Adalet ve Kalkınma Partisi'ne (AKP) ve gericiliğe karşı mücadele yürüttüklerini, laiklik ve cumhuriyet değerlerini savunduklarını ifade eden ve bu konuda kampanyalar örgütleyen Tuncay Özkan ve ekibinin kurucusu olduğu Kanaltürk'ün kamuoyunda Fethullahçı olarak bilinen Koza Grubuna satıldı.
Bu satış dolayısıyla doğan tartışmada Kanaltürk'ün medyada habercilik adına nasıl bir yer tuttuğunu Ankara Üniversitesi, İletişim Bilimleri Fakültesi, Radyo Televizyon Sinema Bölümü'nden Yard. Doç. Dr. Gülseren Adaklı'ya sorduk.
Adaklı'nın Özkan'ın Kanaltürk macerasına dair genel gözlemi şöyle:
"Rüzgara doğru eğilip bükülen bir duruş, peşinden de bir hareket sürükledi. Ama iklim buna çok müsait. Türkiye'de politikacılar bu tarz siyaset yapıyor zaten. Toplumsal hafıza da güçlü olmadığı için, 2002'de Mehmet Emin Karamehmet'e belli bir siyasetin destekçiliğini yapmak üzere getirilmiş Özkan'ın şimdiyse Cumhuriyeti, Kemalizmi, devrimleri korumak adına bir şey yapamayacağını kimse düşünmüyor bile. Bu belirsizlik üzerine siyaset yapılıyor. Bu durum sadece Özkan'a özel de değil. Çok değil biraz irdelense Özkan'ın ne olduğu ortaya çıkacak. Üstelik tek başına da değil Çukurova grubundan getirdiği bir ekibi var ve o ekiple kurguladıkları 'projeyi' batırmış oldular."
"Özkan'ın son çırpınışları, toplumsal itibarını da kaybetmiş oldu"
Kanaltürk ve gazeteci Özkan'ın haber anlayışına ilişkin olarak da Adaklı, televizyonun genel zaaflarını hatırlatarak karşılık veriyor. Televizyonun "insanları körleştiren bir aygıt" olduğuna, okuyup yazma farklı bir bellek üreticisiyken, televizyonda "o belleğin ortadan kalktığına" değiniyor.
"Gazetecilerin siyasetten uzak durmaları kanaatinde değilim. Aksine 'tarafsızlık' masalını bir kenara koyarak toplumsal yayın yapmalılar" diyor, medyanın sermaye yapısı üzerine kapsamlı bir araştırmanın yazarı olan Adaklı. Ona göre, "Kanaltürk mevcut siyasi ortamın gerilimlerinin Özkan tarafından kendi dar çıkarları çevresinde araç olarak kullanılmasından başka bir işlev taşımıyordu".
"İslamofobia'nın bir versiyonu, İslam korkusu üzerinden Kemalizmi banal bir dil üzerinden yaşattı. Zaten banallik Kanaltürk'ün esas sürükleyici unsuru. Kaliteli bir çizgide de bu Kemalizmi sunabilirdi. Ama öyle bir dil yarattı ki siyasetein dilini de kirletti."
Özkan'la Gazi Üniversitesi, Basın Yayın bölümünde aynı dönemde öğrenci olan Adaklı "Özkan o dönem 'solcu' biriydi" diye hatırlıyor. "Gazetecilik hevesi vardı. Cumhuriyet'te başladı. Yüksek lisans yaptıktan sonra geri geldi. 2002'de hükümetle ilişkilerini test etmek üzere Çukurova Grubu medya grubu başkanı oldu. Bu bir gazeteci için çok önemli, kritik. Ama herhalde bu son çırpınışları. Kişiliğini, parasını kaybetmesinin yanı sıra toplumsal itibarını da kaybetmiş oldu" diyor. (EZÖ/GG)