BİA Medya Gözlem Raporu’nu (Ekim-Kasım-Aralık 2024) pdf olarak indirmek için tıklayın
Düzenlemeler
İktidar, hukukta yeri olmayan geniş ve belirsiz tanımları itibariyle özellikle uluslararası fonlar sayesinde yayın faaliyetlerini sürdüren medya kuruluşları ve sivil toplumu tedirgin eden “etki ajanlığı” taslağını “muhalefetin itirazlarını kulak verme” gerekçesiyle 13 Kasım’da ikinci kez geri çekti. 18 Ekim’de TBMM’ye sunulup geri çekilen madde taslağında “iç ve dış siyasal yararlar aleyhine”, “yabancı organizasyon” ve “savaş etkinliği” gibi ifadelerin, getirdiği muğlakla her türlü gazetecilik faaliyeti üzerinde baskı oluşturma potansiyeli taşıdığına işaret edildi.
Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) “basın ve ifade özgürlüğü”nü kısıtladığı gerekçesiyle 11 Ekim 2023’te iptal ettiği 5651 sayılı İnternet Kanunu’nun “kişilik hakları ihlali”ne dair 9. maddesi de 10 Ekim 2024 itibariyle resmen yürürlükten kaldırıldı. Ancak kimi Sulh Ceza Hakimlikleri, bu madde yerine “ulusal güvenlik ve kamu düzeni” için uygulanan 8/A maddesini uygulamaya geçti.
“Etki ajanlığı” müzakere için ikinci kez geri çekildi: Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanlığı’na 18 Ekim’de sunulan “Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” teklifinin 16. maddesinde yer alan ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun yedinci bölümünde “Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk” kısmına madde eklenerek yeni bir suç olarak tanımlanan “Etki ajanlığı”na dair düzenleme geri çekildi. AKP Grup Başkanı Abdullah Güler, CHP Grup Başkanvekili Murat Emir’in teklifin geri çekildiği yönündeki açıklaması üzerine “Kanun teklifinin tamamının geri çekildiği doğru değil. Tekliften çıkaracağımız casusluk düzenlemesiyle ilgili önümüzdeki hafta muhalefetin de öneri ve itirazlarını ele alacağımız bir toplantı gerçekleştireceğiz. Daha sonra bu düzenlemeyi tekrar gündemimize alacağız” dedi (13 Kasım).
Online sansüre dayanak “kişilik hakları” maddesi yürürlükten kalktı: Anayasa Mahkemesi’nin “basın ve ifade özgürlüğü”nü kısıtladığı gerekçesiyle 11 Ekim 2023’te iptal ettiği 5651 sayılı İnternet Kanunu’nun “kişilik hakları ihlali”ne dair 9. maddesi 10 Ekim 2024 itibariyle resmen yürürlükten kaldırıldı. Artık Sulh Ceza Hakimlikleri, bu düzenlemeye dayanarak erişim engeli veya erişim silme kararı alamayacak. AYM, söz konusu maddenin “kapsam ve sınırlarının belli olmadığını” tespit etmiş, yargı makamlarına geniş bir takdir alanı da yarattığına kanaat getirmişti. AYM, erişim engeli veya içeriğin çıkarılması kararlarına yapılan itirazlardan da sonuç almanın zor olduğunu belirtmişti (10 Ekim).
Soru ve araştırma önergeleri
Cumhur İttifakı’nın bir parçası olan MHP’nin Genel Başkan Yardımcısı ve Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir, yabancı vakıf ve derneklerden fon alan basın kuruluşlarının kaynaklarının kesilmesi ve lisanslarının iptal edilmesi için TBMM’ne kanun teklifi sundu. Muhalefetteki EMEP Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca, Açık Radyo’nun lisansının iptal edilmesini TBMM gündemine taşıdı. DEM Parti de, gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in Kuzey Suriye’de öldürülmesi ve devamında İstanbul’da yaşanan gelişmeleri Meclis Araştırma Komisyonu kurulması için TBMM gündemine getirdi.
DEM’den Araştırma Komisyonu talebi: DEM Parti Urfa Milletvekili Dilan Kunt Ayan, gazetecilere yönelik tutuklama ve soruşturmalara dair Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasına dair önerge verdi. Kunt-Ayan, Kuzey Suriye’de haber takibi yapan gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in öldürülmesine dair gazetecilerin yapmak istediği eylemde gözaltına alınan 7 gazetecinin tutuklanması, İstanbul Barosu’na yönelik açılan soruşturmaya dair Meclis Araştırma Komisyonu kurulması talebinde bulundu (23 Aralık).
MHP’den “uluslararası fon” karşıtı yasa teklifi: MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir, yabancı vakıf ve derneklerden fon alan basın kuruluşlarının kaynaklarının kesilmesi ve lisanslarının iptal edilmesi için TBMM’ne kanun teklifi sundu. Teklife ilişkin sosyal medya hesabından paylaşım yapan Özdemir, “Son yıllarda bazı yabancı vakıf ve derneklerin farklı gerekçelerle ülkemizde faaliyet gösteren bazı yayın kuruluşları ve medya organlarını fonladığına dair bilgiler sıklıkla kamuoyuna yansımıştır. Fon alan kuruluşların da Türkiye’nin milli güvenliği aleyhine faaliyetler yürüttüğü de anlaşılmaktadır” şeklinde suçlama yöneltti. Kanun teklifi ile yabancı dernek ve vakıflardan destek alarak faaliyet yürüten yayıncıların aldıkları desteklerin kesilmesinin, destek almaya devam etmeleri halinde yayın lisanslarının iptal edilmesinin hedeflendiği ifade edildi (6 Kasım).
TBMM’de gündeme “Açık Radyo” getirildi: EMEK Partisi (EMEP) Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca, Açık Radyo’nun lisansının iptal edilmesini TBMM gündemine taşıdı. TBMM genel kurulunda söz alan Karaca “Ülke gündemi bir yandan ‘normalleşme’ perdesiyle örtülürken perdenin ardında tek adamın her türlü icrası ‘anormal’ bir biçimde devam ediyor. Baskı ve sindirme uğruna hak ihlalleri sürüyor. RTÜK, Basın İlan, iletişim başkanlığı el ele, kalem kırıp duruyorlar, tek işlevleri konuşanı susturmak, kelimenin her anlamıyla ‘açık’ olanı kapatmaya çalışmak” dedi.29 yıldır sesi duyulmayanların sesini duyuran Açık Radyo’nun hukuksuz biçimde lisansı iptal edildi. Farklı seslere, düşüncelere tahammül göstermeyen RTÜK’ün kapatılması gerekirken, 29 yıllık Açık radyonun kapatılması kabul edilmez. Basın özgürlüğünün bu şekilde keyfi uygulamalarla yok edilmesine sessiz kalmayacağız” şeklinde konuştu (17 Ekim).
Cumhurbaşkanlığı ve bakanlıklardan mesajlar
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ankara’da TUSAŞ’a yönelik silahlı ve bombalı saldırıya ilişkin yayınları eleştirdi; “...Medyamızı çok kötü bir sınav vermiştir. Hepimizi yaralayan menfur cinayetlerde sergilenen sorumsuzluğun bir benzerinin TUSAŞ’taki terör eyleminde de tekrarlandığını görüyoruz. Bunun kabul edilebilir hiçbir yanı yoktur” dedi.
Son üç aylık dönemde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında adlarına da yer vererek, pek rahat bir şekilde medya kuruluşlarını tehdit ediyor: “TV’de yuvalanan MHP düşmanlarını, yorumcu müsveddelerini, Halk TV başta olmak üzere medya organlarını ve patronlarını tek tek not aldığımızı, zamanı geldiğinde burunlarından fitil fitil getireceğimizi… duyuruyoruz.”
Bu arada Adalet Bakanı Yılmaz Tunç da, sosyal medyadan sadece “mahkeme” görüyor; “Özellikle ‘sosyal medya mahkemeleri’ olarak nitelendirdiğimiz, yargıyı yıpratmaya yönelik yalan beyanlara kesinlikle taviz vermeyeceğiz” diyor.
Bahçeli’den medya patronlarına tehdit: “MHP her sözünün arkasındadır. 22 Ekim’deki grup toplantımızda ne demişsek hala arkasındayız.İmralı’yla DEM Grubu arasında yüz yüze temasın gecikmeksizin yapılmasını bekliyor, çağrımızı kararlılıkla tekrarlıyoruz…. Bahçeli, “TV’de yuvalanan MHP düşmanlarını, yorumcu müsveddelerini, Halk TV başta olmak üzere medya organlarını ve patronlarını tek tek not aldığımızı, zamanı geldiğinde burunlarından fitil fitil getireceğimizi, tenhadaki özürlerinin kabul edilmeyeceğini duyuruyorum. Asılsız konuşanların, sahibinin sesini aktaranların alınlarını karışlarız” (MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu; 26 Kasım).
Bakan Tunç “sosyal medya”dan mahkeme gördü: “Özellikle ‘sosyal medya mahkemeleri’ olarak nitelendirdiğimiz, yargıyı yıpratmaya yönelik yalan beyanlara kesinlikle taviz vermeyeceğiz. Çünkü bu tür girişimlerin amacının, yalnızca yargıya değil, doğrudan devlete olan güveni sarsmak olduğunu çok iyi biliyoruz.” dedi. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye Yüzyılı Yargı Reformu Strateji Belgesi’ni kamuoyuna açıklayacağını söyleyen Tunç, “Türkiye Yüzyılı’nı adaletin yüzyılı yapmak adına yeni mevzuat düzenlemelerini de içeren Yargı Reformu Stratejimizi hazırlıyoruz.” ifadelerini kullandı (Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Antalya’da Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfı (ATGV) Antalya Eğitim ve Sosyal Tesisi’nde düzenlenen Yargı Teşkilatı Toplantısı’nda, yargı mensuplarının hukuk sisteminin temel taşı, toplum vicdanını teskin eden doğru ve tarafsız kararların mimarları olduğunu belirtti; 23 Kasım).
Bahçeli’den gazeteci Köylü’ye sözlü saldırı: Gazeteci Hilal Köylü, “Çözüm süreci konusunda Erdoğan ile aranızda görüş ayrılığı var mı?” sorusunu yönelttiği MHP lideri Devlet Bahçeli’nin sözlü saldırısına uğradı. Bahçeli, Köylü’nün sorusuna, “Basın mensubu kardeşlerim, Türkiye’yi tahrik edici, yanlış bilgilerle ayrımcılığı körükleyici davranışlardan vazgeçsin. Geçemiyorsan mesleğini bırak!” şeklinde karşılık verdi (12 Kasım).
RSF çalışmaları nesnel değilmiş: Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, CHP Muğla milletvekili Doç Dr. Selçuk Özdağ’ın soru önergesine, Bakan Abdülkadir Uraloğlu imzasıyla verdiği yanıtta Freedom House ve RSF çalışmalarını nesnel olmamakla suçladı (30 Ekim).
Erdoğan medyayı beğenmedi gitti: “Terörün gayesi sadece kan dökmek değildir toplumda korku ortamı oluşturmaktır. Ülkemizde bazı çevreler bilerek veya bilmeyerek terörün bu hedefine ulaşmasına yardım ediyor. Sosyal medya operasyon aygıtı gibi. Hassasiyetler ülkemize gelince esirgeniyor. Bizi asıl üzen böyle meselelerde daha çok sorumlu çok daha titiz yayın yapmasını beklediğimiz yazılı görsel medyamızdır. Son dönemde medyamız bu tip olaylarda kötü bir sınav veriyor. Medyamızı çok kötü bir sınav vermiştir. Hepimizi yaralayan menfur cinayetlerde sergilenen sorumsuzluğun bir benzerinin TUSAŞ’taki terör eyleminde de tekrarlandığını görüyoruz. Bunun kabul edilebilir hiçbir yanı yoktur. Milletin memleketin, hak ve çıkarlarının reyting yarışlarına feda edilmemesi gerekir. Görüntüleri servis edenler de devletimizin ve kurumlarımızın güvenliğine telafisi zor zararlar vermiştir.” (Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Fuar Merkezi’nde SAHA EXPO 2024 Savunma, Havacılık ve Uzay Sanayii Fuarı Programı’nda konuştu, Ankara’daki bombalı saldırıyı izleyen yayınları nedeniyle medyayı eleştirdi; 25 Ekim).
Cumhurbaşkanı’nın imdadına “Rüya” yetişti: Medya ombudsmanı ve gazeteci faruk Bildirici, haftalık yazısında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, Meclis’te soru sorma olanağına kavuşabilen ender gazetecilerden Hilal Köylü’nün, Erdoğan’a yönelik “DEM Parti’yle de işbirliğine açık olduğunuzu söylediniz ama onlar somut adım yok diyorlar. Somut adım olabilir mi, bekleyelim mi?” sorusuna Cumhurbaşkanı’nın “Rüya ne diyorsun sen?” şeklindeki yönlendirmesiyle A Haber Muhabiri Rüya Akkuş’un yanıtlamasını eleştirdi. Bildirici, “Bir gazetecinin sorusuna, Cumhurbaşkanı yerine başka bir gazeteci neden cevap versin? Ama Rüya Akkuş, öyle düşünmemiş olacak ki, Erdoğan rolüne soyundu hemen. “Somut adım beklemeksizin siyasetteki ılımlı havayı sürdürelim” dedi. Köylü, “Ilımlı hava sürecek mi?” diye ısrar etse de Erdoğan, “Rüya verdi cevabı” diyerek yürüdü gitti yanlarından. Gazeteci olarak orada soru sormanın amacı Erdoğan’ın tavrını öğrenmekti. Ama Rüya Akkuş onun yerine konuşarak Erdoğan’ın DEM’e ilişkin tavrının öğrenilmesini engellemiş oldu. Hem de kendisini siyasetçinin yerine koyarak temas mesafe kuralını çiğnedi (14 Ekim).
Tepkiler
Son üç ayda, uluslararası/ulusal gazetecilik ve ifade özgürlüğü örgütleri faaliyetleri, özellikle uluslararası fonlar sayesinde yayın faaliyetlerini sürdüren medya kuruluşları ve sivil toplumu tedirgin eden “etki ajanlığı” taslağına odaklandı. 16 kadar kuruluş, bu konuda, Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’ei de ortak bir mektupla uyardı.
Bu dönemde, 60’ı aşkın basın ve ifade özgürlüğü örgütü, IPI öncülüğünde kaleme alınan ortak bir bildiriyle, RTÜK’ün 30 yıldır yayın yapan Açık Radyo’nun karasal yayınına son verme kararını kınadı. Avrupa Parlamentosu da, Met-Gün İnşaat Şirketi’nin sansür girişimlerine tepki gösterdiği için “kişisel verileri yaymak” suçlamasından verilen 20 aylık hapis cezası da İstinafta onanan DW Türkçe İstanbul Koordinatörü Gazeteci Bülent Mumay’a yönelik yargı baskısını kınayan bir karar aldı.
Ayrıca, Nevşin Mengü gibi gazetecilerin gözaltına alınması, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin tehditleri, Kürt medyasına yönelik operasyon ve Kuzey Suriye’de gazeteci Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in öldürülmesi, Balıkesir’de gazeteci Hakan Sataroğlu’na yönelik saldırı, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın ANKA kamerasına müdahalesi de son üç ayda tepki gösterilen konulardan oldu.
Daştan ve Bilgin’in öldürülmesine DJV tepkisi: Alman Gazeteciler Birliği (DJV), Türkiye’ye, 19 Aralık’ta Kuzey Suriye’de SİHA saldırısıyla öldürüldükleri açıklanan gazeteciler Nâzım Daştan ve Cihan Bilgin’in ölüm sebebinin açığa çıkarılmasını istedi. “Bu, Türk hükümeti tarafından açığa çıkarılması gereken korkunç bir şüphe” ifadesini kullanan DJV Başkanı Mika Beuster, Türk güvenlik güçlerinin “haberci avına” çıktığının tespit edilmesi durumunda, sorumluların mahkeme önünde hesap vermesini gerektireceğini savundu; Almanya Dışişleri Bakanlığı’ndan da destek talep etti (23 Aralık).
TGS’den “Gazetecilik saldırı altında” bildirisi: Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), gazeteciler Nâzım Daştan ve Cihan Bilgin’in 19 Aralık’ta Kuzey Suriye’de öldürülmesi dahil bir haftada yaşanan olayları derlediği basın bildirisiyle “Gazetecilik saldırı altında” dedi. Açıklamada, “Gazetecilik mesleğine yönelik düşman politikalar devam ettiği sürece benzerlerini yaşamaya da devam edeceğiz. İktidarı bir an önce bu politikadan vazgeçmeye, gazetecileri de meslek paydasında buluşup dayanışmaya çağırıyoruz” denildi (23 Aralık).
İFJ, CPJ ve IPI’dan Daştan ve Bilgin için açıklama: Uluslararası basın örgütlerinden Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ), Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) ve Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), Kuzey ve Doğu Suriye’de gelişmeleri takip eden serbest gazeteci Nazım Daştan ve ANHA muhabiri Cihan Bilgin’in 19 Aralık’ta SİHA saldırısında öldürülmesine tepki gösterdi. CPJ Savunuculuk ve İletişim Direktörü Gypsy Guillén Kaiser “Gazeteciler sivildir ve her zaman korunmalıdır. Türkiye’nin savunma makamlarını Suriye’de gazeteciler Cihan Bilgin ve Nazım Daştan’ın öldürülmesine ilişkin kapsamlı bir soruşturma yürütmeye çağırıyoruz. Sorumluların hesap vermesini sağlamak bir zorunluluktur” denildi. CPJ de, öldürülen gazetecilerin çalışmaları nedeniyle hedef alınıp alınmadıklarının soruşturulması çağrısında bulundu. IFJ Genel Sekreteri Anthony Bellanger de, “Meslektaşlarımıza yönelik bu saldırıyı kınıyor ve sorumluların hesap vermesini talep ediyoruz” dedi (22 Aralık).
Gürses’e destek: Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) ve Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) gibi birçok gazeteci kuruluşu, YouTube kanalında Kuzey Suriye’deki durumu değerlendirdikten sonra gazeteci Özlem Gürses’in gözaltına alınmasını eleştirdi, serbest bırakılmasını istedi. TGC açıklamasında da, “Haksız ve hukuksuz olarak gözaltına alınan ve tutuklanan tüm gazetecilerle dayanışma içindeyiz” denildi. Nevşin Mengü’nün de 12 Aralık’ta gözaltına alınıp serbest bırakıldığını hatırlatan RSF, “Yetkililer Gürses’i bırakmalı ve habere erişim hakkını tehdit eden bu tacizlere son vermelidir” dedi. ÇGD de yaptığı açıklamada, “Sosyal medyada hedef haline getirilen gazeteci Özlem Gürses, ifade vermek üzere çağrılması halinde gidebilecekken, hiçbir kaçma şüphesi ve delil karartma ihtimali de olmadan, hukuka aykırı bir şekilde gözaltına alınmıştır. Özlem Gürses derhal serbest bırakılmalı” dedi. Gazeteciler Cemiyeti açıklamasında da, “Bugün İstanbul’da demokratik haklarını kullanan 20’ye yakın meslektaşımız gözaltına alındı, herkesin ne demek istediğini gayet iyi anladığı bir canlı yayın sırasındaki dil sürçmesi nedeniyle meslektaşımız Özlem Gürses tutuklamaya sevk edildi... Gazetecilere bu zulmü mevzuata uyduran idarecileri kınıyoruz! Bu kabul edilemez uygulamalar haber peşindeki tüm gazetecilere gözdağıdır” ifadeleri yer aldı (20 Aralık).
TGC’den Ağca ve Akit TV’ye tepki: TGC, gazeteci Abdi İpekçi’yi 1 Şubat 1979’da İstanbul Nişantaşı’ndaki evinin önünde katleden Mehmet Ali Ağca’nın Akit TV’de katıldığı programda Abdi İpekçi’ye, ailesine, Türk basınına, Milliyet ve Cumhuriyet gazetelerine yönelik ifadelerinin suç oluşturduğunu bildirdi. TGC, Cemiyetin önceki Başkan Vekillerinden ve Milliyet gazetesi genel yayın yönetmenlerinden Abdi İpekçi’nin demokrasiyi savunan ve ödün vermeyen gazetecilik anlayışı nedeniyle öldürüldüğünü hatırlattı. Açıklamada, “Akit TV’de Muharrem Coşkun’un sunuculuğunu yaptığı Kırmızı Masa Programı’na konuk edilen Mehmet Ali Ağca’nın Abdi İpekçi’ye, ailesine, Türk basınına, Milliyet ve Cumhuriyet gazetelerine yönelik suç oluşturan ifadeleri kabul edilemez. Suçun ve suçlunun övüldüğü programda, nefret söylemi içeren bu ifadelerin; televizyon ekranlarında yayınlanması kamusal sorumluluk anlayışıyla bağdaşmamaktadır” denildi (18 Aralık).
Mengü’ye gözaltıya tepkiler: TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş ve Türkiye Temsilcisi ve Bianet’in medya özgürlüğü raportörü Erol Önderoğlu, gazeteci Nevşin Mengü’nün, kırmızı bültenle arandığı açıklanan Demokratik Birlik Partisi (PYD) yöneticisi Salih Müslim ile yaptığı röportaj sonrası “suç ve suçluyu övmek” şüphesiyle gözaltına alınmasına tepki gösterdi. Güneş, gazetecinin mesleği gereği gündemdeki olaylarla ilgili konunun tüm taraflarıyla röportaj yapabileceğini belirterek, “Bir röportajla ilgili olarak bir itiraz varsa bu konuda tekzip yayınlanabilir, dava açılabilir. Ancak iktidarın hoşuna gitmeyen her haber ya da röportajda gazetecilerin gözaltına alınmasının, tutuklanmasının hukuka uygun olmadığını düşünüyoruz” dedi. Önderoğlu da, gazetecilere yönelik adli kontrol yaygınlığının 2024 RSF Bilançosu’nda da öne çıktığına işaret etti; “Tolga Şardan, Sedef Kabaş, Merdan Yanardağ, Furkan Karabay’ın bir sabah gözaltına alınıp tutuklandıkları yargı tacizi olarak zihinlerdeyken Mengü’nün avukat uyarısıyla röportajını geri çekmiş olmasa bile gözaltına alınması belli başına bir endişe kaynağıdır” diye tepki gösterdi (17 Aralık).
Şardan’a destek: T24 haber sitesi yazarı Tolga Şardan’ın yargıda yolsuzluk iddialarıyla ilgili kaleme aldığı yazısından yargılandığı davayı CHP milletvekilleri Utku Çakırözer ve Enis Berberoğlu, CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu ve heyeti, RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, CPJ temsilcisi Özgür Öğret, Çağdaş Gazeteciler Derneği Giresun Temsilcisi Saliha Yayla, MLSA Eş Direktörü Barış Altıntaş, T24 Genel Koordinatörü Sertuğ Çiçek da dayanışma için izledi (17 Aralık).
Çorum’daki saldırıya kınamalar: TGC ve Çorum Gazeteciler Cemiyeti gibi çok sayıda gazetecilik meslek örgütü, İYİP Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu’nun korumalarının Çorum’da beş gazeteciye yönelik saldırısını kınadı. TGC’den yapılan açıklamada “Bu şiddetin parti yöneticilerinin korumalarından kaynaklanması demokrasi açısından ciddi bir sorundur. Saldırganların cezalandırılmasını istiyoruz” denirken Çorum Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu da, “Halkın haber alma kaynağı olan ve kamu görevi yerine getiren gazetecilerin, davetli olarak katıldıkları bir ortamda böylesi bir muameleye maruz kalmaları asla kabul edilemez. Korumaların zorbalığına maruz kalan meslektaşlarımıza geçmiş olsun diyor, yaşanan hadiseyi esefle kınıyoruz” şeklinde tepki gösterdi (17 Aralık).
16 uluslararası kuruluştan Leyen’e “Türkiye” mektubu: Uluslararası basın meslek örgütleri ve insan hakları örgütlerinden oluşan 16 hak grubu, Avrupa Konseyi’ni, insan hakları ve ifade özgürlüğündeki gerilemeye son vermesi için Türkiye’den taleplerini güçlendirmeye çağırdı. Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’e hitaben hazırlanan mektupta, “Türkiye’ye ‘etki ajanlığı’ yasa tasarısını tamamen geri çekmesi için kamuoyu önünde çağrıda bulunulması” talep edildi. Mektupta, IPI yanı sıra, Uluslararası İnsan Hakları Gözlemevi (IOHR), Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ), ARTICLE 19, İnsan Hakları İzleme Örgütü, Güney Doğu Avrupa Medya Organizasyonu (SEEMO), Uluslararası Af Örgütü, PEN Uluslararası, Barış için Akademisyenler-Almanya, KulturForum TürkeiDeutschland e.V., Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF), Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), Bağımsız Gazetecilik Platformu (P24), English PEN, IFEX, Uluslararası Karikatürcü Hakları Ağı’nın (CRNI) imzası vardı (10 Aralık).
Batıhan’a davaya tepki: Kadın Gazeteciler Derneği, dernek üyesi Yüsra Batıhan hakkında, “AFAD basını engelliyor” paylaşımına ve Maraş’taki depremlerle ilgili haberleri nedeniyle “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamasıyla dava açılmasını kınadı: “Basın özgürlüğü hakkımızı savunuyoruz! Sansür ve baskılar bizi yıldıramayacak!” (5 Aralık).
TGC’den Bahçeli ve iktidara eleştiri: TGC Yönetim Kurulu son bir haftada yaşanan basın ve düşünceyi ifade özgürlüğü ihlalleriyle ilgili açıklama yaptı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 26 Kasım’da sarf ettiği “Halk TV başta olmak üzere medya organlarını ve patronlarını tek tek not aldığımızı, zamanı geldiğinde burunlarından fitil fitil getireceğimizi duyuruyorum” şeklindeki sözlerinin açık tehdit oluşturduğunu açıklayan TGC, “Yurttaşın haber alma hakkını engellemekten vazgeçin” dedi. Medyanın çoğunluğunu kontrol eden iktidarın, haberin üretimini engelleyip, yurttaşı bilgisizleştirmekte, var olan olumsuzlukları normalleştirmeye, kamu yararına zarar veren eylemleri gözden uzak tutmaya çalıştığını belirten TGC, Diyarbakır’da çok sayıda gazetecinin de gözaltına alındığını, RTÜK’ün de çok sayıda eleştirel kanalı cezalandırdığını da bildirdi (28 Kasım).
Gözaltılara tepki: Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eş Başkanı Selman Çiçek, TGS Diyarbakır Temsilcisi Başkanı Mahmut Oral ve DİSK Basın-İş Temsilcisi Hakkı Boltan, Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturma kapsamında Diyarbakır, Batman ve İstanbul’da yapılan ev baskınlarında 10 gazetecinin gözaltına alınmasına tepki gösterdi. Boltan, “Bu saldırı, iktidarın son süreçte muhalefete ve özellikle Kürtlere yönelik siyasetini teşhir eden gazeteciliğedir” dedi. Gazeteci meslek örgütleri, gazetecilerin serbest bırakılmasını istedi. Üç kuruluş, gözaltıları, Diyarbakır’da yapılan bir basın açıklamasıyla kınadı (27 Kasım).
Balıkesir’deki saldırıya kınamalar: Balıkesir Gazeteciler Cemiyeti ve RSF gibi kuruluşlar, Burhaniye’de çıkan Zeytin Efe gazetesinin imtiyaz sahibi Hakan Sataroğlu’na CHP Burhaniye Meclis Üyesi Nadir Bayram’ın giriştiği ağır saldırıyı kınadı. RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, X üzerinden, “Balıkesir’de gazeteciyi ağır şekilde darbeden CHP’li meclis üyesi hem mahkemede hem de parti yönetiminde hesap vermelidir. Gazeteciye şiddet son bulsun dedikçe zorbalık açıkça bir siyasi kültür olarak yaygınlaşıyor. Hepimize bu noktaya cezasızlık getirdi!” açıklaması yaptı (23 Kasım).
Uluslararası heyetten “etki ajanlığı” tepkisi: Uluslararası Basın Enstitüsü’nün (IPI), Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) ve Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF), IPI’ın öncülük ettiği üç günlük (13-15 Kasım) Ankara’daki görüşmeler ortak basın bildirisinin yayımlanmasıyla sonuçlandı. Heyet; Anayasa Mahkemesi, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), muhalefet partileri, gazeteciler ve diplomatik temsilcilerle görüştü. Misyon açıklamasında ise, hükümetin, muhalefete danışmak için 14 Kasım’da geri çektiğini açıkladığı “etki ajanlığı” düzenlemesiyle ilgili, “Türkiye, eleştirel herkesi casus olarak nitelendirebilecek yasayı derhal geri çekmelidir” denildi (21 Kasım).
İçişleri Bakanına ÇGD tepkisi: ÇGD, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’yı, ANKA kamerasına müdahale ederek, “devlet yetkililerinin her koşulda ve her ortamda koruması gereken basın özgürlüğü hakkını Meclis çatısı altında unutmakla” eleştirdi. Açıklamada “Bakan’ın bu davranışı hem mesleğimize hem kamuoyunun bilgi alma hakkına karşı kabul edilemez bir tutumdur. Siyasetçilerin son zamanlarda meslektaşlarımıza karşı gösterdikleri bu tür tavırlar dikkat çekici düzeye yükselmiştir” denildi (20 Kasım).
RSF’den Karabay ve Güleçyüz için çağrı: RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, “tutuklanmaları için bir neden bulunmadığı”nı ifade ettiği 10 Haber sitesi muhabiri Furkan Karabay ve Yeni Asya gazetesi yayın yönetmeni Kazım Güleçyüz’ün tahliye edilmesini talep etti. Önderoğlu, “Yargının mütemadiyen ürettiği bir sorun olarak bu keyfi tutuklamalara son verilmesini istiyoruz” dedi (16 Kasım).
Bahçeli’ye tepkiler: Ankara merkezli Gazeteciler Cemiyeti, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin gazeteci Hilal Köylü’ye karşı sözlü saldırıda bulunmasını kınadı. Açıklamada, “Cumhur İttifakı’nda bir görüş ayrılığı olduğu yönündeki iddiaları doğrudan muhatabına sormak, bu konuları yakından takip eden her gazetecinin asli görevidir. Siyasetçiler yanıt vermek yerine öfke sergilemeyi, gazeteciyi sözde suçlamalarla hedef göstermeyi bir kenara bırakmalıdır” denildi (12 Kasım).
“Etki ajanlığı” taslağına TBB eleştirisi: Türkiye Barolar Birliği (TBB), “etki ajanlığı” düzenlemesine ilişkin “Demokratik bir hukuk devletinde, kişi özgürlüğü ve güvenliği ile ifade özgürlüğü hakkını yakından ilgilendiren ceza hukuku alanında belirsiz, muğlak, müphem, ne şekilde yorumlanacağı öngörülebilir olmayan ifadelere yer verilmesini kabul etmek mümkün değildir” açıklamasını yaptı (12 Kasım).
Karabay’ın tutuklanmasına tepkiler: DİSK Basın İş, ÇGD, RSF gibi çok sayıda gazetecilik örgütü, 10Haber sitesi muhabiri Furkan Karabay’ın CHP’li Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer’le ilgili soruşturma sürecine dair haberi ve sosyal medya paylaşımları sonrası tutuklanmasına tepki gösterdi. DİSK Basın İş açıklamasında, “Yargılanan yalnızca Furkan Karabay değil bütün gazeteciler ve gazetecilik mesleğidir. Uydurma suçlamalarla ve talimatla gerçekleşen bu karar gazetecilik mesleğine yönelik saldırıların bir parçasıdır. Bu saldırılar karşısında mesleğimizi ve halkın haber alma hakkını savunmaya devam edeceğiz” denildi. RSF temsilcisi Erol Önderoğlu da, “Madem yargılanacak, tutuklanmasında ne fayda gördünüz; amaç peşin ceza kesmek, haddini bildirmek değilse? Gazeteci tutuklamadan duramamak yargının skandal bir huyu haline geldi. Oysa sayıları düşüşe geçmişti. Karabay tahliye edilmelidir” şeklinde açıklama yaptı. Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA), Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF), Punto24 Bağımsız Gazetecilik Derneği (P24), Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) ve Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) yayımladıkları ortak açıklama ile Furkan Karabay’ın serbest bırakılması çağrısı yaptı (9-12 Kasım).
TGC’den kayyum ve gözaltı tepkisi: TGC, son dönemde gazetecilik haklarının bastırılmasına tepki için bir basın bildirisi yayımladı. Türkiye Spor Yazarları Derneği’ne (TSYD) kayyum atanması ve Batman Sonsöz gazetesi muhabiri Serhat Aslan’ın gözaltına alınmasını da örnek gösteren TGC, “İktidarın kamu yararına olmayan faaliyetlerini haberleştiren gazetecilere yönelik hedef gösterme, haksız gözaltı ve tutukluluk uygulamalarından vazgeçilmesini istiyoruz” dedi (4 Kasım).
TGC’den şiddete kınama: TGC, Galatasaray-Beşiktaş futbol maçından sonra A Spor muhabiri Emre Kaplan’a yapılan saldırıyı kınadı. Açıklamada, Kaplan’ın Beşiktaş Kulübü Başkanı Hasan Arat’ın şoförü Sezgin Gülnar’ın yumruklu saldırısına uğradığıne yer verildi, gazetecinin hastanede tedavi görmek zorunda kaldığı da belirtildi. TGC, Türkiye Futbol Federasyonu’nu, Beşiktaş ile tüm kulüplerin yöneticilerini gazetecilere yönelik şiddetin önlenmesi için göreve çağırdı. TGC, “Gazeteci hangi medya kuruluşunda görev yaparsa yapsın tüm saldırılarda bu olayda olduğu gibi en kısa sürede işlem yapılmasını, saldırganların cezasız kalmamasını istiyoruz. Meslektaşımıza ‘geçmiş olsun’ diyoruz” dedi (30 Ekim).
RSF’den Payzın’a destek: RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, Zafer Partisi genel başkanı Ümit Özdağ’ın eski Halk TV program sunucusu Şirin Payzın’a yönelik sarf ettiği “Türkiye düşmanlarının yanında olmak” ithamına dair tazminat davasının reddedilmesini eleştirdi. Önderoğlu, “Bu, saldırgan siyasete prim vermek, online alanda hedef kadın gazetecileri marjinalize etmek olmalı. Bu karar, sunucu ve yorumculara yönelik son derece provokatif, iftira olarak derinliği bulunmayan, hedef gösterici ve negatif algı yaratmaya dönük söylemlerin, hele ki kadın gazetecilere yönelik olduğunda ne denli merhamet ve tolerans gördüğünü gösteriyor. Bir siyasetçi olarak Özdağ’ın değil, yasa önünde hakları tartışmasız olan Payzın korunmalıydı” dedi (24 Ekim).
“Etki ajanlığı” düzenlemesine TGC tepkisi: TGC de, “Etki ajanlığı” düzenlemesinde yer alan devletin güvenliği, iç ve dış siyasal yararları gibi, ceza kanununda tanımı olmayan “organizasyon”, “organizasyonun stratejik amaçları” gibi, hukuksal olmayan, siyasi iktidarların her zaman her koşulda istedikleri gibi kullanabilecekleri torba kavramlarla düşman ceza hukuku anlayışını körükleyecek” düzenlemeden geri dönülmesini talep etti (24 Ekim).
Orantısız “bant daraltma”ya tepkiler: İFÖD, RSF gibi ifade özgürlüğü kuruluşları, Ankara’daki Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ’ne girişilen saldırı sonrası sosyal medya kullanıcıları ve gazetecilerin, İnternete 15 saati aşan bir süre bant daratması uygulanması nedeniyle X (Twitter), Facebook, Instagram, YouTube, TikTok ve Telegram’a girememesine tepki gösterdi. Saldırıyla ilgili yayın yasağı getirilmesinin ardından yapılan müdahaleye ilişkin RSF, “Bu orantısız müdahalelere son vermelidir” dedi (24 Ekim).
RSF’den sürgün gazeteciler çağrısı: RSF, Türkiye’de sürgünde olan ve ülkelerine gönderilmeleri halinde tutuklanma veya ölümle yüz yüze kalacak gazetecilerin korunması için Türkiye’ye çağrı yaptı. RSF açıklamasında, “Gözaltına alınan ve sınır dışı bekleyen çok sayıda Suriyeli gazeteci ve İranlı muhabir Reza Esmaili tehlike altında” denildi (24 Ekim).
Basın örgütlerinden “etki ajanlığı” taslağına tepki: Basın meslek örgütleri, “etki ajanlığı” düzenlemesinin yeniden TBMM’ye taşınmasına ortak açıklamayla basın ve ifade özgürlüğüne yönelik bir saldırı olarak değerlendirerek tepki gösterdi. Ortak açıklamada, “Etki ajanlığı” kavramının ceza kanununa eklenmesinin, basın özgürlüğünü ciddi bir tehdit altına sokan bir adım olup, “iç ve dış siyasal yararlar aleyhine”, “yabancı organizasyon” ve “savaş etkinliği” ifadelerinin getirdiği muğlaklığın, bu düzenlemenin her türlü gazetecilik faaliyeti üzerinde baskı oluşturma potansiyeli taşıdığına işaret edildi. Düzenlemenin Mayıs’ta 9’uncu Yargı Paketi taslağında yer aldığı ve tepkiler üzerine geri çekildiği anımsatılan açıklamada, Türkiye Gazeteciler Sendikası, Basın Konseyi, DİSK/Basın-İş, Diplomasi Muhabirleri Derneği, Çağdaş Gazeteciler Derneği, Gazeteciler Cemiyeti, Ekonomi Muhabirleri Derneği, Haber-Sen, İzmir Gazeteciler Cemiyeti ve Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği’nin imzası vardı (22 Ekim).
ÇGD’den Komitgan’a destek: ÇGD Bursa Şubesi, Darbe girişiminden sorumlu tutulan Fethullah Gülen’in ölüm haberini “yol kazası” ile olumlu tarzda sunduğu için işine son verilen ve gözaltına alınan Bursa’da Bugün sitesi eski yayın yönetmeni gazeteci Aysın Komitgan’a destek oldu. ÇGD, gazetecinin, söz konusu ifadeleri, “canlı yayın esnasında ne diyeceğini bilemediği bir esnada gayri ihtiyari bir biçimde kullandığı”nı açıkladı (21 Ekim).
Müftüoğlu için ortak açıklama: Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA), Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği (MKG), Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Diyarbakır Temsilciliği ve Türkiye Basın Yayın Matbaa Çalışanları Sendikası (DİSK Basın-İş), “örgüt üyeliği”nden yargılanan DFG Eş Başkanı Dicle Müftüoğlu’ya destek verdi. 24 Ekim’deki duruşması öncesi ortak açıklama yayımlayan örgütler, “Dicle Müftüoğlu’nun davası ve benzer gazetecilik davaları dikkate alınarak dayanışmayı büyütme çağrısı yapıyoruz. Müftüoğlu’nun Kürt bir gazeteci olarak yaptığı haberler ve basın özgürlüğü noktasında yürüttüğü çalışmalar, kriminalize edilerek cezalandırılmak isteniyor” denildi (21 Ekim).
60 örgütten Açık Radyo’ya destek: 60’ı aşkın basın ve ifade özgürlüğü örgütü, IPI öncülüğünde kaleme alınan ortak bir bildiriyle, RTÜK’ün 30 yıldır yayın yapan Açık Radyo’nun karasal yayınına son verme kararını kınadı. Açıklamada, “Bu karar, bağımsız medya ve ifade özgürlüğüne darbedir. Açık Radyo’nun lisansı iade edilmelidir” denildi (17 Ekim).
Açık Radyo’ya RSF desteği: RSF Temsilcisi Erol Önderoğlu, (RTÜK) karasal yayın lisansını iptal ettiği Açık Radyo’ya destek verdi. AFP’ye konuşan Önderoğlu, “Medya kutuplaşmasının giderek arttığı bir ülkede çoğulcu haberi temsil eden Açık Radyo’ya yayını iade edilmeli ve bu skandal çullanmaya son verilmelidir” dedi. TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş ise, “29 yıldır sesi duyulmayanların sesini duyurmaya çalışan medya kuruluşlarından birisi olan Açık Radyo’nun hukuksuz biçimde lisansı iptal edildi. Farklı seslere, düşüncelere tahammül göstermeyi beceremeyen RTÜK’ün kapatılması gerekirken, 29 yıllık bir radyonun kapatılması kabul edilmez. Basın özgürlüğünü bu şekilde keyfi uygulamalarla yok edilmesine sessiz kalmayacağız. Dayanışmaya bu saldırıları püskürteceğiz” şeklinde açıklama yaptı (16 Ekim).
Diyarbakır’da şiddete kınama: Sekiz gazetecilik kuruluşu, Diyarbakır’da 13 Ekim’de düzenlenen “Özgürlük” yürüyüşünü takip ederken gazetecilerin polis saldırısına uğradığını duyurdu. Açıklamada, Heval Önkol, Ceylan Şahinli, Hevidar Önver ve Sonay Ödengit’in adlarına yer veren kuruluşlar, “Halkın haber alma hakkı için görevlerini yerine getirmekte olan gazetecileri hedef almaktan vazgeçin. Mesleklerini icra ederken engellenmeye çalışılan tüm gazetecilerin yanında ve dayanışma içinde olmaya devam edeceğiz” dedi. Açıklamada, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG), Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği (MKG), Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA), DİSK Basın İş, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Haber Sen Diyarbakır Şubesi, Kadın Gazeteciler Derneği ve Yerel Medya Derneği’nin imzası vardı (16 Ekim).
Aranca’ya destek: ÇGD, Ankara’daki Sinan Ateş cinayeti dosyasıyla ilgili haberi nedeniyle “soruşturmanın gizliliğini ihlal” suçlamasıyla İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanan T24 sitesi muhabiri Asuman Aranca’ya destek verdi: “Meslektaşımızın ve halkın haber alma hakkının yanındayız. Mesleğimize yönelik saldırılara karşı durmaya devam edeceğiz”. Gazetecinin 15 Ekim’de görülen duruşmasını RSF temsilcisi Erol Önderoğlu da izledi (15 Ekim).
RSF’den Önderoğlu, Fincancı ve Nesin için çağrı: RSF, Türkiye temsilcileri Erol Önderoğlu’nun dokuzuncu yılına giren Özgür Gündem dayanışma davasından artık aklanması gerektiğini bildirdi. RSF Genel Direktörü Thibaut Bruttin, yaptığı açıklamada, “Bu dava sadece yargıya siyasi müdahaleyi değil, aynı zamanda RSF’nin Türkiye’deki faaliyetleri üzerinde sallanan Demokles’in kılıcını da göstermektedir. Türk mahkemelerini Erol Önderoğlu’nu tamamen beraat ettirmeye ve bu tacize son vermeye çağırıyoruz” dedi (14 Ekim).
Açık Radyo’ya destek: Gazetecilik örgütleri ve ifade özgürlüğü savunucuları, RTÜK’ün lisansına göz diktiği Açık Radyo’nun karasal yayınının iptal edilmesine sert tepki gösterdi. İfade Özgürlüğü Derneği (İFÖD) temsilcisi Prof. Dr. Yaman Akdeniz, “Bu devirde asıl kapanması gereken Açık Radyo’nun lisansını iptal eden & siyasi otoriteye bağlı RTÜK’tür. Böyle bir kuruma teknik anlamda ihtiyaç varsa bile yayın içeriği kontrolüyle bağlantılı olarak lisans iptal etme yetkisi elinden alınmalı, orantısız cezalara son verilmelidir” dedi. RSF temsilcisi Erol Önderoğlu da, X üzerinden, “Türkiye’nin görsel-işitsel ortamını koruması gereken RTÜK’ün, 30 yıldır Türkiye’de çeşitliliğin sembolü, bağımsız Açık Radyo’nun lisansını iptal edene kadar her fırsatı değerlendirdiğini görmek dehşet vericidir” şeklinde açıklama yaptı (11 Ekim).
Aydın’a tehdide DİSK Basın-İş kınaması: DİSK Basın-İş, MHP Lideri Devlet Bahçeli tarafından ‘dört soytarı’ ifadesiyle hedef gösterilen gazetecilerden Halk TV programcısı Şule Aydın’a yönelik cinsel şiddet tehdidini kınadı. Sendika açıklamasında, “Gazeteci Şule Aydın, yaşadığı dairenin girişindeki duvara yazılan bir kelimeyle cinsel taciz tehdidi aldı. Faillerin bu gücü nereden aldığını çok iyi biliyoruz! Kadınların güvende yaşayamadığı ülkemizde gazeteciler, gözaltı ve hapis cezası tehdidinin yanı sıra bir de cezasızlıktan güç alan, ne idüğü belirsiz kişilerin tehditleriyle karşı karşıya. Meslektaşımıza yönelik saldırıyı kınıyor, yetkilileri göreve davet ediyoruz!” şeklinde bir tepkiye yer verdi (11 Ekim).
AP, Mumay’a yargı baskısını kınadı: Avrupa Parlamentosu (AP), İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) metro kredisine haciz koyduran Met-Gün İnşaat’ın sansür girişimlerine tepki gösterdiği için “kişisel verileri yaymak” suçlamasıyla 20 ay hapse mahkum edilen ve cezası İstinafta onanan DW Türkçe İstanbul Koordinatörü Gazeteci Bülent Mumay’a yönelik yargı baskısını kınayan bir karar aldı. AP Genel Kurulu’nda 10 Ekim’de oylanan karar tasarısı oy çokluğuyla kabul edildi. AP’nin Hristiyan Demokrat, Sosyal Demokrat, Muhafazakâr, Liberal, Yeşiller ve Sol grupları tarafından ortaklaşa kaleme alınan karar metninde, “Mumay ve keyfi tutuklu gazeteciler, medya çalışanları, siyasi muhalifler, insan hakları savunucuları, devlet memurları ve akademisyenler hakkındaki suçlamaların düşürülmesi” istendi (10 Ekim).
Cemiyet, Aygül’e tehdidi kınadı: Bitlis Gazeteciler Cemiyeti, Tatvan Belediye Başkanı avukat Mümin Erol’un 15 Ağustos’ta düzenlediği ve sonrasında kayıtları gazetecilik meslek örgütleriyle de paylaşılan basın toplantısında, Cemiyetin başkanı Sinan Aygül’e yönelik tehdit ve hakaretlerde bulunulduğunu açıkladı. Gelişmenin DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Rüştü Tiryaki ve Bitlis Milletvekili Hüseyin Olan’a iletildiği halde konuyla ilgili herhangi bir adım atılmadığını duyuran Cemiyet, olayın ardından iki ay geçmesine rağmen tehditlerin son bulmadığını üzüntüyle açıklayan Cemiyet, “Bu tehditler, basın özgürlüğüne ve gazetecilerin halkı bilgilendirme görevine karşı doğrudan bir saldırı niteliğindedir” dedi (9 Ekim).
Gazeteci örgütlerinden Bahçeli’ye tepki: Gazetecilik meslek örgütleri, partisinin grup toplantısındaki konuşmasında Sinan Ateş suikastıyla ilgili haber yapan gazetecileri tehdit edip hedef gösteren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye tepki gösterdi. TGC, “Siyasetçilerin görevinin gazetecileri tehdit etmek değil, can ve çalışma güvenliklerinin sağlamak olduğunu hatırlatıyoruz. Gazetecileri tehdit ederek, hedef göstererek, yaralayarak ve öldürerek kimse bir yere varamamıştır. Cinayetleri işleyenler gazeteciler değildir. AİHM ve AYM kararlarına göre basın ve düşünceyi ifade özgürlüğü demokratik toplumun temelidir. Meslektaşlarımızın başına gelecek her türlü olumsuzlukta hedef gösterenleri sorumlu tutacağımızı bir kez daha kamuoyunun bilgisine sunarız. İktidara ve muhalefete basın ve düşünceyi ifade özgürlüğünün korunması için sağduyu çağrısında bulunmayı sürdürüyoruz. Gazetecilik suç değildir” şeklinde açıklama yaptı. 12 basın meslek örgütü de, ortak açıklamayla, “Basın mensuplarını hedef gösteren bu açıklamalar, geçmişte Türkiye’de siyasetçiler tarafından tehdit edilen gazetecilere yönelik fiziksel saldırıların, cinayetlerin yaşandığı dikkate alındığında son derece riskli ve tehlikeli bir durumdur. Gazetecilerin özellikle mesleki faaliyetleri gereği bir cinayeti araştırdıkları için tehdit edilmeleri, demokratik hukuk devleti ilkesi ile ifade özgürlüğünün temel ilkelerine aykırıdır ve kabul edilemez” mesajı verdi. Örgütler, sürecin takipçisi olacaklarını bildirdi. Açıklamada, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG), Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA), Basın Yayın İletişim ve Posta Emekçileri Sendikası (Haber-Sen), Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), Basın Konseyi, Gazeteciler Cemiyeti, İzmir Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Türkiye Basın Yayın ve Matbaa Çalışanları Sendikası (DİSK Basın İş), Ekonomi Muhabirleri Derneği, Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), Article 19, Diplomasi Muhabirleri Derneği’nin (DMD) imzası vardı (1 Ekim).
Dayanışma
Uluslararası gazetecilik örgütlerinin Türkiye’deki medya özgürlüğüne dair endişelerinin merkezine, son olarak “Etki ajanlığı” taslağı yerleşti. Uluslararası gazetecilik örgütleri, IPI öncülüğünde ve RSF, CPJ ve ECPMF katılımıyla Ankara’da üç günlük temaslarda bulunurken de bu düzenlemenin kabul edildiği taktirde uluslararası fonlar sayesinde yayın yapanları hedef alacağını bildirdi.
Diğer yandan Türkiye’de, gazeteciliğin güncel sorunlarının çözüme kavuşturulmasına dönük girişimlere, 12 ayrı basın meslek örgütünün birlikte hazırladığı “Gazetecilik Hak ve Özgürlükler Deklarasyonu” eklendi. Bu dönemde ödüllendirilen yayın kuruluşları arasında RTÜK’ün yayın lisansını iptal ettiği bağımsız Açık Radyo da vardı.
12 meslek örgütünden “Hak ve Özgürlükler Deklarasyonu”: 12 ayrı basın meslek örgütünün birlikte hazırladığı “Gazetecilik Hak ve Özgürlükler Deklarasyonu” Gazeteciler Cemiyetinin ev sahipliğinde yapılan resepsiyon ile kamuoyuna sunuldu. Deklarasyonda, “ifade ve medya özgürlüğü”, “dijitalleşme ve fikri haklar” ve “çalışma yaşamı” başlıklarında gazetecilerin sorunlarına çözüm önerileri getirildi. Basın Konseyi, Çağdaş Gazeteciler Derneği, Disk Basın İş, Gazeteciler Cemiyeti, Haber-Sen, İzmir Gazeteciler Cemiyeti, Parlamento Muhabirleri Derneği, Türkiye Gazeteciler Sendikası, Foto Muhabirleri Derneği, Türkiye Haber Kameramanları Derneği, Diplomasi Muhabirleri Derneği ve Ekonomi Muhabirleri Derneğinin oluşturduğu Medya Dayanışma Grubunun düzenlediği çalışmalar sonucunda ortaya çıkan deklarasyonun tamamlanmasına pek çok meslek örgütü, gazeteci, akademisyenler ve hukuk insanları katkı verdi. Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici de deklarasyonun hazırlanış süreci hakkında bilgiler verirken, basın meslek örgütlerinin birleşmesinin önemini vurgulayarak, “Bu işe başlarken böyle bir metinle sonuçlandırabileceğimize emin değildik aslında. Uzun bir yol oldu ama sonunda böyle bir metin çıkardık ortaya” dedi (7 Aralık).
2024 Mülkiye Büyük Ödülü Açık Radyo’ya: Mülkiyeliler Birliği 2024 Mülkiye Büyük Ödülü, RTÜK’ün yayın lisansını iptal ettiği bağımsız Açık Radyo’ya verildi. Ödül, Birliğin 165. yılı resepsiyonunda aynı zamanda birliğin mezunu ve Açık Radyo kurucularından Ömer Madra’ya teslim edildi (4 Aralık).
Uluslararası gazetecilik örgütleri Ankara’daydı: Uluslararası gazetecilik örgütleri, IPI öncülüğünde ve RSF, CPJ ve ECPMF katılımıyla Ankara’da üç günlük temaslarda bulundu. IPI ekibinden Oliver Money-Kyrle, İpek Yezdani, Zeynep Gültekin ve Damla Tarhan Durmuş, RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, CPJ Türkiye Temsilcisi Özgür Öğret ile Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF) Temsilcisi Gürkan Özturan’ın yer aldığı heyet, AB Ankara Delegasyonu, Anayasa Mahkemesi; CHP, DEM, DEVA ve EMEP milletvekilleri, RTÜK’ün CHP’li üyesi Tuncay Keser ve Fransa Büyükelçiliği’nde diplomat çevrelerle de bir araya geldi. Görüşmelerde, TBMM’de görüşülmesi beklenen “etki ajanlığı” taslağı ana gündemi oluştururken, yargı tacizi, tehdit ve saldırılar, online sansür, cezasızlık ve vize gibi sorunlar da görüşülen başlıkları oluşturdu. Ankara’daki Gazeteciler Cemiyeti’nde meslektaşlarıyla bir araya gelen heyetten Önderoğlu, iktidar ve bürokrasi ile de görüşmek istediklerini ancak randevu alamadıklarını belirtirken “Yönetimin temel haklarla ilgili düzenleme getirirken sivil topluma yüz çevirmesi bir çelişkidir” dedi (13-15 Kasım).
Yeni Yaşam ve Karabay için eylem: DİSK Basın-İş çağrısıyla bir araya gelen gazeteci, yazar, milletvekili ve sanatçılar, gazetecilere yönelik baskı ve şiddeti İstanbul Tünel Meydanı’nda protesto etti. Belediyelere yönelik kayyum uygulamalarının protesto edildiği Batman’da, kendisini polis olarak tanıtan kişilerce önü kesilen ve şiddetle gözaltına alınmaya çalışıldığı duyurulan Yeni Yaşam gazetesi dağıtımcısı Veysi Akören ve tutuklanan 10 Haber muhabiri Furkan Karabay için yapılan eylemde “Gazetecilik suç değildir” yazılı pankart açıldı (16 Kasım).
Öğreten ve Baykara yalnız değildi: Uyuşturucunun yaygınlığını gözler önüne seren 12 Ocak 2023 tarihli “Met Çıkmazı” belgeseli nedeniyle gazeteciler Tunca Öğreten ve Murat Baykara’nın hapisle yargılandığı davayı, dayanışma için, RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) Temsilcisi Özgür Öğret ve gazeteci Fatih Polat da takip etti. Gazeteciler “uyuşturucuya özendirme” ve “suçu bildirmeme” iddiasıyla suçlanıyor (31 Ekim).
Müftüoğlu davasında dayanışma: Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eş Başkanı ve Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Dicle Müftüoğlu’nun Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi’nde “örgüt yöneticiliği ve üyeliği” suçlamasıyla yargılandığı ve beraat ettiği duruşmayı, Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği (MKG) Başkanı Roza Metina, DFG Eşbaşkanı Selman Çiçek, DİSK Basın-İş Başkanı Turgut Dedeoğlu, Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti (GGC) Başkanı Felat Bozarslan, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş ile Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA), İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) ve Norveç PEN’den temsilciler de izledi (24 Ekim).
Yeniden “Abdi İpekçi” adı verilmeli: TGC Yönetim Kurulu, İstanbul’daki Abdi İpekçi Spor Salonu yıkılarak yerine yapılan Basketbol Gelişim Merkezi’ne İpekçi adının tekrar verilmemesini kınayan bir açıklama yayımladı. TGC, “Abdi İpekçi sadece çok iyi gazetecilik yaptığı için hedef seçilerek öldürülmüştür. Bu ülke, Abdi İpekçi’yi öldüren karanlık elleri ortaya çıkaramadığı gibi, bir de ismini spor salonundan kaldırmanın ayıbıyla baş başa kalmıştır. Bu yanlıştan dönülmelidir” dedi (1 Ekim).
Raporlar
RSF 2024 Bilançosu’nda Türkiye ilgili olarak, “Düşüş gösteren tutuklu gazeteci sayısı, Türkiye’de adli kontrolün hızla yaygınlaşması gibi habercilerin hareket özgürlüğü ve zihinlerini teslim almaya dönük antidemokratik başka bir pratiğin varlığını gizlememelidir” denildi. Ayrıca RSF “MeToo çağında gazetecilik” raporunda, IŞİD’in köleleştirdiği Ezidi kadınlara yönelik suçlarını kamuoyuna taşıdığı için ölüm tehditleri de alan gazeteci Hale Gönültaş’a da yer ayırdı.
ABD merkezli Freedom House’un dijital özgürlüklere ilişkin yıllık “İnternette Özgürlükler Raporu”na göre, Türkiye “İnternetin özgür olmadığı ülkeler”den biri olarak, “sosyal medyanın ve siyasi, sosyal, dini içerikli internet sayfalarının yasaklandığı, internet kullanıcılarının hapsedilebildiği ve kullanıcıların saldırıya uğradığı veya öldürüldüğü” kategoride bulunuyor.
RSF Bilançosu’nda Türkiye uyarısı: RSF, 2024 Bilançosu’nda dünyada öldürülen 54 gazeteciden 31’inin çatışma bölgelerinde yaşamını yitirdiğini, tutuklu gazeteci sayısının da yüzde 7’lik artışla 550’ye ulaştığını bildirdi. Türkiye’de tutuklu gazeteci sayısı azalma gösterse de şimdi de adli kontrol yaygınlaştı. RSF Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu, Türkiye’de tutuklu gazeteci sayısında 2024’te kayda değer bir düşüş yaşandığını belirtti ancak uyardı: “Düşüş gösteren tutuklu gazeteci sayısı, Türkiye’de adli kontrolün hızla yaygınlaşması gibi habercilerin hareket özgürlüğü ve zihinlerini teslim almaya dönük antidemokratik başka bir pratiğin varlığını gizlememelidir. Nitekim, susturma girişimlerinin ve haberlerin etkisiz kılınmasının yolu olarak, belki de tutuklamanın yerine geçecek tarzda, neredeyse sistematik endişe verici bir online sansür pratiğini gözlemliyoruz.” (12 Aralık).
RSF’nin “MeToo sonrası gazetecilik” raporunda Hale Gönültaş örneği: RSF, gazetecilerin kadın ve toplumsal cinsiyet azınlıklarının haklarını araştırmalarını sağlayan kayda değer gelişmelere küresel bir bakış sunmak ve baskının yeni yüzlerini de ortaya koymak için “MeToo çağında gazetecilik” başlıklı bir rapor yayımladı. Daha önce “Kadın Hakları: yasaklı araştırmalar” ve “Seksizm engelindeki gazetecilik” başlıklı raporlarla gündeme gelen RSF, son raporunda IŞİD’in köleleştirdiği Ezidi kadınlara yönelik suçlarını kamuoyuna taşıdığı için ölüm tehditleri de alan gazeteci Hale Gönültaş’a da yer ayırdı. Raporda yer verilen 16 RSF tavsiyesi arasında, siber tacizin belirli biçimlerinin suç sayılması, sosyal medya platformlarının bu saldırıları önlemek ve bunlarla mücadele etmekten sorumlu tutulması ve toplumsal cinsiyet konularından sorumlu yazı işleri müdürlerinin işe alınması yer alıyor (22 Ekim).
Freedom House Raporu’nda Türkiye: ABD merkezli düşünce kuruluşu Freedom House’un her yıl yayınladığı ve dijital özgürlükleri ele alan “İnternette Özgürlükler Raporu”na göre, Türkiye “İnternetin özgür olmadığı ülkeler” arasında kalmaya devam etti. Çalışmayla, dünyadaki internet kullanıcılarının yüzde 87’sini oluşturan 72 ülkedeki internet özgürlüğü değerlendiriliyor. Haziran 2023 ile Mayıs 2024 dönemini kapsayan raporda Türkiye, Rusya, Çin, Suudi Arabistan, İran, Mısır gibi ülkelerle bu yıl da “internetin özgür olmadığı ülkeler” kategorisinde gösterildi. Türkiye, sosyal medyanın ve siyasi, sosyal, dini içerikli internet sayfalarının yasaklandığı, internet kullanıcılarının hapsedilebildiği ve kullanıcıların saldırıya uğradığı veya öldürüldüğü kategorilerde bulunuyor (16 Ekim).
İşten çıkarmalar/ayrılmalar
Ekol TV yönetimi, 2 Eylül’de kendilerinin davetiyle işe başlayan gazeteci Rabia Çetin’in işine 30 Ekim’de son verdi. İzmir’den sonra son olarak da Zonguldak’ta “Geçinemiyoruz” diyen çok sayıda gazeteci, ekonomik sorunlara, mesleklerinin itibarsızlaştırılmasına ve sansüre karşı kentteki Madenci Anıtı önünde eylem yaptı.
Ekol TV Çetin’i işten çıkardı: Ekol TV yönetimi, 12 Eylül’de kendilerinin davetiyle işe başlayan gazeteci Rabia Çetin’in işine 30 Ekim’de son verdi. Kanalda bağımsız habercilik yapmanın güçlüğüne işaret den Çetin, “Orada çalıştığım 1,5 ay içerisinde başta Narin Güran ve Sinan Ateş dosyası olmak üzere birkaç dosyada bir haber ambargosu vardı” dedi. Çalışma şartların standart tanımadığını da savunan gazeteci, “Ben bir siteye editörlük için gittim, günün sonunda 2 siteye bakmam istendi. İnsanları çıkardıkları için iş yükünü de arttırıp iki siteye birden aynı oradan haber editlenmen isteniyor. Ve bu yoğunlukla gözünden kaçan bir nokta dahi sana ‘iş bilmez, haber yazmayı bilmiyor’ eleştirisi olarak dönüyor” diye bildirdi (1 Kasım).
Zonguldak’ta gazeteciden eylem: Zonguldak’ta “Geçinemiyoruz” diyen gazeteciler, ekonomik sorunlara, mesleklerinin itibarsızlaştırılmasına ve sansüre karşı eylem yaptı. Çok sayıda gazeteci, kentteki Madenci Anıtı önünde eylemlerini gerçekleştirdi. Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve Karaelmas Gazeteciler Derneği’nin destek verdiği eyleme siyasi parti temsilcileri de katıldı. Gazeteciler, Basın İlan Kurumu’ndan alacakları daha fazla destekle, maaşlarının iyileştirilmesini ve mesleklerinin daha sürdürülebilir hale gelmesini istiyorlar. Medya çalışanları, iş güvencesi olmadan çalıştırılmalarına ve yaptıkları haberlerde karşılaştıkları sansür baskılarına karşı da seslerini duyurdu. Daha önce de İzmir’de, TGS İzmir Şubesi’nin çağrısıyla gazeteciler, aynı mesajla Temmuz ayında eylem gerçekleştirmişti (21 Ekim).
(EÖ/VC)