Bu sezon "Asmalı Konak", "Vizontele Tuuba", "Neredesin Firuze" gibi bol tantanalı ve medyatik filmlerle, "Okul" ve "Mustafa Hakkındaki Herşey" gibi, iddiasız ama, ilk filmlerini çekme şansını bulmuş yönetmenlerin filmlerini de izlediğimde, bende etkisi en fazla olan film "Duvara Karşı" filmi oldu.
Antalya Film Festivali'nde yarışan filmler başta olmak üzere, festival sonrası seyirciyle buluşan filmlerin içinde, en çok "Duvara karşı" filmi, sinema diliyle, söyleme biçimiyle, yaşamda karşılığı olan bir öykü olarak karşımıza çıkıyor.
Keşke Irmak çekseydi...
Tabii ki her zaman, sinemasal anlatımın yaşamda bir karşılığının olması gerekmez. Ama bilim-kurgu ya da fantastik bir öyküden yola çıkmayıp, yaşamdan bir kesiti anlatıyorsan, gerçekle bir paralelliğin olması beklenir ki, bu da doğaldır.
Bu bakış açısıyla irdelediğimizde son olarak vizyona giren filmlerden "Mustafa Hakkında Herşey"in, senaryosuyla ayakları yere değmeyen, yönetmenliğiyle özenli bir film olduğunu söyleyebiliriz.
"Asmalı Konak" dizisinde iyice pişen Çağan Irmak, ilk sinema filminde "yönetmen" olarak kendisini kanıtlasa da, dizi yönetmenliğini dikkate ve ciddiye almayan sinema eleştirmenlerince yoğun eleştirilerine maruz kalıyor.
"Asmalı Konak" dizisinin- dizi diyorum dikkat- yönetmeni olan Çağan Irmak, "Asmalı Konak filmini keşke Çağan Irmak çekseydi" cümlesinin, dedikodunun ötesinde, doğru bir saptama olduğunu gösteriyor ki, sonuçta öngörülerimizde yanılmadığımız ortaya çıkıyor.
Amerikan sineması hayranlığı
Ancak Çağan Irmak'ın senaryolarında göze çarpan Amerikan sineması hayranlığı "Mustafa Hakkında Herşey"in de handikabı olarak, bu kez göze çarpmıyor, batıyor.
Bu yıl içinde ilk filmlerini gerçekleştiren Taylan Kardeşler'in "Okul"uyla, Çağan Irmak'ın -ilk filmi "Bana Şans Dile" vizyon görmedi- "Mustafa Hakkında Herşey" filmlerinin zafiyetlerinin nedeni olarak, kendi sinemalarını peliküle aktarmak isterken, üçüncü sınıf Hollywood filmlerinin tuzağına düşmeleri gösterilebilir. Yaşadıkları dar çevrenin dışındaki dünyayı algılama yetersizlikleri, -her iki filmde de-, kendi toplumlarıyla yabancılaşmalarının göstergesi oluyor.
Kuşkusuz Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok.
Sinemanın kuralları, teknikleri ve kuramları belli. Yazılmış sinema tarihi çerçevesinde, kendi sinemalarını yapama çabasını gösteren ve finansal kaynak bulan bu yönetmenleri alkışlamakla birlikte, Türk sinemasına yeni kazanımlar getirdiklerini söylemek çok zor.
Özgün sinema dilinin tadı
Taklitçi bir anlayışla, sinema yapmak isteyen Taylan Kardeşler ve Çağan Irmak film çekmiş olmak dışında bir kariyer edinemiyorlar. Fatih Akın'ın, 54. Berlin Uluslararası Film Festivali'nde Altın Ayı ödüllü filmi "Duvara Karşı' filmini izledikten sonra bu yargıya daha rahat varabiliyorsunuz.
Türkiye'den uzak, Almanya'ya giden Türklerin üçüncü kuşak temsilcisi olan Fatih Akın, hem bizden bir öyküyü anlatıyor, hem de kendi toplumuna yabancılaşmadığını kendi yaşadığı çevrenin pek farkında olmayan yönetmenlere, evrensel boyutta bir öykü ve sinema diliyle gösteriyor.
Öyle ki, "Duvara Karşı" filminden çıktığınızda, Türk sinemasında görmeye alışık olduğumuz melodramatik trüklere rağmen, özgün bir sinema diliyle karşılaşmanın tadını hissediyorsunuz.
Dizlerde pişen sinemaya düşen
Taylan Kardeşler de, Çağan Irmak da, kendi filmlerine sahip çıksalar da, -başka türlüsü zaten düşünülemez- yeni bir şey anlatmaktan, kendi sinema dillerini oluşturmaktan ve sinemalarını kanıtlamaktan uzaklar. Yönetmenlikleri-teknik becerileri-, dizilerde pişen, sinemaya düşen her iki filmin yönetmenlerinin övgüye değer tek yanları.
Gerek Taylan Kardeşler'in, gerek Çağan Irmak'ın, söylemek istedikleri şeylerin olduğunu ancak, söyleme biçimlerindeki tutarsızlıkların, görme biçimlerine kendilerini yabancılaştırdığını görüyoruz.
"Duvara Karşı" film ve yönetmenlik olarak doruğa tırmanırken, oyunculuklardaki başarı da, filmin omurgasını oluşturuyor. Sibel Kekilli ve Birol Ünel'in oyunculukları çıtayı yükseltirken, "Altın Ayı" ödülünün hiç de rastlantı olmadığını gösteriyor.
"Mustafa Hakkında Herşey" filmiyse; Fikret Kuşkan gibi deneyimli, profesyonel ve iyi bir oyuncunun yanı sıra, ilk filmini çeken Nejat İşler, bağımsız sinemacıların gözdesi Başak Köklükaya ve "Asmalı Konak" oyuncularından Şerif Sezer ve Zeynep Eronat'ın yer aldığı film.
Abartılı oyunculuğuyla eleştirilere maruz kalan Fikret Kuşkan'ın yanında, yıldızı parladığı iddia edilen Nejat İşler, oynadığı dizilerden farklı bir oyunculuk sergilemiyor.
Hangi karakteri oynarsa oynasın, hep aynı oyunu sergileyen bir Nejat İşler'in yanı sıra, yılların oyuncusu olan ve "Asmalı Konak"la yıldızı parlayan Şerif Sezer'i anmadan geçmemek gerek.
"Mustafa" yorucu ve rahatsız edici
Aslında bulunduğu yeri hazmedememiş, geldiği noktayı reddederek kişilik bozukluğuna uğramış, huzurlu ve sevgi dolu sandığı evliliğininse, bir trafik kazasıyla, sanal olduğunu gören "Mustafa" karakterinde, abartı dozunu kaçırsa da Fikret Kuşkan, iyi oyuncu olduğunu, oyunculuğa kafa yorduğunu gösteriyor. İzlerken yorulmanın ötesinde "Mustafa" karakterinden rahatsız oluyoruz.
Dingin bir oyunculuğu sevenler, Fikret Kuşkan'ı yerden yere vursalar da, bu karakterin başka nasıl oynanabileceğini söyleyemiyorlar.
Kaldı ki, Kuşkan'ın oyunculuğunu yorucu kılan bir başka unsur da, Çağan Irmak'ın kamerayla oynamayı ve kullanmayı çok sevmesi. Zaten Çağan Irmak da "Benim bir oyuncum da kamera" diyerek, bu gerçeğin altını da çiziyor.
Her ne kadar tanıtım yazılarında aksiyon ve gerilim filmi olduğu söylense de, Hollywood tarzı aksiyona alıştığımızdan mı nedir, bu tür filmlerinin henüz ülkemizde çekilemediğinin göstergesi olan "Okul" ve "Mustafa Hakkında Herşey" filmlerinin yönetmenleri, Fatih Akın'ın "Duvara Karşı" filminden yeni bir şeyler öğrenebilirler.
Tabii, kendilerini çok beğenme ve sevme tuzağına düşmezlerse. AD/NM)