Bilindiği üzere, yaklaşan Dünya Kupası'na dair haberler bu sene gazetelerin siyasi sütunlarında da yer alıyor. Bunun nedeni, Avrupa Birliği (AB) liderlerinin ve Avrupalı kadın hakları savunucularının gündeme getirdiği, Kupa'nın kadına yönelik şiddetin en korkunç yüzlerinden biri olan kadın kaçakçılığını körükleyeceği yönündeki kaygılar.
3,5 milyon taraftar Almanya'ya
Haziran ayında düzenlenecek olan 2006 Dünya Kupası için dünyanın çeşitli ülkelerinden ezici çoğunluğu erkek olan yaklaşık 3.5 milyon taraftarın Almanya'ya akın etmesi bekleniyor.
Bu taraftarların yaratacağı "yoğun talebi" karşılamak için ise, önümüzdeki günlerde ülkeye 40 binin üzerinde seks işçisinin giriş yapacağı, bunların bir kısmının ise insan kaçakçılarınca fuhuşa zorlanan kadınlar olacağı tahmin ediliyor.
Fuhuşun yasal olduğu Almanya'da çalışan seks işçilerinin sayısı binleri bulurken, her sene 1.2 milyon Alman erkeğin seks işçileriyle beraber olduğu ve endüstrinin yıllık cirosunun 1.6 milyar dolar olduğu sanılıyor.
Bu büyük seks endüstrisi, Dünya Kupası'yla zincirlerinden boşanırcasına Almanya'ya akın edecek olan taraftarları ellerini ovuşturarak bekliyor.
Nitekim Dünya Kupası nedeniyle Berlin'de Almanya'nın en büyük ve lüks genelevinin açıldığı, Köln ve Dortmund'da geçici mobil genelevler kurulduğu, ülkede halihazırda faaliyet gösteren genelevlerin ise yoğun bir reklam yarışına girdiği gelen haberler arasında.
İşte bu reklamlardan biri, birkaç gün önce Kupa haberlerini yine spor sayfalarından siyaset sütunlarına taşırken, aynı zamanda erkeklerin dini ve milli duygularının ne zaman rencide olup ne zaman olmayacağına dair hayli zihin açıcıydı.
"Müdahale etmeyen kişilerin inancından şüphe ederim"
Türk basınında "Genelev Reklamı Ortalığı Karıştırdı", "Genelev Duvarına Tevhid Bayrağı", "Genelev reklamı kızdırdı!.." başlıklarıyla verilen habere göre, Köln'deki bir genelevin Dünya Kupası nedeniyle yedi katlı bir binanın duvarına astığı devasa ilanda - üzerlerinde Kelime-i Tevhid yazılı olan - Suudi Arabistan ve İran bayraklarının yer alması, kentte yaşayan Müslümanların protestosuna sebep olmuş.
İlanda, davetkar bakışlı yarı çıplak bir kadının boydan resmi var. Kadının göğsünün üzerinde "Dünya Kadın Dostlarını Ziyaret Ediyor" cümlesi, resmin alt tarafında ise - Suudi Arabistan ve İran da dahil - Kupa'ya katılan 32 ülkenin bayrakları yer alıyor.
Peki bu protestolar reklamda kadın bedeninin cinsiyetçi temsiline, Kupa nedeniyle Almanya'ya akın edecek olan erkek taraftarların seks taleplerinin körükleyeceği kadın kaçakçılığına ya da kadına yönelik şiddetin en yaygın olduğu fuhuş sektörünün bu kadar kabul görür ve ulaşılabilir oluşuna mı yönelik? Hayır.
Bir habere göre Suudi Arabistanlılar, protestolarının nedenini "genelev afişinde bayrak bulunmasının dini duygularını rencide etmesi" olarak açıklıyorlar.
Başka bir haberde ise, protestoculardan Almanya'da yaşayan Fatih B. adlı Türk'ün, - muhtemelen neden protestolarda yer aldığına yönelik soruya cevaben sarf ettiği - "Tevhid bayrağını buraya astılar. Bunu doğru bulmuyoruz. Bu sadece Almanya'da yaşayan Müslüman halkı değil, tüm İslam alemini ilgilendiriyor" sözlerine yer veriliyor.
Yine Almanya'da yaşayan başka bir Türk olan Yasin A. ise reklama neden tepki duyduğunu şöyle anlatıyor:
"Daha önceleri karikatür krizi, tuvalet kağıdının üzerine Türk bayrağının çizilmesi gibi hakaretlerle karşılaştık. Burada da Kelime-i Tevhid yazılı Suudi Arabistan bayrağını genelevin duvarına asarak yine Müslümanlara karşı bir tavır takınıyorlar. Bunu görüp de müdahale etmeyen kişilerin inancından şüphe ederim."
Türklerin ve Müslümanların dini ve milli hassasiyetleri, Türkiye'de yaşanan bayrak krizi ve küresel karikatür krizi sayesinde iyi biliniyor. Bu haberi ilginç kılan ise, başka bir haberle benzer zamanlarda basına yansımış olması. Söz konusu haber, Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi' nin (UNODC) insan kaçakçılığı raporu. Rapora göre, Türkiye insan kaçakçılığı ve seks kölesi ticaretinin 10 hedef ülkesinden biri.
Benzer bir rapor geçtiğimiz sene Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Dışişleri Bakanlığı tarafından yayınlandı. ABD'nin, geleneksel müttefiklerinden olan Suudi Arabistan'ı şaşırtıcı bir biçimde eleştirdiği insan kaçakçılığı raporuna göre Suudi Arabistan, çalıştırılmak üzere Güney ve Doğu Asya ile Doğu Afrika'dan kaçırılan kadın ve erkekler için hedef ülke.
Ülkeye Yemen, Afganistan ve Afrika'dan getirilen çocuklar ise dilenmeye zorlanıyor. Evlerde hizmetçi olarak çalışan kadın kaçakçılığı mağdurları, fiziksel ve cinsel şiddete maruz kalıyor; seyahat belgelerine el konuyor ve evden dışarı çıkmalarına izin verilmiyor.
Ne ilginçtir ki, bir reklamda seks işçisi olarak resmedilen kadın bedeninin üzerine yerleştirilen bayraklar yoğun protestolara yol açarken, Türkiye ve Suudi Arabistan'ın kadın kaçakçılığının yaygın olduğu ülkeler arasında yer alması, protestocu erkeklerin dini ve milli duygularında aynı rencide olma halini yaratmıyor.
Türkiye'de kadın kaçakçılığı: "libidomuz çok yüksek"
"Svetlana adlı Belarusyalı genç kadın iş ararken, ona İstanbul'da yüksek ücretli bir iş öneren Türk adamlarla tanıştı. Adamlar sınırı geçer geçmez, Svetlana'nın pasaportunu ve parasını alıp onu bir eve hapsettiler.
Svetlana yanındaki diğer yabancı kadınlarla birlikte, iki iş adamının evine gönderildi ve orada fuhuşa zorlandı. Kaçmak için pencereden atlayan genç kadın, binanın altıncı katından yere çakıldı. Müşteriler onu hastaneye götürmek yerine, kaçakçılara haber verdiler. Svetlana artık yaşamıyor."
Bu olay, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın yayınladığı 2005 yılı İnsan Kaçakçılığı Raporu'nda yer alıyor. Bu ve bunun gibi binlerce acı öykü var. Doğu Avrupa ülkeleri ve eski SSCB'den iyi bir yaşam vaadiyle Türkiye'ye kaçırılan birçok kadın ve kız çocuğu ülkeye ayak basmalarından itibaren tecavüz, dayak ve memleketlerinde ailelerinin öldürüleceği tehdidiyle fuhuşa zorlanıyor.
İnsan kaçakçılığı üzerine yapılan çalışmalar, kaçakçılığın dünya üzerindeki hemen hemen her ülkeyi etkilediğini gösteriyor. Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi'nin (UNODC) Nisan 2006 tarihli raporuna göre, insan kaçakçılığı mağduru her 100 kişiden 77'si kadın ve 87'si seks kölesi.
Rapora göre Türkiye, insan kaçakçılığı mağdurlarının en çok getirildiği 10 ülkeden biri. Türkiye'ye kaçırılanların büyük çoğunluğunu ise, seks köleliğine zorlanan kadınlar ve kız çocukları oluşturuyor.
Uluslararası Göç Örgütü'nün Türkiye'ye kaçırılan kadınların çoğunun geldiği Moldovya'da yaptığı bir araştırma, "mağdur kadınların yüzde 89'unun evde bir tür şiddet veya cinsel tacize maruz kaldığını" gösteriyor.
Araştırmaya göre, "endişe verecek kadar yüksek tecavüz oranları ve eşlerin kötü muamelesi söz konusu."
UNODC raporuna dair Hürriyet'te yer alan haberin altındaki yorumlardan biri ise kadın kaçakçılığı sektörünün müşterisi erkeklerin bakış açısını özetliyor: "Ne yapalım kardeşim milletçe libidomuz çok yüksek :))"
FIFA Başkanı Blatter: "Hayat kadınlarının derdi beni mi gerdi?"
Alman genelev işletmecileri ve seks endüstrisinin diğer patronları, futbolu seks ve alkolden ayrı düşünemeyen binlerce erkek taraftar üzerinden elde edeceği karı hesaplayadursun, Avrupalı hak savunucuları Kupa nedeniyle ülkeye giriş yapacak olan 40 binin üzerinde seks işçisinin arasında, insan ticareti çeteleri tarafından tehdit, dayak ve tecavüzle fuhşa zorlanan, çoğu Doğu Avrupalı, binlerce kadın olacağı uyarısında bulunuyor.
Avrupa Parlamentosu'na göre AB'ye kaçak yollarla getirilen 500 bin insanın yüzde 90'ı seks endüstrisinin tuzağına düşüyor.
Avrupa Konseyi geçtiğimiz günlerde FIFA (Uluslar arası Futbol Federasyonu) Başkanı Sepp Blatter'a, Kupa nedeniyle artmasından kaygılanılan zorla fuhuş ve kadın kaçakçılığıyla mücadeleye katılması çağrısında bulundu.
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi üyesi, İsviçreli sosyalist milletvekili Ruth-Gaby Vermot-Mangold da, "Blatter'in zorla fuhuş uygulamasına alenen karşı durmaması halinde, olanlara ortak olacağını" söyleyerek, FIFA Başkanı'nı bu konuda "net bir tavır" almaya çağırdı.
Blatter'ın cevabı, "FIFA'nın insan yaşamına ve kişilerin beden bütünlüğüne büyük önem verdiği" ancak "fuhuş ve kadın kaçakçılığının uluslararası spor federasyonunun sorumluluğu olmadığı" şeklindeydi. Blatter'a göre, "bu FIFA'nın görevi değil, FIFA'nın görevi futbol".
Oysa aynı Blatter iki sene önce, kadın futbolcuların maçlarına reklam verenlerin ilgisinin artması için, futbolcuların "daha açık ve kadınsı formalar; daha dar şortlar" giymelerini önermişti.
Dünya Kupası nedeniyle artacak olan kadın kaçakçılığı konusunda net bir tavır alması istendiğinde "bu FIFA'nın görevi değil" diye kestirip atan Blatter'in, kadın futbolcuları erkek izleyicilere çekici kılmayı FIFA'nın görevleri arasında saydığı belli oluyor.
Almanya'daki elliden fazla kadın örgütünü temsil eden Alman Ulusal Kadın Konseyi Deutscher Frauenrat'ın sözcüsü, Kupa çerçevesinde artması beklenen kadın ticareti ve zorla fuhuşla ilgili bilgilendirme kampanyaları için Alman futbolculardan destek istediklerini söylüyor.
Konsey Başkanı Henny Engels, futbolculara şöyle sesleniyor: "Siz birçok erkek için örneksiniz ve bazen sözleriniz politikacıların sözlerinden çok daha fazla önem taşıyor. O yüzden sizden kamuoyunun önüne çıkıp 'gerçek' erkeklerin insan ticaretine ve zorla fuhşa karşı olduğunu söylemenizi rica ediyoruz."
Şimdiye kadar sadece İngiliz takımı Arsenal'in kalecisi Jens Lehmann'dan cevap gelmiş. Konsey'e göre, Lehmann konuyu takım arkadaşlarına açacağını söylemekle yetinirken, Franz Beckenbauer ve Oliver Kahn gibi efsanevi futbolcular ise hala sessizliğini koruyor.
Farklı bir futbol kültürü, farklı bir erkeklik, farklı hassasiyetler
"Galatasaray Tecavüze Uğradı"... Galatasaraylı futbol yorumcusu Gökmen Özdenak'ın, geçtiğimiz günlerde oynanan Galatasaray-Fenerbahçe derbisinin sonucuna dair, Star TV'de yayınlanan Telegol programında yaptığı değerlendirme bu.
Özdenak'a göre "Tecavüz kaçınılmazsa, zevk alacaksın. Galatasaray ilk on dakikada bu tecavüzü atlatmayı başardı. Biraz daha direnebilse tecavüzden kurtulacaktı ama olmadı."
Bu sözlerinden Özdenak'ın hiç tecavüze uğramadığı; istemediği zamanda, istemediği birilerinin bedeninde ellerini dolaştırmadığı, boğazına bıçak dayayarak, silahla, yumrukla, tehditle içine girilmediği belli.
Statlarda tezahürat niyetine birbirine "geçiren", "baba hindi gibi binen", "beş koyan" futbol taraftarları düşünüldüğünde, böyle bir futbol yorumu ne kadar acı olsa da, hiç şaşırtıcı değil.
Sizce Gençlerbirliği'nin Başkanı İlhan Cavcav'ın Fenerbahçe'yi "bölücü örgüt"e benzettiği iddiaları üzerine kopan gürültü şimdi de kopar mı? "Bölücü örgüt"e benzetildikleri için milli duyguları fena halde incinen Fenerbahçeliler, aynı tepkiyi tecavüzcü benzetmesi için de gösterirler mi? Ya Galatasaraylılar?
Dünyanın her yerinde kadınlar üzerinde denetim kurmanın, onları sindirmenin en şiddet dolu yüzü olan tecavüzü basitleştiren, komikleştiren, küçümseyen bu benzetme için Özdenak'ı protesto ederler mi?
Özdenak, Blatter ve kadın kaçakçılığıyla mücadele için kıllarını kıpırdatmayan Alman futbolcuların, futbol dışında bir ortak noktaları var: erkek oluşları.
Yenmeyi "geçirmek" diye tanımlamayan, maç skorlarını değerlendirirken tecavüz benzetmeleri yapmayan farklı taraftarlar; kadın futbolcuları erkek izleyicilerin seks nesnesi gibi görmeyen, seks endüstrisine ve kadın kaçakçılığına karşı duran bir futbol kültürü; ülkesinin seks köleliği ve zorla fuhşun ilk 10 müşterisinden biri olmasını dert edinen dini ve milli hassasiyetler gerekiyor.
Bir başka deyişle, farklı bir erkeklik kurmak gerekiyor. (AS/BS)