Kriz sözcüğünü bir yana bırakalım, ama bu bal gibi "devalüasyon"dur. Ve de gecikmiş, devamı da olması gereken bir devalüasyondur. Bakan Babacan'ın , dalgalı kurda devalüasyon olmaz sözü de bir totolojidir. Ortada dalgalı kur yok ki... Adı dalgalı olan, ama kendisi kumanda edilen bir kur var. Döviz kuruna şu ya da bu şekilde müdahale var.
Kuru aşırı değerli tutmak, IMF güdümlü bir politika. Bu araçla enflasyon hedeflemesi gerçekleştirilmeye çalışılıyor. Bunun için de kurun artışına fren olsun diye döviz girişi, sıcak para, yüksek reel faizlerle özendiriliyor, Merkez Bankası'na bu fahiş faizlerle rezerv yaptırılıyor. Bu politikanın sonucu reel kura en çok yaklaşılan Ekim 2001'deki seviye için yüzde 42'lik devalüasyon gerekiyor. Başka bir ifadeyle kur, yüzde 42 aşırı değerlenmiş durumda.
Adı dalgalı olan ama aslında bastırılan kur, sonuçta, fiyat artışlarının bir süre hızını kesti ama Türkiye'nin cari açığını olmadık boyutlara getirerek büyük zarar verdi. Doğru olan, kuru aşırı değerli hale getirmeyecek bir yol izlenmesi, enflasyona uyumlu artışları gün be gün kura yedirmek olmalıydı. .Bu yapılsaydı ne ithalat bu boyutlara gelir ne ihracat ve turizm rekabette güçsüz kalır ne de yıkıcı ithalat yerli üretime, istihdama bu kadar zarar verirdi. İzlenen aşırı değerli kur politikası, sadece enflasyonu tek haneye indirmeye yaradı ama onun da kalıcılığı tartışılıyor artık.
Neden bu sert yükseliş yaşandı, sorusuna gelince. ..Hem iç hem dış dinamikler var.. Sıralarsak:
* 10 Mayıs 2006'da FED (ABD Merkez Bankası) faiz oranını 25 baz puan artırarak yüzde 5'e çıkardı. Gelecek faiz kararlarını ekonomik görünüme göre şekilleneceğini açıkladı.
* Hem Avrupa hem de Japon Merkez Bankası'nın faiz artırma beklentileri güçlendi.
* Petrol, altın ve diğer emtia fiyatları rekor seviyede arttı.
* Bu dış gelişmeler Türkiye ile birlikte diğer gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomileri de etkiledi."
* Nisan enflasyonu beklentilerin üzerinde çıktı,
* Sosyal güvenlik yasası veto edildi,
* Finansal enstrüman kazanç stopaj ile ilgili yabancı yatırımcıların incelemeye alındığı spekülasyonu yapıldı,
* Cari açık ilk 3 ayda 8,5 milyar doları aştı.
* Mali disiplinde gevşemeler görüldü.
* Cumhurbaşkanlığı ve erken seçim konusunda AKP iktidarının tutumu beklentileri olumsuz etkiledi...
Ve bunların ardından neler olduğunu anımsayalım...
* En çok işlem gören Hazine kağıdının faiz oranı, yaklaşık 0.5 puan artarak yüzde 14.55'e yükseldi.
* Türk Lirası önceki hafta sonuna göre, dolar karşısında yüzde 5.8, euro karşısında yüzde 7.9, sepet karşısında ise yüzde 7 değer kaybetti.
* İMKB 100 Endeksi önceki hafta sonuna göre yüzde 5 değer kaybederek 41.971'e geriledi.
* 30 yıl vadeli Eurobond faizlerinde 27 baz puan artış oldu.
Petrol fiyatlarındaki artış ile 2006 yılı turizm gelirlerinin ilk tahminlere göre daha düşük kalacağı beklentisi ile 2006 cari açık tahminlerinde AKP iktidarı yukarı yönde revizyon yapacak. İktidarın umudu o ki, 2006'da doğrudan yabancı yatırım girişleri 2005'teki 9.7 milyar dolarlık düzeyi aşacak. Bekleyelim görelim..
Canı yanacaklar...
Şimdi sert çıkışlarla kur değerini bulmaya çalışıyor. Ve daha da yükselmesi gerek kurun. Yani daha çok devalüasyona ihtiyaç var. Bunu sert çıkışlar yerine günlere yedirmek ve piyasalara bu duyguyu vermek önemliydi. Bu yapılmadığı için, mal ve hizmet üretimini ithal girdiye, dış krediye dayandıranlar büyük zararlar görecekler. Türkiye'nin artan ithalat ve cari işlemler açığına paralel olarak özel sektörün orta ve uzun vadeli dış borçlanması artmış durumda.. Geçen yıl dış borçta kamu sektörünü geride bırakan özel sektör bu yılın ilk üç ayında 12 milyar dolara yakın dış borç kullandı.
Bu yıl ocak-mart döneminde Türkiye'nin toplam orta ve uzun vadeli dış borç kullanımı geçen yılın eş dönemine göre yüzde 102.8 oranında artarak 15 milyar 802 milyon dolar olarak gerçekleşti. Bu borçlanmanın 2 milyar 735 milyon dolarını, Hazine'nin uluslararası piyasalara yaptığı tahvil ihraçları da dahil kamu kesimi yaptı. Kamu kesiminin geçen yılın aynı döneminde 3 milyar 578 milyon dolar olan orta ve uzun vadeli dış borçlanmasında bu yıl yüzde 23.6 oranında bir azalış yaşandı.
Aynı dönemde bankacılık sektörü ise 1 milyar 114 milyon dolarlık orta ve uzun vadeli dış borç aldı. Bankaların kredi kullanımları geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 20 oranında artış kaydetti.
Kamu sektöründeki azalış ve bankacılık sektöründeki ılımlı artışa karşılık reel sektörün dış borçlanmasında rekor kırıldı. Sektörün geçen yılın ilk üç ayında 3 milyar 261 milyon dolar olan dış borç kullanımı bu yıl yüzde 266 oranında bir büyümeyle 12 milyar dolara yaklaştı. Tamamına yakını döviz kredisi..
Kurdaki sert "düzelme", kur devranı böyle gider hesabıyla mal ve hizmet üretimini ithalata, ithal girdiye dayandıranların, bunun için icabında yerli üretimi azaltan ya da iptal edenlerin canını yakabilir. Tabii ki, kurdaki dalgasızlığa aldanıp döviz kredisi kullananların da canı yanacak.
Vebali hükümetin ve kılavuzu IMF'nin boynuna...(MS/TK)