bianet'in görüştüğü İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkanı Yusuf Alataş, dur ihtarının doğrudan ateş etmeyi gerektirmediğini, polisin kendisine ve başkasının yaşamına yönelik tehlike yoksa, silah kullanmayacağını söyledi.
İzmir Barosu avukatlarından Ali Koç da binaet'e, dur ihtarının otomatik olarak ateş etme yetkisi vermediğini belirtti.
Koç ve Alataş, olayla ilgili derhal idari ve adli soruşturma başlatılması gerektiğini de söylediler.
Aile soruşturmaya müdahil olmalı, İHD'ye başvurmalı
Alataş ve İHD Balıkesir Şube Başkanı Kemal Teke, Bulut'un ailesinin İHD'ye başvurmasını önerdi. Teke hukuki yardımda bulunabileceklerini vurguladı.
Alataş da İHD'nin bu tür durumlarda ulusal ve uluslararası kamuoyunun olayla ilgilenmesi için ellerinden geleni yapmalarının yanı sıra, etkili soruşturma için de çabaladıklarını bildirdi.
"İçişleri Bakanlığı'na, Meclis İnsan Hakları Komisyonu'na başvurularımız sonucunda, olayın meclis düzeyinde ve idari düzeyde soruşturulması gündeme geliyor. Böylece klasik bir suç duyurusunun ötesine geçiyor."
Koç'a göre de, Bulut'un ailesi tazminat davası açabilir, ayrıca soruşturmaya da müdahil olabilir.
Durmayana doğrudan ateş
Radikal gazetesinin bugünkü (28.Ağustos) haberine göre, Balıkesir'de Vasıfçınar Caddesi'nden İzmir yönüne giden 46 yaşındaki iki çocuk babası Halil Bulut yönetimindeki otomobil, Doğum ve Çocuk Bakımevi önünde, trafik ekiplerince durduruldu. 159 promil alkollü çıkan Bulut, hakkında işlem yapan görevlilerin elinden ehliyetini alarak, otomobiliyle kaçtı. Polis, kısa süren kovalamacanın ardından Bulut'un kullandığı otomobili Balıkesir-Bigadiç karayolunun 19. kilometresinde sıkıştırdı.
Anonsla uyarılan sürücünün durmaması üzerine, polis aracın lastiklerine ateş etmeye başladı. Göğsünden vurulan Bulut öldü. Bulut'un cesedi Adli Tıp Kurumu'na gönderilirken, polis memuru K.Ç. tutuklandı.
"Durumun gerçekten ateş etmeyi gerektirip gerektirmediği soruşturulmalı"
İki hukukçu Koç ve Alataş, olayın polisin gerçekten ateş etmesini gerektirip gerektirmediğinin araştırılması gerektiğini söyledi.
Koç, "Polis basit şüphe üzerine, doğrudan ateş edemez. Ateş ettiğinde de önce ateş edeceğim diye uyarması gerekiyor. Ardından önce havaya, sonra yere, sonra da öldürücü olmayan bölgeye ateş etmesi gerekiyor" dedi.
Alataş da, "lastiklere ateş edilirken Bulut'un göğsünden vurulmasının" kabul edilemeyecek olduğunu söyledi.
"Bu tür durumlarda polisin ilk yapması gereken, öncelikle aracın durdurulmasına çalışmaktır. Kişinin silahlı olduğundan emin değiller. Olayda herhangi bir silah kullanma da yok. Takip olduğuna göre, ilerideki trafik ekiplerinden yardım istenip, aracın önünün kesilmesi sağlanabilirdi.
"Polis silah kullanma eğitimi almış kişidir. 'Lastiklere ateş etmek' hiçbir şekilde kişinin öldürülmesinin mazereti olamaz."
Alataş, olayla ilgili polislerin derhal gözaltına alınması, ölüm söz konusu olduğu için tutuklanması, Valiliğin soruşturmanın sağlığı için bu kişileri soruşturma sonuçlanana kadar işten geçici olarak el çektirmesi gerektiğini de ekledi.
Dur ihtarı
Avukat Koç, polisin ortada hiçbir şey yokken "dur" diyemeyeceğini, kişi durmadığında da ateş edemeyeceğini belirtti."Ortada şüphe yoksa, polisin dur demesi de hak ihlali; en hafif deyimle görevi kötüye kullanmadır."
Koç, bu tür davalarda hazırlanan iddianamelerin cezasızlığa yönelik olabildiğine de dikkat çekiyor.
"Bu tür davalar genellikle kastı aşan insan öldürme olarak değerlendiriliyor. Savcılar genellikle suçu işleyenin kurtarılmasına dönük iddianame hazırlayabiliyor. Oysa iddianamelerin kasten insan öldürmeden hazırlanması gerek."
Alataş: Yaşam hakkı polis namlusunun ucunda
Alataş, zaten eskiden beri aşırı şiddet kullanma eğilimi olduğunu söylediği polisin, Terörle Mücadele Yasası'nda (TMY) yapılan değişikliğin ardından, silah kullanma konusunda psikolojik olarak rahat davranma olanağı bulduğuna dikkat çekti.
"Türkiye'de idam cezası yasalardan çıkarıldı. Ama yurttaşların yaşam hakkı polisin namlusunun ucunda. Bu hiçbirimiz güvende değiliz demektir."
Yasa ve uluslararası hukuk ne diyor?
Polisin dur ihtarını ve ateşli silah kullanma yetkisini düzenleyen Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu 16. maddesi şöyle:
Polis, aşağıda yazılı hallerde silah kullanmağa salahiyetlidir:Hak örgütlerinin Türkiye'de kolluk kuvvetlerinin orantısız kuvvet ve ateşli silah kullanmasıyla ilgili sık sık gündeme getirdiği Birleşmiş Milletler Kolluk Kuvvetlerinin Kuvvet ve Ateşli Silah Kullanımına Dair Temele İlkeleri'nin 9. maddesiyse "polis memurlarının, kendilerini savunma amacı ya da ölüm veya ciddi yaralanma tehlikesine karşı diğerlerini savunma amacı dışında kişilere karşı ateşli silah kullanmaması gerektiğini", "ateşli silahların kasıtlı olarak öldürücü nitelikte kullanımının ancak, hayatı korumak için kaçınılmaz olduğu durumlarda uygulanabileceğini" öngörüyor. (TK)A) Nefsini müdafaa etmek;
B) Başkasının ırz ve canına vuku bulan ve başka suretle men'i mümkün olmayan bir taarruzu savmak için;
C) Ağır cezayı müstelzim bir suçtan maznun olarak yakalanıp nezaret altında bulunan veya her hangi bir suçtan mahküm ve mevkuf olup da tutulması veya nakil ve sevki polise emir ve tevdi olunan şahısların kaçmaları veya bu maksatla polise taarruzları halinde yapılacak ihtarlara itaat edilmemiş ve kaçmağa ve taarruza mani olmak için başka çare bulunmamışsa;
D) Muhfazasına memur olduğu mevki veya elindeki silaha yahut kendisine verilmiş veya teslim edilmiş olan karakolhane ile şahıslara karşı vuku bulacak taarruzu başka suretle defe imkan olmamışsa;
E) Ağır cezayı müstelzim ve meşhut cürüm halinde bulunan suçlarda suçlunun saklı olduğu yerin arandığı sırada o yerden şüpheli bir şahıs çıkarak kaçtığı ve dur emrine kulak asmadığı görülerek başka suretle ele geçirilmesine imkan bulunmamışsa;
F) Ağır hapsi müstelzim bir suçtan dolayı maznun veya mahküm olupta zabıtaca aranmakta olan bir şahsın yakalanmasına teşebbüs edildiği sırada kaçar ve dur emrine de kulak asmayarak başka türlü ele geçirilmesi kabil olmazsa;
G) Vazife esnasında polise tecavüze veya karşı koymağa elverişli aletlerin ve silahların teslimi emredildiği halde emrin derhal yerine getirilmiyerek karşı gelinmesi veya teslim edilmiş silah ve aletlerin zorla tekrar alınmasına kalkışılmışsa;
H) Polisin vazifesini yapmasına yalnız veya toplu olarak fiili mukavemette bulunulmuş veya taarruzla mümanaat edilmişse;
İ) Devlet nüfuz ve icraatına silahlı olarak karşı gelinmişse