Fotoğraf: Deniz Toprak
24 Haziran Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin üzerinden dokuz gün geçti. Erdoğan'ın 18 Nisan'da erken seçim tarihini açıklamasının ardından her şey çok hızlı gelişti. Adayların kim olacağı, bir çırpıda hazırlanan seçim şarkıları, slogan karmaşası derken 67 günde Türkiye kendini sandık başında buldu.
Son düzlükte heyecan arttı, nefesler tutuldu. Ama sonuç kimileri için "beklenen", kimileri için "hayal kırıklığı" oldu. Özellikle son bir haftada yaptığı İzmir, Ankara ve İstanbul mitingleriyle politik coşkuyu yakalayan Muharrem İnce'nin geciken açıklaması, Erdoğan'ın balkon konuşması karmaşası ve Adil Seçim Platformu ile YSK oranı tartışmalarıyla bir seçim dönemi daha bitti.
Politika ve iletişim konusunda bu 67 günde yaşananları Siyasal İletişim Uzmanı Doç. Dr. Gülfem Saydam Sanver bianet'e yorumladı.
"Cumhur İttifakı korku mesajı verdi"
Seçim kampanyalarını değerlendirirsek önce sandığa giden yolda kim nasıl bir kampanya yürüttü, kimleri ne açıdan başarılı buldunuz?
AKP ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerek bütçe avantajı gerek ise de mevcut konjonktür dolayısıyla rakiplerinden çok daha fazla görsel ve yazılı medyada yer buldu.
Geçmiş seçimlerde Erdoğan ve AKP'yi daha çok ekonominin pozitif gelişimi ve gelecekteki projeleri üzerinden kampanya yaparken görüyorduk.
Ancak bu defa, seçim stratejilerini daha çok "eski Türkiye" günlerine dönülmesi halinde kendi iktidarları dönemindeki maddi ve manevi kazanımların kaybedileceği üzerine kurgulamışlardı.
Bu mesaj, "iç ve dış mihraklar" söylemleri ile de pekiştirildi.
Bu verilen korku mesajı, dünyada pek çok yerde olduğu gibi, seçmeni muhafazakar sağ adaya yönlendirdi ve kendi oylarını (en azından Cumhurbaşkanı Erdoğan açısından) konsolide edebilmelerini sağladı.
Muharrem İnce'nin başkanlık kampanyası, bu seçimde CHP'nin epey önüne geçti.
"CHP yüzde 30'u 77'den beri yakalayamadı"
Muharrem İnce'nin mitingleri kampanya süresince klip olarak da yayınlandı.
İnce genelde seçmenle pozitif bir ilişki yakaladı, özellikle de CHP'nin geleneksel seçmeninde büyük bir heyecan yarattı. Baktığımız zaman Muharrem İnce'nin yakaladığı yüzde 30'un üzerindeki oy oranı Türkiye genelinde CHP'nin 1977'den beri yakalayamadığı bir yüzde.
Ama 50 günlük kampanya süresi seçmeni ikna etmesine yeterli olmadı. Bunda elbette ki bir takım kampanya hatalarının da payı var. Özellikle Cumhurbaşkanı ile girdiği polemikler kendi gündeminden uzaklaşmasına neden oldu.
Oysa seçmenler günlük sorunlarına somut çözümler bekliyordu.
"Millet İttifakı ortak söylemde buluşamamadı"
Korkan seçmenleri geleceğe ilişkin umut vererek mobilize etmesi gerekiyordu. Aslında Millet İttifakı için genel olarak bunu söyleyebiliriz.
Hangi ilkeler doğrultusunda bir araya geldiklerini, ortak bir söyleme dökmeleri ve düzenli olarak tekrar etmeleri gerekliydi. Bunu gerçekleştiremediler.
"Saadet Ağacı iyi fikirdi ama profile hitap etmedi"
Saadet Partisi, reklam filminde Nuri Bilge Ceylan'ın "Ahlat Ağacı" filminden esinlendi.
Sosyal medya açısından değerlendirirsek, karşılığını bulsun bulmasın en iyi mesajlar ve etkileşimler hangileri oldu sizin için?
Öncelikle siyasal iletişim açısından şunu vurgulamak isterim: Karşılığını bulmayan hiçbir mesajın önemi yoktur. Önemli olan doğru hedef kitleye doğru mesajın verilmesidir.
Bunun aslında çok net bir örneğini bu seçimde Saadet Partisi'nin sosyal medya kampanyasında yaşadık. Saadet Partisi'nin başlangıçta herkese çok renkli ve yaratıcı gelen reklamları hedef kitlesine ulaşamadı.
Mesela hazırladıkları Nuri Bilge Ceylan'ın Ahlat Ağacı filmi uyarlamalı reklam filmi Saadet Ağacı gerçekten çok yaratıcı olabilir ama Saadet Partisi'nin potansiyel olarak oy alması gereken seçmen profiline ne kadar hitap ediyordu?
Bunun dışında aslında bu seçimde sosyal medyanın, biraz Selahattin Demirtaş dışında, hiçbir siyasi parti veya aday tarafından çok da doğru kullanılamadığını gördük.
Muharrem İnce sosyal medyayı mümkün oldukça aktif olarak kullanmaya çalıştı ama bu da oldukça tek taraflı bir iletişim oldu, sosyal medya kullanıcılarına kampanyaya dahil oldukları hissi verilmedi, karşılıklı bir interaktif iletişim sağlanmadı.
Oysa bir kampanyada sosyal medyayı doğru kullanmak, size mesajlarınızı yerelleştirebilme ve seçmen ile birebir iletişimi karşılıklı olarak sağlayabilme imkanını sunar.
"Seçimlerin ikinci tura kalacağını düşünüyordum"
Siyasal iletişim uzmanı olarak seçim sonuçları sizi şaşırttı mı?
Açıkçası ben biraz farklı oy oranları bekliyordum ve Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kalmasını ihtimal olarak görüyordum.
Bunun önemli sebeplerinden birisi de AKP ve Cumhurbaşkanı Erdoğan kampanyasında sahada görülen, geçmiş seçimlere oranla, heyecan ve coşkusundaki ciddi eksiklikti.
İlk defa bu seçimde Erdoğan'ın meydanlardaki konuşmaları esnasında hatalar yaptığını, kampanya sürecinde birçok defa hamle önceliğini muhalefete kaybettiğini gördük.
Ancak kendi adlarına doğru olarak uyguladıkları "seçmeni korkutma" stratejisinin sonuç verdiğini, siyasi kutuplaşmayı arttırdığını ve bu şekilde Erdoğan'ın kendi seçmeninin tamamına yakınını konsolide ettiğini gözlemledik.
Kutuplaşmanın artması bir anlamda en çok Cumhur İttifakı'nın diğer ortağı MHP'ye avantaj sağladı, AKP'ye kırgın olan seçmen ikinci tercih olarak ittifakın küçük ortağına yöneldi.
"50 günde kalıpları kırmak kolay değildi, zaten olmadı"
Muharrem İnce, büyük bir kitleyi coşturdu, mitinglerde farklı siyasi yelpazelerden insanlar vardı. Bu sandığa ne kadar yansıdı size göre?
Muharrem İnce öncelikle yıllardır CHP'ye kırgın olan, ama her seçimde yine de gidip ona oy veren yüzde 20-25 arasındaki kemik seçmeninde büyük bir heyecan ve coşku uyandırdı.
Daha önce sadece seçimden seçime gidip oy veren bu insanları biz coşku içinde mitinglere katılırken, sosyal medyada (özellikle Twitter'da) umutlu ve heyecanlı mesajlar verirken gördük.
Ancak sadece 50 gün içinde Türkiye'nin bu denli kutuplaşmış olan siyasi yelpazesinin kalıplarını kırmak ve diğer bloktan yüksek miktarda oy kazanmak çok kolay değildi, zaten de olmadı.
Bu kutuplaşmış blokların kırılması zaten sadece seçimden birkaç ay önce başlanan bir kampanya ile yapılabilecek bir şey değil, partinin yerel teşkilatlarının sürekli aktif çalışması ve halk ile düzenli temasta olması ile mümkün olabilir.
Kampanyaların performansları da ancak teşkilatların bu çalışmaları ile kutuplaşmanın azaltılması ve oy geçişlerinin daha mümkün hale gelmesi sonrasında artar.
Bunun daha üstüne çıkabilmesi ve diğer kutuptaki seçmeni kendisine oy vermeye ikna edebilmesi için projelerini nasıl gerçekleştireceğini seçmene düzenli olarak anlatması, birlikte çalışacağı ekibi tanıtması ve onlara halkın güvenmesini sağlaması, bu mesajların da düzenli olarak CHP'nin bütün teşkilatları vasıtasıyla halka aktarılması lazım.
Aksi takdirde "tek adama karşı tek adam", yani "tek başına Erdoğan'a karşı tek başına İnce" strateijisi ile devam edilirse bu Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın en iyi bildiği kampanya yöntemi, bu şekilde de onun cephesinden oy kayması oldukça zor olur.
"CHP o gece yaşananları açıklıkla paylaşmalı"
CHP'nin seçim gecesi yaşanan 'kafa karışıklığı' Adil Seçim Platformu'ndan sonuçların geç gelmesi, net bir açıklama yapılmaması gibi seçmenin tepkisini çeken aksilikleri nasıl yorumluyorsunuz?
Bütün bu hazırlıklar (Adil Seçim Platformu vs..) aslında tam da yaşanan bu karışıklıklar olmasın diye yapılmıştı herhalde.
Bunun neden verimli olarak çalıştırılamadığını ve bundan sonraki seçimlerde bunun tekrarının nasıl önüne geçileceğini CHP'nin önce kendi içinde çok ciddi olarak değerlendirmesi, gereğinin yapılması ve bunun büyük bir açıklıkla kamuoyu ile paylaşması gerektiğini düşünüyorum.
Kırılan güvenin telafisi ancak bu şekilde mümkün olabilir.
"Demirtaş tek imkanı sosyal medyayı verimli kullandı"
Demirtaş, Twitter'dan gelen mention'lara avukatları aracılığıyla yazılı cevaplar verdi.
Selahattin Demirtaş ve eşi Başak Demirtaş'ın kısıtlı imkanlarda, Twitter mention'ları ile 'iletişmeleri' samimiyet hissi uyandırdı birçok seçmende. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Selahattin Demirtaş Türkiye siyasi tarihinde bir ilki (dünyada da örnekleri çok az) gerçekleştirdi ve tutuklu olduğu dönemde cumhurbaşkanlığı kampanyasını yürüttü.
Haliyle saha çalışması yapması mümkün değildi, elindeki tek imkan olan sosyal medyayı da verimli kullandıklarını düşünüyorum.
Yarattıkları bu hava belki kendisinin oy oranını artırmadı ama HDP'nin yüzde 10 barajını geçmesine çok büyük katkı sağladı.
Röportajın başında bahsettiğim "sosyal medyanın kullanımı" konusunda aslında güzel bir örneği, çok kısıtlı koşullarda gerçekleştirdiklerini söyleyebiliriz.
"İletişim krizi seçmenin güvenini kırdı"
Fotoğraf: Deniz Toprak
Liderlerin seçim gecesi performanslarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bir balkon konuşması karmaşası, CHP'den farklı açıklamalar...
Özellikle muhalefetin seçim gecesi performansının son derece kötü olduğunu sanırım söylemeye gerek yok.
Seçim gecesinin iletişim planı en baştan yapılmalıydı ama maalesef böyle bir planın hiç yapılmadığı belliydi.
Gerek kurulan sistem ile oy oranlarına hakimiyet gerekse yaşanan iletişim krizi seçmende güven kırılmasına ve hatta kızgınlığa neden oldu.
Yerel seçimler: Muhalefet adayları şimdiden ilan etmeli
Peki önce Mart yerel seçimleri var önümüzde ilk olarak tabii erkene alınmazsa, muhalefet yarattığı etkiyi sandığa çevirebilir mi? Nasıl bir strateji izlemeli partiler?
Muhalefet partileri kutuplaşan seçmenleri bir araya getirmenin yolunu aramalılar.
Ortak değerler üzerinden seçmenle hikayelerini paylaşmalılar.
Ayrıca yerel seçimlerde aday büyük farklılıklar yaratabiliyor. Dolayısı ile muhalefet şimdiden adaylarını belirlemeli ve mutlaka erkenden ilan etmeli.
Gülfem Saydan Sanver hakkındaSiyasal iletişimci. Genel ve yerel seçimlerde kampanya danışmanlığı yapıyor. Türkiye'deki Seçim Kampanyaları ve Siyasi Partilerin Karşılaştırmalı Seçim Stratejileri üzerine yaptığı çalışma 2013 yılında A.N.R.T Yayınevi tarafından Fransa'da basılarak bu konuda Avrupa'da basılan ilk kitap oldu. Doktorasını "siyasal partilerin genel seçim kampanyalarında uyguladıkları seçim stratejileri" üzerine Paris Sorbonne Üniversitesi'ne yaptı. 2007 ve 2009 yıllarında Yeditepe Üniversitesi'nde sosyolojiye giriş dersleri verdi. 2010 yılında da Galatasaray Üniversitesi'nde de TUBITAK destekli araştırma projesi kapsamında "Türk iş dünyasındaki seçkinlerin siyasi seçkinlerle karşılıklı bağımlılık ilişkileri ve küreselleşme karşısında farklı bütünleşme eğilimleri" üzerine araştırma yaptı. |
(PT)