Ayrıntılarına ilişkin çeşitli yerlerde bir şeyler yazıldı çizildi. Kimisi doğruydu kimisi eksik ya da abartılı. Ancak tümünün doğru işaret ettiği bir nokta vardı ki o da işsiz bırakılmamdı.
Bu yazılardan doğru ortaya çıkan bir önemli nokta daha vardı ki bu en can alıcısı idi kanımca.
O da basın çalışanlarının örgütlülükten bu kadar uzak ve korkar olmalarıydı. Bununla ilgili düşündüğümde gelip aklıma takılan hep aynı şey oldu. "Sürüden ayrılanı kurt kapar" derler.
Memur Emeklisi annemin metaneti
Peki ya sürü kurtla kalırsa ne olur? Benim ayrıldığım ya da kimileri için ayrılmak zorunda bırakıldığım sürü hala kurdun elinde anlayacağınız.
Bildiğiniz gibi, bu arada bilmeyenlere bilenler anlatsın, bir takım hak gasplarının önünü kesmeye çalışmayı amaçlayan bir dava nedeniyle Radikal Gazetesi'nden atılmıştım. Bu arada ne oldu bitti onları anlatmak istedim bu yazıda.
İşsiz bırakıldığım gün canım annem İstanbul'da idi. Beklemediğim bir metanetle karşıladı bu durumu. Kendisi memurluktan emeklidir. Babam da işçi emeklisidir. Yani küçücük dünyalarında kendi yağlarında kavrulmaya çalışan çoğunluğun üyeleridir ikisi de.
Hal böyle olunca sigortalı ve düzenli maaşı olan bir iş Türkiye gibi geçim şartlarının malum olduğu bir ülkede önemlidir her ikisi içinde.
İşte bu yüzdendi beklemediğim bir metanetle karşıladı dememin nedeni. Üstüne annem bir de, "Senin yaptığın bir yanlış yok. Hakkını aradı. Allahlarından bulsunlar," dedi.
"Sana iş yok" tehdidi
Her neyse, annem metanetli idi ama iş bulabilecek miyim kaygısı da gözlerinden okunuyordu. Çocukluğundan bu yana çalışmış biri olarak işi gücü olmamak garibime gitmişti. Üstüne üstlük bir de "Seni hiçbir yerde çalıştırmayacağız" tehdidini de yemiştim bakalım neler olacaktı?
Moralim kötü değildi açıkçası. İşimi kötü yapmaktan, kızımın yüzünü kızartacak bir nedenden değildi işsiz kalmam.
Hırsızlıktan, ahlaksızlıktan, muhbirlikten, ihale takipçiliğinden, savaş kışkırtıcılığından değildi işsiz kalmam. Ya da konuşmalarım mafyanın dinlenen telefonları arasında da değildi.
Hal böyle olunca iş aramaya koyuldum. Konuştuğum yerler de kapılar birer birer kapandı açıkçası. Hepsinde "Çok iyi gazetecisin..." diye başlayıp "ama" diye devam eden cümleler duydum. Kimisi "Ben senin yazdığın haberleri kullanamam ki" bile dedi.
O zaman bunu söyleyene, "Peki sen gazetecilik yapıyorum diyebiliyor musun" sorum yanıtsız kaldı.
Ve Aktüel'de iş buldum
Nihayetinde Alev Er yönetimindeki Aktüel Dergisi'nde iş buldum. Alev Er'le yapılan kısa bir görüşmenin ardından, birkaç gün sonra "Pazartesi gel işe başla" yanıtı verildi.
El sıkıştık ve pazartesi olduğunda, hayli kalabalık olan ilk haber toplantısına dahi katıldım.
Sevinmiştim. Aradan dört gün geçmişti ki hevesim kursağımda kaldı. Perşembe günü olduğunda Alev Er'in benimle görüşmek istediğini söyledi iş yerindeki arkadaşlar. Yanına gittim.
Problem gecikmedi
Sorun olduğu yüzünden belliydi. "Senin işinle ilgili problem çıktı" dedi. Ne imiş demeye kalmadan devam etti: "İşe giriş yazını gönderdikten insan kaynakları departmanından aradılar ve 'Bu kişi Doğan Grubu aleyhine dava açmış. İşe iade davası da sürüyormuş. Lehine sonuçlanırsa biz boş yere işe almış olacağız' dediler. Bu yüzden senin işe girişine onay vermediler."
Şaşırmadım. Birazcık konuyu deşmeye çalıştım. İşe iade davasından lehime karar çıkmasının tekrar o iş yerine dönmem gerektiği anlamına gelmediğini söyledim.
Ama anlamıştım ki sorun işe iade davası değil, buna neden olan diğeriydi.
Sorunu çözecekse...
Bunu anlamak için, "Eğer sorunu çözecekse ben işe iade davasından vazgeçebilirim" teklifime ise "Sorunu çözmez" yanıtı verildiğinde esas problemin diğer dava olduğu ortaya çıktı.
Yani ortalıkta dolaşan "Ahmet Şık gerekirse davamdan vazgeçerim dedi" söylentisinin aslı bundan ibarettir. Böylece iş geçmişimin arasında dört gün süren Aktüel macerası da eklendi.
Samimiyetinden hiçbir kuşku duymadığım Alev Er'e de buradan yeniden teşekkür ediyorum.
"Normal"e dönüş ve Müfettiş
Böylelikle işsizliğime geri dönmüş oldum. Geçen hafta sonunda ise, yaklaşık dokuz ay önce 1 Ekim 2004'te İstanbul Çalışma Bölge Müdürlüğü'ne, Doğan Gazetecilik aleyhine yaptığım şikayete yanıt verildiğini görünce şaşırdım.
Dava açmadan önce ve sonra onca zaman beklediğim iş müfettişleri adına Bölge Müdür Yardımcısı Ahmet Melek imzasıyla gönderilen yanıtta, "Başvurunuzda belirttiğiniz konuları yargıya intikal ettirdiğinizin belirlendiği, bu durumda idari olarak yapılacak bir işlemin bulunmadığı belirtilmiştir" denildiğini görünce ikinci şaşkınlığımı yaşadım.
Şimdi yasal haklarımı korumakla yükümlü bir resmi kurumun bu tür şikayet dilekçelerini başvurudan dokuz ay sonra ve şikayetçi işten atıldıktan sonra mı 'değerlendirdiği' ben de ciddi bir merak konusu oldu.
Yine yanıt bekliyorum
Şikayetçi kişinin işten çıkarılması iş müfettişlerinin herhangi bir işlem yapmayacağı ve dolayısıyla o kurumda çalışanların aynı hak gasplarına maruz kalabileceği anlamına mı geldiğini de merak ediyorum.
Bu merakımın yanıtını da Çalışma Bölge Müdürlüğü'ne yönelik şikayetime ne yanıt verileceğini gördükten sonra öğrenmiş olacağım. (AŞ/BA)