"Kayıp" gerçeğini dünyaya anlatmak için "hafıza mekanları"ndan biri olarak düşünülen bu çizgi-belgesel 7. Kadın Sesi Festivali'nde Brüksel'de Schaerbeek Kültür Merkezi'nde hafta boyunca süren atölyelerde alınan kararlardan biri.
Festival direktörü Brigitte Kaquet Cuma akşamı basın toplantısında sanatçılarla kayıp mücadelesi veren kadınların ortak yürüttükleri "hafıza mekanı" ve "Sanat-politika" atölyelerinde iki yıl sonraki buluşmaya dek yürütülmesine karar verilen çalışmaları aktardı.
İranlı siyasi mülteci Mohtoram Kuşali, Belçika'dan bir türlü iltica alamayan, kendi deyimiyle Arap dünyasının tek kadın hakemi Cezayirli Ami, Cemile'nin beş yıl önce öldürülen oğlu Asel'in katillerinin bir türlü bitmeyen yargılanmaları ve "Ahmet ve Uğur Kaymaz"ın ölümleri ve Eskişehir'deki duruşması başlıca konularımız arasında yer aldı.
Hafıza mekanı
Hafıza mekanı ne? Gözaltında kayıplar için hafıza mekanları nereler?
500'ü aşkın gözaltında kaybedildiği Türkiye'de mesela Cumartesi Anneleri/ İnsanlarının 200 hafta her cumartesi herkes ayağa kalksın diye oturduğu Galatasaray Lisesinin önü hafıza mekanlarından biridir denebilir mi?
Wadad Halwani, "Hafıza unutmaya karşı bir önlemdir," diyor.
"Ortak hafız için ortak mekanlar bulunmalı, herkesin bir yerlere giderken önünden içinden geçebileceği mekanlar. Her ülkede pek çok şehirde, şehirlerin pek çok yerinde hafıza mekanları olmalı ki unutmayalım, bir daha olmasın diye."
Lübnan'da devlet Kayıp Yakınları Komitesi'ne hafıza mekanı olarak istedikleri yeri vermemiş, bu nedenle de düşündükleri meydandaki ağaçlara kayıplarının isimlerini koyamamışlar.
Arjantin'de Tutukevlerinden hafıza mekanlarına
Mariana Eva Peraz, Arjantin'de tutukevlerinin hafıza mekanlarına dönüştürülmeye başlandığını anlatıyor:
"Geçen yıl annemle babamın tutulduğu, babamın ve kardeşimi doğurduktan sonra da annemin öldürüldüğü merkeze gittim. Oraları gördüm. Benim için büyük rahatlık yarattı. En büyük merkezlerden biri orası, belediyenin girişimiyle müze olacak. Artık herkes annemin nerede ve nasıl doğum yaptığını görecek."
Marianna, Arjantin'de hafıza mekanlarının verdikleri mücadeleyle bağlantılı olarak arttığını örneklerle anlatıyor.
"Arjantin'de yeni çıkan bir yasayla kayıpların adlarını taşıyan plaketler ilgili mekanlara konuyor. Geçende annemin okulunda arkadaşları törenle annemin plaketini okul duvarına çaktılar."
Sokaklarda anıtlar
Catalina Del Carmen Santiago'nun merkezi mezarlığındaki hafıza mekanını, üzerinde tüm kayıpların adlarının yazıldığı anıtı anlatıyor. Şili'de mahalle komiteleri yoluyla insanlar açık yerlere anıtlar yapılması için mücadele ediyor.
Bir başka Şilili, şimdi Avrupa'da yaşayan 30 yıl önce ağabeyini kaybeden Ruth Duran, "geleceği düşünmektir hafıza" diyor ve henüz hafıza mekanlarına gitmeye hazır olmadığını söylüyor. .
Hafıza mekanı olarak müzelerin özel bir yeri olduğunda bütün kadınlar birleşiyor, ama birleştikleri bir şey daha var: İşkence Müzesi asla istemiyoruz!
Çizgiciler ve yayıncılara duyuru
Tabii ki kitaplar hafıza mekanı olarak çok önemli. Çizgiyle anlatım da önemli. O zaman ilk çalışmamız "Çizgilerle" olsun, Türkiye'den Arjantin'e, Şili'ye, Fas'a, Lübnan'a, Filistin'e dünyanın insanları nasıl kaybedildi, sonra ne oldu, sorunlular bulundu mu, yargılandı mı sorularına yanıtlar bu kitapta olacak. Ama , en önemlisi hikaye kadınların mücadelesi üzerinden anlatılacak.
Dünyanın dört bir yerinde sanatçıların ortak çabasıyla ortaya çıkacak çizgi-belgesel her ülkede basılacak. Buradan kadın çizerlere ve elbette yayınevlerine şimdiden duyuralım.
Sanatçılar her yerde
İnsan hakları ihlalleri ve demokrasi mücadelesinde sanatçılar hep oldu. Mesela, Türkiye'de "gözaltında kayıplar" için filmler, belgeseller çekildi, şarkılar, resimler yapıldı, kitaplar yazıldı, ağaçlar dikildi. Sanatçılar cumartesi oturmalarında da oldular eserler de yarattılar.
Afganistan kadın örgütü Rawa'dan Süheyla "bizde sanatçı neredeyse kalmadı," diyor. "Öldürüldüler, hapsedildiler, kaçırıldılar, tehdit edildiler, her şey çok zor."
Her yerde sanatçılar var. Cemile, Filistin'de kadın çizer bulmanın zor olabileceğini söylüyor, küçük bir izin ister gibi... "Hiç kadın çizer olmaz mı?" diyoruz.
Kayıplara karşı mücadelede dünyanın her yerinde sanatçılar resimler yapıyor, şiirler yazıyor, filmler, belgeseller çekiyorsa ürünleri birbirimize iletmek de yeni dönemin işleri arasında yerini alıyor.
İsrail'den Belçika'ya
25 yıldır Paris'te siyasi mülteci olarak yaşayan, Halkın Mücahitleri örgütü üyesi dört oğlunu İran rejimine karşı mücadelede yitiren Mohtaram Kuşali 2003 Haziranında örgüt üyelerini evinde sakladığı iddiasıyla bir baskınla gözaltına alınmıştı.
Halen tehdit ve baskıların sürdüğü söylenen anne Kuşali buluşmamıza yaşadıkları nedeniyle daha da ağırlaşan rahatsızlıkları nedeniyle gelmemişti. Zaten başı dertte olan Fransa İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy'yi bir mektupla protesto ettik, bir darbe de bizden der gibi. .
Filistinli arkadaşımız Cemila Aslih'in oğlunun ve arkadaşlarının öldürülmesiyle ilgili yargılamalardan beş yıldır bir sonuç çıkmıyor; İsrail hükümetine de bu nedenle bir çağrı yaptık.
İlişki ağımız, Ahmet Kaymaz ve oğul Uğur Kaymaz'ı öldürdükleri iddiasıyla polislere açılan davanın Eskişehir'deki ilk duruşması ve sonraki gelişmelerle Belçika'dan bir türlü iltica hakkı alamayan Cezayirli futbol hakemi Ami'nin durumunu da izliyor.
Kurumlaşmaya doğru
Brigitte Kaquet 2000 Nisan ayında ilk kez bir araya gelen Kayıp Anneleri Dayanışma Ağı'nın legal statüye ulaşması kararını aldığımızı da açıkladı. Yapacak daha çok işimiz var, ama Schaerbeek Kültür Merkezi'nin dünya kayıpları için ağaç dikmek ilk işimiz olacak. Kayıplar olmasın, kaybolanlardan sorumlu olanlar bulunsun ve yargılansınlar diye.
Tekrar Türkiye'yle ilgili sorumuza dönersek, İstiklal caddesinde Galatasaray Lisesinin önü gözaltında kayıplar için bir hafıza mekanı olabilir mi? Aslında böyle bir soru yok, çünkü zaten öyle. Ve biz Cumartesi Anneleri/İnsanları oraya kayıp isimleri yazılı bir plaket çakmak istiyoruz. (NM)