Şekillerden başlarsak
Önce, herkesin bildiği bir noktadan başlamak istiyorum: "Fotoğraf". Bir görüntünün, başka bir kimyasal nesne üzerinde kopyalanması. Fotoğraf tarihinde, üzerine bir kimyasalın sürülmüş cam ile başlayan bu "kopyalama" işlemi, daha sonra kemik, kağıt ve plastik üzerine aktarıldı. Son olarak da gene minerallerden yapılan elektronik devrelerin üzerine.
Sonra, özellikle kitap sayfaları için amaçlanan tarayıcılar (scanner) yapıldı. 30 yıl önce, tanesi 100 bin dolar olan bu aletler, yüzyılın başında 100 dolar seviyesine indi ve dünyayı sardı. Tarayıcılar, sayfanın fotoğrafını çekmek amacıyla kullanılıyor. Ama burada harfler, "harf" değil, "görüntü". Yani, sayfada herhangi bir düzeltme, ya da metin kopyalama olanaklı değil.
Resmi Metne Dönüştürme
Bu görüntülerin "harf" haline dönüştürülmesi, ancak optik karakter tanımlama (OCR-Optical Character Recognition) yazılımları ile olası. Çok kısa anlatayım. Bilgisayar, bildiğimiz "O" harfini yuvarlak bir şekil olarak görüyor. Yapmamız gereken ona, bu "simite benzeyen" şekli al, belirli bir büyüklükte ise "O" olarak, boyu küçükse "o", yanlardan bastırılmışsa da "0" (sıfır) olarak algıla demekten ibaret.
Bu teknoloji, önceleri batıda geliştirildiği için, 90'lı yılların sonuna kadar Türkçe harfler ciddi sorunlu idi. Ta ki bir grup Rus mühendis, Türkçe de dahil, üvey evlat muamelesi görmüş alfabelerin (250 kadar) tümünü okuyabilen bir yazılım geliştirene kadar: Abbyy FineReader. 15 günlük deneme sürümünü internetten çekebilirsiniz. Bu iş için küçük bir kayıt işlemi var.
Bu yazılım, Hürriyet gazetesinin bir sayfasında sadece on binde dört düzeyinde hata yapıyor. Hatanın nedeni, Türkçe'de sık kullanılan "rı", "ın" ve "nı" hecelerinde hata yapıyor, birini "n", diğerlerini "m" sanabiliyor. İçinde hazır olan dil kontrol bölümünü çalıştırınca da gidip bu hataları buluyor ve doğru hallerini de öneriyor.
Sayfanın fotoğrafından "metin" haline gelmiş bulunuyoruz (Bu arada hatırlatayım, FineReader, "Adobe Acrobat" için hazırlanmış olan "pdf" dosyalarını da açıp tanıyabiliyor).
Metin dediğimiz de, bize bizim harflerimizi, ekranda ya da kağıt üzerinde göstermek için kullanılan bir kodlar dizisi. Bilgisayarınızın "Alt" tuşunu basılı tutarken, "75" yazın ve "Alt" tuşunu bırakın. Ekranda bir "K" harfi belirecektir. "75", bilgisayarın "K" için kodu. "65" ise "A" veriyor. Sayıları değiştirerek, bütün harflerin kodlarını öğrenebilirsiniz. Bu da bir "dönüştürme" anlayacağınız gibi.
Metni Sese Dönüştürme
Bilgisayara "65" kodu ile "A" sesi çıkarmayı da öğretmek mümkün. Nitekim, böyle dönüştürücüleri kullanarak, bilgisayarın kitap okuyabildiğini biliyor muydunuz? Aslında "Arçelik" marka bilgisayarlarla verilen "GVZ" adlı yazılım, bu işi Türkçe için yapıyor. "Jaws" marka başka bir yazılım, batı dillerinin on kadarında bu işi yapabiliyor.
Boğaziçi ve Galatasaray üniversitelerindeki kör öğrenciler, uzunca bir süreden beri kitaplarını, yukarıda anlattığım şekilde okuyor, internette dolaşıyor. Hepsi başarılı oluyor, daha da önemlisi, dışarıdan desteğe bağımlılıkları azalıyor.
Tabii ki, bütün bu işlemlerin tam zıddını yapmak da olası. Sesi tanıyıp, onu metin haline getiren yazılımlar da var. Ancak, insan sesinin çeşitliliği ve tonları nedeniyle, o kadar başarılı değiller. Gene de 1000 sözcük düzeyinde başarılı olanlar da var. Bir gelişme alanı olarak duruyor bu konu.
3 Boyutlu Dönüştürme
Beni hayrete düşürmekte olan bir gelişme alanı da, üç boyutlu yazıcılar. Bunu açmam gerek: Kağıt üzerine baskı yaparken, kağıdın üzerine bir veya birkaç kat mürekkep döküyoruz. Kağıt yüzeyine yapıştığı için mürekkebi, iki boyutlu olarak algılıyoruz, elimizle dokunduğumuzda "kabarıklık" yaratmıyor.
Aynı harfi, aynı noktaya yüz defa bastırsak, kağıdı elimize aldığımızda, hafif de olsa bir kabarıklık hissederiz. Bilgisayarınızın "F" ve "J" tuşları ile klavyenin sağ tarafındaki veya cep telefonunuzdaki "5" tuşu gibi (öğrencilerime bunu söylediğimde, beş kişinin dördünün, bu kabarıklığın farkında olmadığını ölçüyorum). Bu kabarıklıklar, körlerin tuş düzenini algılamaları için birer araç.
Dönüyorum yüz kat mürekkebe. Mürekkep yerine, bir cins "reçine" kullanırsanız, kabarıklık artar. "O" harfini bin kere bastırırsanız, reçineden, ince bir boru elde edersiniz.
Bilgisayarda tasarım için kullanılan "Bilgisayar Destekli Tasarım (CAD)" yazılımlarıyla yapılmış bir dişliyi ya da makine parçasını da yapmak mümkün. Tasarımı yapıp, Hindistan'da bir arkadaşınıza ya da müşteriye gönderiyorsunuz, ürünü kendi yazıcısından çıkarıp inceliyor! Burada yaptığımız iş, ekrandaki bir görüntünün, bir nesneye dönüştürülmesi. İsrail'de bir firma, bu yazıcıların imaline, birkaç yıl önce başladı bile.
Uygarlıklar, dönüştürmeyle gelişti
Dönüştürme işi, sadece bilgisayarla ilgili değil, uygarlıkla ilgili. Çağlardan beri yaptığımız, buğday tohumlarını alıp ekmeğe dönüştürmek değil mi? Ya da koyun yününü, pamuk kozasını giyeceğe? Ağaçları kağıda, taşları yapı malzemesi ya da bilgisayar yongalarına? İlk aletler, taş ve ağaç parçalarının dönüştürülmüş haliydi. İlk silahlar da öyle.
Diller arası dönüştürme
Gene, henüz bilgisayarlar ortalıkta değilken, hatta tarih öncesine kadar uzanan bir başka "dönüştürme" işi, "çeviri". Farklı bir dilde konuşan kişinin söylediklerinin, çevredeki insanların bildiği ve anladığı bir dile çevrilmesi. Bunu yapan kişiye, Türkçe'de "tercüman" diyoruz. Yabancı dilde yazılmış bir eseri, bildiğimiz dile çevire kişilere de "çevirmen" ya da "mütercim" diyoruz.
Bu işi şimdi, bilgisayarlar da yapıyor. Hint Avrupa dillerinin arasında çeviri yapabilen yazılımlar çoğaldı. İnternet'te çeviri yapan bir sürü adres var. Çoğunun çevirisi de kaliteli. Edebi metinlerde zorlanıyorlar ama jargonsuz, düzgün yazılmış yazılarda hemen hemen sorun yok. Bu sayede, Rusça, Japonca, Çince gazeteleri İngilizce ya da Fransızca okuyabiliyorum.
Rusça gazete okumak!
Size bir örnek: "www.onlinenewspapers.com" adresinde, "Europe" penceresinde "Russia"yı seçiyorum. Karşıma 291 adet gazete geliyor. Bazıları İngilizce. Rusça olan Pravda'yı seçiyorum ve önüme "www.pravda.ru" adresi açılıyor. Kiril alfabesi ve tamamen Rusça.
Sonra, "babelfish.altavista.com" adresine giriyorum. Orada "Translate a web page-Bir web sayfasını çevirin" yazısının altına Pravda'nın adresini yazıp, altındaki dil seçeneklerinden "Russian to English" seçeneğini işaretliyorum.
Yanındaki "Translate" düğmesine basıyorum ve Pravda, yaklaşık 7-8 saniye sonra İngilizce hale geliyor, aynen gazetenin web sayfası formatında. Üstlerde elindeki bayrağı sallayan birinin küçük bir fotoğrafı ve "Recent days of the war: Beria's secrets" adlı habere bir bağlantı var. Tıklıyorum ve haber, İngilizce olarak ve üç saniyede önümde:
"That which is given in the stated below document, this not journalistic flannelette, not the story of the engaged historian and not the invention of writer. This historical source is given in this form, in which with it became acquainted high state and military management Of the ussr".
Harika bir çeviri değil ama en azından haberi anlayabiliyorum! İnternetteki çeviri programları, hem nicelik, hem de nitelik açıdan gelişmekte. On yıl sonra, çok daha kaliteli çevirileri görüyor olacağız.
Türkçe Çeviri
Türkçeye ve Türkçeden çeviri konusunda henüz çok fazla bir gelişme yok, Türkçe'nin yapısının farklılığı, yazılımcıları zorluyor. "Dönüştüremeyeceğim" sözcüğünün içindeki gramer kurallarını bilgisayara anlatmak zor. Gene de yakında sürprizlerin gelmekte olduğunu görüyorum.
Bir sonraki yazımda, bilgi teknolojilerinin uygarlığa karşı kullanımlarına değineceğim. İşimiz hiç kolay değil! (VÇ/EZÖ)