Şebnem Korur Fincancı, Ahmet Nesin ve Erol Önderoğlu Özgür Gündem Gazetesi ile dayanışma için Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği kampanyasına katılmaları nedeniyle yargılandıkları davanın ilk duruşması bugün görülecek.
Duruşması öncesi İstanbul Tabip Odası’nda Adalet ve Özgürlük İçin Uluslararası Forum başlığında bir buluşma gerçekleşti.
Forumu Türk Tabipleri Birliği (TTB)- İstanbul Tabip Odası (İTO), İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), DİSK Basın-İş, Çağdaş Gazeteciler Derneği ve KESK İstanbul Şubeleri düzenledi.
Düzenleyici örgütlerinin temsilcilerinin yanı sıra Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF), İşkence Mağdurları için Uluslararası Rehabilitasyon Konseyi, İnsan Hakları İçin Hekimler Örgütü, REDRESS, Berlin Tedavi Merkezi, Nükleer Savaşı Önlemek için Uluslararası Doktorlar, Uluslararası Hukukçular Komisyonu temsilcilerinin de aralarında olduğu çok sayıda kişi katıldı.
Forumda söz alan katılımcılar Türkiye’nin içinde bulunduğu durumdan endişeli olduklarını belirtti. Fincancı, Önderoğlu, Nesin ve tutuklu gazetecilerin serbest bırakılmalarını talep etti.
Erez: Her zaman demokrasiden yana olduk
Açılış konuşmasını yapan İTO Başkanı Prof. Dr. Selçuk Erez “Türkiye’de son 14 yıl boyunca demokratik toplumun temel özelliklerinin kayıp gitmesine tanıklık ettik” dedi.
“Geçtiğimiz yıl Kürt bölgelerindeki savaşın sona erdirilmesi için yürütülen barış süreci sona erdirildi. Savaşın geri gelmesine enden oldu. Temmuz darbesinin arkasında Türk toplumunun pek çok kısmının, hükümeti eleştirel duran sivil toplum örgütlerinin, görünüşte legal iddialarla susturulmasına tanıklık ediyoruz.
“Darbe süreci hükümet tarafından bahane olarak kullanılıyor” diyen Erez, doktorlar, hukukçular, milletvekillerine yönelik baskılara dikkat çekti.
“Her zaman demokrasiden yana olduk. Kritik dönemde Türkyie’nin barış ve demokrasi için tarafsız seslere ihtiyaç var.”
Bakkalcı: Onarmak için hakikat gerekli
TİHV Genel Sekreteri Metin Bakkalcı 142 gazetecinin tutuklu olduğunu ve 160 yayın kuruluşunun kapatıldığını belirtti. Geniş bir kesimin soruşturmalar altında olduğunu,
demokratik zeminin tahrip edildiği bir ortamın yaşandığını söyledi.
Çatışmalar, sokağa çıkma yasakları, darbe girişiminde çok sayıda insanın öldüğünü hatırlattı. OHAL’le yaşanan ihlallere dikkat çekti.
“Böyle bir ortamda onarmak gerekiyor bunun için hakikat gerekli. Hakikatle ancak adalet sağlanabilir. Dünya için de bir yol ayrımındayız. O yüzden bugünkü buluşma çok kıymetli. Her halükarda özgürlük kazanacak. Çünkü dayanışma ortamları, vicdanı, onuru var bu güzel insanların.”
Fincancı: Ancak bırakılan mücadele kaybedilir
Şebnem Korur Fincancı, dayanışma için teşekkürlerini iletti:
“Bu mücadele çok kıymetli. Mücadele devam ettiği sürece kazanan biz oluruz. Mücadelenin kaybı ancak mücadelenin bırakılmasıyla mümkün. Bırakmayacağız ve mücadeleye devam edeceğiz.”
Önderoğlu: Kendimi sanık olarak görmüyorum
Erol Önderoğlu “İlkesel ve etik duruş bakımından bizim veremeyeceğimiz hiçbir hesap yok” dedi.
“Kendimi sanık olarak hiçbir zaman görmüyorum. Şebnem gibi, biz yaptığımız iş bakımından bırakın tutuklanmayı şüpheli olarak görülmeyi de reddediyoruz.
“Bizler toplumda yok edilmeye çalışılan itiraz etme, farklı bir yaklaşım getirme, kınama, insan haklarını savunma haklarına sahip çıkmaya çalışıyoruz. İktidarın bugün bire bir hedefinde olan çevrelerin bir arada olması ve toplumları da yalnız bırakmaması gerekiyor.
“Hiçbir zaman meselelerin bizim şahsımıza indirgenmesine, kişiselleştirmesine alışık olmadık. Her zaman başka insanlarla ilgilenmeye alışkınız.
“Meselenin bizim şahsımızda düğümlenmediğini bizim gerimizde çok daha savunmasız insanlar olduğunu, savaş bölgelerinde karakollarda medyanın yazı işlerinde çok daha savunmasız şekilde yakaladığını görüyorsunuz. Bu dayanışmanın muhafaza edilmesi ve ileride başka şüpheliler, sanıklar, dışlananlar etrafında sürdürülmesini diliyorum.”
Olcayto: Güç günler
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto “Türkiye’de hak savunucuları gazeteciler, bilim insanları, akademisyenler güç günler yaşıyorlar” dedi.
“Aydınların, demokrasiyi yeşertmek isteyen insanların solukları tıkanıyor.
Cumhuriyet ile Türkiye’nin okuyan düşünen sorgulayan insanlarına gözdağı vermek istiyorlar. Yalnız Cumhuriyet’e yapılmış baskı değil, aynı zamanda Türkiye’deki sosyalist Kürt gazetelerine de yönelik bir takım yaptırımların devam edeceğini gösteren bir işaret.
“En büyük sorunlarımızdan biri halkın haber alma kanallarının tıkanmış olması. Halk doğru haberi alamıyor. İktidarın sık sık çıkardığı yasaklar, sansür, otosansür, halkı gerçekleri öğrenmekten tamamen alıkoyuyor.
“Medyanın büyük bir kesimi de zaten iktidarın denetiminde. Böyle bir ülkede halktan konuşmasını, düşünce, ifade özgürlüğü kullanmasını beklemek haklı bir düşünce değil.
“Umuyoruz ki zaten temeli olmayan bu davada bir iyi sonuç çıkacak.
Cezaevinde olan tüm arkadaşlarımıza ve bu arada özel olarak Aslı Erdoğan ve Necmiye Alpay’a ve IPI Yönetim Kurlu üyesi Kadri Gürsel’e selam göndermek istiyorum.”
Keskin: Devletten farklı düşündüğümüz için yargılanıyoruz
İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin Özgür Gündem’in 1990’ların başından itibaren Kürdistan’da yaşanan tüm hak ihlallerinin tek ve ilk dile getiren tek gazete olduğunu söyledi.
“Bu nedenle bombalandı, yazarları, 9-10 yaşındaki dağıtımcıları katledildi devlet güçlerince. Defalarca kapatıldı.”
Kendisinin de gönüllü olarak üç yıl genel yayın yönetmenliği yaptığını ve bu nedenle kendisi ve yazı işleri müdürü hakkında 122 dava, Yargıtay’da 5 yıllık hapis cezası olduğunu söyledi. Son operasyon sonrası ise müebbetle yargılandıklarını, yurtdışına çıkış yasağı olduğunu söyledi.
“Bu davaların nedeni kişiliklerimiz değil. Bizim Türkiye’nin kırmızı çizgileri konusunda devletten farklı düşünmemiz nedeniyle yargılanıyoruz
“Gerçekten kabus günlerinden geçiyoruz. Dayanışmaya çok ihtiyacımız var. Mağdurlar arasında da ayrımcılık yapılmamalı. Çok haklı olarak Cumhuriyet gazetesine çok büyük destek veriliyor ama aynı desteği Özgür Gündem için de bekliyorum.
Düzkan: Bunlar rejim değişikliğiyle ilgili
DİSK Basın-İş’ten Ayşe Düzkan, salonda Türkiye basınından az sayıda gazeteci olmasının basının ne durumda olduğuna dair işaret olduğunu söyledi.
“Türkiye’de basın hiçbir zaman çok rahat çalışmadı. Gezi kalkışmasından beri sokakta muhalif eylemleri takip eden gazetecileri dönük tacizlerle bu bir ivme kazandı.
“Türkiye bir rejim değişikliği sürecinden geçiyor. Bu hukukun ortadan kaldırılması, yargı yasama yürütme arasındaki ayrımın ortadan kalkması ve parlamentonun etkisizleştirilmesiyle kendini belli etti.
“Sadece hukuki baskılarla değil kapatılan basın organlarının mülklerine el konmasıyla maddi bir baskı da var. Baskının ekonomik bir yanı da var. Kapatılan basın organlarıyla birlikte orada çalışanların büyük bir işsizlik sürecine girmesi de başka bir boyut.
“Bu baskının zirvelerinden biri Özgür Gündem Gazetesi’nin işkence ile basılması ve çalışanlarına işkence edilerek kapatılması oldu.
“Bütün bunlar bu rejim değişikliği ile ilgili, halkın haber alma hakkını engellemeye yönelik, olan bitenden kimsenin haber almamasını sağlamaktır.”
Tükel: Özgürlükleri savunmaya devam edeceğiz
TTB Merkez Konseyi Başkanı Raşit Tükel de kapanış konuşmasında şöyle dedi:
“Şebnem, Ahmet ve Erol’a yönelik baskılar karşısında bizler sizlerle dayanışarak basın özgürlüğünü haber alma özgürlüğünü ve tüm demokratik özgürlükleri savunuyoruz, savunmaya devam edeceğiz.
“TTB ve İTO ve diğer odalar üzerinde de ciddi baskılar söz konusu. Ana baskı unsuru görevimiz dışında faaliyet göstermek. Meslek örgütü olarak bizler demokratik ülkede barış içinde yaşadığımız koşullarda sağlıklı olabileceğimizi düşündüğümüz için tüm baskılara karşı burada, dayanışma içindeyiz.” (BK)
* Fotoğraflar: İTO
Bu yayın IPS İletişim Vakfı ile Osservatorio Balcani e Caucaso tarafından Avrupa Komisyonu ortak fonuyla yürütülen European Centre for Press and Media Freedom (ECPMF) Projesi kapsamında üretilmiştir. Burada dile getirilen görüşler IPS İletişim Vakfı’na ait olup hiç bir biçimde Avrupa Birliği'nin resmi görüşleri olarak değerlendirilemez.