Müdürlüğe bağlı Asayiş Şube Müdürlüğü ekipleri bir gece kentin düğünlerini ziyaret etmiş ve yapılan kontrollerde düğün törenine eğlence ve kutlama amaçlı katılanların üzerinden 13 kuru sıkı tabanca, 2 pompalı tüfek, 1 ruhsatsız tabanca, 1 havai fişek kutusu ve 3 bıçak çıkmış. Ruhsatsız silah taşıyan zat mahkemece tutuklanmış.
Bu adamlar bir sonraki düğüne üzerlerinde silah ile katılırlar mı? Zekalarına oranlı tabii ama düşük bir ihtimal. İşte budur... Gaziantep Emniyet Müdürü'nü tebrik etmek lazım. Görevidir ve görevini yerine getirmiştir. Devamını dileriz. Darısı diğer tüm illerimizin başına.
İstanbul Halkı Silahlardan Korkuyor
Ve hatta acilen darısı İstanbul'un başına. Gecenin geç bir saatinde bir barın otoparkındaki müşterilere rasgele ateş açan ve 9 kişiyi yaralayan silahlı saldırgan, yaya olarak olay yerinden kaçmış.
Haber, 23 Ağustos 2004, Pazartesi tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nde "Eğlence yaşamındaki terör bitmiyor. Bara kurşun yağdıran saldırgan 9 kişiyi yaraladı" başlığıyla yer almış.
İstanbullular KORKUYORLAR. Silahlı saldırı olayları, havaya ateş açmalar... Kim korkmaz? Aklı olmayan. İstanbullulara "silahtan korkuyor" diye kim güler? Aklı olmayan.
Olayda işinin ehli iki güvenlik görevlisi de yaralanmış. Sade yurttaş ne yapsın. Çok büyük muhtemel balistik inceleme sonucu silahın ruhsatsız olduğu tespit edilecektir ve ilgili kişiler sıyırdıklarını düşünüp, derin bir "oh" çekeceklerdir.
Böylece polisin görevi kısa yoldan sona erecek, silahlı şiddet olayı "faili meçhul" olarak kapanacaktır. Herkes sağ ve salim, mağdur olanlar hariç. "Silah ruhsatsız olursa, tek suçlu olayı gerçekleştirendir" zihniyeti bize aşina. Bu savunmayla defalarca gülünç duruma düştüler ve yılmadan düşmekteler.
Bu kaçak silahları kim imal ediyor ve bu silahlar nasıl dolaşıma girebiliyor? Bizden başka soran yok mu?
İstanbulluları silahlardan korktuğu için alay konusu eden zihniyet, silahla işlenen suçların %70'inin ruhsatsız silah ile işlendiğini göğsünü gere gere anlatanlara dönüp gülmelidir.
"Ruhsatsız silah", "maganda kurşunu" gibi kavramlar işini gereğince yerine getirmeyenlerin kendilerini savunmak için kullandıkları mazerettir. Başka sığınacakları ne var? Silahla mağdur olanlar için silahın ruhsatlı ya da ruhsatsız olmasının bir anlamı yok. Onlar mağdurlar. Bunu herkes aklına koysun bir kere.
Her şey bir yana, devletin bir politika belirlemesi şart. Bu sefer artık mecburlar da - AB istiyor bir kere. Ya olacak ya olacak. Silahların "kültürümüzde var" denilerek peynir ekmek gibi satıldığı, silah ruhsatlarının havada uçuştuğu -kapanın elinde kaldığı, büyük büyük paraların konuşulduğu devirler geride kalıyor. Çok sevinçliyiz...
Türk silah sanayi mensupları, devletin silah ihalelerine katılamadıklarından şikayet ediyorlar. Acaba onlara devlet tarafından biçilen pasta payı bireylerin silahlandırılması mıdır?
3 Eylül'de "Türkiye'de Bireysel Silahlanma Sorunu" konulu bir arama toplantısı düzenliyoruz. Amaç demokratik bir ortamda her kesimin katılımıyla soruna çözüm önerileri aramak.
Silah sanayicilerimiz katılmamak üzere mazeret üretmekte yarışmaktalar. Umut Vakfı'nın uzlaşmacı tavrını pek yadırgadılar ve davete şüpheyle yaklaştılar. Sadece fikirlerine değer veriyoruz ve anlamak istiyoruz. Bizim silahımız yok ki...
Biz beyin takımıyız. (TG/BA)