Tıpkı Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) ve Demokratik Halk Partisi (DEHAP) gibi Demokratik Toplum Partisi de (DTP) parti programında, kadınların özgürlüğüne ve temsiline stratejik bir önem verdiğini belirtiyor. Buna paralel olarak parti tüzüğünde yüzde 40 kadın kotasına yer verilmiş ve Danıştay'ın uyarısıyla tüzükten çıkarmış olsalar bile fiili olarak Eşbaşkanlık sistemini sürdürüyorlar.
Kürt kadın adayları Kürt kadınlar belirledi
22 Temmuz seçimlerinin kesin olmayan sonuçlarına göre, DTP'nin desteklediği bağımsızların 25'i seçilmiş görünüyor ve bunların sekizi kadın. Bu haliyle Meclis'e giren partiler arasında kadın oranının en yüksek olduğu parti, DTP.
Bu sonuç Kürtlere Ertuğrul Özkök'ün penceresinden bakanlar; Kürtlüğe ilişkin tahayyülü "geri kalmışlık, cehalet, aşiret, kadının kölece bağımlılığı ve töre cinayeti" denkleminin ötesine geçemeyenler için, şaşırtıcı gelebilir ama aslında hiç de şaşırtıcı değil. Demokratik Kürt muhalefetini yakından izleyenler için bu sonuç beklenen bir şeydi.
Seçilen kadınların profili bu haliyle bile önemli bir başarının elde edildiğinin kanıtı. Kuşkusuz Kürtlerin tarihinde kadınların liderliğine rastlamak mümkün. Bu tür kadın liderliği, üst sınıflardan kadınlarda görülüyordu. Kadınlar ailelerinin gücüne dayanarak aşiret hiyerarşisi içinde yer edinebiliyorlardı.
Oysa DTP seçmeninin oylarıyla seçilen bin umut adayı kadınların, bu geleneksel lider kadınlarla hiçbir benzerlikleri yok. Onlar tıpkı öncülleri Leyla Zana gibi, modern Kürt kadın politikacılar. Ailelerinin, aşiretlerinin gücüyle gelmedikleri gibi, aralarında, diğer partilerde görmeye alıştığımız "vitrinlik"ler de yok. Üstelik onların adaylığına karar verenler de partinin erkek liderleri olmadı.
Siyasete kadın katılımı kadınları dönüştürdü
3 Kasım 2002 Genel Seçimlerinde ve 2004 Yerel Seçimlerinde olduğu gibi bu seçimde de kadın adaylar, partinin kadın birimlerince belirlendi. Bu nedenle de seçilenlerin büyük bölümü, güçlü bir mücadele deneyimine sahipler ve kadın hareketinin öğretici sürecinden geçmişler.
Hatırlanacağı gibi 3 Kasım seçimlerinde, DEHAP listelerinde yüzün üzerinde kadın aday vardı ve bunların çoğu ilk üç sırada aday gösterilmişlerdi. 2004'te de çok sayıda kadın belediye başkanı, il genel ve belediye meclis üyesi seçilmişti.
Bu durumu neyle açıklayabiliriz? "Namus cinayetleri"ni ya da "geri kalmışlık"ı Kürt kültürünün özsel unsurları olarak kabul edemeyeceğimiz gibi, DTP'nin Türkiye ortalamasının çok üzerinde kadın milletvekili seçtirmesini de benzer bir özcülük ve genellemecilikle, Kürtlüğe bağlayamayacağımız açık. Gerçekte bu sonuç, 1980'lerden itibaren bölgede yaşanan toplumsal, siyasal ve ideolojik dönüşümle ve Kürt hareketinin özellikleriyle alakalıdır.
Kürt hareketi çıkış aşamasından itibaren aşiret yapısına ve kadınların aşiret ailesi içindeki kölece bağımlılığına karşı tutum takındı. Geçmişteki Kürt isyanlarından farklı olarak kadınları da içine alacak şekilde, toplumun en yoksul kesimlerine dayandı. Bu özelliği, kadınların harekete katılımını mümkün kıldı. Kadınların katılımıysa hem kadınları, hem toplumu hem de hareketin kendisini dönüştürücü bir etkide bulundu.
"Kadın özgürlüğü" perspektifi, ideolojik bir söylem olmanın ötesinde, hareketin hem politikalarına hem de örgütsel deneyimlerine damgasını vurdu. Böylece kadınların siyasal yaşamda ön plana çıkmaları, toplumu temsil etmeleri kolayca benimsenen bir olgu haline gelebildi. 22 Temmuz seçimlerinin, Kürtler ve Kürt kadınları açısından ortaya çıkardığı sonucun, böylesi bir sürecin ürünü olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. (HÇ/NZ)