Tunceli ve Tunceli dışındaki Tuncelililer ve Tunceliyi bilen ve sevenler bu kez de el birliği ediyorlar.
Peki neden?
Çünkü Dünya Mirası ilan edilen, ülkemizin de ilk "Ulusal Park ve Koruma Alanları"ndan birisi olan bu coğrafya eğer şu ana kadar alınan kararlar ve yapılan planlar uygulanırsa en çok 10 yıl içinde sular altında kalacak. Şimdi akarsular arasında bir ada olan bu coğrafya, bu plan gerçekleşirse göl içinde bir ada olacak.
Havadan Anadolu'yu görme olanağınız oldu mu bilmem. Ama eğer olduysa Karadeniz kıyısındaki yeşilden sonra koca Anadolu'da çok uzaktan bir "Vaha" gibi yeşil görünen bir tek yer vardır: Tunceli ve Munzur Vadisi. Onun için "Dünya Mirası" ve "Ulusal Park" ilan edilmiş ve bu coğrafya doğası ve üzerinde yaşayan canlılarıyla korunmak istenmiştir.
Bu coğrafya korunmak istenmiştir ama bu coğrafyanın insanı binlerce yıldır bir çok badireler atlatmıştır. Eğitim düzeyi en yüksek insanlardan oluşan bu coğrafyanın insanlarının yüzde 70-80'i bugün bu coğrafyada yaşamamakta daha doğrusu yaşayamamaktadır.
Yurt ve yurttaş
Burada ömrünü geçiren yaşlı bir Anadolu insanının toprağına ve coğrafyasına bağlılığını ya da bir genç insanın bunca güzellikleri olan bir topraktan uzaklarda yaşamasını anlamak da çok zor değildir.
Üzerinde çok düşünmesek de yurt ve yurttaş birer olgu ya da fenomen olarak böyledir. Yaşayarak ve üreterek "Yurt" kıldığı toprağı ve onun var ettiği değerleri korumak biz insanlar için çok önemlidir.
Yeryüzünde hiç bir güç ve haklı neden bir toprak parçasını onu "yurt" bilen insanların elinden alıp, koparamamıştır. O nedenle bülbülün feryadını en iyi sılada olanlar bilir, altın kafeslerin neden vatan olamadığını yurdundan uzakta olanlar en iyi anlarlar.
Ama bunu anlamayanlar da vardır. Özellikle yaşadığımız sermayenin tek başına küreselleştiği yeni dünyanın parayı en yüce değer sayan yeni insanları bu coğrafyaya yönelik bir saldırı anlamına gelen bu barajlarla bir "olmaz"ı oldurmaya; bir coğrafyayı ve onun insanını "öldürmeye" çalışmaktadırlar. Ama başaramayacaklar.
Bizler bu tür örneklerin başarıya ulaştığına daha yakınlarda tanık olduk!...
Bu festival bir yardım çığlığıdır aslında
Bu festival de, bir çok insanı elele verip bu festivali düzenlemeye yönelten amaç da bir çığlıktır aslında. Bu çığlık yardım ve desteği çağırıyor. Bu çığlık; dün Bosna'da, Irak'ta yaşananlara, yarın İran'da ve başka yerlerde yaşanacak olan örneklerde duyacağımız çığlıkların bir benzeridir.
Bu çığlıkları duyan ve olan bitenlere her zaman karşı duran en azından duyarlığını ifade eden insanları bu küçük örneği de görmeyi hedefliyor ve bir şeyler yapmaya davet ediyor; bu çığlık.
Duyarlı olan herkes bu çığlığı duyup bir şey yapabilir. Orası bizim dünyamızın bir yeri ve en azından bu nedenle ben oraya sahip çıkıyorum diyebilir.
Haberdar olmak
Nasıl Sahip çıkılabilir? diye sorulabilir. Sahip çıkışın ve yapılabilecek olanların sınırı yoktur kuşkusuz. Haberdar olduğunu bir başkasına duyurmaktan, orayı yok edecek baraj inşaatı başladığında İsrail'de dozerin önünde duran Amerikalı genç kadının yaptığının benzerini yapmaya kadar, yapacak çok şey olabilir.
Ama hiç birimizin kahraman olmadığımızı biliyorum. Onun için daha basit sıradan, kendimizle ilgili olan işler bulup yaratabiliriz.
Ben bu nedenle öncelikle sizi yalnız olan bitenden haberdar olmaya çağırıyorum. Bence Munzur Festivali'ne katılarak Munzur Suyu'na yapılacak barajlara karşı toplumsal muhalefete katkıda bulunmak hepimizin görevi olmalıdır.
Ben bir sağlıkçıyım
Daha fazlasını da yapabiliriz kuşkusuz. Herkesin kendi alanından doğru ve sahip oldukları olanak ve ilişkileri zorlayarak bir şeyler yapması gerektiğini düşünüyorum.
Ben bir sağlıkçıyım. Orada yaşayan insanların sağlıkla ilgili sorunlarını geçen yıl yakından gözlemledim. Birkaç özverili sağlıkçı arkadaşımız bu coğrafyada görev yaparak mesleklerinin gereğini yerine getirmeye çalışıyorlar.
Onların en çok desteğe gereksinimi var. Belki de bir desteğin olduğu ya da böyle bir niyetin söz konusu olduğu duygusu bile yetebilir.
O özverili sağlıkçı arkadaşlarımıza bunun ötesinde sunacağımız her türlü destek ve katkı çok önemli olacaktır. Tabii ki bu katkı aynı zamanda Tunceli insanına da destek ve katkı anlamına gelecektir.
Bu amaçla neler yapabiliriz diye düşündüğümde
İlk aklıma gelenler
Önceden ilişki kurarak bir sağlık ocağına eksiklerini tamamlayacak bir destek oluşturabiliriz. Hükümetlerin sağlık politikalarının sağlık ocaklarını ortadan kaldırmaya çalıştığı şu dönemde böyle bir destek ayrıca çok anlamlı da olacaktır.
Yine belirli bölgelerde özellikle uzmanlık dallarında muayene ve desteği gereksinen kişiler için onların ayağına giderek, her biri için tek tek çok anlamlı olabilecek, o kişiler için bir şeyleri farklı kılabilecek bir tıbbi yardım ve yönlendirmeyi sağlayabiliriz.
Bunu bir popülist tavır ve bizim her zaman karşı çıktığımız "Sağlık Kampanyaları" gibi anlamamak gerekir. Gelecekte süreklilik kazanacak bir hizmetin ilk adımı olabilir. Bir kişi için bile bir şeyleri farklı kılacak bir destek hem örnek oluşturması bağlamında, hem de yapabileceklerimizi görmek bağlamında çok önemli olabilir.
Herkes kendi alanından
Her meslekten her daldan herkes bu coğrafyanın doğası, üzerinde yaşayan canlıları ve insanı için bir şeyler yapabilir. "Düş kurmak çok güzeldir ama iş yapmak daha da güzeldir" diyorum.
Gelin Munzur'da simgeleşen bu coğrafyada olan biten ve olacak olanlar hakkında çok sayıda insanın haberdar olması için Tunceli'ye gidelim, orayı tanıyalım sahiplenelim.
Bu düşüncelerime katılanları ve buralara gelme olanağını kendi başına yaratamayacak kişilerle en azından bu festival sırasında Tunceli'de birlikte olmayı, orayı görmeyi ve yaşamayı sonra da yapabileceklerimizi ortaklaşa belirlemeyi öneriyorum. (MS/NM)