BİA Medya Gözlem Raporu’nu (Nisan-Mayıs-Haziran 2025) PDF formatında okumak için tıklayın
İktidar temel haklar ve medya özgürlüğü konularında esaslı bir düzenlemeye gitmezken sivil toplum ve hak örgütleri, idarece kötüye kullanılan düzenlemelerin iptali için yoğun uğraş veriyor. Son üç ayda Anayasa Mahkemesi, Türk Ceza Kanunu'nun 125. maddesinde tanımlanan “hakaret” suçuyla bağlantılı ön ödemeye dair çifte standardı giderecek bir karar aldı. Bu dönemde Danıştay 10. Dairesi de, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 2021 tarihli ses ve görüntü kaydını yasaklayan, medya temsilcilerini de olumsuz etkilemiş 27 Nisan 2021 tarihli genelgesini bir kez daha iptal etti.
CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde, gazeteciler Timur Soykan ve Murat Ağırel’in gözaltına alınmasına tepki gösterirken, “2024 yılı ve 2025 yılı ilk çeyreğinde gazetecilik faaliyeti nedeniyle gözaltına alınan, hakkında soruşturma açılan ve tutuklanan gazeteci sayısı kaçtır?” sorusunu yöneltti.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 10. Anadolu Medya Ödülleri gecesinde, nefret söylemine dair yayınlarıyla kamuoyunda ve medya camiasında tepki çeken Yeni Akit gazetesine yılın internet haber sitesi ödülünü verdi! Erdoğan, konuşmasında, sokak röportajlarını eleştirdi. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Oktay Saral’ın 21 Haziran sabahı sosyal medya hesabı üzerinden “Altaylıııı! Suyun ısınmaya başladı” sözleriyle hedef aldığı gazeteci Fatih Altaylı aynı akşam gözaltına alınarak ertesi gün tutuklandı.
Son üç ayda gazetecilik meslek örgütleri, Türkiye'de sonu gelmez gazeteci tutuklamaları, gözaltıları ve yargılamalarına tepki göstermeye devam etti. Eleştirilen gelişmelerden bazıları, LeMan mizah dergisinin saldırıya uğraması ve çalışanlarının gözaltına alınması; gazeteci Fatih Altaylı’nın “Cumhurbaşkanı’nı tehdit” iddiasıyla tutuklanması; orantısız ve sistematik RTÜK cezaları; “örgüt operasyonu” adı altında İstanbul’da Semra Pelek dahil beş gazetecinin gözaltına alınması; ANKA’dan Mehmet Oflaz’a “soruşturmanın gizliliğini ihlal”den dava açılması; İstanbul Saraçhane eylemlerini haberleştiren gazeteciler hakkında “Toplantı Gösteri Yürüyüşleri Kanunu”ndan iddianame düzenlenmesi; İstanbul Güngören’deki bir büfede yaşanan patlamayla ilgili haber takibi yaparken Haber Global muhabiri Azra Sözcü ve kameraman Alperen Ulukuş’un saldırıya uğraması ve T24 muhabiri Can Öztürk'ün gözaltına alınması oldu. Bu dönemde, gazeteci Nuray Mert’in, keyfi şekilde açılan “örgüt üyeliği” davasından beraat etmesi; memnuniyetle karşılandı.
RSF, 2025 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye’yi, 180 ülke içerisinde 159. sırada gösterdi. Fiziksel ve yasal baskıların varlığı sürdürmesi dışında medyanın finansal güvencesizliği Türkiye'yi endekste geçen yıla göre bir sıra kaybettirdi. Reuters Enstitüsü'nün Dijital Haber Raporu’na göre, Türkiye’de muhalif duruşlarıyla öne çıkan medyaya güven artıyor.
Düzenlemeler
İktidar temel haklar ve medya özgürlüğü konularında esaslı bir düzenlemeye gitmezken sivil toplum ve hak örgütleri, idarece kötüye kullanılan düzenlemelerin iptali için yoğun uğraş veriyor. Son üç ayda Anayasa Mahkemesi, Türk Ceza Kanunu'nun 125. maddesinde tanımlanan “hakaret” suçuyla bağlantılı ön ödemeye dair çifte standardı giderecek bir karar aldı. Bu dönemde Danıştay 10. Dairesi de, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 2021 tarihli ses ve görüntü kaydını yasaklayan, medya temsilcilerini de olumsuz etkilemiş 27 Nisan 2021 tarihli genelgesini bir kez daha iptal etti.
AYM “Hakaret” suçunda ayrımcılığı iptal etti: Anayasa Mahkemesi (AYM), bazı mahkemeler ile CHP’nin, “hakaret” suçuna ilişkin hükümler içeren 2024 tarihli 7531 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'daki bazı düzenlemelerin iptali için yaptığı başvuruda, hakaret suçunun basit halinin ve kamu görevlisine karşı işlenmesi şeklindeki nitelikli halinin ön ödeme kapsamı dışında bırakılmasını Anayasa'ya aykırı bularak iptal etti. Hakaret suçunun mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi hali ile nitelikli hallerinin bir kısmının ön ödeme kapsamına alındığı anımsatılan başvuruda, suçun basit halinin ve kamu görevlisine karşı işlenmesi şeklindeki nitelikli halinin ön ödeme kapsamı dışında bırakılmasının Anayasa'ya aykırı olduğu ileri sürüldü. AYM, gazetecilere karşı da uygulanan “hakaret” suçunun bir kısmının ön ödeme kapsamı dışında bırakılmasının “benzer hukuki konumda olan kişilere farklı muamele” oluşturduğuna kanaat getirerek düzenlemenin iptaline, iptal hükmünün dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar verdi (28 Mart).
Danıştay’dan Emniyet Genelgesine ikinci iptal: Danıştay 10. Dairesi, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 2021 tarihli ses ve görüntü kaydını yasaklayan 27 Nisan 2021 tarihli genelgesini bir kez daha iptal etti. MLSA’ya göre kararda, Anayasa’nın 13. maddesi gereği temel hak ve özgürlüklerin yalnızca kanunla sınırlanabileceği açıkça belirtilirken; yürütme organının bir genelge yoluyla anayasal hak ve özgürlükleri kısıtlamasının hukuka aykırı olduğu vurgulandı (2 Mayıs).
Soru ve araştırma önergeleri
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin etkisi, Cumhurbaşkanlık Hükümet Sistemi’nin yürürlüğe girmesiyle birlikte 2018’den itibaren azaldı. 27. Yasa Dönemi’nde verilen 82 bin 794 yazısı soru önergesinin yalnızca 10 bin 724’ü yasal süreler içerisinde yanıt verildi. Toplam 26 bin 841 soru önergesi ise cevapsız kaldı.
CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde, gazeteciler Timur Soykan ve Murat Ağırel’in gözaltına alınmasına tepki gösterirken, “2024 yılı ve 2025 yılı ilk çeyreğinde gazetecilik faaliyeti nedeniyle gözaltına alınan, hakkında soruşturma açılan ve tutuklanan gazeteci sayısı kaçtır?” sorusunu yöneltti.
Gazeteci hakları için CHP önergesi: CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde, 2024 yılı ve 2025 yılı ilk çeyreğinde gazetecilik faaliyeti nedeniyle gözaltına alınan, hakkında soruşturma açılan ve tutuklanan gazeteci sayısının kaç olduğunu sordu. Günaydın, “Gazeteciler Timur Soykan ve Murat Ağırel’in gözaltına alınması, Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğüne yönelik baskıların geldiği noktayı bir kez daha gözler önüne sermiştir” dedi. RSF, CPJ ve Freedom House raporlarına da atıf yapan Günaydın şu soruları da yönetti:
“2024 yılı ve 2025 yılı ilk çeyreğinde gazetecilik faaliyeti nedeniyle gözaltına alınan, hakkında soruşturma açılan ve tutuklanan gazeteci sayısı kaçtır? 2024 yılı ve 2025 yılı ilk çeyreğinde gazeteciler hakkında açılan toplam dava sayısı kaçtır? Bu kişiler hangi gerekçelerle tutukludur ve kaç tanesi 'devlete karşı suçlar' kapsamında yargılanmıştır? İfade ve basın özgürlüğü alanında çalışan ulusal ve uluslararası kurumlar tarafından hazırlanan raporlarda dile getirilen Türkiye’ye yönelik eleştiriler hakkında Bakanlığınızın değerlendirmesi nedir? BBC muhabiri Mark Lowen'ın gözaltına alınıp sınır dışı edilmesinin gerekçeleri nelerdir?" (10 Nisan).
Cumhurbaşkanlığı, Bakanlıklar ve muhalefetten mesajlar
AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 10. Anadolu Medya Ödülleri gecesinde, nefret söylemine dair yayınlarıyla kamuoyunda ve medya camiasında tepki çeken Yeni Akit gazetesine yılın internet haber sitesi ödülünü verdi! Erdoğan, konuşmasında ise, sokak röportajlarını eleştirdi.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Oktay Saral’ın 21 Haziran sabahı sosyal medya hesabı üzerinden “Altaylıııı! Suyun ısınmaya başladı” sözleriyle hedef aldığı gazeteci Fatih Altaylı aynı akşam gözaltına alınarak ertesi gün tutuklandı.
Saral gibi toplumsal meselelere taraflı yaklaşan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç da, temel hakları ve medya özgürlüğü alanına yönelik yargısal baskılara ilişkin eleştirileri görmezden gelmeye devam ediyor. Buna karşılık yargı sistemine methiye düzmeyi tercih eden Tunç’a göre, “Dünyanın en şeffaf yargı sistemi, yargı teşkilatı Türkiye’de”!
Adalet Bakanı LeMan’da taraf: “Peygamber Efendimizin karikatürize edilmesi ya da herhangi bir şekilde görsel olarak temsil edilmeye çalışılması sadece dini değerlerimize değil, aynı zamanda toplumsal barışa zarar vermektedir. Milyonlarca Müslüman'ın inançlarını hiçe sayan bu provokasyon girişimine karşı gerekli hukuki adımlar gecikmeksizin atılacaktır” dedi (Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, LeMan dergisinin Muhammed peygamberin karikatürünü basması nedeniyle X hesabından soruşturmayı müjdeledi; 30 Haziran).
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı tehdit etti, Altaylı tutuklandı: “Altaylıııı! Suyun ısınmaya başladı” (Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Oktay Saral, 21 Haziran sabahı sosyal medya hesabı üzerinden Fatih Altaylı'yı hedef aldı; gazeteci aynı gün gözaltına alınıp ertesi gün tutuklandı; 21 Haziran).
Adalet Bakanı’nın “ifade özgürlüğü” sınırı: “Bir sosyal medya yayınında 'ömür boyu başkanlık' şeklindeki, tamamen uydurulan asılsız bir iddia üzerinden Sayın Cumhurbaşkanımıza 'diktatör' iftirasında bulunulması; tarihî gerçeklikten uzak, yalan ve yanlış örneklerle hakaret ve şiddet çağrısı içeren bir kara propaganda yapılması kesinlikle kabul edilemez. Hakaret ve tehdit, hiçbir demokratik hukuk düzeninde düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemez. İfade özgürlüğü; kişilik haklarını, kamu düzenini, milletimizin değerlerini ve devletin anayasal kurumlarını hedef alan saldırıların bahanesi olamaz”. (Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, sosyal medya hesabından açıklama yaptı; 22 Haziran).
Adalet Bakanından “şeffaflık” methiyesi: “Dünyanın en şeffaf yargı sistemi, yargı teşkilatı Türkiye’de var. Bunu açıklıkla söyleyebiliriz. Bakın bu bir abartı falan değil. Birileri televizyonlara çıkıp açık oturumlarda ahkam kesebilir. Türkiye’nin hukuk devleti olmadığını söyleyenler bile var. O söyleyenler, özellikle o geçmiş dönemden de hatırladığımız, o ‘yazar çizer’ dediğimiz kişiler, ‘duayen’ olarak, tırnak içinde, tanınan o kişiler, bugün “Türkiye’de yargı bağımsız değil, tarafsız değil” diyen o kişiler, 28 Şubat’ta o darbeci, vesayetçi anlayışın önüne adeta cübbelerini seren yargı mensuplarına bağımsız ve tarafsız diyebiliyordu (Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Samsun’da bir adli tıp binasının açılışında konuştu; 9 Mayıs).
Erdoğan Akit’i değil sokak röportajlarını provokatif buldu: “Provokatif sorularla, sorunlu üslupla milletimiz açıkça tahrik ediliyor. Hakaretler karşısında yargı harekete geçtiğinde basın özgürlüğü diyerek yaygara kopartılıyor…Manşetler sayesinde doğrudan hükümete ayar verildiği, imam hatip okullarının önünde sözde gazetecilerin nöbet tuttuğu utanç verici günleri artık geride bırakmaktan memnuniyet duyuyoruz. Türkiye bugün 2002 öncesine göre, çok daha serbest bir medya ekosistemine sahiptir. Darbe bültenini aratmayan manşetler inşallah bir daha geri gelmemek üzere geride kalmış mazide kalmıştır” (AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan, 10. Anadolu Medya Ödülleri'nde sokak röportajlarını hedef aldı; Yeni Akit gazetesine yılın internet haber sitesi ödülünü verdi (6 Mayıs).
Tepkiler
Son üç ayda gazetecilik meslek örgütleri, Türkiye'de sonu gelmez gazeteci tutuklamaları, gözaltıları ve yargılamalarına tepki göstermeye devam etti. Eleştirilen gelişmelerden bazıları, LeMan mizah dergisinin saldırıya uğraması ve çalışanlarının gözaltına alınması; gazeteci Fatih Altaylı’nın “Cumhurbaşkanı’nı tehdit” iddiasıyla tutuklanması; orantısız ve sistematik RTÜK cezaları; “örgüt operasyonu” adı altında İstanbul’da Semra Pelek dahil beş gazetecinin gözaltına alınması; ANKA’dan Mehmet Oflaz’a “soruşturmanın gizliliğini ihlal”den dava açılması; İstanbul Saraçhane eylemlerini haberleştiren gazeteciler hakkında “Toplantı Gösteri Yürüyüşleri Kanunu”ndan iddianame düzenlenmesi; İstanbul Güngören’deki bir büfede yaşanan patlamayla ilgili haber takibi yaparken Haber Global muhabiri Azra Sözcü ve kameraman Alperen Ulukuş’un saldırıya uğraması ve T24 muhabiri Can Öztürk'ün gözaltına alınması oldu. Bu dönemde, gazeteci Nuray Mert’in, keyfi şekilde açılan “örgüt üyeliği” davasından beraat etmesi; memnuniyetle karşılandı.
LeMan’a saldırı ve operasyona tepkiler: RSF, Cartooning for Peace ve Cartoonists Rights kuruluşları, İstanbul’da LeMan dergisini 30 Haziran’da hedef alan saldırıyı ve dört dergi çalışanına yönelik gözaltıları kınadı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Yayıncılar Birliği, Türkiye Gazeteciler Sendikası, Türkiye Yazarlar Sendikası ve PEN Yazarlar Derneği de, ortak açıklamasıyla, “LeMan Dergisi’nde yayınlanan bir karikatür nedeniyle son günlerde kamuoyunda ve sosyal medyada yükselen hedef gösterme, saldırı ve şiddete yönlendiren söylemleri büyük kaygıyla izliyoruz” mesajı yayımladı (30 Haziran).
DİSK Basın İş kınadı: DİSK Basın İş, İstanbul’da 23. İstanbul Onur Yürüyüşünü izlemek isteyen üç gazetecinin gözaltına alınmasını kınadı; çok sayıda medya temsilcisinin de hakaret, aşağılama, tehditlere maruz bırakıldığını duyurarak tepki gösterdi. Açıklamada, “Gazetecilerin görüntü alması kalkanlarla engellendi. Silahlı sivil polislerin tehdit ederek iteklediği gazeteciler gözaltına alınma tehdidiyle korkutulmaya çalışıldı. Bir kere daha hatırlatıyoruz: Gazetecilik suç değildir! Haber takibinde olan gazetecilere sahada kolluk kuvvetleri tarafından müdahale edilmesi kabul edilemez!” dedi (29 Haziran).
RTÜK cezalarına tepki: TGC ve RSF, RTÜK’ün eleştiren ulusal TV kanallarına verdiği ağır cezaları kınadı. TGC açıklamasında, “Görünen o ki, RTÜK değişen dünya düzenini, temel insan hak ve özgürlüklerini kavrayamadığından yine karartma ve yüksek para cezalarıyla yayınlara yön vermeye çalışıyor. TGC olarak bir kez daha RTÜK’ü kararlarında tarafsız olmaya, basın özgürlüğüne saygı göstermeye, medya kuruluşlarını ağır para cezalarıyla baskı altına almaktan, yurttaşların haber alma hakkını hukuksuz kararlarla engellemekten vazgeçmeye çağırıyoruz” denildi. RSF temsilcisi Erol Önderoğlu da, ağır cezaları AFP için Ajansı’na “RTÜK CHP'yi hedef alan siyasi ve adli baskılardan beslenerek her türlü tartışma ve eleştiriye keyfi ve orantısız yaptırım uygulamaktan zevk alıyor. Orta vadede kesin kapatmalardan endişeliyiz” sözleriyle değerlendirdi (27 Haziran).
Çakırözer’den Altaylı için özgürlük çağrısı: CHP’nin gazeteci kökenli milletvekillerinden Utku Çakırözer, gazeteci Fatih Altaylı’nın tutuklanmasını eleştirerek, TBMM’den Altaylı’ya özgürlük çağrısı yaptı. TBMM Genel Kurulu’nda söz alan Çakırözer, AKP iktidarında tehditle, sansürle, hapisle tanışmayan gazeteci kalmadığına dikkat çekti ve “Önce saray trolleri kesip, biçip, çarpıtarak hedef gösteriyor, sonra talimatla savcı, hakim devrede! Sonucu Silivri Zindanı. Siz sadece Fatih Altaylı'yı zindana atmıyorsunuz, milyonlarca yurttaşın haber alma hakkını ve gazeteciliği zindana atıyorsunuz. Fatih Altaylı derhal serbest bırakılmalıdır” dedi (26 Haziran).
Altaylı’nın tutukluluğuna uluslararası tepki: RSF dahil dokuz gazetecilik meslek örgütü, IPI öncülüğünde hazırlanan ortak bir bildiriyle, 22 Haziran’da “Cumhurbaşkanı’nı tehdit” iddiasıyla tutuklanan gazeteci Fatih Altaylı’nın serbest bırakılmasını istedi. Kuruluşlar, tutuklamanın Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Oktay Saral’ın sosyal medya hesabından gazetecinin “suyunun ısındığı”nı yazmasının ardından gelmesine dikkat çekti, Bildiride CPJ, EFJ, Article 19, ECPMF’in de imzası var (25 Haziran).
Gazetecilik örgütlerinden Altaylı çağrısı: Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) ve RSF gibi çok sayıda gazetecilik meslek örgütü, YouTube kanalında yer verdiği sözler nedeniyle “Cumhurbaşkanı’nı tehdit” iddiasıyla gözaltına alınan gazeteci Fatih Altaylı’nın derhal serbest bırakılması çağrısında bulundu (22 Haziran).
Gözaltılara tepkiler: TGC, TGS ve RSF gibi çok sayıda gazetecilik meslek örgütü, Artvin'de yürütülen bir “örgüt soruşturması” gerekçe gösterilerek, İstanbul’daki evlerine düzenlenen operasyonla gözaltına alınmasını eleştirdi. TGC, Semra Pelek, Dicle Baştürk, Ozan Cırık ve Melisa Efe’nin gözaltına alınmasıyla ilgili açıklama yaptı; “Demokrasinin tüm kurallarıyla işlediği ülkelerde gazeteciler her yeni güne ‘bugün hangi haberi yapabilirim’ diye uyanırken, bizler Türkiye’de maalesef ‘Bugün hangi gazeteci gözaltına alınacak, tutuklanacak’ sorusuyla güne başlıyoruz” dedi. TGS de, “Gazetecilerin mesleki faaliyetlerinden ötürü gözaltına alınmasını ve hukuksuz süreçler ile haklarının ihlal edilmesini kabul etmiyoruz” şeklinde açıklama yaparken RSF’den Erol Önderoğlu de, sosyal medya hesabından, “Bir kısmı uluslararası medya ile de çalışan haberciler “örgüt soruşturması” gerekçesiyle gözaltına alındı. Şimdi 1500 km karayolu ile Artvin’e naklediliyorlar. Gazetecilerin yargının araçsallaştırılmasından kaynaklı keyfi operasyonlara dönük çilesi öyle görünüyor ki bitmedi!” sözleriyle sürece tepki gösterdi (14 Haziran).
Mahiroğlu’na yakalamaya tepki: Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), Halk TV sahibi Cafer Mahiroğlu hakkında, "ihaleye fesat karıştırma" suçlamasıyla yakalama kararı çıkarılmasına tepki gösterdi. RSF açıklamasında, “Medyayı susturmak için yargının araçsallaştırılmasına son verilmelidir” dedi (11 Haziran).
Oflaz’a davaya tepkiler: ÇDG ve TGS Ankara Şubeleri, gazeteci Mehmet Oflaz hakkında, Cumhuriyet gazetesinde çalıştığı dönemde kaleme aldığı “TMO'dan 7 bin 500 ton hububat çalınmıştı: Yargıtay'dan Konya Valisi Vahdettin Özkan hakkında karar” başlıklı haberi nedeniyle, “gizliliği ihlal” gerekçesiyle dava açılmasına tepki gösterdi. ÇGD açıklamasında, “Bu hukuksuzluğun karşısındayız. Gazeteciliğin suç olmadığının altını bir kez daha çiziyoruz” denildi. TGS de, davaya, “Yargıtay kararını haberleştirmek, 'gizliliğin ihlali' değil gazeteciliktir. Haberden suç, gazeteciden suçlu çıkaramayacaksınız. Bu hukuksuz ve anlamsız baskının karşısında üyemiz Mehmet Oflaz'ın yanındayız” sözleriyle tepki gösterdi (7 Haziran).
Yılmaz’a gözaltıya tepkiler: TGS, DİSK Basın-İş ve RSF gibi çok sayıda gazetecilik meslek örgütü, gazeteci Tuğçe Yılmaz’in, İstanbul Kadıköy’deki bir GBT kontrolü sırasında gözaltına alınmasını kınadı. Yaptığı bir haber nedeniyle “Devleti aşağılama” suçlaması yöneltilen bianet sitesi editörü Yılmaz’ın serbest bırakılması talep edildi. RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, “Habercilik yaptığı devletin tüm kayıtlarında belli olan meslektaşımız Tuğçe Yılmaz’ın haberleri nedeniyle açılmış, tuhaflığı bir yana, bir soruşturması varsa, bunu yürütmenin yolu sokakta suçlu muamelesi yapılarak özgürlüğünden mahrum bırakılması mıdır? Üstelik bu skandal muamele, tümden antidemokratik bir 301 maddesine dayandırılıyor. Kınıyoruz ve Yılmaz’ın bir an önce bırakılmasını talep ediyoruz. Açıkça, yargının gazetecilere yönelik keyfiliği ne yazık ki çığırından çıkmış” derken DİSK Basın-İş de X üzerinden yaptığı açıklamada Yılmaz’ın her hafta gözaltında tutulduğu karakola zaten imza verdiğini bildirdi. Açıklamada, “Adli kontrol uygulanan ve her hafta karakola imza atmaya giden, ifadeye çağrıldığında gideceği kesin olan bir gazetecinin bu şekilde gözaltına alınması ve gözaltında tutulması kabul edilemez” denildi. TGS de Yılmaz’ın gözaltına alınmasının fiziki işkenceye dönüştüğünü söyledi. Sendika avukatlarının Yılmaz’ın sürecini yakın takip ettiğini belirten TGS de, avukatlarıyla süreci yakından takip ettiğini açıkladı; “Yaptığı haber nedeniyle Yılmaz'a bunların yaşatılması asla kabul edilemez. Üyemizi derhal serbest bırakın” dedi (3 Haziran).
Mert’e davaya tepki, beraat için memnuniyet: RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, 2014'te Suriye'nin Kürt bölgesinde çekilen bir fotoğraf nedeniyle gazeteci Nuray Mert’e açılan “örgüt üyeliği” davasında beraat kararı verilmesini memnuniyetle karşıladı; “Bu dava hiç açılmamalıydı! Geçmiş olsun” dedi (29 Mayıs).
TGC şiddeti kınadı: TGC, İstanbul Güngören’deki bir büfede meydana gelen patlamayla ilgili haber takibi yaparken Haber Global muhabiri Azra Sözcü ve kameraman Alperen Ulukuş’a yönelik gelişen saldırıyı kınadı. Açıklamada, “Meslektaşlarımıza yapılan saldırının görüntüleri kamuoyuna yansımıştır. Saldırının sorumlularının en kısa sürede bulunmasını ve cezalandırılmasını talep ediyoruz” denildi (28 Mayıs).
Arı ve Çaklı’nın tehdit edilmesine kınama: DİSK Basın İş, BirGün gazetesi muhabiri İsmail Arı'nın "Şahinler Çetesi" ve Osman Çaklı'nın ise "Daltonlar Çetesi" tarafından tehdit edilmesini kınadı. Açıklamada, "Bu saldırılara, tehditlere ve baskılara artık yeter diyoruz. Kirli ellerinizi gazetecilerin üstünden çekin" denilerek yetkililere gerekli işlemlerin yapılması için çağrı yapıldı. RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, bir mafyaya ilişkin kaleme aldığı “Yargıda rüşvet verip tutuklanmadı iddiası” haberi yayımlandıktan sonra BirGün gazetesi muhabiri İsmail Arı’nın ölüm tehditleri almasını kınadı. Önderoğlu, “Ölüm tehditleri sadece bizleri değil yetkilileri de endişelendirmelidir. Güvenli toplum için çaba gösteren habercilerin yaşamlarından kaygı duymaları kabul edilemez” dedi (16 - 17 Mayıs).
TGC’den ihlallere tepki: TGC, son günlerde gazetecilere yönelik gelişen baskılara tepki gösterdi; açıklamasında, “Tüm bu yaşanan olaylar anayasal bir hak olan basın özgürlüğünün yok sayıldığını bir kez daha ortaya koyuyor. Unutmayalım ki, yargı sisteminin gazetecileri baskı altına almak ve sindirmek için kötüye kullanılması, yurttaşların habere erişimini engelliyor. Adli kontrollü, tutuklu, RTÜK cezalı gazetecilik olmaz! TGC olarak bir kez daha iktidara çağrımızı tekrarlıyoruz. Gazeteciler tutuksuz yargılanmalı, cezaevindeki tutuklu meslektaşlarımız bir an önce özgür bırakılmalıdır.” (15 Mayıs).
T24 muhabirine gözaltıya tepkiler: ÇGD, DİSK Basın İş, Basın Konseyi ve RSF, Nurettin Yıldız'ın Boğaziçi Üniversitesi’ndeki öğrenci protestolarını izlerken T24 muhabiri Can Öztürk'ün gözaltına alınmasını kınadı; serbest bırakılmasını istedi. ÇGD, "Görevini yaparken gözaltına alınan meslektaşımız Can Öztürk bir an önce serbest bırakılmalıdır. Emniyet kuvvetlerinin gazetecilere yönelik saldırgan tavırlarını kınıyoruz” derken RSF’den Erol Önderoğlu da, “T24 sitesi muhabiri Can Öztürk’ün Boğaziçi eylemini izlerken ters kelepçeyle gözaltına alınmasını, boğazının sıkılmasını ve basın kartının parçalanmasını kınıyoruz. Öztürk’ün görev yapmasının engellenmesine dönük bu kabul edilemez saldırıya son verilmesini talep ediyoruz” açıklaması yaptı. DİSK Basın-İş de açıklamasında Öztürk'e yapılan muamelenin “kabul edilemez” olduğunu belirterek, serbest kalması için çağrı yaptı (14 Mayıs).
Özdil’e soruşturmaya tepki: RSF Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu, PKK’nın silah bırakma kararından sonra, sosyal medya hesabından “Türkiye Cumhuriyeti Devleti şu an itibariyle devlet olma özelliğini yitirmiş durumda” şeklindeki ifadeleri paylaştığı için gazeteci Yılmaz Özdil hakkında, “devleti aşağılamak” şüphesiyle soruşturma başlatılmasını “endişe verici” olarak nitelendirdi. Önderoğlu, “Devlet de ağır eleştiriye tahammüllü olmalı, TCK’nın 301. maddesi de yürürlükten kaldırılmalıdır” dedi (13 Mayıs).
Küresel sosyal medya şirketlerine ifade özgürlüğü uyarısı: İfade Özgürlüğü Derneği (İFÖD), ARTICLE 19 ve İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), Meta, TikTok, YouTube ve X Şirket yetkililerine ortak bir mektup göndererek. Türkiye’deki kullanıcıların ifade özgürlüğü hakkına saygı göstermeye çağırdı. Mektupta, “Biz aşağıda imzası bulunan sivil toplum kuruluşları, şirketlerinizi Türkiye’deki kullanıcıların ifade özgürlüğü hakkına saygı göstermeye davet ediyor, Türkiye devletinin, uluslararası insan hakları hukukunun güvencesi altındaki ifade biçimlerini kısıtlayan sansür uygulamalarına karşı direnmenizi sizden ısrarla talep ediyoruz” denildi (8 Mayıs).
Saymaz’ın ev hapsinin uzatılmasına tepki: RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, 12 yıl önceki Gezi eylemlerine yönelik “darbecilik” ile suçlanan gazeteci yazar İsmail Saymaz’ın 38 günlük ev hapsi durumuna son verilmemesini kınadı. Önderoğlu, “38 günlük ev hapsi halinin çalakalem bir kararla devam ettirilmesini hukuksuzlukta ısrar ve ‘darbe’ ithamlarıyla gazeteciliği hapsetme girişimi olarak görüyoruz. Herkes biliyor ki Saymaz, kariyeri boyunca sadece gazetecilik yaptı” dedi (28 Nisan).
Gazetecilere “Saraçhane” davasına tepki: TGC Yönetim Kurulu Üyesi Uğur Güç, İstanbul Saraçhane’de 19 Mart’tan itibaren gelişen eylemleri izledikleri için İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi’nde 2911 Sayılı Yasaya muhalefet iddiasıyla yargılanan gazetecilerin beraat ettirilmelerini talep etti. Güç, “Meslektaşlarımız serbest bırakılmalıdır. #Gazeteciliksuçdeğildir. Demokratik bir ülke olabilmemiz için haberin serbest dolaşımı şarttır. Gazetecilerin suç duyuruları, davalar ve hapis cezasıyla baskı altına alınmaya çalışılması basın ve düşünceyi ifade özgürlüğüne aykırıdır. Davanın bir an önce sonuçlanmasını umut ediyoruz” diye konuştu. RSF’den Erol Önderoğlu da, ilk duruşmada dosyanın sonuçlandırılmamasını eleştirerek, “Bu keyfiyetin karşılığı derhal beraat olmalıydı. Gözaltı ve tutuklama kadar kovuşturma da keyfi” dedi (18 Nisan).
İki gazeteci gözaltısına kınama: TGC, TGS, ÇGD ve DİSK Basın İş gibi çok sayıda gazetecilik meslek örgütü, araştırmacı gazeteciler Timur Soykan ve Murat Ağırel’in gözaltına alınmasına tepki gösterdi. TGC açıklamasında, “Gazetecilere haksız yere suçlu damgası vurulmasından, kanunlara aykırı olarak evinden, iş yerinden gözaltına alınmasından, tutuklanmasından ve halkın haber alma hakkının engellenmesinden vazgeçilmelidir” denildi. TGS de “Evlerinde arama yapıldı, dijital materyallerine el konuldu. Gazetecileri kriminalize etmekle gerçekleri karartamayacaksınız” derken RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, "Habercileri alıkoymakla gerçekler ortadan kalkmıyor" ifadesini kullandı. ÇGD de tepkisini, “Son operasyonlardaki hukuksuzluklara dair haberler ile çete ve tarikatlara karşı kaleme aldıkları haberler birilerini rahatsız etse de biz söylemeye devam edeceğiz: Gazetecilik Suç Değildir! Meslektaşlarımız bir an önce serbest bırakılmalıdır” sözleriyle gösterdi (10 Nisan).
Gazetecilere “Eylem” davasına tepki: RSF Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu, İstanbul Saraçhane eylemlerini haberleştiren gazetecilere İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi’nde “Toplantı Gösteri Yürüyüşleri Kanunu”ndan dava açılmasına tepki gösterdi. Önderoğlu, RSF hesabından yaptığı paylaşımda, “Tutuklamadan sonra, Asliye Ceza’da açılan ‘eylemci’ davası bir trajikomedidir. Adalet güvenelim dedikçe gazetecilik hakları işte böylesine hukukdışı hamlelerle ayaklar altına alınıyor” dedi (9 Nisan).
Dayanışma
Son üç ayda ulusal ve uluslararası gazetecilik meslek örgütleri, birçok gazetecinin yargılandığı davayı dayanışma için izledi. Dayanışma görülen dosyalar arasında, İstanbul Saraçhane’de görev yaptıkları için yargılanan foto muhabirleri, Tolga Şardan, Merdan Yanardağ, Abdurrahman Gök, Naci Sapan ve Necla Demir Arvas de vardı.
Ayrıca, bu dönemde, İstanbul Barosu Basın ve İletişim Hukuku Komisyonu, yeni medya öznelerinin ifade özgürlüğü ve halkın haber alma hakkı konusunda bir panel gerçekleştirdi. Türkiye'de “müstehcenlik” suçlamasıyla yargılanan karikatürist Zehra Ömeroğlu’ya, ABD merkezli Cartoonists Rights kuruluşu Robert Russell Karikatürde Cesaret Ödülü verdi. “Haberin Var mı?” inisiyatifi de, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü günü dolayısıyla basın özgürlüğünü konu alan bir gazete birinci sayfası hazırladı.
Şardan ve Yanardağ’ın davasında dayanışma: Gazeteciler Tolga Şardan ve Merdan Yanardağ’ın haber ve yazıları nedeniyle İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi’nde bugün yargılandıkları davaların duruşmalarını RSF temsilcisi Erol Önderoğlu ve TGS avukatları da izledi Şardan’ın davası 25 Eylül’e, Yanardağ’ın davası da 20 Kasım’a bırakıldı (22 Mayıs).
İstanbul Barosu’ndan ifade özgürlüğü paneli: İstanbul Barosu Basın ve İletişim Hukuku Komisyonu’nun düzenlediği panelde, yeni medya öznelerinin ifade özgürlüğü ve halkın haber alma hakkı masaya yatırıldı. Buluşmada Komisyon Başkanı Avukat Devrim Avcı, Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ceren Sözeri de vardı. Moderatörlüğünü Komisyon Sekreteri Av. Gökhan Küçük'ün üstlendiği panelde konuşmacı olan Sözeri, ifade özgürlüğünün yalnızca yasal yollarla değil, ekonomik baskılarla da sınırlandığını vurguladı. Türk-Alman Üniversitesi Hukuk Fakültesi Araştırma Görevlisi Burak Orhan ise, yeni medya öznelerinin ifade özgürlüğü üzerine yaptığı akademik çalışmayı paylaştı. Toplantının açılış konuşmasını yapan İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Özden Kaboğlu ise baroların özerkliğine vurgu yaptı: "Hukukun ilerletilmesi, etkili kılınması baroların özerkliğine bağlıdır. Ancak özerk barolarda avukatlar özgür savunma hakkını kullanabilir. Cumhurbaşkanı'nın sokak röportajlarına yönelik açıklamalarına ve Ekrem İmamoğlu'na getirilen erişim engeline değinen Kaboğlu, bu uygulamaların toplantının ana eksenini oluşturduğunu belirtti (9 Mayıs).
Ömeroğlu’ya Cartoonists Rights ödülü: LeMan dergisinde 2020 yılında yayımladığı bir karikatür nedeniyle Türkiye'de “müstehcenlik” suçlamasıyla yargılanan karikatürist Zehra Ömeroğlu, ABD merkezli Cartoonists Rights kuruluşunun Robert Russell Karikatürde Cesaret Ödülü’ne layık görüldü. Pandemi döneminde evde kalan bir çifti mizahi bir şekilde tasvir eden karikatür, Aile Bakanlığı tarafından “çocuklara zararlı” bulunarak savcılığa şikâyet edilmişti. Ömeroğlu hakkında üç yıla kadar hapis istemiyle dava açılmış, yargılamada bugüne dek 13 duruşma yapılmıştı. Dava dört yılı aşkın süre devam etti. Ömeroğlu, 26 Haziran’da görülen duruşmada beraat etti. Washington’da Dünya Basın Özgürlüğü Günü kapsamında düzenlenen törende açıklanan ödülle ilgili Cartoonists Rights Direktörü Terry Anderson, “Aynı karikatür bir erkek çizerin imzasını taşısaydı, muhtemelen bu kadar tepki çekmezdi. Zehra Ömeroğlu'nun cinsiyeti nedeniyle hedef alındığı açık. Ancak bu baskılar geri tepti; Ömeroğlu'nun çalışmaları artık uluslararası medyada da yer buluyor” dedi. Ömeroğlu ise ödülle ilgili “Tüm zorluklara rağmen çizmeye devam etmek için bana güç verdiniz. Bu ödülü yalnızca kendim için değil, susturulmaya çalışılan tüm sanatçılar adına kabul ediyorum” şeklinde açıklama yaptı (6 Mayıs).
Erdoğan’dan Yeni Akit’e ödül! AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan, 10. Anadolu Medya Ödülleri programına katıldı; Yeni Akit gazetesine yılın internet haber sitesi ödülünü verdi. Yeni Akit gazetesi adına ödülü Murat Alan aldı (6 Mayıs).
“Haberin Var mı?” inisiyatifinden “3 Mayıs” sayfası: “Haberin Var mı?” inisiyatifi, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü günü dolayısıyla basın özgürlüğünü konu alan bir gazete birinci sayfası hazırladı. Sayfada tutuklu, hükümlü ve ev hapsinde olan gazetecilerin isim listesi yayınlandı. Ayrıca sayfada iktidara 5 madde de çağrı yapıldı. Çağrıda “Görevini yapan gazetecileri, gözaltına almaktan, tutuklamaktan vazgeçin! Korkmuyoruz, korkutamazsınız! Mesleğimizi savunacağız! Bilin! Basın özgürlüğü, demokrasi mücadelesinin parçasıdır, vazgeçmeyeceğiz! Anayasamızda, kanunlarımızda “basın özgürdür” yazıyor, Anayasa’ya uyun! Huzur ve güven içinde çalışmak istiyoruz! Bunu sağlamak sizin göreviniz” denildi (3 Mayıs).
1 Mayıs’ta alanlardaydık: DİSK Basın İş, TGS, ÇGD ve Gazeteciler Cemiyeti gibi gazetecilik meslek örgütleri, 1 Mayıs İşçi Bayramı’nda İstanbul, Ankara ve İzmir gibi kentlerde gerçekleştirilen eylemlerde alanlardaydı. Eylemlerde 1 Mayıs’ın gazetecilik haklarında ısrar edilmesi gereken bir mücadele günü olduğu vurgulandı (1 Mayıs).
Gök’ün davasında yanındaydılar: Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Abdurrahman Gök'ün açık tanık Ümit Akbıyık'ın beyanları üzerinden “örgüt üyeliği” ve “örgüt propagandası” suçlamasıyla Diyarbakır 5'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davayı DİSK Basın-İş, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG), Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA), Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti’nden (GGC) gazeteciler ile İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi de izledi (22 Nisan).
Gazeteci “Saraçhane” davasında dayanışma: İstanbul Saraçhane’de 19 Mart’tan itibaren gelişen eylemleri izledikleri için yargılanan gazetecilerin davasını TGC Yönetim Kurulu Üyesi Uğur Güç, TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş, DİSK Basın İş Genel Başkanı Turgut Dedeoğlu, gazeteciler, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, DEM Parti milletvekili Kezban Konukçu, EMEP milletvekili İskender Bayhan, UAÖ temsilcisi Milena Buyum, akademisyenler Esra Mungan ve Can Candan dahil çok sayıda kişi takip etti (18 Nisan).
Sapan ile dayanışma: Diyarbakır Tigris gazetesi haber yayın koordinatörü ve yazarı Naci Sapan’ın, “Kayyumlar, kayyumcuklar!” başlıklı köşe yazısı nedeniyle Diyarbakır 5. Asliye Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davanın duruşmasını dayanışma için Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti (GGC) Başkanı Felat Bozarslan ve MLSA Derneği de izledi (17 Nisan).
Demir Arvas ile dayanışma: Güncel Prodüksiyon Şirketi adına “Politik Kadın” programı yapan gazeteci Necla Demir Arvas’ın “örgüte yardım etmek” suçlamasıyla cezalandırıldığı duruşmayı, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG), Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği (MKG), Türkiye Basın Yayın Matbaa Çalışanları Sendikası (DİSK Basın-İş) ile Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) temsilcileri de izledi (14 Nisan).
Raporlar
RSF, 2025 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye’yi, 180 ülke içerisinde 159. sırada gösterdi. Fiziksel ve yasal baskıların varlığı sürdürmesi dışında medyanın finansal güvencesizliği Türkiye'yi endekste geçen yıla göre bir sıra kaybettirdi. Reuters Enstitüsü'nün Dijital Haber Raporu’na göre, Türkiye’de muhalif duruşlarıyla öne çıkan medyaya güven artıyor.
Reuters Enstitüsü'nün Dijital Haber Raporu: Her yıl dünyadaki haber tüketim alışkanlıklarını inceleyen Reuters Enstitüsü'nün bu yılki Dijital Haber Raporu'na göre Türkiye'de muhalif duruşlarıyla öne çıkan medyaya güven artarken hükümete yakın yayın organlarına güven azalıyor. Türkiye ile birlikte 48 ülkenin incelendiği rapor hazırlanırken ülke başına yaklaşık 2 bin kişi ile görüşüldü. Sıralamada Now TV Haber, Sözcü TV, Halk TV gibi muhalif ya da eleştirel yönleri ile öne çıkan markalara güven daha yüksek çıktı. Kamu yayın kuruluşu TRT gibi hükümet yanlısı kuruluşlara ise güvenin azaldığı görüldü (17 Haziran).
Türkiye RSF Endeksi’nde geriledi: RSF, 2025 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye’yi, 180 ülke içerisinde 159. sırada gösterdi. Endekse göre, geçen yıla göre bir sıra gerileyen Türkiye, gazetecilere baskılara hız vermeye devam etti. RSF Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu, “Yasal ve fiziki süregiden baskılardan usanan gazetecilik, uzun yıllar demokratik düzenleme ve güvenceden yoksun kaldıktan sonra, şimdi de ekonomik istikrarsızlığın getirdiği darbeyle zayıflama gösteriyor. Karşı karşıya bulunduğumuz tehlike, medyada tek seslilik” dedi. RSF Yayın Direktörü Anne Bocandé de Endekste dünya genelinde belirgin gerileme getiren şartlarla ilgili, “Ekonomik bağımsızlık olmadan özgür basın da olamaz. Haber medyası mali açıdan zorlandığında, kaliteden ödün verme pahasına reyting yarışına kapılabilir ve kendilerini sömüren oligarkların ya da kamusal karar alıcıların kurbanı olabilirler” şeklinde açıklama yaptı (2 Mayıs).
İşten çıkarmalar / Ayrılmalar
Son üç ayda 20 yıllık gazeteci Çağrı Sarı, Halk TV’den işten çıkarıldığını duyurdu.
Halk TV Sarı’yı işten çıkardı: 20 yıllık gazeteci Çağrı Sarı, Halk TV’den işten çıkarıldı. Sarı, sosyal medya hesabından “Halk TV sahibi Mahiroğlu’nun talimatıyla işten çıkarıldım. Çıkarma işlemi 24 saat dolmadan gerçekleşti. Sözlü olarak “küçülme” denildi, yazılı olarak Kod4 (işveren tarafından haklı sebep bildirilmeden feshi) bildirildi. Küçülme olmadığından eminim” dedi (15 Haziran)
(EÖ/HA)














