Şimdi de; "hekimlerin ilaç şirketlerinden promosyon alması" konu ediliyor: Gerçekten çok mu şaşırtıcı bir durum acaba?
Kire Bulaşmama imkanı/imkansızlığı
Öncelikle şunu söyleyelim: Sermayenin küreselleşerek "tüm değerleri paraya tahvil ettiği" dünyada bizim ülkemizde hatta dünya üzerinde yaşayan insanlar olarak elimizi ya da kendimizi bu kire bulaştırmama olanağına da, koşuluna da sahip değiliz.
Değil kirlenmemek, kire bulaşmamak, kirliliğe göz yummak, göz ardı etmek, görmezden gelmek bile aslında kirlilik değil mi? Kirliliği yaratan ortamı kabullenmek, ses çıkarmamak, bağırmamak da kirlilik değil mi?
Hiç günahı ya da sorumluluğu olmayan var mı? Varsa acaba kim?
Kimimiz zaten çok kirli olduğumuz için yeni kirlenmelerimiz dikkati çekmiyor. Kimimize ise bulunduğumuz yer, konum ve işe göre aslında hiç de yeri yokken "kirlenmemişlik" atfediliyor.
Gerçekten öyle mi?
Çok az kirli olduğu halde öteki ve çok kirlilerin kirliliğini önemsizleştirmek, en azından dikkatleri az çekmeleri için kirlilikleri büyütülenler yok mu?
Kirliliğin ve kirlenmişliğin herkese şu ya da bu oranda bulaşması, yeni bir "normal" ya da "olağan" yaratılması istenmiyor ve hoşa gitmiyor mu?
Neden kimse sesini çıkarmadı?
Bu ülkede kapitalist model 30'lu yıllardan bu yana var. Bu ülke "küçük Amerika" olalı yarım yüzyılı geçti. Bu ülkede ulusal sermaye, o sıralarda yeni palazlanan uluslararası ilaç tekelleriyle işbirliği adına aralarından çıkan kimi kapitalist olmayan girişimci eczacıları bir avuç suda boğalı ya da boğazlayalı çeyrek yüzyıl geçmedi mi. Kim o zaman bu yapılanların yanlışlığını görüp "dur" dedi?
Bu ülkede 50 yıldır "Ulusal sanayi" deyip destek isteyenler, birer ikişer artık uluslararası bile denilmeyip "uluslarüstü" hale gelen birkaç büyük ilaç deviyle anlaşma yapıp onların birer temsilcisi durumuna gelmediler mi?
Bu ülkede birçok "akl-ı selim" ya da "akl-ı evvel" ilaçta patent uygulamasının zaten sağlığa ayrılan kaynakların büyük bölümünü oluşturan ilaç harcamalarını daha da artıracağını söyleyeli yaklaşık on yıl olmadı mı? Buna rağmen başta ekonomik politikaları belirleyenler ilaç fiyatlarını artıracak bir politika izlemediler mi?
İlaç firmaları istedikleri olmuyor diye ilaç alımını ve sunumunu engelleyip tedavi olma hakkını ihlâl edecek davranışlara girmediler mi?
Kapısındaki bekçisinden, ameliyathanesindeki anestezi grubuna kadar her şeyi özelleşen, "kamu"nun yalnız adının kaldığı hastanelerde; hekimlerin "özel" hasta bakıp "döner"lerini artırmaları özendirilirken neden kimse ses çıkarmıyordu?
Hasta odaları tefriş edilirken...
Bilim üretmek de öğretmek de bir yana atılırken, her ne hikmetse hasta odalarının bazı "kişi ve gönüllülerin" tefriş etmesine ya da başhekime masa almasına, odasına halıfleks döşemesine, kliniğine faks,televizyon ya da bilgisayar almasına izin verilirken neden itiraz edilmek bir yana işini bilen başhekimler olarak övülüyordu?
Hastanelerle "iş" yapan çeşitli ticari şirketlerin "kurumsal promosyon"larına "eyvallah" denirken, hastanenin tomografisini"arızalandı" deyip kapatırken görüntüleme merkezlerinden ve laboratuarlardan "geri dönüşüm payı" adı altında tetkikleri isteyene verilen primlere kimse ses çıkarmaz, dahası "buranın usulü budur" deyip özendirilirken, şimdi aynı kurumlarda çalışan bir bölüm doktorun bir şekilde çok kazanan "uluslar üstü" ilaç firmalarından "yol"larını bularak sermayenin küreselleşmesinin bir parça önüne geçerek "ulusalcı" davranmalarına neden laf ediliyor ki?
Tuhaflık nerede?
Tüm bu ortamda başlayan "ilaç promosyonu" tartışması bu nedenlerle biraz tuhaf kaçmıyor mu? "Sen eğer önlemini alıp kapıyı bacayı kapamazsan evine giren hırsızın tek sorumlu ya da suçlu olduğunu nasıl söylersin"sözünü haklı çıkarırcasına tuhaf bir tartışma değil mi bu?
Aslında bir çeşit rüşvet olan bu "promosyon" denilen şeyi alan var da veren yok mu? Madem doğru değil, kirli bir iş neden veriyor o zaman? Üstelik sadece bu konuda mı yapılıyor promosyon? Bir bakın bakalım başka nerelerde var?
Yirmi yılda 120 milyar dolar borçlanacak şekilde ekonomiyi "düz"e çıkaramayıp "düz"leyenler, son umudu yüzde 50'lere varan indirimlerle kampanyalar düzenlerken, bu kampanyalar devletin en yetkilileri tarafından hoş görülüp özendirmek yerine, neden "bu tüketim maddeleri madem yüzde 50 ucuza satılabiliyor, neden şimdiye kadar yüzde 50 daha fazla fiyata satılıyor" demiyor da hekimlere bir kürlük tutarı 700-800 milyona çıkan ilaç için 100-200 milyon promosyon veriyor diye bağırıyor? Yüzde 20'lik iskontoyu hekim kendi işine gelecek şekilde uygulamış çok mu?
Rakamların anlattığı
İstatistikler ilaca yaklaşık yüzde 80'i kamudan çıkmak üzere yıllık 3,5-4 milyar dolar para ödediğimizi ortaya çıkartıyor. Sadece ambalajlama ve ithal edip satma üzerine kurgulanmış bir özel sektöre bu işi yapma iznini verenler, getirdikleri ilaçları ruhsatlandıranlar kimler acaba? Piyasanın tek değerinin "rekabet" ve rekabetin hekim reçetesiyle sağlandığı bir sistemde neyin tüketileceğine karar verene yapılan promosyon neden çok görülüyor ki?
İstatistikler hekim ücretinin yirmi yıl öncekinin 2,5 da bire indiğini söylüyor. Üstelik ücretler bu hale gelirken dönemin başbakanı "benim memurum işini bilir" dememiş miydi?
Ne yapsın o doktor, önerilere hayır deyip "Yerli Nataşa olmayı mı yeğlesin?" Zaten birileri on yıldır, 20 yıldır, 50 yıldır, üstelik de bedelini ödemeden doktorları "Nataşa" yerine koymuyor mu?...
Ben de isterim ki...
Bir çok hekim gibi ben de yukarıda saydığım tüm olumsuzluklarla birlikte hekimlerin ilaç şirketlerinden promosyon, görüntüleme merkezlerinden ve laboratuarlardan da "geri dönüşüm payı" almaları ortadan kalksın isterdim. Ama işin içinden çıkamıyorum. Eğer yapabiliyorsanız gelin siz çıkın bu sorunun içinden bakalım.
Sonra da gözünüz yiyorsa "en hızla beyaz kirlendi" deyin, diyelim.
İlkeleri, değerleri, mesleğine ve kendisine saygısı nedeniyle tüm bunlara bulaşmadığı için karnı zor doyan, ayıracak kaynağı olmadığı için beş yılda bir yüzde 20'si değişen tıp bilgisini sürekli yenileyemeyen, ülkeye ve insanına bakarak sürekli "üzülen" ve tüm bu nedenlerle her bir yeri dûmura uğramış, kendisiyle barışık olmayan hekimlerin eline düşme olasılığınız az da olsa var.
Bunu da unutmayın. O zaman ne demek istediğimi çok daha iyi anlarsınız.(ÇM/NU)