İstanbul Uluslararası Bağımsız Medya Forumu'nun ilk günün (4 Kasım) ikinci panelinin başlığı "Bağımsız Medya Evreni ve Yaygın Dışı Medyanın Gelişme Olasılıkları"ydı.
Panelin kolaylaştırıcısı Savio, "İletişim ve bilgi dünyası nereye gidiyor?" sorusunun giderek daha sık sorulmaya başlandığını vurguladı; gazetecilikte pazarlamanın da ön plana çıktığını kaydetti.
Basında "Murdoch fenomeni"nin yaşandığını ifade eden Savio, ilk gazeteciliğe başladığı dönemlerde üç güne yayılan haberlerin süresinin giderek kısaldığını, muhabirlerin hızlı hareket etmeye zorlandığını vurguladı.
İletişimin sosyal ve iki taraflı bir süreç olduğuna işaret eden Savio, günümüzde dikey iletişimin ortaya çıktığını söyledi.
Gazeteleri okuyanların, televizyonu izleyenlerin geri bildiriminin giderek azaldığının altını çizen Savio, giderek iki tarafında üretime katıldığı "yatay iletişimin" yok olduğunu söyledi. Savio, "giderek gazetelerin tirajı düşüyor, bu sistem giderek bazı alanları kapatıyor" dedi.
Downing: Olayları olduğu gibi vermek yeterli değil
Panelin açılış konuşması yapan Southern Illinois Üniversitesi, Küresel Medya Araştırmaları Merkezi'nden Prof. Dr. John Downing, "demokrasi"den herkesin farklı bir şey anladığını, bu noktada, demokrasinin nasıl tanımlandığının önem taşıdığı kaydetti.
Otoriter bir devlete karşı güçlü bir demokrasi olması gerektiğine işaret eden Downing, otoriter devletin Türkiye'de "derin devlet" olarak nitelendiğini söyledi. "Kenan Evren gibilerin bu tür bir devleti tercih ettiği açık" diyen Downing, sosyal hareketlerin medya açısından büyük önem taşıdığını belirtti.
Örnek olarak Kolombiya Bogota'daki yerel bir kadın kooperatifinin gerçekleştirdiği televizyon çalışmasını gösterdi. Başlangıçta, kadınların "büyük medya karşısında küçük kalmaktan korktuğunu" söyleyen Downing, ilerleyen dönemlerde elde edilen sonuçların tatmin edici olduğunu kaydetti.
Medyada "büyük" kavramının tartışılmaya açılması gerektiğini ifade eden Downing, sosyal hareketleri anlatan, aktaran küçük deneyimlerin de çok önemli olduğunu vurguladı. Downing, "olayları sadece olgulara indirgersek, olayları olduğu gibi verirsek her şeyi değiştirebilecek miyiz?" sorusunu yöneltti.
"Hayal gücüne, duygulara hitap eden bir medya düşünmemiz lazım. Yalnızca gerçekler, olgular, gerçekler için değil" diyen Downing, bu medyanın günlük hayatın ayrıntılarını da aktarması gerektiğinin altını çizdi.
"Medyayı danstan duvar yazısına yaygınlaştırmamız gerek"
Pembe dizileri örnek gösteren Downing bu dizilerde insanların hayatına ilişkin çok şey anlatıldığını belirtti.
Medyanın tanımını geliştirmek gerektiğini vurgulayan Downing, sınırların danstan grafitiye genişletilebileceğini kaydetti.
Sosyal hareket medyasında aktif olan insanların "ya şu ya bu" mantığını dayatmasının, radikallerin solcular ve aydınların profesyonellikten uzak durmasının çok kolay olduğunu belirten Downing "birbirimize taş atma lüksümüz yok" dedi.
Bağımsızlık ne demek?
Oturumun soru cevap bölümünde, Sevda Alankuş'un "bağımsız mı, alternatif mi, sosyal mi? Medyayı hangi kelimeyle tanımlamalıyız?" sorusu üzerine Downing, sosyal adalet ve değişim kavramlarının farklı anlamlar kazanabileceğini, ana akım medyanın da kendine "bağımsız" diyebildiğini söyledi. Yurttaş medyası kavramını öneren Downing, medyanın alttan organize edilmesiyle sosyal hareketin gücünü taşıdığını kaydetti.
Ertuğrul Kürkçü'yse, bağımsızlık kavramının neyi anlattığının önemli olduğunu söyledi; bunun temelde iktidardan/yürütme erkinden ve sermayeden bağımsızlık anlamına gelebileceğine işaret etti.
Kürkçü; "bağımsız medya dediğimiz zaman hem kavram netleşir, hem de uğruna mücadeleye değer bir hedefimiz olur" dedi. (AÖ/KÖ)