Duygu Asena’nın doğumgünü bugün “Duygu Asena ile Düşünmek” etkinliğiyle kutlandı. Etkinlikte Asena’nın yazarlığı, gazeteciliği ve feminizmi konuşuldu.
Etkinlik Nebil Özgentürk’ün yönetmenliğini yaptığı “Kadının Adı: Duygu” adlı kısa filmin gösterimiyle başladı.
Kadir Has Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sevda Alankuş, yaptığı konuşmada şiddet, erken evlilikler, kadın bedeni, kadın cinayetleri gibi Duygu Asena’nın yıllar önce üzerine yazmaya başladığı erkek şiddeti, erken yaşta zorla evlendirmeler, kadın cinayetleri gibi konuların hala kamuoyunda tartışılan konular olduğuna dikkat çekti.
“10 yıl önce kaybettik ve çok özledik. Feminizmi olabildiğince çok kadınla buluşturmayı başardı. Onun yazdığı konuları tartışmaya devam ediyoruz. Kadınlığı ve toplumsal cinsiyeti kendi bildiği kalıplar içinde tutmaya çalışan ataerkiyi eleştiriyordu. Bunları herkese ulaşabilecek bir üslup ve devrimcilikle yazmıştı.”
Berktay: Yeni Duygu Asenalara çok ihtiyacımız var
Açılış konuşmasını yapan Prof. Dr. Fatmagül Berktay “Yeni kimlik arayışı, popüler feminizm ve Duygu Asena” başlıklı konuşmasında, Osmanlı’dan cumhuriyet Türkiye’sine kadın mücadelesi, feminist mücadele, ataerkil argümanlar ve patriarkanın süreklilik sağladığı noktalara, ardından ikinci dalga feminizm ve Duygu Asena’nın çalışmalarının feminizm tartışmalarının kitleselleşmesi üzerine etkilerine değindi. Asena’nın kitaplarının birer mücadele çağrısı olduğunu vurguladı.
“80 ve 90’larda feminist taleplerin gerçekleşmesinde Duygu Asena’nın Kim ve Kadınca dergileri büyük rol oynadı. Bu dergilerin feminizme olan yakınlıkları sayesinde farklı kadın öznellikleri ve kimlikleri kendine yer buldu.
"Yeni feminizmin en önemli ilkelerinden biri farklılık içinden düşünebilmektir. Böylelikle geleneksel, sabit, klişe kadın imgesinden uzaklaşıldı. Çok çeşitli konulara popüler metinler aracılığıyla deneyimler paylaşıldı. Kadınlar arası rekabet konuları da bu dergilerde işlendi.
“Kadınların kendi duyguları, yetenekleri ve cinselliklerini keşfetmekte olduklarının göstergesiydi bunlar. Kadın gözlerimizin önünde şekillenmekteydi.
“Kim de Kadınca da feminizmle ilişkileri ve sorumlu tavırları nedeniyle reklam alamayarak 90’ların sonunda kapanmak zorunda kaldı. Yine de birikimlerini günümüze aktardılar.
“Günümüzde yaygınlaşma ve meşrulaşma, diğer yandan evcilleştirip içini boşaltma tehlikesiyle karşı karşıyayız. Egemen erkek ideolojisi bir yandan mecburen kadınların kazandıkları yeni konumu kabul etmek zorunda kalıyor, öte yandan yeni sınırlar koyarak onları hadlerini bilmeye zorluyor. Böyle bir ortamda yeni Duygu Asena’lara çok ihtiyacımız var.
“Duygu tam da sınırları aşan, haddini bilmez bir kadındı. Üstelik bunları başka kadınlarla paylaşıp onları da baştan çıkardığı için erkek iktidarın baskılarına, saldırılarına maruz kaldı. O kadınların ve toplumun özgürleşme mücadelesine katkıda bulunarak bu dünyada bir fark yaratmaya çalıştı ve bunu başardı.”
Koçali: En çok kullandığı söz "Neden"di
Duygu Asena’nın “Aslında Özgürsün” kitabının ismini taşıyan ilk panelde hukuk ve siyaset bağlamında kadın meselesi konuşuldu.
Panelistlerden Filiz Koçali, etkinliğe katılamadı ancak gönderdiği notta şu ifadelere yer verdi:
“Duygu Asena her konuyu, her gördüğünü, her duyduğunu mutlaka kadınlar açısından değerlendirirdi. Onunla birlikte çalışmaya demeyeyim de yürümeye başladığımızda en çok duyduğum, yazılarında en çok kullandığı söz ‘neden’di. ‘Erkekler yapıyor, neden kadınlar yapmıyor’, ‘erkekler şöyle, neden kadınlar böyle’.
“1987’den söz ediyorum. 450 milletvekilinin sadece altısının kadın olduğu yıllardan. 450’de 6. Yani yüzde 1.03.
“Neden kadınlar siyasette değil’ sorusuna birlikte yanıt aradık. O yıllar feminist hareketin de güçlenmeye başladığı yıllar. Hep birlikte bulduk sorumuzun yanıtını. Patriarka, erkekler, siyasetin kurgusu, cinsiyet rolleri… Hepsi birden.
“Sistem aynı sistem ama bugün onunla tanıştığımız yıllara göre büyük kazanımlarımız sözkonusu.”
Eyüboğlu: Umut kadınlarda
Koçali’nin notunun okunmasının ardından, panele moderatör Reyda Ergün ve avukat Meriç Eyüboğlu’nun konuşmalarıyla devam edildi.
Reyda Ergün, “Feminist teorinin bize kazandırdığı araçlarla hukuka baktığımızda hukukun erilliğini görüyoruz. Sisteminde eşitlik ve özgürlük vurgusu olan hukuk, kadın erkek eştsizliğinin yeniden üretilmesi için tüm araçsallığını ortaya koyabiliyor” diye konuştu.
Avukat Eyüboğlu konuşmasına Duygu Asena’yla tanışma hikayelerini anlatarak başladı. Martı isimli feminist dergiyi çıkarırken, o sıralarda Milliyet’te çalışan Asena ile bir röportaj yaptıklarını söyleyen Eyüboğlu “Popüler feminizmle ilgili sivri cümlelerimizi sakin bir şekilde cevapladı. Onun sakinliğini, bizim gibi genç ve sivri feministlere zaman ayırıp, tüm sorularımızı sabırla yanıtlamasını hiç unutmayacağım” dedi.
Eyüboğlu, yargı sisteminin erilliği, mahkemelerde tekrarlanan eril pratikler, kadın cinayeti davaları ve sistematik şiddet gören kadınların meşru müdafaayla işlediği cinayetlerde hukuk pratiklerinin nasıl farklılaştığını da anlattı. Hukukun çifte standartlarına değinen Eyüboğlu, toplumsal cinsiyet ve şiddet konularında toplumun çifte standartlarından da bahsetti:
“Özgecan Aslan’dan birkaç gün sonra Cansu Kaya öldürüldü. O sırada farkedildi ki, Cansu Kaya’nın katili Özgecan Aslan protestosuna katılmış, elinde dövizle poz vermişti. Özgecan Aslan cinayetinden sonra Türkiye’nin her yerinde yaygın eylemler yapıldı ama kadınlar öldürülmeye devam edildi.
"Çünkü öylesine bir masumluk öyküsü ve övgüsü oluşturuldu ki, yıllardır ev içinde öldürülen kadınlar görmezden gelinirken, üniversite öğrencisi, tecavüze mücadele etmiş bir kadın cumhurbaşkanına kadar sahiplenilecek bir şeye dönüştü. Ama diğer kadın cinayetlerine ilişkin büyük bir sessizliğe geri dönüldü. Toplumsal algıda bir şey değişmedi. Kadınlar öldürülmeye, tacize tecavüze uğramaya devam ediyor. Mahkemeler objektif davrandıklarını varsayarak, cinsiyetçiliği davalara yansıtmaya devam ediyor.
“Umut var mı? Umut biraz Yasemin Çakal, biraz Çilem Doğan… Umut aslında ,’hayır buna izin vermeyeceğiz’ diyen kadınların kendisinde.”
Çalışlar: Eşitlik için erkeklerin değişmesi önemli
Gazeteci Oral Çalışlar, panelin ardından söz alarak arkadaşı Duygu Asena'yı anlattı:
"İlk başta sol gelenekten gelen biri olarak ben de küçümsemiştim kitabı. Zamanla eşitlik mücadelesini birlikte sürdürmeye başladık. Daha sonra Duygu’nun da arasında bulunduğu 6 gazeteci Milliyet’ten çıkartıldı ve biz de Cumhuriyet’e bu arkadaşlarımızı nasıl alırız diye düşünmeye başladık.
"Sonra geldiler. Duygu Asena dışında herkese bir köşe verildi. Sonra İpek (Çalışlar), Cumhuriyet dergide ona haftada bir yazı yazabileceği bir yer verdi. Gazetede erkekler arasında ‘Niye Duygu yazıyor’ fikri hakimdi. Zamanla fark ettik ki, erkek egemen kültür en modern yerlerde bile karşımıza çıkıyor. Gerçekten kadın erkek eşitliğinin en önemli ayaklarından biri erkeklerin değişmesi ve bunu başaranlar da yine kadınlar." (ÇT)
* “Duygu Asena ile Düşünmek” etkinliği, Kadir Has Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Araştırmaları Merkezi ve İletişim Fakültesi işbirliği ve Friedrich Ebert Stiftung Derneği ve bianet’in destekleriyle düzenlendi.
Etkinlik Zeynep Oral, Yazgülü Aldoğan, Derya Sazak, Nazım Alpman'ın konuşmacı olarak katılacağı “Kahramanlar Hep Erkek": Gazetecilik ve Kadın paneliyle devam edecek.