Bakmayın siz, onun öyle söylediğine.
Gerekçesi sağlam. Çok işi varmış, ancak moda dergilerine bakacak vakit bulabiliyormuş.
Gördüğünüz gibi kızımız cahil değil.
Aydın değilim!
Tam da "aydın" tartışmalarının ortasında, pek hoş geldi bendenize böyle bir magazin haberi okumak.
"Aydın olmanın" bir küfür gibi algılandığı günümüzde, aslında, bunun nasıl böyle net olarak okunduğunu anlatan bir haberdi zira...
Efendim, söz konusu durum aslında "meşhurlar dünyasında" sıradan olaylardan.
Hem memlekette, hem de dış temsilciliklerde bir şekilde meşhur olanlar, kitap okumayı bir zül olarak görürler. Dalga geçilecek mevzudur kitap okumak, onlar için.
Çok işi var çook
Bu durum,anlaşılan biraz da, medyanın da pompaladığı bir durum.
Mesela Victoria Beckham. Kendisinin durduk yere bir röportajda "ben hayatımda hiç kitap okumadım" demesi beklenemez elbette. Bir gazetecinin de, işini gücünü bırakıp bunu sormuş olması da ayrı bir konudur yani.
Ancak "çok işi olduğu için" hayatta hiç kitap okumamış olan Victoria Beckham'ın özgeçmişinde de, şimdiki hayatında da ne iş yaptığını merak ediyor insan.
Zira kendisi bir dönem Pepsi için kurulan "Spice Girls" grubunda şarkıcılık etmiş olması dışında, David Beckham'ın eşi olmaktan öteye giden bir şey yapmıyor.
Gündeş'in iletişim danışmanı
Kitap deyince başka bir ilginç magazin haberi ise bizim memleketten, Ebru Gündeş'ten geldi. Gündeş kendisine bir iletişim danışmanı tutmuş.
Söz konusu danışman daÜstün Barışta.
Gündeş, Barışta'yla çalışmaya başladıktan sonra hayatının çok değiştiğini söylüyor. Barışta, Gündeş'e uzunca bir okuma listesi vermiş.
Listenin en başında da Orhan Hançerlioğlu'nun "Düşünce Tarihi" varmış. Gündeş'in hayatı kitabı okur okumaz değişmiş. Eskiden asla mini etek giymezmiş mesela, artık giyiyormuş...
İneklerle örnekler
Bu kitap okuma mevzusu sadece sanatçılarla ilgili bir durum değil elbet.
Günlük hayatta da, çok kitap okuduğu için, hele hele lise yıllarında, çok çalışkan olduğundan "ineklik"le suçlanıp, aşağılanan insanlar hiç de az değil.
Hatta bundan birkaç ay önce, zamansızlıktan kitap okuyamayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın okumak istediği kitapların bir ekip tarafından okunduğu ve başbakana özetlendiği haber yapıldığında da benzer tepkiler gelmişti.
Ben safça herkesin "olur mu böyle şey, özetten kitap mı okunur?" diyeceğini beklerken, birden sağdan soldan yorumlar gelmeye başladı: "Elbette doğru yapıyor başbakan. Kitap okumaya vakit mi ayıracak?"
Yani demem o ki bu kitap mevzusunun aşağılanması, çok kitap okuyanın "inek" bilinmesi sadece magazin dünyasına has değil. Eh hal böyle olunca da insanlar "aydın" deyince suratlarını buruşturuyorlar.
Küçük Prens mi, özeti var mı?
Aydın deyince surat buruşturanlar grubu, bu aralar bir de "Küçük Prens" deyince suratlarını buruşturuyorlar.
Antoine de Saint- Exupéry'nin, bence herkesin hayatı boyunca en az beşer kez okuması gereken olağanüstü masalı, bir cümle yüzünden yerle bir ediliyor memlekette son birkaç haftadır.
Bundan bilmem kaç yıl önce yazılmış ve üstelik daha da öncesini anlatan bir masal üzerinden "bu adam Atatürk'e diktatör demiş" tartışmaları yürüyor, arada olan Küçük Prens'e oluyor.
Muhtemelen dünyanın en barışçı kitaplarından birini yazan ve ne acıdır ki savaşta ölen Saint-Exupery de, mezarında dört dönüyor...
Kitaplarla insanlar arasındaki ilişkinin alay konusu olmadığı, insanların gazete yazılarından derlenmiş kitapları okuyunca, kendini kitap okumuş saymayacağı, hatta, başkalarının özetlediği kitapları okumayacağı günleri istiyor insan.
Yoksa, elbette çok hoş memlekette çok kitap satılması, çok insanın okuyor görünmesi. Ama, Küçük Prens'in bile yasaklanmasının tartışıldığı şu memlekete tüm bunlar çok, hem de pek çok...(ÇM/AD)