Kaplan mektubunda, bu uygulamaların Türkiye'de Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümüne yönelik çabaların arttığı bir döneme denk gelmesine dikkat çekti; yargının ve sivil siyasetçilerin yaşananlara seyirci kalma hakkının olmadığını yazdı.
Kaplan: DTP sistematik saldırıyla karşı karşıya
DTP üyelerinin ve Kürtlerin yaygın, sistematik bir saldırıyla karşı karşıya olduğunu söyleyen Kaplan, "giderek polis devletine doğru yol alındığını" ifade etti.
"Kişi güvenliği ve özgürlüğünün ayaklar altına alınması, kişilik haklarının çiğnenmesi, düşünce ve örgütlenme özgürlüğünün tamamen ortadan kaldırılması katlanılamaz boyutlarda. Terörle mücadele bahanesi atında, Kürtlere, DTP'ye yönelik saldırılar etnik, ırkçı, milliyetçi eğilimlerin güçlenmesine yol açıyor. Ortada adalet kalmayınca herkes suçlu duruma düşebilir, böylesi bir ortamda barıştan, güvenlikten, demokrasiden, hukuktan, insan haklarından söz edilmesi mümkün değil."
Kaplan'ın mektubundaki bazı saptamalar şöyle:
* Yapılan düşünce açıklamaları, "suç ve suçluyu övme", "halkı suç işlemeye tahrik" kapsamında değerlendiriliyor.
* Savcılar "davetiye" göndererek ifadeye çağırılması mümkün olan parti yöneticilerine yönelik olarak "arama/izleme" kararları veriyor.
* Yöneticilerin evleri basılıyor; aynı evde yaşayan tüm aile efradının kişilik hakları ihlal ediliyor. Parti binaları basılıyor.
* Tüm bu işlemler yüzlerce polis, panzer ve abartılı bir güç eşliğinde yapılıyor, oransız şiddet kullanılıyor, ardından üst sınırı bir yılı geçmeyen cezalarda tutuklama kararı verilemezken tutuklamalar yapılıyor.
* Bunlar "yargısız infaz" sonucunu doğuracak uygulamalar. Bağımsız yargıyı derinden yaralıyor; hukukun siyasallaşması tehlikesini içeriyor.
* Partinin eşbaşkanı Aysel Tuğluk daha önce verdiği bir ifade nedeniyle basın önünde keyfi olarak gözaltına alındı. Ahmet Türk'ün başkan sıfatıyla yaptığı her konuşması için o yerin savcıları soruşturma açıyor. Yeni Terörle Mücadele Yasası bahane edilerek siyasi parti faaliyetleri engelleniyor.
* Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yapması gereken soruşturmayı yerel savcılıklar kendileri yapıyor. Siyasi partilerin denetimi konusunda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ve Anayasa Mahkemesi kendi görev alanlarına yapılan bu müdahaleye ses çıkarmıyor.
* DTP'nin seçimlere bağımsız adaylarla girme ihtimalini birinci olağanüstü kongresinde açıkladıktan sonra örgütleri ablukaya alınmaya başlandı. Her gün bir il örgütü, birkaç ilçe örgütü basılıyor. Şiddete dair hiçbir şey bulamayan güvenlik görevlileri, yapılan bazı açıklamaları, yasal olarak basılan mevkutelerdeki sorumluluğu basan ve yazana ait olan bazı ve resimleri, kitapları suç delili olarak gösteriyor. Bu şekilde açılmış yüzlerce soruşturma var.
* Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin HEP; ÖZDEP gibi partilerle ilgili kapatma kararlarıyla ilgili Türkiye'yi mahkum ettiği ya da yeniden yargılama kararları verdiğini anımsatan Kaplan, cezaların bu kapatma kararlarında imzası bulunan kişilere rücu edilmediğine de dikkat çekti. (TK)