"Küresel ısınma yaratan sera gazı salımlarındaki hızlı artış eğilimi de 'yumuşak ve güvenli iniş' pistlerini yıkıp 'uzay gemimizi' çok sıcak ve tehlikeli bir geleceğe mahkum etmeden önce insan toplumlarının gidişatını değiştirmek için az vakit kaldı. Korkunç bir sel İstanbul gibi bir kenti, medyamızın sevgili metaforlarını silip süpürecek şekilde gerçekten felce uğrattığında, ya da canavar bir fırtına Washington'u yıktığında, belki de artık bir şeyler yapmak için çok geç kalınmış olacak."
Verilen örnek şehirler - çarpıcı olsun diye yazıda çığırtkanlık yapıldığı besbelli! - yanlış tabii. Ama tabii şimdilik yanlış. Gene de, bunun için bir özeleştiriyi elbette sizden esirgemiyor naçiz yazarınız. Ne var ki, Katrina kasırgasının ardından, bu sefer ABD ordusunun içine "gömülü" olmayan medyanın bize yansıttığı görüntü ve bilgilere baktığımız zaman, tarihi ve biricik New Orleans şehri için artık çok geç kalınmış olduğunu galiba söyleyebiliyoruz.
Louisiana, Mississippi ve Alabama eyaletlerini kasıp kavuran kasırganın ardından Başkan Bush, tıpkı 11 Eylül'de olduğu gibi felce uğradı, donup kaldı. 11 Eylül'de önce Florida'da bir sınıfta çocuklarla baş başa kalmış, ondan sonra da - bakın şu Allah'ın işine - Louisiana'ya uçmuştu. Başkan doğru yöne nihayet 4. günde uçmayı akıl ederken, yağma-ırza geçme-silahlı çatışma haberleri ayyuka çıkmıştı.
11 Eylül'de güvenlik nedeniyle ortadan kaybedilen Başkan yardımcısı aynı anlarda ne yapıyordu? Irak'ta "yeniden yapılandırma" adı altında muazzam kaynakları cebellezi eden Halliburton şirketinin eski başkanı olan bu zat-ı muhterem, Wyoming'deki tatilini -ara vermeden- sürdürmekteydi! Peki, eski petrolcü ve yeni Dışişleri Bakanı sevimli bayan Dr. Rice, insanlar bir şişe su için resmen birbirini öldürür, bebek bezlerini temizleyip yeniden yeniden kullanır ya da açlıktan düpedüz ölürlerken nerelerdeydi dersiniz? New York'un ünlü alışveriş merkezlerinde kendisine dizi dizi ayakkabı satın almaktaydı o da!
Kasırganın 10 bin kişiyi öldürmüş, 1 milyon kişiyi "iklim mültecisi" durumuna düşürmüş, maddi zararın en az 100 milyar doları bulmuş olabileceği Amerikan basınında çokça yazılıp çizilen hususlar. Ama bu korkunç sayıların tümünün çok daha büyük boyutlara ulaşacağından korkulur. New Orleans'in uçuk mavi, toz pembe, lavanta moru dumanlarla kaplı gökyüzü manzaralarına bakınca, çıkan endüstriyel yangınların yol açmakta olduğu felaketi daha kolay düşünebiliyor insan. Mississippi nehrine dökülen tonlarca petrolün görünmeyen uçucu buharları yanan şahane malikanelerin sütbeyazı dumanlarına karışırken, zaten az olan akıllarımız da daha bir karışıyor.
Zehir çanağına döndüğü kesin olan New Orleans şehrinde Irak'tan getirilen özel timler insanları dörder beşer öldürürler, Amerikan medyasında, tarihinde ilk kez "küresel ısınma" kelimeleri artık birinci sayfalarda azar azar kendine yer bulmaya başlar, küresel ısınma Orta Doğu'daki enerji bağımlılığı ile buluşur, tayfun ve kasırga mevsiminin tam ortasında Katrina'yı en az 4 kuvvetli kasırganın takip edeceği, belki New Orleans yöresini de bir daha vurabileceği bilimsel tahminlerle ortaya konurken, dönülmez akşamın ufkunda olduğumuzu, vaktin hepimiz için çok geç olduğunu söylemek için çok mu erken acaba?
Gelecek hafta Birleşmiş Milletler Büyük Zirvesi'nde Amerika'nın önerisi üzerine "doğaya saygı" kelimelerini temel bildirgeden çıkaracak kadar korkak davranacak mı acaba dünya ülkelerinin (ülkelerimizin) temsilcileri? (ÖM/TK)