“Geçen bir yılda çatışmalar nedeniyle kimsenin ölmemesi, silahların susması önemli bir kazanımdır. Ancak devlet nezdinde sadece silahların susması yeterli gibi bir anlayış var. Dünyada edindiğimiz izlenim ve burada kendi gözlemlerimiz bunun çok yanlış olduğunu gösteriyor. Silahların susmasıyla birlikte hükümetin kalıcı demokratikleşme adımlarını atması gerekiyordu. O adımlara baktığımızda yeterli, ikna edici bir çaba göremiyoruz.”
Diyarbakır Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü (DİSA) kurucularından, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Toplumsal Travma ile Başetme programı koordinatörü Dr. Necdet İpekyüz, geçtiğimiz yıl Diyarbakır'daki Newroz kutlamalarında PKK lideri Abdullah Öcalan’ın mektubunun okunmasının üstünden geçen bir yıldaki gelişmeleri bu sözlerle özetliyor.
“Operasyon olmayınca çatışma da olmuyor”
“Türkiye hem demokratikleşme hem de Kürt meselesi açısından çok kritik bir dönemden geçiyor. 2013'te Öcalan'ın Diyarbakır'da yaptığı çağrı üzerine bir yıldır herkesin ‘artık analar ağlamıyor’ demesi, silahların susması çok önemli.
“Burada en önemli aktörlerden birisinin Öcalan olduğu ve bu işin Öcalan'la yürümesinin daha sağlıklı olacağı tüm dünya tarafından anlaşıldı. İkincisi burada silahlı taraf olan PKK'nin ciddi bir rolü olduğu ve ordu herhangi bir operasyon yapmadığı sürece silahların konuşmadığı bir ortam yaşandığı görüldü.
“Bunlar bir yıl için önemli kazanımlardır. Ancak devlet nezdinde sadece silahların susması yeterli gibi bir yaklaşım var. ‘Bu yeterlidir. Bu durumu biraz zamana yayarsak kendiliğinden oturur’ algısı ortaya çıkıyor. Dünyada edindiğimiz izlenim ve burada kendi gözlemlerimiz bunun böyle olmaması gerektiğini gösteriyor.
“İkna edici bir çaba yok”
“Sürecin başında belli bir dönemde tüm silahlı güçlerin sınır dışına çıkması bekleniyordu. Ancak hepsi çıkmadı, silahlar bırakılmadı. Ama silahlar sustu.
“Silahların susmasıyla beraber demokratik adımlar atılacaktı. Atılan adımlara baktığımızda yeterli, ikna edici bir çaba göremiyoruz. Barış sürecini tümüyle silahsız bir ortama götürecek bir sürece dönüşemedi. Türkiye'deki demokratikleşme adımları atılırsa, zaten Kürt meselesinde bir çok konu da rahatlayabilir.
“Bu olmadığı gibi, Anayasa konusu rafa kaldırıldı, KCK operasyonlarıyla ilgili epey insan içerde ve aynı süreç devam ediyor, Terörle Mücadele Kanunu’nda (TMK) değişiklik yapılmadı.
“Çözüm süreci geleceğe dönük iyi değerlendirilemedi diye düşünüyorum. Şans kaybolmadı, her şey birden çözülemez. Ancak gerek Öcalan'ın son mektupları, gerek Kandil'in açıklamalarına baktığımızda seçim sonrası bu sürecin bugünkü tarzla gitmeyeceği anlaşılıyor.
“Muhatap parti değil, devlettir”
“Öcalan'ın mektubunun Newroz'da okunmaması kötü olur. Güveni zedeler. Eğer okunursa, metinde bugüne kadar gelinen sürecin önemli olduğunun vurgulanacağını, ama bu sürecin devam etmesi için daha önce ortaya konulan müzakere aşamasına geçilmesi gerektiğine yönelik bir çağrıya dönüşeceğini tahmin ediyorum.
“Genel bakışla baktığımda ne örgüt, ne Öcalan ne de Türkiye'de yaşayan hiç kimse artık silahlı ortamı arzu etmiyor. Kandil'in son açıklamasında ‘AKP muhatap olmaktan çıkmıştır’ denilse bile muhatap partiler değildir; hükümet ve devletin kendisidir. Devletin bu konuda bir an evvel süreci hızlandırması lazım.
“ KCK'de ‘dağa gider’ diye bırakılmadılar”
Diyarbakır’da KCK davasından tutuklanan 92 kişi ‘Dağa çıkabilirler’ denilerek tahliye edilmediler. Siyaset yapmak için gelen insanların dağa çıkabileceklerini düşünmek kadar ironik bir şey yok.
“Türkiye'nin genelindeki uygulamalar belli bir bölgede uygulanmayınca insanlarda ‘Herkese demokratikleşme özgürlük var, Kürtlere gelince yok’ gibi bir algı gelişiyor.
“Ayrıca herhangi bir yasal düzenleme olmadığı için yarın herkes yine içeri alınabilir. Bunun önüne geçmek için mutlaka yasal düzenleme yapılması lazım.
“Normalleşme oldu ama ne kadar sürecek?”
“Bir yıl içinde hiç mi olumlu gelişme olmadı; mutlaka oldu. Yıllar içinde daha önce tabu olarak görülen pek çok şey değişti.
“En başta Öcalan'la görüşülür mü görüşülmez mi dendi. Şimdi Öcalan'la görüşülüyor, mektuplar gidip geliyor. Daha önce Öcalan'ın posteri var diye insanlar hapse atılıyordu, bugün insanlar o posterleri gezdiriyor veya Newroz'da metni okunuyor.
“Sadece Kürtler açısından değil, Türkiye'de giderek bu iş biraz kanıksandı gibi. Daha önce ‘öcü’ gibi görünen, tabu olarak değerlendirilen pek çok şey bu süreçle beraber normalleşti. Ama bunun devamının nasıl olacağını düşünmemiz lazım.
“Akil insanların çalışmaları rafa kalktı”
“Akil insanlar heyetleri oluşturuldu. Ne kadar eleştirilse bile olumlu görüldü ve sonuçta o insanlar bir rapor hazırladılar. Ancak verdikleri rapor yeterince bir takvime bağlanmadığı gibi rafta kaldı. Sanki bir toplumu rahatlatma çalışması gibi oldu.
“Hükümet bu rapordan yola çıkarak üstüne düşen görevleri yerine getirmedi. Dikkate alınsa bile bu rapor tüm o insanların emeklerine saygısızlık gibi ortada kalmış oldu.
“Normalde bu raporun sivil toplum örgütleri tarafından takip edilmesi, belli bir programa bağlanması, kamuoyunda tartışılması gerekirdi. Çıkan sonuç nedir, ne yapıldı, ne yapılmadı kimse bilmiyor.
“Çözüm süreci bu durumda kalırsa her an her şey değişebilir. Barış süreçlerinde merdiveni basamak basamak çıkmak gerekir. Ama Türkiye'de bazen bir basamak çıktıktan sonra epey bir süre dinleniyoruz. Sonra her an o basamaktan geri mi ineceğiz, düşecek miyiz diye bir kaygı oluşuyor.
“Değişime güven konusunda endişe hakim”
“Bu yıl Newroz'da çok büyük bir katılım bekleniyor. Dünyanın pek çok yerinden gazetecisinden siyasetçisine insanlar Diyarbakır'da olacaklar.
“Açıklanan mesajlardan yeni bir takvim çıkıp çıkmayacağı, Öcalan’ın kullandığı dilin nasıl olacağı merak ediliyor. O yüzden bir tedirginlik var.
“Sokaktaki insanlar geçen yıla göre bir değişim olduğunu biliyor ama bu değişime inanç, güven konusunda ve yeterliliği konusunda ciddi endişeleri var. En son KCK davası bile bu endişeyi insanların kafasına tümüyle oturttu.” (EKN)
---------------------------------
* Newroz kutlamaları fotoğrafı, gazeteci Kumru Başer'in blogundan alınmıştır.