Helsinki Yurttaşlar Derneği (hYd), Minnesota İşkence Mağdurları Merkezi (CVT) ve Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü'nün (TODAIE) ortaklaşa düzenlediği Sempozyum, 90'a yakın ülkeden 400 dolayında insan hakları aktivisti ve sivil toplum kuruluşu temsilcisini bir araya getirdi.
Sempozyum için çalışan gönüllülerle birlikte 600 kişiyi bulan katılımcılar, 4 gün boyunca Ankara'nın resmi dairelerinin bulunduğu Bakanlıklar semtinde, TODAIE, Karayolları ve Devlet İstatistik Enstitüsü binaları arasındaki tenha caddelerde rengarenk giysileriyle gidip gelerek, oturumlara, panellere ve toplu eğlencelere katıldılar.
Sempozyumun son dakikaları yaklaşırken bianet'in sorularını yanıtlayan katılımcılardan Çetin Yılmaz (İnsan Hakları Derneği - İHD), "Hem bilgi hem de ilişkiler anlamında çok etkileyici oldu, biz gerçekten çok şey öğrendik. "Bella Ciao"ı 400'e yakın farklı seslerden, farklı kültürlerden insan beraber söyleyebildik. Bunu yakaladık. İnsan hakları mücadelesi alanında dünyayı biraz küçülttük" diyor.
Aynı zamanda sessiz bir protesto yaptınız açılışta, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Büyükelçisi Edelman'ın konuşması sırasında... ABD'nin politikalarını protesto etmenize rağmen Sempozyuma katıldınız. Bir de ABD'nin finansman sağladığı bir Sempozyuma katılmanın yanlış olduğunu düşünenler var, onlara ne diyeceksiniz?
"Onu da düşünmedim değil. Bu Sempozyumu gönül isterdi ki dünyadaki bu örgütler ortak, kendi olanaklarıyla yaratsınlar; ama böyle bir imkan doğmuş; bu imkanda alanı Amerika'nın inisiyatifine bırakmanın doğru olmayacağını düşünüyorduk biz; onları kendi paralarıyla tecrit etmek istedik; bu Sempozyuma katılanların hepsinin düşüncesi aynen böyledir, Amerikalıların da aynı.. Amerikalı insan hakları savunucularınınki dahil..."
Çok sayıda Orta ve Güney Amerika ve Afrika ülkelerinden Sempozyuma katılanlardan görüşlerini anlatan Kongo'dan Jean-Baptist Mikulu ve Guatemala'dan Monica Pinyon ise, bavullarını Sempozyumdan aldıkları ilhamla doldurarak ülkelerine döndü. Mikulu, Müslüman topluluklar içinde HIV/AIDS çalışması konusunda yeni fikirler edindiğini anlatırken, Pinyon sivil toplum kuruluşlarıyla çalışacak yatırımcılar bulmayı hedefliyor.
Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı'ndan (TOHAV) Av. Ruşen Doğan, Sempozyumdan beklentisinin daha çok uygulamaya yönelik bilgiler edinmek olduğunu belirterek teknik bazı sıkıntıları eleştiriyor. Ancak iletişim ağı kurma açısından Sempozyumun yararlı olduğu ve bu tip toplantıların sürdürülmesi gerektiği düşüncesinde.
Çetin Yılmaz, İnsan Hakları Derneği (İHD):
Bu süreci dört yıldır takip ediyorum. Politik toplantılarına da daha önce katılmıştım. Bu Sempozyumda dünyanın 80'den fazla ülkesinden 400 tane katılımcıyla ayni dili konuşup, ayni gözün parlaklığıyla bakmak, müthiş bir sinerji.
Bu sinerji benim ve toplantılarda karşılaştığım her insan hakları savunucusunun gözlerinden okunuyordu. Birincisi, bu müthiş bir duyguydu. İkincisi dünyanın farklı ülkelerinde bizim gibi insanların olması da çok heyecanlıydı. Bu toplantılardan çok etkilendik ve ciddi bilgi sahibi olduk.
Dünyadaki işkence mağdurlarıyla, istihdamda ayrımcılıkla, ırkçılıkla ilgili ülkelerin özelliklerini ve çalışma yöntemlerini öğrendik. O çalışma yöntemleriyle ülkemizde belki bir sentez yaratabiliriz. Diğer farklı ülkelerden gelen insanlar da bu öğrendikleriyle kendi ülkelerinde bir sentez yaratabilirler. Bu anlamda bizim için çok faydalı oldu.
Ayrıca, bu sempozyumun en çarpıcı tarafı, dünyada insan hakları mücadelesi verenler arasında bir ağ oluşturacak gibi görünmesi. Yani ben düşünsenize Uruguay'dan bir örgütle ilişkilenebildim. Peru'dan, Brezilya'dan bir örgütle ilişkilenebildim. Dünyayı biraz küçülttük insan hakları mücadelesi alanında. Yani bu anlamda çok faydalı oldu. Hem bilgi anlamında, hem de ilişkiler anlamında çok etkileyici oldu, biz gerçekten çok şey öğrendik.
Bir defa dün aksam "Bella Ciao"i 400'e yakın farklı seslerden insan beraber söyleyebildik. Bunu yakaladık.. Ama özel olarak örneğin ben Macaristan'da Romanlara uygulanan ayrımcılıkla ilgili çok özel bir ilişki kurdum, kendim ve örgütüm adına. Videolama sistemiyle ilgili yine uluslararası bir örgütle bir ilişki yarattım. Gene birçok alanda böyle özel ilişkilerimiz oldu ve bütün ülkeler de bu ilişkileri epeyce sağladılar.
Jean-Baptist Mikulu, Kongo:
İşkence mağdurları Merkezi, CVT için çalışıyorum. Gine'de işkence mağduru ve savaş bağlantılı travması olan mültecileri desteklemek amacıyla çalışıyoruz. Sempozyum hem değişik düşünceleri, paylaşmak hem de başkalarının yaptıklarını görmek açısından yararlı oldu. Aynı zamanda ilişki ağını genişletmek bakımından faydalı... Bunlar, Sempozyumun yararlarını kısaca özetlemem gerekirse, söyleyebileceğim şeyler.
Aynı hedef için çalışan insanların oldukça yüksek yaratıcılık örneği olan taktikleri ve izledikleri stratejileri paylaşmak imkanı doğdu. Birbiriyle ilişkiyi geliştirmek, yeni arkadaşlar ve meslektaşlar tanımak, doküman alış verişi yapmak olanağı yarattı Sempozyum.
Benim izlenimlerim çok olumlu. Yeni bir taktik demeyeyim de yeni çok çeşitli fikirler edindim. Özellikle toplumu mobilize etmek ve toplumun katılımını sağlamak bakımından. Ayni zamanda HIV/AIDS konusunda çalışan halkla ilişkiler danışmanlarının eğitimine ilişkin çok şey öğrendim, özellikle Müslüman toplumu içinde çalışma konusunda öğrendiklerim gerçekten yararlı. Ayrıca yer olarak Ankara'da bulunmak güzel.. Hava sıcak... Uyarıcı... İzlenimlerim çok olumlu ve umarım devam edebiliriz bu toplantılara.
Monica Pinyon, Guatemala:
Sosyal hizmetler alanında çalışıyorum. Farklı kültürlerin deneyimlerini benim ülkemde nasıl kullanabileceğimi ve onlarla nasıl birşeyler yapabileceğimi öğrendim. Ülkeme döndüğüm zaman insan haklarını geliştirmeye yönelik sivil toplum kuruluşlarıyla ilişki içinde yatırım yapacak şirketlerle çalışmayı düşünüyorum. Örneğin bu bir t-shirt firması olabilir; üzerinde savaşa karşı bir mesaj taşıyan t-shirtler üretebilirler.
Av. Ruşen Doğan, Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV) İstanbul:
Genel olarak Sempozyumun uluslararası bir organizasyon olması ve çok kişinin katılması iyi bir şeydi. Benim katılımımın nedenlerinden biri de buydu. Ancak çok kalabalık olmamızdan kaynaklanan, özellikle atölye çalışmalarında yaşadığımız sıkıntılar da oldu. Örneğin sunumlardan sonra, benim daha pratiğe yönelik bir beklentim olduğu için bazı soru-cevaplara zaman kalmaması, teknik aksaklıklarla beraber çeviride meydana gelen aksaklıklar biraz motivasyon kaybına neden oldu. Ama genel olarak, görüyorum çevremdekiler açısından da yeni insanlarla tanışmak, buluşmak tekrardan ve bir kaynaşmanın oluşması açısından da iyiydi her yönüyle.
Bir de şu var... 35 atölye, 3 günde 5 zaman diliminde, paralel olarak yapıldığı için, ben ancak 5 atölyeye katildim. Örneğin sivil itaatsizliğe ilişkin , hükümetlerle işbirliğine ilişkin atölyelere girdim. Ama diğer katılmak istediğim atölyelere girebilmem mümkün olmadı. Genel oturumlar daha kısa olup, atölyeler her gün daha fazla zaman dilimine dağıtılsaydı belki daha yararlı olurdu. Çünkü ben suna inanıyorum. Biz en çok uygulamada sorun yaşıyoruz zaten. Kanunların çıkması açısından değil... Bu anlamda dünyada çalışan sivil toplum örgütlerinin ve insan hakları savunucularının uyguladığı taktikleri öğrenmek ve bunların tekrar Türkiye'de kullanabilmesini sağlamak en önemli amaçtı bence. Bu yönden eksiklik var. Ama bu da zaman ve mekan kısıtlanmasından kaynaklanan bir şey.
Burada yeni bir taktik öğrenmedim, ama kafamda bazı fikirler doğdu. Bir de tabii her ülkenin kendine uygun koşulları var. Sempozyum sonrası bir iletişim ağı kurulabilir bence. Sempozyumu düzenleyenler bunu düşünürlerse, örneğin genel bir iletişim ağının oluşturulması bence bu çalışmanın hem devamını, hem de uygulamalardan sonra yeni bir paylaşım sağlar. Bu tip Sempozyumların tekrarı da yararlı olacaktır. (YS/BB)