne ilişkin paylaşımında “Leman Dergisi önünde güya peygambere sahip çıkma adı altında mekan basmayı andırır görüntüler planlıdır. Ortada hakaret içeren bir karikatür yok” ifadelerini kullandı. Eliaçık, “Ortada hakaret içeren bir karikatür yok. Diyelim ki peygamberin karikatürü çizildi, alay edildi Nisa 140. ayetine göre sadece olay mahallini terk edersiniz. Aksi zorbalık” diye yazdı (1 Temmuz).
Tepkiler
LeMan dergisi temsilcilerinin yanı sıra gazeteciler Fatih Altaylı ve Furkan Karabay gibi gazetecilerin tutukluluğu, “Milli güvenlik” gerekçesiyle yaygınlaşan online sansür ve bant daratma; İsveçli gazeteci Joakim Medin, Abdurrahman Gök gibi habercilere dönük yargılamalar, BirGün TV’ye lisans dayatması, CHP etkinliğinde CNN Türk muhabiri ve kameramanının alandan çıkarılması, Sözcü TV’ye 10 günlük yayın durdurma, TELE1’e yönelik 5 gün ekran karartma, Evrensel gazetesi İzmir bürosuna yönelik silahlı saldırı gibi pek çok ihlal yerel, ulusal ve uluslararası gazetecilik örgütlerinin tepkisine ve dayanışmasına neden oldu.
Bu dönemde, RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in eleştirel kanallara yönelik kamuoyu önündeki sonu gelmez müdahaleleri de TGC ve KESK Haber-Sen gibi kuruluşların eleştirilerini sürdürmelerine yol açtı.
RSF’den Medin’e destek: RSF, 27 Mart’ta Türkiye’ye giriş yaptığı İstanbul’da tutuklanan ve Nisan’da “Cumhurbaşkanı’na hakaret” iddiasıyla ertelemeli 11 ay hapis cezasına çarptırıldıktan sonra tahliye edilen İsveçli gazeteci Joakim Medin için, bu kez 25 Eylül’de (Perşembe) yargılanacağı “örgüt üyeliği ve propagandası” ile ilgili suçlamaların düşürülmesini istedi (23 Eylül).
RSF’den bianet sansürüne tepki: RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, İstanbul 5. Sulh Ceza Hakimliği’nin “Ekrem İmamoğlu gözaltına alındı” ve “İBB operasyonu: Gözaltı listesinde kimler var?” başlıklı iki bianet haberine erişim engeli getirmesini eleştirdi. Önderoğlu, “Ne BTK ne de Sulh Ceza Hakimliği, halkın haber alma hakkını çiğneyecek, “milli güvenlik ve kamu düzeni” gerekçesini hiçbir şekilde karşılamayan argümansız ve çalakalem bir kararla online haberciliği sansürleyemez. bianet’in Ekrem İmamoğlu haberlerine dokunulamaz!” dedi (22 Eylül).
TGC’den “Medyaradar” sansürüne tepki: TGC, İstanbul 2. Sulh Ceza Hakimliği’nin Medyaradar.net haber sitesine yönelik verdiği erişim engeli kararını kınadı. Cemiyetten yapılan yazılı açıklamada, “Erişim engelleme kararlarının bu kadar kolay bir şekilde alınabilmesi, basın üzerinde caydırıcı bir etki yaratmaktadır. Bu tür toptancı yaklaşımla alınan kararların basın özgürlüğü üzerindeki olumsuz etkileri göz önünde bulundurulmalıdır. Halkın bilgiye erişim hakkı engellenmemelidir” denildi (19 Eylül).
Mersin’deki şiddete kınama: Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) ve Mersin Kadın Gazeteciler Derneği, hapisteki PKK lideri Abdullah Öcalan’a “Umut Hakkı”nın uygulanması talebiyle düzenlenen yürüyüşü izleyen gazetecilere yönelik polis şiddetini kınadı. DFG, görüntülere yansıyan şiddetin failleri hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını bildirdi (18 Eylül).
RSF’den Karabay’ın uzayan tutukluluğuna eleştiri: RSF’den Erol Önderoğlu: 15 Mayıs’ta “terörle mücadelede görev almış kişileri hedef göstermek” ve “Cumhurbaşkanına hakaret” gerekçesiyle gözaltına alınıp tutuklanan gazeteci Furkan Karabay’ın da tutukluluğunun uzatılmasını eleştirdi. Önderoğlu, RSF’nin Bluesky hesabından yaptığı açıklamada, “Leman dergisi temsilcilerinden sonra gazeteci Furkan Karabay’ın da tutukluluğunun dava açılmasına rağmen uzatılması adaletin değil peşinen cezalandırmayı önceleyen acımasız bir muamelenin yaygınlaştırılmasına işaret ediyor. Davası başladığında 6 ay peşin hapis yatmış olacak!” dedi (18 Eylül).
RSF’den “dezenformasyon” davasına tepki: RSF Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu, gazeteciler Timur Soykan ve Barış Pehlivan’a “Şule Aydın ile Kayda Geçsin" programında iktidarı eleştirmekten açılan davaya tepki gösterdi. Önderoğlu, kurumun Bluesky hesabından yaptığı açıklamada “Dezenformasyon suçlamasına dair bu düzenleme, yetkili makamları eleştiriden azade kılmak için araçsallaştırılamaz!” dedi (14 Eylül).
RSF’den Gök’ün davasına eleştiri: RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Abdurrahman Gök'ün Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde “örgüt üyeliği” iddiasıyla yargılandığı davayla ilgili, "Ülkede veya sınır ötesinde güç şartlarda kamuoyuna bilgi taşımış, ancak Kemal Kurkut’un polisçe öldürülmesini görüntülemesinin ardından özel hedef yapılan gazetecinin daha fazla hırpalanmamasını talep ediyoruz" dedi (11 Eylül).
TGC’den CNN Türk ekibine destek: TGC Yönetim Kurulu “CHP’nin 102. Kuruluş Yıl Dönümü” kapsamında Taksim’de düzenlenen törende CNN Türk muhabiri ve kameramanının alandan çıkarılmasını eleştirdi. TGC, yaptığı yazılı açıklamada, iktidar-muhalefet kavgasının basın emekçileri üzerinden sürdürülmemesi gerektiğine işaret etti: “İktidar ve muhalefet arasında yükselen gerilim, bir yandan ülkenin demokrasisini ve hukukunu aşındırırken, bir yandan da gazetecilerin yaşadığı zorluklara bir yenisini ekliyor” (9 Eylül).
KESK Haber-Sen RTÜK Başkanı’nı uyardı: KESK’e bağlı Haber-Sen, RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in ulusal eleştirel kanalları hedef alan kamuoyu önündeki çıkışlarını eleştirdi. Yazılı açıklamada, “Ebubekir Şahin 'i 6112 Sayılı Kanun'a riayet etmeye çağırıyoruz. Daha önce 22 Mart 2025 günü canlı yayınların kesilmesine neden olacak şekilde açık kanunsuz müdahale etmekten çekinmeyen Şahin, bu kez medya organlarına deyim yerindeyse "aba altından sopa göstermektedir!" RTÜK başkanının medya organlarını tehdit edecek kanuni bir yetkisi olmadığı gibi bu durum basın özgürlüğünü ve dahası iletişim hakkını da sınırlamaktadır” dedi (8 Eylül).
RSF’den bant daraltmaya tepki: RSF’den Erol Önderoğlu, CHP’nin polis tarafından İstanbul’daki genel merkez binasının ablukaya alındığı dönemde İnternetteki birçok iletişim hizmeti için devreye sokulan bant daraltma uygulamasını eleştirdi. Önderoğlu, “Yurttaş ve habercilerin en çok bilgi ve haber ihtiyacı duyduğu süreçlerde yaşanan, sosyal medya platformlarını devredışı bırakan bant daraltma müdahalelerini kınıyoruz. İletişim özgürlüğünü hiçe sayan bu anlaşılmaz ve orantısız müdahaleler antidemokratiktir ve son bulmalıdır” dedi (8 Eylül).
117 gündür tutuklu Karabay için ortak çağrı: Aralarında IPI, RSF, Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ) ve Uluslararası PEN’in de olduğu 15 basın özgürlüğü, ifade hürriyeti ve basın meslek kuruluşu, 117 gündür hapiste tutulan gazeteci Furkan Karabay’ın serbest bırakılmasını ve hakkında tüm suçlamaların düşürülmesini istedi (8 Eylül).
BirGün TV'ye “lisans” dayatmasına tepkiler: Gazetecilik meslek kuruluşları, RTÜK’ün BirGün TV'ye lisans alması için 72 saat süre vermesini eleştirdi. TGC, karara, “Kamu çıkarını doğrudan ilgilendiren konuların özgürce, bağımsız bir şekilde haberleştirilmesinin önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. RTÜK’ü kararlarında Anayasa’ya, basın ve düşünceyi ifade özgürlüğüne saygılı olmaya, tarafsız davranmaya çağırmaya devam ediyoruz” sözleriyle tepki gösterdi. RSF temsilcisi Erol Önderoğlu da, RTÜK’ün çifte standartlı pratiğine işaret ettiği Bluesky mesajında, “RTÜK prosedürleri herkese şeffaf, eşit ve orantılı uygulanmadıkça hiçkimse demokratik regülasyondan dem vuramaz. Yasada lisans alma boyutu oldukça tartışmalıyken şimdi de BirGün TV’ye lisans için 72 saat süre verilmesi açıkçası keyfi bir idari müdahale riskini akla getiriyor” dedi (4 Eylül).
Nevşehir’de gazeteci tutuklamasına tepki: Türkiye İnternet Gazeteciliği Derneği Genel Başkanı Okan Geçgel, Nevşehir’de gazeteci Can Taşkın'ın tutuklanmasına tepki gösterdi. Dernek yöneticisi, “Gazetecilik, suç değildir. Dolayısıyla azılı suçlulara reva görülen yöntemler bir gazeteciye uygulanamaz. Eğer yazdığı bir yazı ya da yaptığı bir haber nedeniyle bir soruşturma başlatılmışsa, hukukun yolu bellidir: Gazeteci davet edilir, davete icabet eder ve ifadesi alınır. Bu kadar basit bir hukuki süreç varken, sabah baskınlarıyla evlerin basılması, kelepçelenmeler ve gözdağı niteliğindeki uygulamalar, basın özgürlüğüne açık bir darbedir” dedi (2 Eylül).
TELE1’e destek açıklamaları: TGC, RTÜK’ün TELE 1’e yönelik 5 gün ekran karartma cezası için mahkemenin verdiği yürütmeyi durdurma kararının iptal edilmesini eleştirdi. Açıklamada “Üst mahkeme iptal etmez ise TELE1 ekranı 31 Ağustos’u 1 Eylül’e bağlayan geceden itibaren 5 gün kararacaktır. Can çekişen hukukun üstünlüğü ve demokrasinin yaşatılması adına, basın ve düşünceyi ifade özgürlüğüne yönelik bu tür keyfi sınırlamalara karşı çıkıyoruz” denildi. RSF’den Erol Önderoğlu da, Bluesky’dan yaptığı açıklamada, “TELE1 ekranlarının 5 gün süreyle karartılmasına dönük RTÜK kararını ve sansüre yargıdan yol verilmesini kınıyoruz. Halkın haber ve eleştiriye erişim hakkına dokunulamaz. Ceza, medyada çoksesliliğin yok edilmesini akla getiren tehlikeli sinyaller biridir. #TELE1Susturulamaz” dedi (28-29 Ağustos).
“Evrensel’e saldırının tüm boyutları ortaya çıkarılmalı”: RSF’den Erol Önderoğlu, Evrensel gazetesi İzmir Temsilciliği bürosuna 12 Ağustos gecesi saldırı düzenleyen tetikçinin tutuklanmasının memnuniyet verici olduğunu ancak, bu kişinin gözaltında ve hakimlikte verdiği “bilmiyorum”, “sarhoştum” türünden, gerçeği gizleyen beyanlarının ciddiye alınmamasını, saldırıyla ilgili tüm boyutların ortaya çıkarılmasını istedi (20 Ağustos).
İzmir’den Evrensel’e saldırıya kınamalar: İzmir Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Gazeteciler Sendikası İzmir Şubesi, Çağdaş Gazeteciler Derneği, Ekonomi Muhabirleri Derneği İzmir Şubesi, Türkiye Yazarlar Sendikası İzmir Temsilciliği, Evrensel gazetesi İzmir bürosunun 12 Ağustos gecesi silahlı saldırıya uğramasını kınamak için Kıbrıs Şehitleri Caddesinde yürüyüş ve gazete dağıtımı gerçekleştirildi. ÖSYM önünde toplanan gazeteciler, yazarlar ve Evrensel okurları “Evrensel’e saldırı gazetecilere gözdağıdır. Arkasındaki güçler bir an önce aydınlatılsın” pankartı ve “Evrensel susmadı, susmayacak”, “Özgür basın susturulamaz” sloganları eşliğinde Türkan Saylan Kültür Merkezi önüne yürüdü (19 Ağustos).
Evrensel’e saldırıya kınamalar: Aralarında RSF, IPI, TGC, TGS, DİSK Basın İş gibi çok sayıda gazetecilik meslek örgütü, Evrensel gazetesinin İzmir’in Konak İlçesi Alsancak semtindeki Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde bulunan bürosuna düzenlenen saldırıyı kınayan açıklamalar yaptı. RSF Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu, Evrensel gazetesi İzmir Temsilciliği bürosuna düzenlenen silahlı saldırıyı kınadı. RSF Bluesky hesabından açıklama yapan Önderoğlu, “Yakalandığı açıklanan şahsın ciddi şekilde sorgulanmasını, saldırıda dahli olabilecek çevrelerin veya niyetlerin net şekilde açığa çıkarılmasını, sorumluların cezalandırılmasını istiyoruz” dedi. Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) da, açıklamasında, “Türkiye'nin Evrensel gazetesinin İzmir bürosuna düzenlenen silahlı saldırıyı şiddetle kınıyor ve yetkilileri eleştirel medya kuruluşlarının ve gazetecilerin güvenliğini sağlamaya çağırıyoruz” dedi. TGS açıklamasında da, “Biliyoruz ki bu saldırı ne münferittir ne de tesadüf. Sıkılan mermiler basın ve ifade özgürlüğünü hedef alarak; gazetecilere gözdağı vermek için sıkılmıştır. Saldırının aydınlatılması için etkin bir soruşturma sürdürülmeli, tüm sorumlular açığa çıkarılmalıdır” denildi; dayanışmanın geliştirilmesi istendi. TGC de, “Gazetecileri ve gazeteleri korumak devletin bir başka deyimle iktidarın sorumluluğudur. Basına yönelik saldırılar direkt halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkına yönelik saldırılardır. Toplumsal barışı bozmayı hedeflemektedir” şeklinde açıklama yaptı. ÇGD açıklamasında da, “Evrensel'e yönelik silahlı saldırıyı kınıyoruz. Basın özgürlüğüne yönelik bu saldırının bir an önce tüm detayları ile aydınlatılmasını bekliyoruz” ifadelerine yer verildi. DİSK Basın-İş de “Evrensel Gazetesi'ne yönelik silahlı saldırı, basın özgürlüğüne ve demokratik toplumun temel değerlerine yapılan kabul edilemez bir saldırıdır” diyerek tepki gösterdi (13-14 Ağustos).
TGC Altaylı’ya sansürü kınadı: TGC, cezaevindeki gazeteci Fatih Altaylı’nın YouTube yayınlarına “Milli güvenlik ve kamu düzeni” adına getirilen erişim engelleme kararının Anayasa’ya aykırı olduğuna dikkat çekti. Cemiyetten yapılan açıklamada, “Gazetecilik suç değildir. Kamu çıkarını doğrudan ilgilendiren konuların özgürce, bağımsız bir şekilde haberleştirilmesinin önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır” denildi (11 Ağustos).
RSF: Bu skandal tutuklama furyası bitmeli!: RSF Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu, tutuklu gazeteci ve çizerler için özgürlük istedi. RSF’nin Bluesky hesabından tutukluluklara tepki gösteren Önderoğlu, “Fatih Altaylı, Ercüment Akdeniz, Furkan Karabay ve Leman dergisi beş yetkilisi gibi son aylarda keyfi şekilde tutuklanmış gazetecilerin daha fazla haksızlık ve mağduriyete yol açılmaması için bırakılmasını istiyoruz. Bu skandal tutuklama furyası bitmelidir” dedi (5 Ağustos).
TGC’den RTÜK’e tepki: TGC, RTÜK’ün “toplumu kin ve düşmanlığa tahrik” iddiasıyla TELE1’e 5 gün ekran karartma ve yüzde 5 idari para cezası vermesini kınadı. Yürütmeyi durdurma kararı çıkmaması durumunda TELE1’in ekranı 7 Ağustos 2025 Perşembe günü kararacak. TGC açıklamasında, “Basın ve düşünceyi ifade özgürlüğünün demokratik bir toplumun var olmasındaki öneminin hala kavranamaması ülkemizi karanlığa doğru götürüyor. Her eleştirinin, her karşıt görüşün şok edici, rahatsız edici ifadenin susturulmaya, cezalandırılmaya çalışıldığı bir ortama demokratik bir ortam diyemiyoruz. TELE1’e aynı maddeden bir daha ceza verilmesi halinde lisansının iptali gündeme gelecektir” denildi (2 Ağustos).
TGC’den RTÜK eleştirisi: TGC, RTÜK’ün TELE1 ve Halk TV'ye verdiği idari para ve ekran karartma cezasını eleştiren bir açıklama yaptı. Açıklamada, “TELE1 ve Halk TV’ye verilen yüzde 3 idari para cezası ve ekran karartma cezaları haksız ve hukuksuzdur. RTÜK’ü kararlarında Anayasa’ya, basın ve düşünceyi ifade özgürlüğüne saygılı olmaya, tarafsız davranmaya, haksız, hukuksuz para ve ekran karartma cezaları vermekten vazgeçmeye çağırıyoruz” denildi (24 Temmuz).
ÇGD’den Karafazlı ve Öksüz’e destek: Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), Doğu Karadeniz Şube Başkanları ve gazeteci Gençağa Karafazlı ile gazeteci Şenol Öksüz’ün gözaltına alınmasını eleştirdi. Açıklamada, “Kamu çıkarı ve halkın haber alma hakkı için çalışan gazetecilerden değil kamu kaynaklarını pervasızca kullananlardan hesap sorulmalıdır. İki meslektaşımız bir an önce serbest bırakılmalıdır” denildi (22 Temmuz).
RSF, Arı’ya tehditler konusunda uyardı: RSF’den Erol Önderoğlu, BirGün gazetesi muhabiri İsmail Arı’ya yönelik tehditlerin cezasız bırakılmasını eleştirdi. Önderoğlu, RSF hesabından yapılan paylaşımda, “Gazeteci İsmail Arı'ya yönelik her tehdide yetkililerinin gösterdiği kayıtsızlık, can güvenliğine kastetmek isteyenleri cesaretlendirmek ve fiziki saldırıya yol vermek anlamına gelir. Suç çevrelerinin gazeteciliği hedef almalarına göz yumulamaz! Bu kayıtsızlığa son verin” dedi (20 Temmuz).
Bakır’ın gözaltısına tepki: DİSK Basın İş, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in İBB’ye yönelik soruşturmayı yürüten savcılardan biriyle ilgili açıklamasını sosyal medyadan paylaştığı için gazeteci Oğuz Bakır’ın 18 Temmuz akşamı gözaltına alınmasını eleştirdi. Açıklamada, “Kamuya açık kaynakları paylaşmak suç değildir. Gazetecilik faaliyetlerinin ‘hedef gösterme’ sayılarak kriminalize edilmesini ve gazetecilikten suç çıkarılmasını kabul etmiyoruz. Oğuz Bakır derhal serbest bırakılmalıdır” denildi (18 Temmuz).
Altaylı’ya davaya RSF tepkisi: RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, tutuklu gazeteci Fatih Altaylı hakkında, Cumhurbaşkanı’nın popülaritesine ilişkin sözlerden düzenlenen “Cumhurbaşkanı’nı tehdit”e dair iddianameyi eleştirdi; “İddianame, ülkenin en iyi korunan kişisini eleştiriden de korumanın aldığı boyutu gösteriyor. Altaylı tahliye edilmeli, dava düşürülmelidir” dedi (17 Temmuz).
LeMan’da beşinci tutuklamaya da tepki: RSF Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu, dört çalışanı tutuklanan LeMan dergisinin yazıişleri müdürü olduğu iddia edilen Aslan Özdemir’in de Fransa’dan dönüşte tutuklanmasını eleştirdi. Önderoğlu, RSF sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Bir çizerin ‘çizdiğim kesinlikle Hz Muhammed değil’ dediği karikatürden 5 dergi çalışanının tutuklanmasının altında, iktidarın LeMan’a dair tahammülsüzlüğü ve yargıya yönelik baskısı yatıyor. Bu ağır haksızlık son bulmalı, @lemandergi.bsky.social çalışanları tahliye edilmeli!” dedi (12 Temmuz).
Sözcü TV karartmasına tepkiler: Sözcü TV’ye uygulanan 10 günlük yayın durdurma cezası uygulanmadan Sözcü TV'nin Ankara bürosuna gelen gazetecilerden ÇGD Başkanı Kıvanç El, basın tarihinin en karanlık günlerinden birinin yaşandığını ifade ederek ekran karartma kararının halkın haber alma hakkına saldırı niteliği taşıdığını vurguladı. RSF de, Sözcü TV’ye uygulanan 10 günlük yayın durdurma cezasına tepki gösterdi. RSF paylaşımında, “Yetkililer, basın özgürlüğüne yönelik bu denli ağır ihlallere son vermelidir” denildi (9 Temmuz).
RSF’den Sözcü TV karartmasına kınama: RSF, Mart’ta hükümet karşıtı eylemleri yayımladığı için 10 günlük yayın durdurma verilen Sözcü TV’nin 8 Temmuz gecesi yayınına ara vermek zorunda bırakılmasını kınadı: “Yetkililer basın özgürlüğüne yönelik bu ciddi saldırılara son vermelidir!” (9 Temmuz).
LeMan'a IPI ve MFRR desteği: Basın özgürlüğü örgütleri IPI ve Medya Özgürlüğü Hızlı Müdahale Mekanizması’nın (MFRR) ortakları, Muhammed peygambere ait olduğu ileri sürülen bir karikatür gerekçesiyle dört çalışanı tutuklanan mizah dergisi LeMan’a “devlet destekli saldırıyı kınadı. Açıklamada, dini ve muhafazakar gruplarca ‘rencide edici’ diye görülen bir karikatürün yayınlanmasının ardından süregelen yargısal, ekonomik ve fiziksel baskılardan derin endişe duyulduğu bildirildi (7 Temmuz).
Gazeteciler Soykan için Çağlayan Adliyesi’nde: İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde bir araya gelen TGC, TGS, DİSK Basın-İş ve RSF, iktidar eleştirisi nedeniyle “dezenformasyon” ile suçlanarak gözaltına alınan gazeteci Timur Soykan’ın serbest bırakılması için çağrı yaptı. TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, “Timur Soykan, 2024 Basın Özgürlüğü Ödülü sahibi bir gazetecidir. Gözaltına alınması, demokrasiye ve hukuka aykırıdır. Gazetecilik suç değildir, Soykan serbest bırakılmalıdır” dedi. TGS İstanbul Şube Başkanı Özgür Deniz Kaya da, “Gazetecilik sadece haber yapmak değil, yorum yapmak, eleştirmek ve ifade özgürlüğünü kullanmaktır” dedi. RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu ise, “Timur Soykan’ı 25 yıldır tanıyorum. Ana akımda da, bağımsız basında da çalıştı. İktidarı eleştirdiği için değil, ifade özgürlüğünü kullandığı için gözaltında” ifadelerini kullandı. DİSK Basın-İş Yönetim Kurulu Üyesi İzel Sözer de, “Timur Soykan işini hakkıyla yapan bir gazetecidir. Burada olmak zorunda kaldığımız için üzgünüz. Serbest bırakılmasını istiyoruz” diye konuştu (6 Temmuz).
Gazeteci ve yazar örgütlerinden “tehdit dili” uyarısı: Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Yayıncılar Birliği, Türkiye Gazeteciler Sendikası, Türkiye Yazarlar Sendikası ve PEN Yazarlar Derneği gündemdeki olaylarla ilgili bir basın açıklaması yaptı. Açıklamada, “Basın ve düşünceyi ifade özgürlüğünü savunan biz basın, yayın ve yazar örgütleri olarak, Leman Dergisi’nde yayınlanan bir karikatür nedeniyle son günlerde kamuoyunda ve sosyal medyada yükselen hedef gösterme, saldırı ve şiddete yönlendiren söylemleri büyük kaygıyla izliyoruz… Tüm tarafları, düşünceyi şiddetle bastırmaya çalışan bu tehdit dilini reddetmeye, sorunları barışçı bir dil ile çözmeye davet ediyoruz” denildi (2 Temmuz).
RSF ve Karikatüristlerden LeMan desteği: RSF, Cartooning for Peace ve Cartoonists Rights kuruluşları, İstanbul’da LeMan dergisini 30 Haziran’da hedef alan saldırıyı ve dört dergi çalışanına yönelik gözaltıları kınadı. Üç uluslararası kuruluştan yapılan ortak açıklamada, “Yetkililer, gözaltında dört çizer ve dergi yetkilisini serbest bırakılmalı ve yayın kadrosunun güvenliğini sağlamalıdır” dedi (2 Temmuz).
Dayanışma
Son üç ayda da, gazeteci Ercüment Akdeniz’in HDK dosyasından tutukluluğu, gazeteci Timur Soykan’ın gözaltına alınması, Evrensel gazetesi İzmir bürosunun 12 Ağustos gecesi silahlı saldırıya uğraması, İsveçli gazeteci Joakim Medin’in gıyabında yargılanması gibi gazetecilik haklarını hedef alan pek çok durum karşısında gazeteciler ve meslek örgütleri dayanışma içerisinde olmaya devam etti.
Bu dönemde, Diyarbakır’da 20 Eylül 1992 tarihinde JİTEM tarafından öldürülen gazeteci ve yazar Musa Anter anıldı; sürgünde yaşamını yitiren gazeteci Celal Başlangıç, Atölye BİA/bianet’in, 5-6 Eylül’de İstanbul’da Civil Rights Defenders işbirliğiyle düzenlediği “Celal Başlangıç Barış Gazeteciliği Atölyesi” ile unutulmadı.
İzmir Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Gazeteciler Sendikası İzmir Şubesi, Çağdaş Gazeteciler Derneği, Ekonomi Muhabirleri Derneği İzmir Şubesi, Türkiye Yazarlar Sendikası İzmir Temsilciliği de, Evrensel gazetesi İzmir bürosunun 12 Ağustos gecesi silahlı saldırıya uğramasını kınamak için Kıbrıs Şehitleri Caddesinde yürüyüş ve gazete dağıtımı gerçekleştirildi.
Medin, İmrek ve Yanardağ’ın davalarına ilgi: Türkiye’de bir süre tutuklu kalan İsveçli gazeteci Joakim Medin’in gıyabında İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde “PKK üyeliği ve propagandası” suçlamalarıyla yargılandığı davanın duruşmasını RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, İsveç Konsolosu Karin Hernmarck, İsveç Gazeteciler Cemiyeti Başkan yardımcısı Anna Herdenstam, TGS Başkanı Gökhan Durmuş ve PEN Norveç’ten Zeynep Kıvılcım da izledi. Önderoğlu ve Durmuş, HDK soruşturmasından gazeteci Ender İmrek’in İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davayı da izledi. Gazeteci Merdan Yanardağ’ın da “Düzenin Mafyalaşması” başlıklı BirGün gazetesinde 2021’de çıkan bir yazı nedeniyle yargılandığı ve beraat ettiği duruşmayı da RSF ve TGS dahil birçok kurumca izlendi (25 Eylül).
Anter Diyarbakır’da anıldı: Diyarbakır’da 20 Eylül 1992 tarihinde JİTEM tarafından öldürülen gazeteci ve yazar Musa Anter (Apê Musa), Seyrantepe Semti Cumhuriyet Mahallesi’nin 442'nci sokağında gerçekleşen bir etkinlikle anıldı. Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) öncülüğünde gerçekleşen anmaya Anter’in ailesi, gazeteciler, siyasi parti ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri katıldı. Saygı duruşu ardından basın metninin Kürtçesini gazeteci Fahrettin Kılıç, Türkçesini ise DFG Eşbaşkanı Kesira Önel okudu (20 Eylül).
Celal Başlangıç Barış Gazeteciliği Atölyesi gerçekleşti: Atölye BİA/bianet, 5-6 Eylül 2025 tarihlerinde “Celal Başlangıç Barış Gazeteciliği Atölyesi” düzenledi. IPS İletişim Vakfı ve Civil Rights Defenders işbirliğiyle gerçekleştirilecek atölye, gazeteciliğin barış süreçlerindeki rolünün tartışılmasını sağladı (6-7 Eylül).
Saldırı sonrası Evrensel ile dayanışma: İzmir Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Gazeteciler Sendikası İzmir Şubesi, Çağdaş Gazeteciler Derneği, Ekonomi Muhabirleri Derneği İzmir Şubesi, Türkiye Yazarlar Sendikası İzmir Temsilciliği, Evrensel gazetesi İzmir bürosunun 12 Ağustos gecesi silahlı saldırıya uğramasını kınamak için Kıbrıs Şehitleri Caddesinde yürüyüş ve gazete dağıtımı gerçekleştirildi. ÖSYM önünde toplanan gazeteciler, yazarlar ve Evrensel okurları “Evrensel’e saldırı gazetecilere gözdağıdır. Arkasındaki güçler bir an önce aydınlatılsın” pankartı ve “Evrensel susmadı, susmayacak”, “Özgür basın susturulamaz” sloganları eşliğinde Türkan Saylan Kültür Merkezi önüne yürüdü (19 Ağustos).
Çakırözer’den tutuklu gazeteci dayanışması: CHP’nin gazeteci kökenli milletvekillerinden Utku Çakırözer İstanbul Silivri’de bulunan Marmara Cezaevi’nde aylardır tutuklu olan gazeteciler Fatih Altaylı, Ercüment Akdeniz ve Furkan Karabay ile görüştü. Çakırözer gazetecilerin mesajlarını paylaştıktan sonra “Onların özgürlüğü 86 milyonun özgürlüğü demektir” dedi. Silivri’nin adaletsizlikler kalesine dönüştüğünü belirten Çakırözer herkesi ifade ve basın özgürlüğüne sahip çıkmaya davet etti (15 Ağustos).
Gazeteci, yazar ve yayıncılardan İsrail’e kınama: İsrail tarafından Gazze’ye yapılan son saldırıda altı gazetecinin öldürülmesini kınamak ve uluslararası toplumu harekete geçmeye davet etmek için basın-yayın-yazar meslek örgütleri, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Burhan Felek Konferans Salonu’nda bir basın toplantısı düzenledi. Meslek örgütü temsilcileri İsrail’in insanlık dışı saldırılarında 238 gazetecinin öldüğüne, 480 gazetecinin yaralandığına, 112 medya kuruluşunun binasının yıkıldığına dikkat çekerek uluslararası toplumu harekete geçmeye davet etti. TGC Başkanı Vahap Munyar, TGS Genel Sekreteri Banu Tuna, DİSK Basın İş Denetim Kurulu Üyesi Alparslan Aydın, PEN Yazarlar Derneği Başkanı Zeynep Oral, Türkiye Yayıncılar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Erkan Akpınar ile Türkiye Yazarlar Sendikası Genel Sekreteri Tahir Şilkan toplantıda İsrail’i sert şekilde eleştirdi. Toplantıya, TYS Genel Başkanı Adnan Özyalçıner, TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş, TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Yabancı Medya Derneği’nden Jennifer Hattam da katıldı (14 Ağustos).
Akdeniz için Adliye önünde dayanışma: Tutuklu gazeteci Ercüment Akdeniz için meslektaşları, ilk duruşmasına çıktığı İstanbul Çağlayan Adliyesi önünde DİSK Basın-İş öncülüğünde bir basın açıklaması yapıldı. Gazeteciler, milletvekilleri ve hak savunucularının katıldığı eylemde “Ercüment Akdeniz yalnız değildir” ve “Özgür basın susturulamaz” sloganları atıldı. Açıklamayı okuyan gazeteci Elif Akgül, Akdeniz’in mesleki faaliyetlerinin yargı konusu yapılmasını eleştirerek, “Bu durum ülkede gazeteciliğin içine düştüğü karanlığı bir kez daha gözler önüne seriyor” dedi. Akgül, gazetecilerin ifade özgürlüğünün baskı altına alındığını ve halkın haber alma hakkının engellendiğini belirtti. Tutuklu gazeteci Furkan Karabay’ın durumuna da değinerek, bu uygulamaların bir “susturma operasyonu” olduğunu vurguladı. DİSK Basın-İş Genel Başkanı Turgut Dedeoğlu, Akdeniz’in cezaevinden gönderdiği mesajı paylaştı. Mesajda Akdeniz, tutukluluğu süresince yapılabilecek haberleri sıralayarak, “Gazeteciler haber yapma hürriyetinden alıkonulmaktadır” dedi; “Biz Uğur Mumcu’nun, Metin Göktepe’nin kalemini yere düşürmeyeceğiz” diye ekledi. DFG adına konuşan gazeteci Diren Yurtsever, basın özgürlüğü ve ifade hürriyetinin önündeki engellere karşı mücadele edeceklerini söylerken, HDK Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş, Akdeniz’in 13 yıl önceki bir dosya gerekçesiyle tutuklandığını hatırlatarak, “Burada milyonların sesi var” dedi. Eylemde TİP Milletvekili Ahmet Şık, DEM Parti Milletvekili Özgül Saki, İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin de birer konuşma yaparak davayı ifade özgürlüğünün bir ihlali olarak değerlendirdi (31 Temmuz).
Gazetecilerden İsrail’e protesto: Basın meslek örgütleri, İsrail’in Filistinli gazetecilere yönelik uyguladığı hak ihlallerini İsrail Konsolosluğu önünde protesto etti. Yapılan ortak basın açıklamasında tüm uluslararası diplomatik ve politik kurumlar, İsrail’e karşı açık tutum almaya ve caydırıcı yaptırım uygulamaya davet edildi. Basın açıklamasına TGC adına Genel Sekreter Sibel Güneş ve TGC Denetim Kurulu üyesi Hilmi Hacaloğlu, RSF’den Erol Önderoğlu, TGS Genel Başkan Gökhan Durmuş, DİSK Basın İş Genel Başkan Turgut Dedeoğlu da katıldı (29 Temmuz).
Basın Özgürlüğü Ödülleri verildi: TGC’nin 1989’dan beri verdiği Basın Özgürlüğü Ödülleri, 24 Temmuz Basın Özgürlüğü için Mücadele Günü’nde sahiplerini buldu. Bu yıl ödül, kişi dalında gazeteci-yazar Adnan Özyalçıner ve tutuklu gazetecilere, kurum dalında ise Halk TV, Now TV, Sözcü TV, TELE1, sosyal medyada yayın yapan “Onlar TV” ekibi ile gazeteciler Fatih Altaylı, Nevşin Mengü ve Özlem Gürses’e verildi. Burhan Felek Basın Hizmet Ödülleri ile birlikte düzenlenen törende sunuculuğu TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş yaptı (24 Temmuz).
Halk TV ve Sözcü TV’ye dayanışma ziyareti: Basın, yayın, yazar örgütleri RTÜK tarafından sürekli ekranlarının karartılması ve aldıkları cezalarla gündemde olan Halk TV ve Sözcü TV’ye dayanışma ziyareti yaptı. Ziyarete Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Gazeteciler Sendikası, Türkiye Yayıncılar Birliği, Türkiye Yazarlar Sendikası, PEN Yazarlar Derneği, DİSK Basın İş ile MLSA temsilcileri katıldı (8 Temmuz).
Gazeteciler Soykan için Çağlayan Adliyesi’nde: İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde bir araya gelen TGC, TGS, DİSK Basın-İş ve RSF, iktidar eleştirisi nedeniyle “dezenformasyon” ile suçlanarak gözaltına alınan gazeteci Timur Soykan’ın serbest bırakılması için çağrı yaptı. Gazetecilik meslek örgütlerinin yanı sıra, aralarında Halk TV yetkilisi Kürşad Oğuz ve Suat Toktaş, BirGün gazetesinden Uğur Koç, DİSK Basın İş eski Başkanı Faruk Eren, Onlar kanalı ekibinden Şule Aydın, Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu da Soykan’ı serbest bırakılana kadar adliye önünde bekledi (6 Temmuz).
Raporlar
AB üye devletler ve aday ülkelerdeki basın özgürlüğü ihlallerini izleyen Medya Özgürlüğü Acil Müdahale (Media Freedom Rapid Response / MFRR) kuruluşu, Ocak–Haziran 2025 dönemini kapsayan yeni raporunda, Türkiye’de 157 medya mensubu veya kuruluşunu ilgilendiren 64 basın özgürlüğü ihlalinin kaydedildiğini duyurdu.
İfade Özgürlüğü Derneği’nin (İFÖD) EngelliWeb raporu, Anayasa Mahkemesi (AYM) kararına rağmen 2024’te de online sansürün sürdüğünü ortaya koydu. Gazeteciler Cemiyeti’nin aynı döneme ilişkin raporunda da, “Medya sahipliğindeki yoğunlaşmaya karşı çapraz sahiplik kısıtlamaları getirilmeli, dağıtım tekelleri kırılarak şeffaf ve adil erişim sağlanmalıdır” denildi; gazeteci haklarını güvence altına alacak acil reformlar talep edildi.
MFRR Raporu ve Türkiye: Avrupa Birliği’ne (AB) üye devletler ve aday ülkelerdeki basın özgürlüğü ihlallerini izleyen ve süreçleri takip eden Medya Özgürlüğü Acil Müdahale (Media Freedom Rapid Response / MFRR) yeni bir rapor yayımladı. Türkiye’yi de kapsamına alan rapora göre 2025’in ilk altı ayında 36 AB üye devleti ve aday ülkede, 709 basın özgürlüğü ihlali belgelendi. Bu ihlallerden 1249 gazeteci ve medya kuruluşu doğrudan etkilendi. Rapora göre, Ocak–Haziran 2025 döneminde Türkiye’de 157 medya mensubu veya kuruluşunu ilgilendiren 64 basın özgürlüğü ihlali kaydedildi. İhlallerin en yaygın failleri mahkemeler ve adli kurumlar (yüzde 48,4) olurken, bunları polis ve devlet güvenlik güçleri (yüzde 32,8) izledi. Kaydedilen vakaların yarısından fazlası (yüzde 59,4) tutuklama, gözaltı ve hapis cezalarıyla ilgiliydi. Temmuz 2025 itibariyle Türkiye'de 17 gazeteci hapisteydi (17 Eylül).
İFÖD Raporu’nda online sansür: İfade Özgürlüğü Derneği’nin (İFÖD) EngelliWeb raporu, Anayasa Mahkemesi (AYM) kararına rağmen 2024’te de online sansürün sürdüğünü ortaya koydu. Rapora göre, 2024 sonu itibariyle Türkiye’de sansürlenen alan adı ve web sitesi sayısı 1 milyon 264 bin 506’yı buldu (2 Eylül)
Medyanın altı ayı için uyarı: Gazeteciler Cemiyeti’nin yürüttüğü Demokrasi için Medya/Medya için Demokrasi Projesi kapsamında 2025’in ilk altı ayı için çıkarılan rapor, “Türkiye’de demokrasi, ifade ve medya özgürlüğü açısından olağanüstü bir döneme girildiği”ne işaret ediyor. Yeni baskı araçlarının devreye alındığı, yargının bağımsızlığının neredeyse tamamen sözde kaldığı, yapısal sorunların derinleştiğine vurgu yapılan raporda, “Dezenformasyon” suçlamasına dair TCK 217/A maddesi yanı sıra Terörle mücadele mevzuatına dair TMK 7/2 ile “Cumhurbaşkanına hakaret” maddelerinin de yürürlükten kaldırılması istendi. Raporda, “Medya sahipliğindeki yoğunlaşmaya karşı çapraz sahiplik kısıtlamaları getirilmeli, dağıtım tekelleri kırılarak şeffaf ve adil erişim sağlanmalıdır. RTÜK, BİK ve BTK gibi kurumların siyasi denetim aracı olmaktan çıkartılarak bağımsız ve hesap verebilir mekanizmalar hâline getirilmesi gerekmektedir. Yerel ve bağımsız medyaya yönelik ayrımcı kamu ilan uygulamaları sona ermeli, medya fonları eşitlikçi kriterlerle yeniden yapılandırılmalıdır” denildi (1 Eylül).
İşten çıkarmalar / ayrılmalar
Son üç ayda, Nefes gazetesinde 12 gazetecinin işine son verildi.
Nefes’ten 12 işten çıkarma: Yayın hayatına 19 Aralık 2024'te başlayan Nefes gazetesinde 12 basın emekçisi işten çıkarıldı. İşten çıkarmalara ilişkin çalışanlara açıklama yapılmadığı öğrenildi. Gazetede çalışan muhabir Özlem Güvemli, sosyal medyadan yaptığı paylaşımda işten çıkarıldığını, “Nefes Gazetesi ile yollarımız ayrıldı. Kibarca böyle ifade ediliyor. Aslında 12 çalışma arkadaşımla birlikte kovulduk. Neden kovulduğumu bilmiyorum çünkü kimse açıklama yapma gereği duymadı. Ama bir kaç tahminim var. Yolları açık olsun, benim de hakkımda hayırlısı” sözleriyle duyurdu. Diğer yandan işten çıkarmalara ilişkin henüz gazeteden açıklama yapılmadı (6 Ağustos).
(EÖ/HA)







