İstanbul Barış İçin Kadın Girişimi, yükselen savaş ortamında barışa dair umutları çoğaltmak, barışın hâlâ mümkün olduğunu anlatmak için bir kez daha barış noktası oluşturdu.
Rengarenk pankartları, Türkçe, Kürtçe ve İngilizce dövizleri, üç dilde tekrarlanan sloganları ile kadınlar, "herkesin barış içinde demokratik bir yaşam sürdüğü, kimsenin kimseyi öldürmediği, kaynakların ölüme değil yaşama hasredildiği" bir ülke istedi.
Girişimin Taksim Meydanı'nda düzenlediği basın açıklamasına, Avrupa Feminist Buluşması ve Avrupa Sosyalist Forumu için İstanbul'a Fransa, Belçika, Galisya, Brezilya ve Yunanistan'dan gelen kadınlar da katıldı.
Türkiye dışındaki ülkelerden kadınlar, basın açıklamasından önce pankartlara kendi dillerinde barış sloganları yazdı, dayanışma çağrısı yaptı.
Basın açıklamasını Türkçe Songül Morsünbül, Kürtçe Güliz Sağlam, İngilizce Yasemin Özer okudu.
Bakırcı'nın sözleri "ırkçılık, savaş karşıtlığı ve cinsiyetçilik demek
"17 yıl önce Sivas'ta 37 kişinin yakılarak öldürülmesi ayrımcılığın, farklı varoluşlara yöneltilen nefretin, ırkçılığın ne anlama geldiğini bir kez daha anımsatıyor" diyen Morsünbül, yoğunlaşan savaş ve çatışma ortamının yarattığı ayrımcılık ve milliyetçilik tehlikesine dikkat çekti.
Morsünbül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın NATO gücünü çağırmasının çözümsüzlükte ısrar anlamına geleceğini söyledi. AKP'li Rize Belediye Başkanı Halil Bakırcı'nın "Kürt sorununun çözümü için erkeklerin Doğu'dan kuma alması" önerisinin ırkçılık, cinsiyetçilik ve savaş kışkırtıcılığı anlamına geldiğini de vurguladı.
- 30 yıldır süren bu savaş boyunca çatışmalarda 40 bin, faili meçhul cinayetlerde 17 bin insan yaşamını yitirdi. Biz kadınlar çözüm istiyoruz. Operasyonların derhal durdurulmasını, silahların susmasını, barışçıl çözüm ve diyalog koşullarının yaratılmasını istiyoruz.
- Demokratik siyaset imkanlarının yaratılmasını, tutuklu Kürt siyasetçilerin ve Terörle Mücadele Yasasından yargılanan çocukların serbest bırakılmasını istiyoruz.
- Farklı kimliklerin ayrımcılığa uğramadan eşit ve onurlu bir biçimde yaşama, anadilde eğitim hakkını güvenceye alacak bir anayasanın gerekliliğine inanıyoruz.
- Bizler savaşın sonuçlarını her an yaşıyoruz. Artan şiddetten, yoksulluktan, acıdan, milliyetçi - askeri söylemle yaygınlaşan erkek şiddetinden, sokaklara egemen olan eril dilden, ev içinde omuzlarımızda ağırlaşan yükten, gasp edilen sosyal haklarımızdan savaşı tanıyoruz.
- Biz kadınlar erkek egemenliğine karşı mücadelemizin savaş varken görünmez olduğunu biliyoruz.
- Kadınlar savaş istemiyor. Çünkü savaş, göçlerle yaşadığı yerlerden sökülüp atılmak, hayatın iyice kıyısına itilmek, fuhuşa sürüklenmek, açlık ve yoksulluk sınırında yaşamaya zorlanmak anlamına da geliyor. Savaş bütçesi kaynakları yutarken kadınlar olarak daha işsiz, güvencesiz kalıyoruz.
- Biz kadınlar savaşın olduğu her yerde barış, tüm canlılar için yaşanabilir bir dünya istiyoruz. Bütün kadınları barış için mücadeleye, seslerini sesimize katmaya çağırıyoruz. (BB)
- Fotoğraflar: Birsen Atakan